YUNAN MİTOLOJİSİNDEKİ TANRILARIN EN YÜCESİ

YUNAN MİTOLOJİSİNDEKİ TANRILARIN EN YÜCESİ

Zeus yetişkinlik çağına girince Kro-nos’u tahtından alaşağı etti ve onun iktidarını ele geçirdi; ama daha önce çeşitli hasımlarla, özellikle Titanlar ve Devlerle döğüşmek zorunda kaldı. Kesin zaferi kazandıktan sonra Olym-pos’u kendisine konut edindi (göklerin en yüksek katında olan bu yer kimi zaman Tesalya’daki Olympos dağının tepesiyle karıştırılmıştır). Zeus böylece Yunan mitolojisindeki tanrıların en yücesi, evrenin tartışılmaz gücü haline geldi.
Zeus kültünün Yunan dünyasının her yanına yayılmış olması, çevresinde öbeklenen efsanelerin çokluğunu açıklar. Bildiğimiz kadarıyla, hiç değilse Homeros döneminden sonra yasal eşi Hera’ydı: Aralarındaki bağ dinin kutsadığı çözülmez evlilik bağının örneğiydi. Yunan kozmogonisine göre, Hera Zeus’un kızkardeşiydi; onun gibi Kronos ile Rea’nın birleşmesinden doğmuştu. Ama Zeus’un daha önce başka karıları da olmuştu: Metis, The-mis, Dione ve Mnemosyne. Zeus’un tanrıçalar ya da ölümlü kadınlarla olan aşkları efsanelerle çoğaldı. Helen çağının Zeus’u bazı yabancı tanrılarla özdeşleştirildi, çoğu durumlarda iki tanrının bu özdeşleşme ola-
yından önceki hallerini saptayabilmek güçleşmiştir: Örneğin Zeus Ammon kültü (Ammon Mısırlıların “tanrılar kralı” idi) giderek gerçek bir Helen tanrısı olup çıkmıştı.
Suriye’de Zeus kültü Sabazios kültüyle de birçok benzerlik sergiler. Öte yandan, birçok Sami tanrısı da aynı biçimde Zeus ile özdeşleştirilmiştir. Batı’da başlıca özümseme olayı Romalıların Zeus’u gene Adaletin ve Devletin egemen tanrısı olan Jüpiter ile bir tutmalarıdır.
Sanatçılar Zeus’u, daha çok henüz yaşlanmamış ama olgunluk çağına erişmiş, heybetli, yüzü bilgelik ve otorite simgesi sayılan kocaman bir sakallı adam olarak canlandırmışlardır: Öfkelendiği zamanlar yaptığı ve tüm
Olympos’u (onunla birlikte zündeki tüm insanları) kor rettiği zamanlardaki gibi çatmaya hazır gözükür. Eliı likle bir kalkan tutar, kimi bir yıldırım savurmaya ha ğu yerde yanında en sevdi| kartal bulunur; tüm bunla] cünü ve tartışmasız egemer gelemek içindir. Zeus heyke ünlüsü İ.Ö. 450 yıllarında m altın ve fildişinden yaptığ pos’daki büyük tapmağ kitlesiyle dolduran kocama Bu heykel İ.Ö. 408’deki taj gınında yok olmuş, ancak P yapıtının etkisi yalnızca Esk tında değil, Rönesans’a kac ni korumuştur.
zeytin
İkiçeneklilerin zeytingiller (Oleaceae) ailesinden bir bitki ve meyvesi. Akdeniz ikliminin bulunduğu bölgelerin özelliği olan zeytin ağacı (Olea eu-ropaea), sürekli yeşil kalan bir ağaç-
tır, bununla birlikte yapraklarının normal rengi parlak yeşilden çok griye yakındır: Gerçekten de, havanın kuruluğuna uyum sağlamış ve yaprakları kaim bir tabakayla örtülmüş olan
bir türdür.
Zeytin ağacının anayurdu yanusu’ndan İran’a kadar bu bölgelerde en azından yy’dan beri yetiştirilmekteı
4580
ılliniim^TTlMinırıiıiB^Tîr”^ “” –
Zeytin ağacı (Olea europaea).
ni türleri çalı biçiminde ve dikenlidir; çok küçük meyveleri vardır. Günümüzde çok sayıda olan, tarımı yapı-
lan zeytin ağaçlarıysa [bölgesel olarak ekimi yapılanlar dışında, 15’ten fazla çeşidi bilinmektedir) ya zeytin halinde ya da yağ halindeki istekleri karşılamak açısından oldukça verim-lıdir. Zeytin ağacı, oldukça yüksek
bir sıcaklığa (en az 4 °C) gereksinin duyduğundan ekim alanının aslindi denize yakın olması gerekir. Zeytiı çakıllı toprakları yeğler ve bu koşul
larda en iyi nitelikli yağı verir.
Zeytin ^ğacı tohumla, çelikle (gövde ve hattâ kök), dipten kesilmiş olan gövdenin yeniden sürmesiyle çoğaltılır. 7.-8. yıldan sonra meyve vermeye başlar, ama önemli sayılacak miktarda ürünü ancak 15. yıldan başlayarak verir; bir zeytin ağacı yüzyıllarca yaşayabilir. Zeytin ağacı normal olarak 5-8 m boyundadır; ürün alınan gövdelerin boylarının genellikle 4 m de kalması sağlanır. İnce yapılı ve çok güzel görünümlü olan zeytin ağacının odunu çok enderdir. Zeytinyağı elde etmek için, daha çok tam olgunlaşmamış zeytinler kullanılır. işlenmemiş (ham) yağ, doğrudan doğruya meyvenin ezilmesiyle elde edilir; daha sonra, geri kalanlar sıcak su ve hattâ sud içinde yok edilir. Yenmek üzere toplandığında, yeşil zeytinlere alkali su uygulanır ve bu zeytinler tuz içinde saklanır. Siyah zeytinler çoğu kez yalnızca suyla işlem görür ve bunlar zeytinyağı içinde saklanır. Bu meyveler, ayrıca ezme elde etmek üzere ezilebilir.
Ülkemiz, zeytinin yetişmesinde elverişli iklim kuşağında yer alır. Türkiye’de zeytin üretimi, özellikle
■i*— V1*
‘’L~í ’.•„ ..”‘■ ’
iîvnv”
: yapımı (1973.)
Panhard
■Joıikı.
gece atışları için kızılaltı ışın yayan aygıtlarla donatılmışlardır ama bunların ağırlık, düşük hız, çabuk yıpran-
tllbaşlllar Fosil ikiyaşayışlılar (Amphibia) takımı.
Zırhlıbaşlılar (Stegocephali), düz ya da değişik biçimlerde çıkıntıları bulunan kafatası kubbesinin, normal ka-fatasınınkine oranla çok daha sağlam olmasıyla nitelenen fosil ikiyaşayışlı-lardır. Eskiden Devonyen’den Tri-yas a kadar yaşamış fosil ikiyaşayış-Iı biçimlerinin tümü zırhlıbaşlılar adı altmda toplanıyordu. Bunlar kafatas-ları kendilerininkiyle aynı yapıda olan, el ve ayak gibi iş gören güçlü yüzgeçleri bulunan ve akciğer solunumu yapan saçakyüzgeçlilere (Crossop-terygii) ait balıkların doğrudan dölü olarak sayılıyorlardı.
Ama, fosil ikiyaşayışlıların giderek daha çok bulunması, bunların, tümünün de aynı grupta toplanmasına olanak vermeyecek kadar çok büyük ayrılıkları bulunan fosil ikiyaşayışlı biçimlerinin olduğunu ortaya koydu. Zırhlıbaşlılar (Stegocephali) terimi günümüzde artık Labyrinthodontia ve Phyllospondyli ’nin tümünü belirtmek için kullanılır. Alt Karbon devrinden
ma ve önemli bakım gereksinimleri gibi bazı sakıncalı yönleri de vardır. Bu nedenle, günümüzde koruma ve silah
Alt Permiyen’e kadar yaşamış olan Lepospondyli’yi bunlardan ayırmak gerekir. Lepospondyli üç cinse ayrılır: Bu cinsler üyesiz ve yılan biçiminde olan Aistopoda; kuyruklularla (Urode-la) ortak atalardan geldikleri sanılan dört ayaklı ve boynuzlu Nectridia ve pek iyi tanımlanamamış, ama İrimi üyeleri kuyruklulara benzeyen Micro-sauria ‘dır.
■Vrf * -■
gücü yetersiz hafif tanklar ile çok ağır hareket eden, manevra yeteneği sınır, lı ağır tanklar önemini yitirmiştir. ■
Phyllospondyli ile birlikte zırhlıbaşlı kabul edilmiş olan Labyrinthodontia usttakımı şu takımları kapsar:
a) Temnospondyli takımı: Bu takım, kafatası, balıkların ve iki yaşayışlılarınla arasında bir geçiş oluşturan İch-thyostegalia; timsah görünümünde ve yaklaşık 2 m boyda olan Eryops ‘un ait olduğu Rachitomi; yalnızca birkaç kü-çuk kalıntısıyla tanınan Trematosau-
mdyli n ilkel bir kolan ¡aurus mus; bu
arının
dikkate
durumdur.
4583-
Zimbabve
Zimbabve’de ortaya çıkarılmış olan ve arkeoloji açısından önem taşıyan Zimbabve sili. Taş kalıntıları arasında elips planlı bir. tapınak ye koni biçimli bir kule görülüyor.
4584
ria; açık bir biçimde sürüngenlerin görünümünde olan ve daha yeni bir devirde (Triyas) yaşamış bulıkıan Stere-ospondyli’yi kapsar. Bu sonuncunun temsilcilerinden biri olan Vetlııgasa-urus cinsinin yalnızca kafatasının 80
sm olduğu saptanmıştır,
b) Anthrocosauria takımı: Karbon devri ve Permiyen’in uzun burunlu Embolomeri’sini ve ikiyaşayışlılarla sürüngenlerin bir karışımını temsil eden Seymouriamorpha’yı kapsar.
Phyllospondyli üsttakımı cinsten, yani Brancbiosâ şur. Bu, küçük boylu (k uzunlukta) ilkel bir sem(
Afrika’da ülke.
Afrika’nın güney kesiminde, Oğlak dönencesinin hemen kuzeyinde yer alan Zimbabve (ya da Zimbabwe), kuzeyde Zambiya, batıda Botsvana, güney–de Güney Afrika Cumhuriyeti ve doğuda Mozambik’le sınırlıdır.
COĞRAFYA
Büyük bir bölümü, 1 500 -1 000 m’lik bir yaylayla (yerel dilde orta-veld diye adlandırılır) kaplı olan Zimbabve, kuzeyde Zambiya’yla sınırını çizen Zambezi’ye doğru, güneydeyse Güney Afrika Cumhuriyeti’yle sınırını oluşturan Limpopo kırıklarına doğru inen geniş bir yayla görünümündedir. Zimbabve yaylası, Mozambik sınırı boyunca uzanan uzun bir sıradağla (en yüksek nokta 2 700 m’dir) doğuya doğru yükselir. Batıda, uzun bir çöl bölgesi Botsvana ile olan sınırı izler (es-
ki Beçuanaland). Bir kar Zimbabve’nin denize açı ta Mozambik’teki Beira Hint Okyanusu’ndan gele lan ve alizeler doğudaki fmdan engellendiğinden yağış alır; az ve son deri olan yağmurlar kasımda dar yağar ve doğudan bai derek azalır (yıllık genel ı ğış 660 mm’dir).
Her kesimde çok yüksek ı ların en şiddetli olduğu bezi, Limpopo ve Sabi’ alanlarıdır. Zimbabve’n yükseltide yer alan başk< de (eski Salisbury) ortala
Yüzölçümü
Nüfusu
Nüfus
yoğunluğu
Başkenti
Dili
Dini
Para birimi
:390 622 ki :10 721 00i
:Km2’ye 27 :Harare (es Salisbury; 681 000 ni ¡İngilizce (resmî dil) Bantu lehç ¡Protestan; Cancı; Hin ¡Zimbabve
•ent Harare*den önmüş.
U
Iar, temmuzda 21 °C, ekimdeyse 26°C’tır. İnsan yaşamı ve bitki örtüsü için önemli olan sıcaklık farklılıkları, özellikle ülkenin batı kesimindeki çöllerde çok yüksektir.
Bütün Orta Afrika’nın büyük enerji kaynağı olan Zambezi dışında ırmaklar, az sayıdadır ve çok düzensizdirler. Bütün orta-veld’in başlıca bitki örtüsü olan savanada yer yer birkai? ağaca raslamr; burada, günümüzde sayıca azalmış olmalarına karşın hâlâ aslanlar ve başka büyük vahşi hayvanlar dolaşır.
TARİH
CECİL RHODES’TEN İAN SMİTH’E BEYAZ EMPERYALİZMİ. Kişisel servet edinmek isteyen ve Cap’tan Kahire ye kadar uzanan bir İngiliz ekseni oluşturmayı düşleyen sömürge yöne-
ticisi Cecil Rhodes (1853-1902), İngiltere’yi Berlin Konferansı’nda (1885) Portekizlilerin Angola ve Mozambik’ teki topraklarıyla birleştirmek istedikleri bütün Mashonaland topraklarını istemeye yöneltti. Böylece, İngilizler, altın madenleri için yüzyıllardan beri Arapların, 1500’den başlayarak da Portekizlilerin geldikleri bir bölgeyi ele geçirdiler. Cecil Rhodes tarafından kurulmuş bir şirket olan British South Africa Chartered Company, İngiltere başbakanı lord Salisbury (1830-1903) tarafından kendine verilmiş olan Mashonaland’daki yönetim hakkım, hızla daha çok altın bulunan ünlü Matabeleland bölgesine yaydı; böylelikle, şirket yerlilerin direnişinin üstesinden gelebildi; ama, tümüyle özgür davranamıyordu: Ingiliz yönetimi, şirketi, yerlilere “yaşama hakkı” sağlamak için yeterince toprak bırakma-
ya zorladı; yer yer ırk ayrımı ve “yerli rezervleri” uygulamalarını başlat-
Şirketin hisse senedi sahipleriyle karşıtlaşan sömürgedeki AvrupalIların baskısı altındaki Güney Rodezya, l^Ş’te Ingiltere Krallığı içinde özerk sömürge statüsünde karar kıldı: İngiltere, dış siyaset ve Afrikalıları ilgilendiren yasalar konusundaki Haklarını korudu; bununla birlikte, İngiltere bu sonuncu olasılığı hiçbir zaman kullanmadı ve tersine, ücretler, iş, eğitim alanında ve toprakların dağılımında (Land Apportionment Act, 1930), bir başka deyişle Afrikalı nüfusun artışı (1927’de 926 000,1936’da 1 260 000, 1956 da 2 350 000) hesaba katıldığında, kısa sürede yetersiz kalan toprakların dağılımında zencilere uygun düşmeyen yasaların gelişmesine göz yumdu.
4585
Ülkenin
güneybatısında bir kent olan Bulawaya yakınlarındaki bir çiftlikte yetiştirilen hayvanlar.
Mt
r
y
IIV A
^ ‘i 7)
k”:
:İMİ
Şubat -1953’te kurulan Orta Afrika Federalyonu, Güney Rodezya, Kuzey Rodezya ve Nyassaland’ı birleştirdi; iktisadi düzlemdeyse,, daha zengin ve iyi durumdaki Güney Rodezya’ya özellikle yarar sağladı. Aşamalı olarak bir dominyon stütüsüne, hattâ belki de bağımsız bir ülke statü-
‘¡»*j
süne yönelmek isteyen Güney Rodezya, birkaç liberal hareket görünümüne ve apaıtheiâde belirli bir yumuşamaya (Salisbury’de çokırklı bir otelin yaptırılması) karşın iyi niyet çabalarına İngiltere’yi inandıramadı. 1964’te İngiltere, beyazların sayıca az olduğu öbür iki toprağa bağımsız-
Robert Mugabe, Şubat 1980’de yaptığı bir basın toplantısında.
ROBERT MUGABE
Zimbabveli devleti adaı misyonu, Salisbury, 192 Birçok ulusçu zenci öne yonerlerin yanında din ren Robert Mugabe, F( Güney Afrika Üniversi dikten sonra çalışmala ve hapis yıllarında da 1940 yıllarında ülkes menlik yaparken önce \ daha sonra da Gana’ya ( dü. Bu dönemden başk sal çevrelerde ve Salisbı çı rejime karşı silahlı m ulusçu hareket tarafını Öğretmenliği bırakar Nkomo’nun National Party’sinin (N.D.P.) daı müne sekreter oldu. Hs kalleştirmeyi denedi a söz konusu hareket Z.A.N.U’yu (Zimbabwe tional Union) kurdu ve teri oldu. 1964’te tutuk yıl hapis yattı; bu süre i< sel olarak Z.A.N.U’nun çildi. Hiçbir uzlaşmaya Silahlı mücadele, Muga lak bir öncelik taşıdı. C kavuşunca, 1976’da, iç s lardan bıkan gerilla ön gabe’yi kendilerine s£ seçtiler.
Papaz Sithole, lan Smi melerini sürdürürken I reketin savaşçı ka Z.A.N.U.-P.F’nin önde) Kissinger’in çözüm get daki önerileri başarısız! . tan sonra, Nkomo ile iht birleşti ve görünüşteki b m tümüyle koruyaral cepheyi kurdu. Ulusla lemde de kendini tanı Konferansı’nda Z.A.N.l etti, Moskova’yla olan i ölçülü davranarak Çin’i] ğu ülkelerinin hem siyi hem de maddi açıdan de 27 Şubat 1980’de yapıli den zaferle çıktı. İngilis nin hükümet başkanı ol Mugabe, Zimbabve’nin ğının ilam sırasında (18 görevini resmen üstlenı şındaysa Joshua Nkom metten tümüyle u 1987’de cumhurbaşkan lip, 1990’da yeniden se şardı.
4586
i lık tanıdı ve böylece federasyona sor
I verdi: Nyassaland, Malavi olyrker Kuzey Rodezya da Zambiya adını al dı.
KASIM 1965: BAĞIMSIZLIK. Birçok ülkenin bağımsızlığa kavuşmasından cesaret alan Afrikalı ulusçular, halkoylaması isteğinde bulundular ve uzun süre bağımsız bir Güney Rodezya’yı, yani Zimbabve’yi düşlediler. Afrikalılar, kendilerine Parlamento’da yalnız birkaç sandalye sağlayan ve zenci halkın % 95’inden fazlasını süL; rekli olarak seçimlerin dışında tutan 1961 anayasasına, boykotla ve sabotajlarla karşılık verdiler. Sömürge topraklarına yerleşmiş olan Avrupa kökenli beyazlar, kaygılarını açığa vurmaya başladılar. Rodezya cephesinin önderi, Nisan 1964’ten beri de başbakan olan İan Smith, Rodezya’nın bağımsızlığını ilan etti (Kasım 1965); Ingiltere, yerli halkı kamu yaşamının dışında tutmayı, beyazların ayrıcalıklarını ve egemenliğini korumayı amaçlayan bir seçmen azınlığına dayalı ülkenin siyasal gerçekliğini kabul etmeyi reddetti. Ne Birleşmiş Milletler Ör-gütü’nün kararlaştırdığı iktisadi yaptırımlar, ne AvrupalIların baskılan, ne de Londra ile Salisbury arasındaki uzlaşma eğilimleri, İan Smith’i görüşünden vazgeçirebildi. 1969’da onaylanan cumhuriyet, gerçek bir apartheid rejimini yerleştiren yeni bir anayasa benimsedi ve 2 Mart 1970’te de kesin olarak ilan edildi. Temmuz 1974’teki genel seçimler, İan Smith’ in görüşünü onayladı ve partisine; açıklanan oyların %77’siyle beyazların işgal ettiği bütün sandalyeleri sağladı.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*