TARTMAK
- Bir şeyi, bir kimseyi (bir şeyle) tartmak, belli bir araç kullanarak ve bir birime oranlayarak ağırlığını saptamak: Bir paketi teraziyle tartmak. Bir yükü kantarla tartmak. Bir bebeği tartıyla tartmak. —2. Bir şeyi tartmak, avuç içinde sallayarak ağırlığını kestirmeye çalışmak: içinde ne olduğunu anlamak için paketi eliyle şöyle bir tarttı. —3. Bir malı, bir ürünü tartmak, belirli ağırlıktaki bir niceliği ağırlığını belirleyerek hazırlamak: Bana iki kilo havuç tartar mısınız? —4. Bir şeyi (soyut), bir kimseyi tartmak, dikkatle incelemek; değerlendirmek, yargılamak; değer biçmek: Tüm sakıncalarını iyice tarttınız mı? Önemli bir karar almadan önce işin tüm olumlu ve olumsuz yanlarını tartmak. Müdür onu işe almadan şöyle bir tarttı. Yarıştan önce rakibini tartmak. 5-Sözlerini, davranışlarını vb. tartmak, özenle seçmek, nereye varacağını hesaplamak. —6. Çekip bırakarak sallamak, sarsmak: Atın dizginlerini tartmak. Kapıyı tarttı ve açamayacağını anladı. —Parac. Sikkelerin gereken ağırlıkta olup olmadıklarını denetlemek. —Spor. Tartarak yenmek, yağlı güreşte rakibi kaldırarak üç adım yürümeyle elde edilen galibiyet.
2020-01-21