Genel

DOĞAL ELMASIN OLUŞUMU

DOĞAL ELMASIN OLUŞUMU

1

Pierre DE LATIL.

G

erek az bulunurluğu, gerek fiziksel özellikleri dolayısı ile, elmas öbürlerinden ayrı bir taştır. Jeologlar, elma­sın geçmişte çeşitli kurgusal düşüncelere yol açan oluşumunu yeni yeni aydınlatmaya başlamışlardır: Mağmadan gelen el­mas yapıcı kayalar Mach-2’ye varan hızlarla fırlatılmışlardır.

ELMASIN DEĞERİ

Maddelerin en serti, en katıksızı, ışık için en saydam olanı, doğada en az bulunanı… Elmas, mutlak üstünlükleri kendin­de toplamıştır. Sonuç olarak, insan da ona, başka üstünlük­ler vermiştir: En çok aranan, en değerli. Daha da eklersek, yanar döner ışıklar saçmasını sağlayan yüksek kırılma indisi nedeni ile estetik üstünlükleri…

Ama kuşkusuz, en önemlisi, yüksek basınç araştırma­cısı olan Nobel Bridgman’ın biçtiği değerdir: “Elmastaki kar­bon atomlarının düzenlenişi, dünyanın en güçlü hâzinesidir.” işte, bugün eklememiz gereken, duygusal olduğu kadar bilimsel de olan bir başka üstün değer daha: Dünyanın bü­yük derinliklerinden gelen haberci. Bugün en son yerbilim- sel (jeolojik) ve yerkimyasal (jeokimyasal) veriler, elmasla­rın, “üst manto” sınırındaki yer kabuğunun altında oluştu­ğunu doğrulamaktadır.

Belki, elmasın mağmasal kökeni konusundaki yeni bu­luşlara şaşılabilir. Kuşkusuz, bu kökenin olabilirliğine çoktan beri inanılıyordu. Ama “mağma kuramı”, “göktaşı kuramı” ve “organik kuram” ile yarış halindeydi. Bugün bu sorun kalmamıştır.

ELMASIN MİNERALBİLİMSEL VE YERBİLİMSEL TANITIMI

Elmas, katıksız durumdaki karbondur. Minerallerin tari­hinde, elmasın, çok sıcak hava koşullarının egemen olduğu ülkelerde oluşmuş olduğu bilinmektedir. Carvill Lewis adlı yer­bilimci, elmasın ana-kayası adını verdiği kimberlit taşını 1887’de bulmuş ve bu taşın, yeryüzü derinliklerinden gelen lavlarla Güney Afrika düzlüğünün şistleri arasındaki tepkime sonucunda oluştuğunu varsaymıştır. Sonraları, bilimadam- ları bu kurama çok başvurmuşlardır.

izotop analizi yöntemi, Sibirya elmaslarındaki Karbon 12 ve Karbon 13 arasındaki oranın, yalnızca % 89,10-89,31 ara­sında oynadığını göstermiştir. Ayrıca, tüm yeryüzü elmasla­rında ise bu oran, yalnızca % 88,8 – 89,4 arasında oyna­maktadır. Bu durum, elmasın oluşumunda ortak bir köken bulunduğunu ve elmastaki yerdeş oranları değişiminin orga­nik karbondaki değişimle aynı olduğunu kanıtlar.

Acaba elmas nasıl oluşmuştur? Bunu anlamak için, el­masın sanayideki sentezi üzerinde uzun araştırmaların yapıl-

Elmasların bir ön seçimi, “sanayide” ve “ku­yumculukta” kullanılacak olan elmasları ayır­maya yarar.

 

 

dığını laboratuvarlarda toplanan verilerden yararlanılabilir. Bu sentez, “sanayi elmasları” denen küçük taşlar için başarıl­mıştır.

Laboratuvar yöntemlerinde çeşitli katalizörler kullanılır. Ama doğal sentezde, yeryüzü derinliklerinde böyle katalizör­lerin bulunduğunu varsaymak olanaksızdır. Ancak, doğada­ki “zaman” etkeni görmezlikten gelinemez. Laboratuvarlar- daki kristalleşme süreçlerinde de gözlendiği gibi, iri elmasla­rın oluşumunun, uzun dönemler boyunca elverişli koşulların kurulmasını gerektirdiği kesindir.

Elmasın oluşum koşullarının, bir göktaşının yeryüzüne çarpması sırasında da gerçekleşebileceği varsayılabilir mi? Büyük kütleli bir göktaşının yeryüzüne çarptığı varsayılırsa, “zaman” etkeni üzerinde durmak gerekmez; çünkü bu olaylar ansal olarak ortaya çıkarlar. Gerçekten, göktaşları ile ilgili göz­lemler, bu konunun da peşinden gidilmesini gerektirmiştir. Göktaşı çarpmalarının oluşturduğu elmaslar çok küçük bo­yutlardadır. Geçen yüzyılın sonundaki birkaç yıl içinde yapı­lan üç yayın (sıra ile Rus, Macar ve Amerikan), iri göktaşla­rının içinde elmasların bulunduğunu gösteren kanıtlar getir­miştir; ancak, bunlardan çok azının 1 mm’lik boyutlara ula­şabildiği bilinmektedir.

Öyleyse elmasın oluşumunda, başlıca, büyük’yeryüzü derinlikleri konusu üzerinde düşünmek gerekir. Acaba gerekli basınç ve sıcaklık koşulları hangi derinliklerde bulunabilir? Bu derinlik için kesin bir değer saptamak olanaksızdır; çün­kü yeryüzünün soğuması ve yer kabuğunun kalınlaşması dur­muş değildir, sürmektedir. Böylece, mineral kristallerinin oluş­tuğu varsayılan çeşitli dönemler için, farklı derinlikler bulun­malıdır.

Günümüzde, laboratuvardaki sentez için gereken 900-1300°C sıcaklıklar ve 40-60 tonluk basınçlar, 100 km derinliklerde bulunmaktadır. Ama elmas yapıcı kayalar, Te­beşir Çağı (Cretace)’nda oluşmuşlardır; ve o zamandan beri 70-140 milyon yıl geçmiştir. Öyleyse gereken sıcaklık ve ba­sınç değerlerine bugünküne göre çok daha az derinliklerde rastlanmıştır. Bu da, beklenebilen bir durumdur.

Biraz da elmas yapıcı kayaların neler olduklarına baka-

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir