- Bir şeyi (somut) tazelemek, bozulmuş, eskimiş, bitmiş vb. bir şeyi yenisiyle, tazesiyle değiştirmek: Pencereleri açarak odanın kirli havasını tazelemek. Havuzun suyunu tazelemek. Çayını tazeleyeyim mi? 2.-Bir yiyeceği tazelemek, kimi yiyecekleri kaynatarak taze duruma getirmek. 3- Bir şeyi (soyut) tazelemek, unutulmuş, ortadan kalkmış bir şeyin yeniden doğmasını, canlanmasını sağlamak ya da buna yol açmak: Geçmişi, anıları tazelemek bir işe yaramaz. Bu olay, ona duyduğu hıncı tazelemişti. Bir kimsenin acısını tazelemek. 4-Bir şeyi (soyut) tazelemek, bozulduğu düşünülen bir bağı, bir inancı yenilemek: Nikâh tazelemek. Avc. iz tazelemek, köpekler şaşırdıklarında, geri dönerek izi yeniden bulmalarını sağlamak. Ekmekç. Maya tazelemek, mayalan un ve su katarak yenilemek.
TAZELEMEK
23
Oca