alman iktisatçı, toplumbilimci ve filozof (Erfurt 1864-Münih 1920). 1893’te Berlin Üniversitesi’nde profesör oldu, 1897’ye kadar Freiburg-im-Breis- gau, sonra Heidelberg üniversitelerinde ders verdi. Hastalandı, öğretim üyeliğinden ayrıldı. 1901 sonunda, Sosyal bilim ve Sosyal politika arşivi (Archiv für Sozi- alvvissenschaft und Sozialpolitik) dergisinde “ Die protestantische Ethik und der Ge- ist des Kapitalismus” (Protestan ahlakı ve Kapitalizm anlayışı) adlı ünlü makalesini yayımladı ve 1904’ten sonra dostu Schum- peter ile birlikte bu dergiyi yönetti. 1919’da Münih Üniversitesi’nde yeniden öğretime döndü. VVeimar Anayasası’nın hazırlık çalışmalarına katıldı. VVİrtschaft und Gesell- schaft (iktisat ve toplum) [1922] adlı büyük yapıtı, din sosyolojisi (1921) ve yön- tembilim (1922) üzerine incelemeleri ancak ölümünden sonra yayımlandı. VVeber’in bütün yapıtlarının ortak kaynağını oluşturan sezgi, en belirgin ve kesin biçimiyle, “ Bilim eğilimi” ve “Siyaset eğilimi” adlı konferanslarında dile getirilir. Bu sezgi, eylem dünyası ile düşünce ya da bilgi dünyası arasında köklü bir ayrımı öngörür. Max VVeber’e göre, siyasal yaşamın kendisi bir çelişkin değerler evreni içinde yer alır. Max VVeber, Nietzsche’ yi andıran kimi anlatımlarla, siyaset dünyasını “tanrılar arasında amansız bir savaşım” sahnesi sayar. Tarih görüşünün odağında yer alan inanç ahlakı ile sorumluluk ahlakı ayrımının kaynağı burada aranmalıdır: bir seçim yapma zorunluluğu, her birimizin içinde, birbirine temelden yabancı olan iki şeyi, ahlakın gerekleriyle eylemin gereklerini kaçınılması olanaksız bir biçimde karşı karşıya getirir. Kant’ın mirasçısı olan Max VVeber’e göre siyasal eylem kişiliğin ikiye bölünmesi demektir Eylemle bilgi arasındaki temel çatışkı, başka bir deyişle tanrılar ya da değerler arasındaki çatışma… Siyasal yaşamla ilgili bu trajik görüş aşırı bir görecilik biçiminde M. VVeber’in toplumbilimine yansır; Weber bu göreciliği bilginlerin uymakla yükümlü olduğu biricik kural sayar. Ona göre, toplumbilim, bir eylem bilim olması açısından, “kavrayıcı bir bilim”dir. insan bilimlerini doğa bilimleri sırasına sokmak eğiliminde olan olguculara karşı M. VVeber, eylemci bir varlık olan insanın düşen bir taş gibi incelenemeyeceğini, çünkü davranan insanın bir istemi, bir güdülenmesi, bir amacı ya da hedefi olduğu görüşünü ileri sürer Karşı kutupta yer alarak, insanın bilgisini yalnızca sevgi aracılığıyla kavrayışa dayandırmak isteyenlerin karşısına da M. VVeber, bilginde bulunması gereken katılığı ve nesnelliği koyar. Kavrayış bilimi olan toplumbilim, insanları oldukları, davrandıkları, düşündükleri gibi anlamaya çalışmalıdır, insanların yaşanmış eylemleri ötesinde, onların bilmeden mimarlığını yaptıkları bir oluşun uzayıp giden ilmeklerini keşfetmek gerekir. Demek ki, bu bireysel eylem bilimi, tarihle büsbütün bağlantısız değildir; ve benzersiz bir olaylar koleksiyonundan başka şey olmayan tarih böylece toplumbilime onun kavrayacağı malzemeyi sağlar.
WEBER (Max)
06
Eyl