TÜP BEBEK, SPERM BANKALARI VE KİRALIK TAŞIYICI KADINLAR
Kısırlığın çok çeşitli sebepleri olduğunu söylemiş; bunların önde gelenlerini sıralamıştık. Şimdi de, “tüp bebek buluşu” ile çözüm getirilmek istenen kısırlık sebebi üzerinde biraz durmak istiyoruz. Tüp bebek meselesinde kısır olan kadındır. Yumurtalığı döl yatağına bağlayan kanallarda yani fallop tüplerinde” tedavisi mümkün olmayan bir tıkanıklık mevzu bahistir. Yumurtalık sağlam olduğu ve dişi üreme hücresi imal edebildiği halde, tüpler tıkalı olduğu için, erkek üreme hücresi (sperm) yumurta ile buluşarak döllenmeyi temin edememektedir.
Embriyoloji uzmanlarından bir kısmı diyorlar ki: “Madem ka dinin döl yatağı ve yumurtalıkları sağlamdır: öyle ise erkekten aldığımız spermle kadından aldığımız yumurtayı dışarıda, suni bir tüpte, döllendirdikten sonra rahim içine yerleştirebiliriz. Rahim iç zarına yapışan döllenmiş hücre (zigot), hayatını devam ettirecek ve böylece kadın hâmile kalmış olacaktır”. İşin gerçek yüzünü bil meyen bir kimse, Embriyoloji uzmanlarını ve onları körü körüne alkışlayan magazin basını okuyunca “tıbbın bu üstün başarısını” tebrik edesi geliyor. Ancak meselenin gerçek yüzü hiç de böyle değildir.
Konuya açıklık getirmek için önce “gerçek döllenme’ nin nasıl tecelli ettiğini görelim. Sonra Embriyoloji uzmanlarının alternatif olarak takdim ettikleri suni döllenmeyi izah edelim. Ancak o zaman mantığın gereği olan kıyası yapabiliriz.
Gerçek D öllenme: Kadının yumurtalıklarından biri, olgun bir yumurta ürettiği zaman bunu fallop tüpüne atar. Olgun yumurta tüpe inince kadın hâmile kalmaya hazır demektir. Erkeği ile birleşince rahim yoluna meni içersinde binlerce erkek üreme hücresi yâni sperm boşalır. Spermler, yumurtaya doğru yönlenebilmeleri için şifreli bir çağrı sinyali alırlar. “Chamical Calling Signal” adı verilen bu çağrının spermlere nasıl ulaştığı ve onlar tarafından nasıl çözülebildiği henüz anlaşılamamıştır. Yumurta tarafından neşredilen bu “gel” sinyali, başka cinse ait spermler tarafından algılanamaınakta, dolayısiyle yumurtaya doğru bir yönlenme vehareket olmamaktadır. Daha açık bir ifâde ile, Allah insan soyunu bozulmaktan korumak için mekanizması henüz çözülemeyen bir kanun koymuştur.
Gelelim gerçek döllenme hâdisesine: Çağrı sinyalini alan binlerce sperm, yumurtaya doğru yönlenerek, âdeta birbiri ile yarı şırcasına bir maraton koşusuna çıkarlar. Yumurta ile rahim kanalı arasındaki mesafeyi spermlerin mikroskobik vücutları ile kıyas
ladığımızda, yumurtaya ulaşmak için katetmek zorunda oldukları yol binlerce kilometre tutar. Hal böyle olunca, spermler seviyesin
deki bu yarışa “maraton koşusu” tâbiri pek uygun düşüyor.Yarışı kazanan yâni en önce yumurtaya ulaşmayı başaran
sperm, onunla birleşmeye hak kazanır. Şampiyon sperm, yâni en sıhhatli ve en güçlü sperm, yumurtaya ulaşır ulaşmaz; yumurta
ona kapısını açar, içeriye alır. Ondan sonra derhal kapıyı kapatır. Artık hiçbir sperm içeriye giremez. Araştırmacılar, şampiyon
sperm dişi üreme hücresine ulaşır ulaşmaz başındaki eritici bir enzimi hücre zarına boşalttığını, enzimin tesiriyle eriyen açıklık
tan içeri girdiğini kaydediyorlar. Sperm içeri girince, yumurta hücresi bu açık yeri derhal tamir ederek kapatıyor ve hücre zarında hızlı bir kimyasal değişme oluyor. Artık ondan sonra gelen hiçbir spermin enzimi hücre zarına tesir edemiyor.
Döllenme hâdisesi gerçekleştikten sonra döllenmiş hücre bir yandan bölünerek büyürken bir yandan da döl yatağına doğru hareket ediyor. Hareketi sırasında tüp içersindeki sıvı ile besleniyor.
Döl yatağına ulaşıp rahim iç zarına yapıştığı zaman bir dut tanesini andırmaktadır. Yapıştığı yerde yavaş yavaş plesenta ve göbek kordonu teşekkül ediyor. Böylece annenin hâmilelik olayı gerçekleşmiş oluyor.
Tüpte D öllenme: Fallop tüpleri tıkalı olan ve bu yüzden kısır kalan kadında yumurtalıkların sağlam olduğunu kabul ediyoruz.
Ancak tüpler tıkalı olduğu için hangi yumurtalığın olgun bir yumurta ürettiğini tesbit etmek çok zordur. Bilgisayarla donatılan
test makinaları buna karar veriyor. Çoğu zaman makinanın “olgun yumurta” diye takdim ettiği yumurta ile döllenme temin edi
lememekte, döllenme sağlanıncaya kadar denemelere devam edilmektedir. Döllenme temin edilemeyişinin bir sebebi de seçilen erkek üreme hücresinin yâni spermin yumurta ile anlaşamamasıdır. Zira, binlerce spermin içersinden en sıhhatli ve en güçlüsünü bulup çıkarmak âdeta imkânsızdır. Çünkü suni tüplerde, gerçek döllenmede olduğu gibi, spermler arasında bir yarış düzenlemek
mümkün olamamaktadır.
Döllenme temin edildikten sonra da iş bitmiyor. Döllenmiş hücrenin bölünüp çoğalabilmesi için beslenmeye ihtiyacı vardır.
Ona lâzım olan gerçek besinler, ancak annenin fallop tüplerindeki sıvıda mevcuttur. Laboratuvarda üretilen veya başka bir kadının fallop tüplerinden alınan besleyici sıvı, suni tüpte döllendirilmiş hücrenin ihtiyacına ne derece cevap verir? Doğacak bebeğin
karekteri ve ruhsal yapısı üzerinde büyük tesiri olan bu ilk beslenme, konunun can damarıdır.
SPERM BANKALARI
“Tüp bebek” uygulaması kabul görüp büyük kârlar getirmeye başlayınca çerçeveyi genişletmeye karar verdiler. Erkeği kısır kadınları çocuk sahibi yapmak için “sperm bankaları” kurdular, işi öylesine ticarete döktüler ki, meşhur sporculardan, şarkıcılardan, artistlerden sperm topluyorlar. Özel kliniklerde sakladıkları bu spermleri, çocuk sahibi olmak isteyen kocası kısır kadınlara büyük paralar karşılığında satıyorlar. Beğendiği erkeğin spermlerini satın alan kadın, bunları sperm bankasına ait bir sağlık ünite
sinde döl yatağına şırınga ettiriyor. Spermlerden biri yumurta ilebuluşup döllenmeyi temin ediyor ve kadın hâmile kalmış oluyor.
Böylece, embriyoloji uzmanlarının eliyle nikâhsız bir hâmilelik olayı gerçekleştirilmiş; nesep ve veraset hukuku alt üst edilmiş
oluyor. Doğacak çocuğun babası elbette gerçek kocası değildir. Adam onu “çocuğum” diye bağrına basabilecek midir? Erkeğin ve kadının akrabaları bu çocuğu nasıl kabulleneceklerdir? Her şey bir yana; çocuk büyüdüğü zaman sperm bankasının bir ürünü olduğunu öğrenince ruh sağlığı tehlikeye girmeyecek midir?Sperm bankaları sadece kocası kısır kadınlara değil; evlenmemiş kız veya kadınlara da hizmet vermektedir. Yani bir kadın evlenmeden de çocuk sahibi olabiliyor. Kısacası, tıbbî zinalar gerçekleştiriliyor…