wiki

TARİHİ İLE BİTLİS

TARİHİ İLE BİTLİS

tarihi-ile-bitlis

BİTLİS; Güneydoğu Torosların tek geçit verdiği sarp bir yerde, kurulan bir ilimiz. İl, doğudan Van Gölü, güneyden Siirt ve Batman, batıdan Muş, kuzeyden ise Ağrı ile çevrilidir. 41°33′ ve 43°H’ doğu boylamları ile 37°54′ ve 38°58′ kuzey enlemleri arasında yer alır. Trafik kod numarası 13’tür.

İsminin Menşei

Bitlis ilinin merkez ilçesi olan Bitlis, Avrupa’yı Asya’ya bağlayan târihi yolun ve Güneydoğu Torosların geçit verdiği yerde, sarp kayalıklar üzerinde kurulmuştur. Bu stratejik şehrin ortasında bulunan Bitlis Kalesini Makedonya Kralı İskender’in komutanlarından Lis veya Bedlis yaptırmıştır. Bilâhare şehre sâhip olan Türkler, bu kaleye izâfeten Bidlis demişler, zamanla bu ilin ismi “Bitlis” olarak anılmıştır. Efsaneye göre, Bâbil Seferinden dönen İskender hastalanır. Rabat ve Kösür sularının birleştiği yerde 7 gün su içinde kalarak iyileşir. Komutanı veya kölesi Bedlis’e buraya kale yapılmasını emreder. Bu kale öyle yapılsın ki, benim bile bu kaleye girmem mümkün olmasın, der. İran ve Hindistan seferinden dönüşte kaleyi görmek ister. Kale yapılır, dönüşte İskender’e Bedlis karşı koyar ve kaleyi vermez. İskender yedi gün çok sayıda asker kaybederek almaya çalışır alamayınca geri döner. “Kölem idi bana âsi oldu” der. Muş’a geldiğinde Bedlis kale anahtarım teslim eder. İskender: “Niçin âsi olup bu kadar askerin ölümüne sebeb oldun?” deyince, Bedlis; “Benden bir kale yapmamı istediniz. Öyle bir kale istediniz ki, siz bile feth edemeyecektiniz. Ben de kralımın bu emrine uydum.” der.

Târihi

Bitlis târihinin en mühim husûsiyeti on üç asırdır Müslüman devletlerin elinde bulunan bir il olmasıdır. Daha önceki asırlarda bu bölgeye Hur- rililer, Mitanniler, Asurlular, Bâbilliler, Medler, Persler MakedonyalIlar, Romalılar ve Bizanslılar hâkim olmuşlardır. Hazret-i Ömer zamânında, 641 senesinde İyâd bin Ganem Bitlis’i ve kalesini fet- hetmiştir. Birkaç defâ, İslâm Devleti Bizanslılar arasında el değiştirmiş ise de Hamdâni ve Mervâni emirlikleri altında İslâm hâkimiyeti devâm etmiştir. 1071’den önce Mervâniler, Selçuklu Devletine tâbi olmuşlardır. 1071 Malazgirt Savaşından sonra Melikşah, Bitlis’i Dilmaçoğlu Mehmed Bey emrine verdi. Dilmaçoğulları Beyliği (1084-1192) kuruldu. Beylik, kısa bir müddet sonra Ahlatşah- ların idâresine girdi. 1207 yılına kadar Ahlatşahların idâresinde kalan bölge, 13. asırda Eyyûbîler, Harezmşahlar, Moğollar, İlhanlılar ve Celâyirliler tarafından ele geçirildi ise de, Türk beyleri bölgeyi idâreye devâm ettiler. Çağlarboyu Bitlis Ortadoğunun stratejik bir bölgesi olarak sık sık el değiştirmiştir. Hazret-i Ömer’in Bitlis fethinden sonra, devamlı olarak İslâm ülkelerinin elinde bir serhat şehri olarak kalmıştır. Selçuklulara bağlı Artukoğulları ile Eyyûbîler, Haçlı seferlerine karşı Bitlis’i korumuşlardır. Bitlis bir ara Tîmûr Devletine tâbi olmuştur. On dördüncü asır başında Karako- yunlular, Akkoyunlular ve Safevîlerin eline geçmiştir. 1514 senesinde Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim Han, Safevî Sah İsmail’i Çaldı- ran’da yenince, Bitlis Osmanlı toprağı olmuştur. Van Beylerbeyliğine bilâhare Erzurum Beylerbeyliğine bağlanmıştır. Tanzimattan sonra eyâlet olmuştur. Bir ara Muş’a bağlanmıştır. Birinci Dünyâ Harbinde Rusların istilâsına uğramış ve çekilmelerinden sonra Ermeni çeteleri Bitlis’i tahrip etmiş ve katliamlar yapmıştır. Cumhuriyet devrinde 1929-1936 arasında idârî sebeplerle (nüfus azlığı gibi) Muş’a bağlanmışsa da sonra yeniden il olmuştur.

Fizikî Yapı

Bitlis ili dağlık bir bölgedir. Yüzölçümünün % 70’i dağlarla, % 15’i platolarla % 5’i yaylalarla kaplıdır. Ancak % 10’u ovalıktır. Dağların çoğu 2000 metreden yüksektir. Türkiye’nin ikinci büyük dağı olan Süphan Dağı bu ilimizde bulunur.

Dağlar: Bitlis, Doğu Anadolu’nun en dağlık bölgesidir. İl toprakları içinde yer alan Süphan Dağı, 4058 metre ile Türkiye’nin Ağrı Dağından sonra ikinci yüksek dağıdır. Ağrı gibi volkanik bir dağdır. 3500 metreden yukarısı devamlı karla örtülüdür. Dorukta 400 metre çapında krater gölü vardır. Üzeri sünger taşlan, volkanik küller, derin yarlar ve mağaralarla doludur. Van Gölünün batısında yer alan Nemrut Dağı 2828 metredir. Adıyaman’daki Nemrut Dağı ayrıdır. Tepesinde Türkiye’nin en büyük krater gölü vardır. Gölün çevresi 600 m yükseklikte dik yamaçlarla çevrilidir. 1.5 kilometrelik bir buzulu vardır. Diğer dağları Kırmızıtaş Tepe (2607 m) Sini Dağı (2730 m) Serkaç Tepe (2626 m) Ziyaret Tepe (3002 m) Karataş Tepe (2609 m) Zi- yâret Dağı (2542 m) Kavuş-Şahap Dağı (3500 m)dır. Ovalar: Bitlis’te ovalar azdır. Azami % 10’u geçmez. Çok bereketli olan Ahlat Ovası, Van Gölü kıyısındadır. Rahva Ovası ise Van Gölüne doğru uzanır. Diğer ovalan küçüktür.

Akarsular: İlin mühim akarsuları yoktur. Dağlardan çıkarken Van Gölüne dökülen veya Murat Irmağına dökülen birkaç dere ve çay vardır. Başlıcaları Bitlis Çayı, Botan Çayı, Karasu, Ağkiz, Oranz Dereleri, Garsay Suyu, Hizan Suyu, Güzel Dere ve Garzan Çayıdır.

Göller: Bitlis göl bakımından zengindir. Van Gölünün yarısı Bitlis iline âittir. Van Gölü Türkiye’nin en büyük gölüdür. Nazik (Kers) Gölü bir vâ- dinin lâv şeddi ile tıkanması neticesi meydana gelmiştir. Sularını Van Gölüne boşaltır. Haçlı Gölü, Karasu Çayı kenarındadır. Tatvan’dadır. Arin Gölü, Adilcevaz’ın doğusundadır. Van Gölünden bir alüvyon şeddi ile ayrılmıştır. Nemrud Gölü, 2400 m yükseklikte 4 kırrlik bir volkanik göldür. Çok güzel manzarası vardır. Türkiye’nin en büyük volkanik gölüdür.

İklimi ve Bitki Örtüsü

Kışlar erken gelir ve geç gider. Kar örtüsü nisan sonlarına kadar devam eder. Hava mayıs-ekim arası kuraktır. Denizlerden uzak ve deniz seviyesinden çok yüksek olduğu için kara iklimi hüküm sürer. Van Gölü sebebiyle kışları Erzurum ve Kars’a nazaran daha az soğuk geçer. Bol kar yağar. Yazları kısa sürer (150 gün) ve sıcaktır. İlin ısısı – 19°C ile 36.8°C arasında seyreder. Yağış miktarı 958 mm’dir. Yağışın % 45’i kışın, % 31 ‘i ilkbahar ve % 24 u sonbahara âittir. Yağış, Akdeniz yağış rejimine çok benzer. Karların eriyişi yavaştır. Bunun için sel olmaz. Yağış miktarı yeterlidir. Fakat yazın içme suyu sıkıntısı çekilmektedir. Bitlis’in % 35’e yaklaşan kısmı ormanlarla kaplıdır. Türkiye’nin en yüksek ormanları bu ilimizdedir. Ormanların çoğu meşeliktir. Nemrut Dağının güney yamaçları ile krater göllerin iç yamaçları koruluk hâlinde ormanlarla kaplıdır. Ormanların bir kısmı da ardıçtan meydana gelmiştir. Nemrut Kraterinin iç yamaçlarındaki 2900 metredeki orman, Türkiye’nin en yüksek ormanıdır. Hizan, orman bakımından en zengin bölgedir. Dağlarda yabâni meyve ağaçları ve kavak görülür. Bitlis’in %30’u çayır ve mer’a olup, % 20’ye yakın kısmı da ekime müsâittir.

Ekonomi

Bitlis’in ekonomisi tarıma dayanır. Faal nüfusun % 80’i tarım, hayvancılık ve ormancılıkla uğraşır.

Tarım: Ekime müsâit arâzinin çoğunda tahıl ekilir. En çok buğday ayrıca çavdar, darı, arpa, baklagillerden bilhassa fasulye yetişir. Tütün azdır. Fakat çok kalitelidir. “Virginia” tipinde olup özel renk ve kokuya sâhiptir. Meyvecilik sebzecilikten ileridir. Cevizleri, armutları meşhurdur. Antep fıstığı, meyan kökü, elma, kiraz ve dut bol miktarda yetişir. Ahlat’ın armudu ile meyan kökü asırlardan beri ün yapmıştır. Vişne, bâdem, ayva ve kayısı da yetişir. Hayvancılık: Hayvancılıkla daha çok göçebe aşiretler uğraşır. Beritan ve Alikan aşiretleri baş- lıcalarıdır. Koyun, keçi ve sığır beslenir. Arıcılık gelişmekte olup, Bitlis balı lezzeti, nefaseti ve beyazlığı ile meşhurdur.

Ormancılık: Bitlis’in % 80’e yakın köyü orman içinde ve yakınındadır. Ormancılık en çok Hizan, Mutki ve Tatvan’da ileridir. Orman ürünleri sanâyii henüz gelişmemiştir.

Mâdenler: Arâzi yüksek olduğundan ve kış şartlarının uzun süre devâm etmesi sebebiyle mâden arama zordur. Bitlis’te henüz çalışan mâden işletmesi yoktur. Türk Petrol Anonim Ortaklığına Bitlis ve Siirt’te 49.922 hektarlık alanda petrol araması için ruhsat verilmiştir.

Sanâyi: Bitlis’te sanâyi henüz gelişme hâlindedir. Küçük sânayi; oto tâmirciliği, teneke ve demircilik ile dokuma üzerinedir. Büyük işletmeler Bitlis Sigara Fabrikası, Bitlis Un Fabrikası, Tatvan Et Kombinası, Tatvan Yem Fabrikası ve Tatvan Tersânesi ile Adilcevaz Süt Fabrikasıdır.

Ulaşım: Bitlis ulaşım bakımından bir kavşak noktasıdır. Avrupa ile Asya’yı birleştiren demiryolu Tatvan’ın Tug İskelesinde sona erer. Tren feribotlarla Van Gölünü geçerek Van’dan demiryolu ile İran’a ulaşır. Orta ve Güneydoğu Anadolu’dan gelen karayolları burada kesişir. Diyarbakır ve Adıyaman’dan gelen karayolu ile Muş ve Bingöl’den gelen karayolu Bitlis’te kesişerek, Van Gölü güneyini tâkiben Van’a ulaşır. Bitlis Güneydoğu Toroslarının geçit verdiği tek bölgedir. Van Gölünde deniz taşımacılığı yapılır.

Nüfus ve Sosyal Hayat

1990 sayımına göre toplam nüfûsu 330.115 olup, 142.947’si ilçe merkezinde 187.168’i köylerde yaşamaktadır. 1950’den sonra köylerden şehirlere göç artmıştır. Yüzölçümü 6707 km2 dir.

Örf ve âdetler: Bitlis zengin bir kültür mîrâsına sâhiptir. Bitlis’in ilçesi olan Ahlat, 13. asırda dünyânın sayılı ilim ve kültür merkezi idi. Türk-İslâm kültürü diğer kültürlere hâkim olarak Bitlis’e yerleşmiştir. Meşhur yemekleri Bitlis köftesi, şekalok ve büryandır. Halk edebiyâtı bakımından çok zengindir. Efsâne, masal, mâni, atasözü ve türküleri çoktur. Oyunları halay ve bar şeklindedir. Halaya “berit” denir. Başlıcaları Alkuşta, Harkuşta, Teminağa, Sözme, Tringo ve Gorzana’dır. Ata binmek, cirit oyunu ve kayakçılık yaygındır. Kadınlar uzun kollu ve geniş etekli fistan, erkekler ise keçi kılından dokunmuş bir nevi şalvar olan şal ile ayağa giyilen yün çorap ve başa kafiye ve egol denilen puşu giyerler. Harika denilen ayakkabıların üstü kıl veya yünle örtülü altı kenevir dokumadır. Göçebe hâlinde yaşayan aşiretler son senelerde muayyen bölgelere yerleşmeye başlamışlardır. Folkloru insan sevgisi ile doludur. Bitlis folklor bakımından bir hazînedir.

Eğitim: Birinci Dünyâ Harbinden önce Bitlis’te lise dengi okullar, Amerikan koleji, öğretmen ve askerî okullar vardı. Birinci Dünyâ Harbinde Bitlis çok zarar gördü. Nüfusu 75.000’den 5000’e indi. Cumhuriyet devrinde yeniden gelişmeye başladı. 1945’te okur-yazar nisbeti % 7 iken, bugün bu miktar % 50’ye doğru çıkmaktadır. Bitlis’te okul ve öğrenci sayısı her geçen sene hızla artmaktadır. 1937’de sâdece 2 köyde ilkokul varken, bugün köylerdeki ilkokul sayısı 343’e çıkmıştır. Şehir merkezlerinde 16 ortaokul, 4 meslekî ve teknik ortaokul, 7 meslekî ve teknik lise, 7 lise vardır.

İlçeleri

Bitlis biri merkez olmak üzere yedi ilçeden ibârettir.

Merkez: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 68.132 olup, 38.130’u ilçe merkezinde 30.002’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 18,Bölükyazı bucağına bağlı 22, Narlıdere bucağına bağlı 7, Sarıkonak bucağına bağlı 21 köyü vardır. İlçe toprakları genelde dağlıktır. Ekonomisi hayvancılığa dayanır. Yaylacılık yoluyla en çok koyun beslenir. Akarsu boylarında tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri buğday, çavdar, darı ve tütündür. Sigara, süt fabrikaları ve et kombinası başlıca sanâyii kuruluşlarıdır. İlçe merkezi Bitlis Çayı vâdisinde Kömüş, Rabat, Tıkılan ve Arıh derelerinin kenarlarında kurulmuştur. Mahalleler köprülerle birbirine bağlanır. Eski devirlerde doğunun en büyük yerleşim merkezlerinden biri olan ilçe, Birinci Dünyâ Harbi sırasında çok tahrip olmuş ve göçlerle boşalmıştır. Cumhuriyetin ilânından sonra tekrar gelişmeye başlamış ise de Tatvan’ın yolların kesiştiği yerde olması yüzünden sönük kalmıştır. Elazığ- Bingöl-Muş karayolu ilçe merkezinden geçer. İlçe belediyesi 1800’de kurulmuştur.

Adilcevaz: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 26.950 olup, 10.103’ü ilçe merkezinde, 16.847’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 13, Göldüzü bucağına bağlı 12 köyü vardır. Yüzölçümü 812 km2 olup, nüfus yoğunluğu 33’tür. İlçe toprakları Van Gölünün kuzey kıyısı ile Süphan Dağının yamaçları arasında kalır. Târihi çok eski devirlere dayanır. Bölge en eski Urartu yerleşim merkezlerindendir. Çeşitli devletlerin hâkimiyeti altına giren Adilcevaz 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Türkler tarafından fethedildi. Cumhûriyetin ilk yıllarında bucak merkeziyken, 1953’te ilçe oldu. Ekonomisi tarıma dayalıdır. Süphan Dağı ile Van Gölü arasındaki düzlüklerde tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri buğday, çavdar, ceviz ve meyvedir. Hayvancılık gelişmiş olup, koyun ve keçi beslenir ve arıcılık yapılır. Ceviz ağaçlarının kerestesi meşhurdur. Devlete âit süt ve peynir fabrikası başlıca sanâyi kuruluşudur. İlçe merkezi Van Gölü kıyısında kurulmuştur. Ahlat-Erciş karayolu ilçeden geçer. Karako- yunluların saldırılarından önce bu şehrin beyi “Adil” ve cevizi bol olduğundan “Adilcevaz” ismi verilmiştir. İlçe belediyesi 1875’te kurulmuştur. İl merkezine 80 km mesâfededir.

Ahlat: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 34.217 olup, 16.742’si ilçe merkezinde 17.475’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 14, Ovakışla bucağına bağlı 11 köyü vardır. Yüzölçümü 1044 km2 olup, nüfus yoğunluğu 33’tür. İlçe toprakları genelde düzdür. Kuzeyinde Süphan Dağı, batısında Nemrut Dağı, güneybatısında Van Gölü yer alır. Ahlat Ovası bu dağlar ile Van Gölü ovasında yer alır. Ahlat çok eski bir târihe sâhiptir. Buraya Arap- lar Hilat; Romalılar Hilyat demişlerdir. Ahlat ve Bitlis, hazret-i Ömer zamânında İyâd bin Ganem tarafından fethedilmiştir. Fakat bir müddet sonra tekrar BizanslIlar ele geçirdiler ise de hazret-i Muâviye zamânında Habib bin Mesleme Ahlat’ı yeniden kontrol altına aldı. Muhammed bin Mer- vân Ahlat’ı El-Cezire vâliliğine bağladı. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Selçuklu hâkimiyetine giren Ahlat’ta 1100 senesinden îtibâren Sökmenliler (Ahlatşahlar) idâresi başladı. 1207’de Eyyûbîler Ahlat’a hâkim oldular. Moğol istilâsında Ahlat çok büyük zarar gördü. İlhanlı Devleti yıkılınca, Ahlat Karakoyunlu Türkmenlerinin eline geçti. 1461 ‘de Akkoyunlular, 1470’te ise Safe- vîler bölgeye hâkim oldu. Çaldıran Savaşından sonra Ahlat, Osmanlı toprağının bir parçası oldu. Ekonomisi hayvancılığa dayalıdır. Yaylacılık yoluyla en çok koyun ve keçi beslenir. Ovada tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri buğday, çavdar ve cevizdir. Hayvancılığa bağlı olarak süt ve süt ürünleri üretimi yaygındır. Deri üretimi ekonomide önemli yer tutar. İlçe merkezi Van Gölünün kuzeybatı kıyısında kurulmuştur. Eski şehir merkezi kıyıdan 2 km içeride olup, yıkıntıları hâlâ ayaktadır. İlçe Selçuklular zamanında dünyânın sayılı ilim ve kültür merkeziydi. Ahlat’ta bulunan târihi eserler, birçok ülkenin târihi eserlerinden fazladır. İlçede yer alan kümbetler, ortaçağ Türk türbe mîmârîsinin en güzel örnekleridir. Orta Anadolu’daki Selçuklu kümbetlerinden farkı, çatı kısmının panolara ayrılması ve saçak şeklinde dışarıya taşmış olmalarıdır: İlçe belediyesi 1896’da kurulmuştur. Adil- cevaz-Tatvan karayolu İlçeden geçer. Güroymak: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 37.030 olup, 16.613’ü ilçe merkezinde 20.417’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 25 köyü vardır. İlçe toprakları genellikle dağlıktır. Ekonomisi hayvancılığa dayalıdır. Merkez ilçeye bağlı bucak iken 19 Haziran 1987’de 3392 sayılı kânunla ilçe oldu.

Hizan: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 43.790 olup, 4798’i ilçe merkezinde 38.992’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 18, Ak- şar bucağına bağlı 4, Sağınlı bucağına bağlı 11 köyü vardır. Yüzölçümü 917 km2 olup, nüfus yoğunluğu 48’dir. İlçe toprakları dağlıktır. Düzlük alanları çok azdır. Dağlardan kaynaklanan suları Botan Çayına katılan dereler toplar. Akarsu vâdilerinde tarım yapılabilecek küçük düzlükler vardır. Dağlarda geniş yaylalar yer alır. Ekonomisi hayvancılığa dayanır. Yaylacılık yolu ile en çok kıl keçisi ve koyun beslenir. Modem yöntemler kullanılmadığından hayvansal ürünler düşüktür. Başlıca hayvansal ürünler peynir, yağ, bal, yapağı ve deridir. Tarıma müsâit yerlerde çok az miktarda buğday, darı, patates, ceviz, elma ve soğan yetiştirilir. El dokumacılığı yaygındır. İlçe Kavuşşahap Dağlarının eteklerinde kurulmuş olup az gelişmiş küçük bir yerleşim merkezidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında ilçeyken 1929’da bucak hâline getirilen Hizan, 1936’da yeniden ilçe merkezi oldu. İl merkezine 50 km me- sâfededir. Belediyesi 1925’te kurulmuştur.

Mutki: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 38.004 olup, 2490’ı ilçe merkezinde 35.514 u köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 10, Ge- yikpınar bucağına bağlı 8, Kavakbaşı bucağına bağlı 12, Meydan bucağına bağlı 12 köyü vardır. Yüzölçümü 1068 km2 olup, nüfus yoğunluğu 36’dır. İlçe toprakları dağlıktır. Kuşçu ve Tandır dağlan ilçe topraklarında (yer alır. Dağlardan kaymaklanan suları Garzan Çayı ile Bitlis Çayı toplar. Ekonomisi hayvancılığa dayanır. Yaylacılık yöntemi ile küçük baş hayvan beslenir. İlçede sığırlar için bir tabiî tohumlama istasyonu vardır. Akarsu vâdilerindeki düzlüklerde tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri, patates ve darıdır. Ayrıca az miktarda soğan, ceviz’ buğday, fasulye ve armut yetiştirilir. İlçe gelişmemiş bir yerleşim merkezidir. İl merkezine 21 km uzaklıktadır. Belediyesi 1941’de kurulmuştur.

Tatvan: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 81.992 olup, 54.071 ‘i ilçe merkezinde 27.921 ‘i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 9, Küçüksu bucağına bağlı 10, Reşadiye bucağına bağlı 23 köyü vardır. Yüzölçümü 1235 km2 olup, nüfus yoğunluğu 66’dır. İlçe toprakları genelde dağlıktır. Dağlardan kaynaklanan suların bir kısmı Van Gölüne dökülür, bir kısmı ise Botan Çayına karışır. Ekonomisi ticâret, sanâyi ve tarıma dayalıdır. Tarıma elverişli toprakları azdır. Başlıca tarım ürünleri şekerpancarı ve buğday olup az miktarda sebze yetiştirilir. Yem fabrikası, et kombinası ve Türkiye Gemi Sanayi AS’ye âit atölyeler başlıca sanâyi kuruluşlarıdır. İlçe topraklarında süngertaşı ve perlit yatakları vardır. İlçe merkezi Van Gölünün güneybatı kıyısında tabii bir limanın kenarında kurulmuştur. 1936’da ilçe olan Tatvan hızla gelişmektedir. Demiryolu, denizyolu (Van Gölü) ve karayolu bakımından bir kavşak noktasıdır. Tatvan-Van arasında feribotlarla ulaşım sağlanır. İl merkezine 25 km mesâfededir. İlçe belediyesi 1936’da kurulmuştur.

Târihî ve Turistik Yerleri

Bitlis, târihî eserleri ile gerçek bir hazînedir. Her biri târihî bir belge olan bu eserler, henüz tam anlamıyla incelenmemiş ve tamtılmamıştır. Eserlerin çoğu, Selçuklu ve Osmanlı devrine âittir. Daha önceki devirlere âit olanların sayısı azdır. Bitlis Kalesi: Büyük İskender tarafından yaptırıldığı söylenirse de, daha eski devirlere âittir. İskender bâzı ilâvelerle tâmir ettirmiştir. Kale eski devirlerin müstahkem mevkî hususiyetlerini taşır. Günümüzde önemli bölümü yıkık olan kaleden şehrin her tarafı görülür.

Kef Kalesi: Adilcevaz ilçesinin 6 km kuzeyinde bir tepe üzerinde kurulmuştur. Urartular devrinde yapılan kalenin üç tarafı sarp kayalıktır. Günümüzde harâbe hâlindedir.

Ahlat Kalesi: Ahlat’ta iki kale vardır. Birisi eski devirlere âit olup, harâbe hâlindedir. İkinci kale Yavuz Sultan Selim Han tarafından yaptırılmış, Kânûnî Sultan Süleymân Han tarafından Mîmâr Sinan’a tâmir ettirilmiştir. Dış duvarlar 400×200 m ebadındadır. Dış sütunların yüksekliği Van Gölü tarafında 13 m, kara tarafında 6.10 metredir.

Ulu Câmi: Anadolu Türk mîmârîsinin en eski ve kıymetli eserlerinden biridir. Artukoğulları zamânında 1150’de yaptırılmıştır. Taş işçiliği çok değerlidir. Türkiye’deki eri eski câmilerin İkincisidir.

Şerefiye Külliyesi: Câmi, medrese, imâret ve türbeden meydana gelen külliye, 1528’de yapılmıştır. Osmanlı döneminde yapılmasına rağmen, Selçuklu taş işçiliğini 15. asırda yaşatan güzel bir eserdir.

Kureyşî Câmii: Şehir merkezinin batı yakasındadır. Kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. 1801’de büyük bir tâmir görerek bugünkü hâlini almıştır.

Hacı Begiye Câmii: 1443’te yapılmış olup, tek minârelidir. Selçuklu ve Arap mîmârî özelliklerini taşır. İskender Paşa Câmii: Ahlat’ta, Kânûnî devri vezirlerinden İskender Paşa tarafından 1564’te yaptırılmıştır. Taş işçiliği meşhur olup Selçuklu yapılarının özelliklerini taşır.

Kâdı Mahmud Câmii: Ahlat Kalesi içindedir. Kâdı Mahmud tarafından 1584’te yapılmıştır. İhlâsiye Medresesi: Gökmeydan Mahalle- sindedir. 1589’da yapılan medrese, mîmârî süsleme açısından ilin târihî eserleri arasında en zengin olanıdır. Selçuklu süsleme anlayışı hâkimdir.

Hatibiye Medresesi: Zeydan Mahallesindedir. On altıncı asırda yapıldığı tahmin edilen medrese, günümüzde yıkık vaziyettedir.

Nuhiye Medresesi: Hersan Mahallesindedir. 1700’de yapıldığı zannedilmektedir. Günümüzde karakol olarak kullanılmaktadır.

Yusufiye Medresesi: Çırik Düzü denilen mevkidedir. On sekiz veya on dukuzuncu asırda yapıldığı zannedilmektedir. Doğu batı doğrultusuna uzanan dikdörtgen plânlıdır.

Elaman Kervansarayı: Bitlis-Tatvan yolu üzerinde Rehva Düzünde 16. asırda Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır. Anadolu’nun en büyük kervansaray larındandır. Duhan: Bitlis-Diyarbakır yolu üzerinde dağlar arasındadır. 49.65×15.50 oüyüklükte bir alanı kaplar. Günümüzde büyük bölümü yıkık olan hanın, kim tarafından ve ne zaman yapıldığı hakkında bir bilgi yoktur.

Usta Sagind Kümbeti: Ahlat’ın Meydanlık Mezarlığının güneyindedir. Ahlat’taki kümbetlerin içinde en büyüğü olduğundan Ulu Kümbet de denir. Yapılış târihi belli değildir. Sagind “çırak” mânâsına gelir. Rivâyete göre ustanın yaptığı kümbet yıkılıp, çırağın yaptığı yıkılmayınca bu isim verilmiştir. İki kısımlıdır. Anadolu motif ve desenlerini taşır.

Haşan Pâdişâh Kümbeti: Ahlat’ta olup, Uzun Hasan’ın zevcesinin kümbeti olarak bilinirse de, ona âit olduğuna dâir kesin delil yoktur. Üst kısmı yıkıktır. Kare bir kâide üzerine onikigen bir şekilde oturtulmuştur. Bitlis târihî bakımdan olduğu gibi turizm açısından da oldukça zengindir. Avcılık, dağ ve kış sporları için çok müsâittir.

Nemrud Dağı: Eski bir yanardağ olan bu dağın çevresi tabiî güzelliklerle doludur. Türkiye’nin en yüksek ormanları burada yer alır. Dağ ve kış sporları için elverişlidir.

İskender Buluk: Suyu çok lezzetli, ağaçlık bir mesîre yeridir.

Bitlis Deresi: Ahlat’tadır. Söğüt, kavak ve meyve ağaçları ile güzel bir piknik yeridir.

Ahlat

Yeni

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir