TEVFİK FİKRET

TEVFİK FİKRET (1867 İstan-bul-1915 İstanbul), şair. Ortaöğrenimini Aksaray Mahmudiye Rüştiyesi ve Galatasaray Sultanisi’nde tamamladı (1886). Galatasaray’ın ilk Bölümü’nde (1894-1895) ve Robert Kolej’de Türkçe öğretmenliği yaptı. Bu döneminde, Mirsad dergisinin açtığı “Sitayişi Hazreti Padişahi” konulu şiir yarışmasına katılarak birincilik kazandı (1892). Servetifü-nun’un yönetimini aldıktan sonra (1896) şiirlerinin özünde ve biçimlerinde dönüşümler yapmasına yol
açan yeni yeni görüşler kazanan Fikret, yaşadığı toplumun insanlarını görmeye başladı. Bu duygularla okuduğu Batılı sanatçıların gerçekçi yapıtları arasında bağlantılar kurdu. Hüseyin Cahit’in “Edebi Hatıralarında belirttiği gibi, bir milliyet ve vatanperverlik ocağı haline gelen Ser-vetifünun çevresinde, zorbalıktan ve saraydan nefret, özgürlük ve meşrutiyet fikirlerine bağlanma duyguları içinde daha sonraki kişiliğinin belirtilerini buldu. Toplumun sefalet içindeki insanlarının şiirlerini yazdıkça, toplumsal sorunlar üzerinde düşünmeye başladı. Bir süre sonra Edebiyatı Cedide akımı içinde birleşen sanatçılarla uzlaşamayarak Aşi-yan’a çekildi. II. Meşrutiyet ilan edildikten sonra Hüseyin Cahit ve Hüseyin Kâzım ile birlikte Tanin gazetesini çıkardı. Ne var ki iktidara geçen İttihat ve Terakki Fırkası’nın ülkenin yarı sömürge durumuna gelmesine yol açan dışa bağımlı ekonomik ilişkilere girdiğini ve bürokratlarla paşaların yabancı sermayenin koruyucu kanatları altında “han-ı yağma”dan paylarını aldıklarını gördükçe umut-suzlğa düştü, politik çalışmalarını sürdürmedi. Bir süre Galatasaray Lisesi müdürlüğünde bulundu. Eğitim alanındaki girişimlerinin de tepkiyle karşılanması üzerine Robert Kolej’ deki öğretmenliğine döndü. Yaşamının sonuna kadar bu görevde kaldı. “Bugün mesela Veli dayılar için, münhasıran onların anlayacağı gibi bir yazı dili tasavvur edemiyorum…” diyerek öteki Servetifünuncuların beğenisinden ayrılmayan görüşler ileri sürer. Dildeki bu kuşkuculuğuna karşın, divan edebiyatının, sözcüklerin dilbilgisi içindeki yerine göre koşulladığı uyak anlayışı yerine, kulağa bağlı uyak, (daha sonra) konuşma dilinden yararlanma gereksinmesi duyar; bütün güzelliği ararken “serbest nazım”a doğru sürekli bir açılma gösterir. Değişik “nazım biçimleri” deneyerek bu atılımları, dörtlü, beşli kuruluşlarda uygulandığı gibi, ikili üçlü kuruluşlarda göstermekten çekinmez. Dünya görüşüyse, ezilen tabakaların insanlarına acıma biçiminde başlar, yaşadığı dönemdeki egemen sınıf baskıları-
2069

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*