Genel

Şeyh Edebâlî Türbesi’nin Planı (1903)

Şeyh Edebâlî Türbesi’nin Planı (1903Ekran Alıntısı

5. ! 3.
6. 4.
7. İnşa olunacak abdesthane
8. Ertuğrul Sancağı’nın merkezi olan Bilecik kasabasında medfun olan Şeyh Edebâlî’nin (k.s.), hanımı, kızı ve diğer akrabalarının sandukaları üzerine gerekli örtüler
için sandukaların ebadlarını gösteren resim.
5. Şeyh Edebâlî
Boy: 2,50 m. En: 1,50 m
5. Dursun Fakîh
Boy: 2,50 m. En: 1,50 m
5. Molla Hattâb Karahisarî
Boy: 2,50 m. En: 1,50 m
5. Şeyh Muhlis Baba
Boy: 2,50 m. En: 1,50 m
5. Şehzade
Boy: 80 cm. En: 60 cm
5. Şeyhin akrabası
Boy: 1,30 m. En: 80 cm
15. Bu dahi
Boy: 2,20 m. En: 1 m
15. Bu dahi
Boy: 2 m. En: 1,20 m
15. Bu dahi
Boy: 2 m. En: 1,20 m
15. Şeyh Edebâlî’nin hanımı
Boy: 1,75 m. En: 1,50 m
15. Şeyh Edebâlî’nin kızı ve 0؛ Gazl’nin eşi Mal Hatun
Boy: 2.20 m. En: 1,50 m
15. Ölçek: 1/100
16. 10 Zilkade 1320 [8 Şubat 1903]
.ssssss‘

3
Bey; bizzat padişahm emriyle, Şeyh Edebâlî’nin türbesine gelip türbeyi incelemiş, türbedar ve bölge halkıyla görüşmüş, tamire
muhtaç yerleri tespit etmiş,
türbenin ve sandukaların
ölçülerini alıp bir de planını
çizdirerek raporunu Sultan ikinci Abdülhamid Han a
sunmuştur.
mm
-٢،،—٠؛،’v
>
Şeyh Edebâlî Türbesi Hakkında Padişahın Emriyle Yapılan inceleme Raporu

Bil
Mutasarrıfı Seyyid Mustafa Nuri Bey, Sultan Abdülhamîd Han’ın emriyle bizzat Şeyh Edebâlî Türbesi’- ne giderek türbeyi yerinde incelemiş, türbedarla ve bölge ahalisiyle de konuştuktan sonra 18 Mart 1903’te şu raporu kaleme almıştır: “İdarecisi olduğum bölgeye (Ertuğrul Sancağı) bağlı Bilecik kasabasında medfun Şeyh Edebâlî’nin mübarek türbelerini ziyaret ederek incelemelerde bulundum. Bugünkü haline göre hazırlanan iki resimde de gösterildiği üzere türbe, yüksek bir yerde iki ayrı bina halindedir. Türbenin birinde yalnız iki, diğerinde ise on bir adet sanduka mevcuttur. Türbedara sorulduğunda bu iki sandukadan birinin Şeyh Edebâlî’nin hanımına, diğerinin de kızı ve aynı zamanda Osman Gazi’nin zevcesi Mal Hatun’a ait olduğunu ifade etti. Diğer türbede bulunan on bir sandukadan birincisinin Şeyh Edebâlî’ye, İkincisinin şeyhin büyük talebesi ve damadı, Osman Gazi’nin saltanatını ilan ederek ilk hutbeyi okuyan Dursun Fakih’e, üçüncüsünün Molla Hattab Karahisarî’ye, dördüncüsünün Sultan Osman Han Gazi’nin bütün gazalarında yanında bulunan, evliyâdan Şeyh Muhlis Baba’ya ve ön tarafta görünen sandukanın da Sultan Osman Gazi’nin Mal Hatun’dan doğan şehzadesine ait olduğunu söyledi. Bu şehzadeden başka diğer iki oğlu Orhan Gazi ve Alaaddin Paşa’nın da Mal Hatun’dan dünyaya geldiğini söyledi. Ben bu bilgileri bölge halkından da teyid ettim. Diğer sandukalar Şeyh Edebâlî’nin akrabalarına aid olup ancak isimlerine dair ne türbedardan ne de halktan malumat alınamamıştır.
“Türbe binası kısmen tamire ve sandukaların üzerindeki adi ve solmuş yeşil çukalar yenilenmeye ve ziyaretçilere mahsus oda da tefrişe muhtaçtır. Bunların keşfi yapılıp ve resimleri çizdirilip ekte takdim edilmiştir. Türbenin tamir masrafları ve ziyaretçi odalarının tefrişatı masrafı padişahımıza (Sultan ikinci Abdülhamid’e) arz etmeye değmeyecek kadar az olduğundan buraların tamirinin hemen yapılacağı açıktır. Ancak sandukaların örtüleri için farklı boylarda, resimdeki gibi toplam on üç örtünün padişahımız tarafından İhsan
Ertuğrul Sancağı Mutasarrıfı Es-seyyid Mustafa Nuri

Tarih Ambarı
Yedi Yıl Çalmayan Zil
Adaleti ile meşhur Iran Hükümdarı Nûşirevân, ilginç bir metotla adalet dağıtırdı. Saraya gelen mazlumların, kimse mâni olmadan kendisine ulaşmasını isteyen Nûşirevân, yedi yaşındaki bir çocuğun bile erişebileceği bir zincir astırdı ve ucuna birçok zil taktırdı. Mazlum bir kişi gelince o zinciri kımıldatır ve zillerin sesi ile Nuşirevan’a ulaşırdı. Bu uygulama o kadar etkili oldu ki haksızlık ve zulmün kökü kurudu. Halk kesin bir adalet ve huzura kavuştu. Öyle ki bu zilin yedi yıl hiç çalmadığı belirtilir.
Yüzyıllar Önce Peygamberimiz İçin Yapılan Ev
Yemen Meliki Ebu Kerb, şehri ele geçirmek için Medine önlerine gelir. Tam baskın yapacağı sırada iki Yahudi genç bundan vazgeçmesini, burasının yıllar sonra gelecek nebiler sultanının hicret edeceği yer olduğunu söylerler.
Ebu Kerb’iıı gönlüne efendimizin aşkı düşer. Tacını tahtını terk ederek Medine’ye hicret eder. Orada bir ev inşa ettirir. Ömrü yeterse bu evde ahir zaman peygamberini misafir ederek ona yardımcı olacağını ilan eder. Ancak ömrü yetmez. Varislerine, hep bu niyetle ev devredilir. Nihayet o kutlu hicret gününde efendimizin devesi gelip bu evin önüne çöker. Evin sahibi, Ebu Kerb neslinden Ebu Eyyub el-Ensarî’dir. Böylece yıllar sonra bile olsa Ebu Kerb, efendimizi evinde misafir etme şerefine erer.
Bizans’ta îlk Cami
Devrinin âlimleri, Emevi Halifesi Süleyman’a:
“İstanbul ‘peygamber ismi’ taşıyan bir zat tarafından fethedilecektir. Emeviler arasında sizden başka kimse, böyle bir isim taşımıyor” derler.
Halife Süleyman da fethi ümit ederek kardeşi Mesleme’yi İstanbul kuşatmasına gönderir. Bu seferin sonunda mühim bir hatıra kalır: “Mes- leme Camii”.
Muhtelif asırlarda, bilhassa 4. Haçlı Seferi sırasında Mesleme Camii tahrip ve yağma edilir. Fakat İslâmî
Hilmi AYGÜN
hatıralara daima saygı besleyen Os- manlılar, İstanbul’un Galata semtinde bulunan Arap Camii’ni, meşhur kumandan Mesleme’ye izafe ederek ihya etmişlerdir.
SÖZLERİN ASILLARI Yaş Tahtaya Basmak
Eski devirlerde ahşap evlerin ve konakların temizliği Arap sabunu ile yapılırmış. Böyle anlarda yaş tahtaya basıp ayağı kayarak düşenler çok olurmuş.
Abdülhamîd Han devrinde Hukuk Akademisi’nde dünya hukuku dersini okutan Gürcü Haşan Fehmi Paşa, konakta temizlik yapılırken yaş tahtaya basınca düşüp ayağını incitmiş ve bir müddet topal gezmiş. Paşayı bu vaziyette gören talebelerin: “Bizim hoca yaş tahtaya basmış.” diye fısıldaşmalarından bu tâbir hatıra kalmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir