Iım. Tarihsel olarak, ilk elmaslar, önce Hindistan’da ve sonra da Güney Afrika’da alüvyonlardan çıkartılmıştır: Elmaslar, yakın ya da uzak geçmişte, kendi ana-kayalarından kopmuşlar ve su akıntıları ile sürüklenmişlerdir, ilk “ana” filiz ise, ancak 1869 yılında bulunmuştur: Güney Afrika’nın yüksek düzlüklerindeki çocuklar, çiftliklerinin samanlı toprak harcına katışmış elmaslara rastlamışlardır. Bu, Kimberley’in doğuşuna yol açan olgudur.
“Kimberlit” adı verilen elmas yapıcı kaya, mağma kökenli ve aşırı-baz özelliğindedir. Başlıca belirtgeni, yalnızca, çok sınırlı bir bölgede bulunmasıdır: Yaklaştıkça dairesel olan kaya düzlemlerinin çapı, daha çok hektometreler basamağın- dadır ve en fazla olarak da birkaç kilometreyi geçemez. Kaya, düşey doğrultuda derinlemesine ilerleyerek, gerçek bir baca oluşturur. Bu filizlere, biçimleri dolayısı ile “boru”da denir.
Kayanın “san katman” denen yüzeyi sarımtıraktır ve ufalanabilir. Daha aşağıda mavimtırak renk alır: “Mavi katman”. Daha sonra iyice sertleşir: “Sert katman”. “Boru”, gitgide daralır ve içindeki elmas oranı azalır. Biraz aşağıda ise, de-
968.8 kıratlık “Sierra Leone Yıldızı” adı verilen elmas, Güney Afrika filizlerinin zenginliğini kanıtlar. |
rinlik nedeni ile maden işletmeciliği yapılamaz. “Büyük Çukur (Big hole)” denen ve dünyanın en büyük çukuru olan Kimberley’deki işletme çalışmaları 1073 m’de durdurulmuştur. Bu gidişin gösterdiğine göre, bu mağma kayası bacaların yer kabuğunun altındaki “üst manto”ya, yani mağma katmanına (yanardağlardan yeryüzüne fırlatılan maddeler bu katmandan gelmektedir) dek indiklerini varsaymak gerekir.
Kaya bacaları benzetmesinde, yanardağ bacaları düşünülmüştür; ama çok değişik iki oluşum söz konusudur. Öncelikle, elmas yapıcı “baca”, lavlarla değil, kimberlit ile doludur. Ayrıca bu mağma kayası bacaları çok sınırlı boyutlardadır ve her çeşit kayanın içine sokulabilirler; oysa yanardağ bacaları, konilerin, kraterlerin ve lav kalıntılarının serpili bulunduğu bölgelerde yeryüzeyine açılırlar.
Kimberlit bacalar, yerfiziksel (jeofiziksel) durumları bakımından da değişik özellikler sergilerler. Yanardağlar, deniz kıyıları ya da fay çizgileri boyunca yer alırlar; altta bulunan mağma, bir anakara düzlemi ile bir okyanus düzleminin birleştiği yerden fışkırabilir. İki okyanus düzleminin eklem yerlerinde de yanardağlar bulunabilir. Öyleyse yanardağlar, yer