1. Bir kimsenin, bir hayvanın, bir şeyin üzerine darbeler indirilmek: Çocuğun başına taşla vurulunca beyin kanaması geçirdi. Tenis topuna raketle vurulur. —2. Bir kimse sözkonusuysa, silahla öldürülmek, yaralanmak: İki ateş arasında kalıp vuruldu —3. Bir hayvan, bir şey vb. sözkonusuysa atılan şeye (taş, mermi vb.) hedef olmak: Attığımız ilk mermiyle kuş vuruldu. —4. Bir kimseye vurulmak, ona âşık olmak, tutulmak: O kızı görür görmez vurulmuştu. —5. Yüreğinden. canevinden vb. vurulmak, kötülük görmek, yaralanmak: Onun o tutumu karşısında yüreğimden vuruldum —6. İğne, çivi vb. saplanmak, batırılmak, kakılmak: Hastaya günde üç iğne vuruluyor.
—7. Bir madde (boya, cila vb.) sürülmek: O dolaba yaklaşmayın, üzerine yeni cila vuruldu. —8. Kapıdan söz ederken, çalınmak; hızla kapatılmak: Kapı vuruluyor, gidip açar mısın? —9. Kelepçe, eyer, destek vb. takılmak. —10. Damga, mühür vb vurulmak, basılmak, konmak: Hayvanlara damga vuruldu. —11. Arg. Herhangi bir olanaktan yolsuz bir biçimde yararlanılmak: Savaş yıllarında burada ne partiler vurulmuş, kaç kişi birdenbire zengin olmuştu.
VURULMAK
08
Ağu