İslâmın beş temel şartından dördüncüsü.
Zekât vermek, Hicretin ikinci senesinde Ramazan
ayında farz oldu. Zekât, mal ile yapılan bir ibadettir.
Kazancı yerinde ve ihtiyacından fazla ticaret malı ve
kira ücretleri olan müslümanın elindeki toplu servetin
yüzde ikibucuğunu, yânî kırkta birini senede bir defa
muhtaç olanlara vermesi demektir. Bu farz, varlıklı
müslümanlar için geçerlidir. Kazancı, ancak kendi geçimine
yeten kimseler zekât vermez.
Zekât, lügâtta temizlik, bereket, büyüme ve artma
mânâlarına gelir. Müslümanların mallarını ve canlarını,
maddî ve manevî kirlerden temizleyen, verimsizlikken,
hoşnutsuzluklardan koruyan bir ibadettir. Zekâtınıhakkıyla veren bir kimse mutludur. Allahü teâlânın
emri olan zekât borcunu yerine getiren zengin, hem
üabbine karşı kulluk yapmış ve hem de insanlara iyilik
etmiş olur. Bu ibadet onu gayretli, çalışkan, sağlam
iradeli bir hale sokar. Malında, kazancında bereket,
.çvinde, ailesinde huzur, sıhhat ve muhabbet gibi nice
üstün haller hasıl olmasına sebep olur.
Allahü teâlâ, Bakara sûresi 110’uncu âyetinde:
“ Z e kâ tım veren elbette k u rtu la c a k tır” buyurmaktadır.
Sevgili Peygamberimiz de “M allarınızı
zekât ile koruyunuz, hastalıklarınızı sadaka ile
tedavi ediniz. B elâ dalgasını duâ ve niyaz ile
karşılayınız” buyurdu.
la Zekât Sosyal Adaletin Temelidir: Zekât ibadeti, hem
şahıslara ve hem de topluma sayısız faydalar sağlar.
¡Zekâtını veren zengin, Allahü teâlânın verdiği nimetler
ıkarşısında şükretmiş olur. Şükür ise, nimeti arttırır.
Şükretmemek nimetin elden gitmesine sebep olur.
Zekât, insanlar arasında sevgi, saygı, birlik ve beraberdik
bağlannı kuvvetlendirir. Zengin-fakir arasında meydana
gelebilecek kin ve düşmanlığa engel olur. Fakir ve
> ¡zengin arasındaki düşmanlığı ortadan kaldırır. Kardeş
liği, muhabbeti artırarak, cemiyete huzur sağlar. İnsanıları,
isyankâr olmaktan, hak yiyici ve saldırgan
olmaktan koruyup, topluma faydalı insan kazandım.
Müslüman olan zenginlerin, fakirlere zekât verme-şini
Allahü teâlâ emir buyurmuştur. Bu emir, sosyal
pdaletin temelini teşkil eder. Zekât, malın kırkta birini
,hak eden fakirlere vermek demektir. Dinimizde eli,
ayağı tutup da çalışabilenlerin dilenmesi haramdır.
-Zekât, çalışamayacak derecede hasta ve sakat olanlara
ve çalışıpta güç geçinenlere verilir. Allahü teâlâ, böyle
(fakirleri, milletin içinde kırkta bir olarak yaratmıştır.
Şunlara zekât veren zengin bir müslüman, hem dinî
ibadetini yaparak, Allahü teâlânın rızasını kazanır,
.hem sosyal yardım yapmış olur. Hem de, malını, serveJİni
fakirlerin haklarından ve tecavüzlerinden korumuş
olur. Milli serveti hesap edilip, kırkta birini muhtaçlara
verilecek olursa, hiçbir müslüman memleketinde,
,sıkıntı olmaz, komünizm vesair tehlikeler baş kaldıram
az. Baş kaldırmasına sebep de kalmaz. Zekât, öşür ve
sadakalar hep sosyal yardım olup, ekonomik felâketleri
jönlemek için emir olunmuş, İlâhî tedbirlerdir. Bunlara
,ne kadar çok riayet edilirse, insanlığın en büyük düş
manı olan komünizm felâketi, o kadar önlenmiş olur.
1 İnsanların dünya ve ahıretteki seâdeti (kurtuluşu),
Allahü teâlânın her emrine itaat edip, boyun bükmelerine
ve yarattıklarına acıyıp onlara iyilik etmelerine bağ
cıdır. Zekât, hem emre itaattir ve hem de insanlara iyilik
etmektir.
Malının zekâtını vermeyen zengin, Allahü teâlâya
isyan etmiş ve insanlara da kötülük yapmış olur. Böylelerine
ahirette çok azap yapacağını Allahü teâlâ haber
veriyor. Tevbe sûresi 34. âyetinde: “Malı, parayı,
zekâtını müslüman fakirlerine verm eyenlere
çok acı azabı müjdele!” buyuruyor. Bu azabı bundan
sonraki âyet-i kerîme şöyle bildiriyor: “Zekâtı
verilm eyen mallar, paralar Cehennem ateşinde
k ızd ırılıp , sahiplerinin alınlanna, böğürlerine,
sırtlarına mühür basar gibi bastırılacaktır”.
Malın hakiki sahibi, Allahü teâlâdır. Zenginler,
Onun vekilleri, memurları, fakirler de, ailesi, akrabası
demektir. Vekillerin, Allahü teâlânın borcunu fakirlere
vermesi lâzımdır. Zerre kadar iyilik eden iyiliğini bulacaktır.
Hadîs-i şerifte “Allahü teâlâ iyilik edenlere,
karşılığım elbette verecektir” buyuruldu. Haşr
sûresi, 9. âyet-i kerîmede “Z ekâtım veren, elbette
kurtulacaktır” müjdelendi. İmrân sûresinde, 80.
âyet-i kerîmede “Allahü teâlânın ihsan ettiği
malın zekâtım verm eyenler, iyi ettiklerini, zengin
kalacaklarını sanıyor. Halbuki, kendilerine
kötülük yapm ış oluyorlar. O malları, Cehennem
de azâp âleti olacak, yılan şeklinde boyunlarına
sarılıp, baştan ayağa kadar onları
sokacaktır.” Kıyamete ve Cehennem azâbına inanan
zenginlerin, mallarının zekâtını, tarlalarının, meyvelerinin
öşrünü vererek, bu azaplardan kurtulmaları
gerekmektedir.
Sevgili Peygamberimiz bir hadîs-i şerifte, “Ey
Âdem oğlu! Benim malım, benim dersin. O maldan
senin olan, yiyerek yo k ettiğin, giyerek
esk ittiğ in ve A llah için vererek, sonsuz
yaşattığın dır” buyurdu. Malını sevenAonu düşmanlarına
bırakıp gitmemelidir. İnsanın dünya malından hiç
ayrılmaması mümkün değildir. Çünkü ölüm vardır.
Hepsini Allah için veremeyen zengin, hiç olmazsa zekâ
tını verip azaptan kurtulmalıdır.
KİMLER ZEKÂT VERİR: Akıllı olan ve bülûğ
çağma giren ve hür olan müslüman erkek ve kadının,
zengin olup, şartlan bulununca zekât vermeleri farzdır.
Dört çeşit malı bulunup zengin olan kimse zekât verir.
Bu mallar, altın ve gümüş, ticaret eşyası, hayvanlar ve
toprak mahsûlleridir. Nisap miktarı malı olan kimse
zengindir. İhtiyaç eşyası ve kul borçları nisaba
katılmaz.
Ödünç alma karşılığı olan borçlar, zekât vermek farz
olduğu günden önce ödeme zamanı gelmiş olan tecilli
kul borçları ve ihtiyaç eşyasından mevcut olanlar nisab
hesabına katılmaz. Zekât farz olduktan sonra yapılan
borçlar özür olmaz. Bunların zekâtı verilir. Geçmiş
senelerin ödenmemiş zekâtları kul borcu sayılır. Bunlar,
yeni nisaba katılmaz.
İhtiyaç Eyşası: İnsanı ölümden koruyan şeylerdir.
Bunların birincisi nafakadır. Nafaka, insan hayatta
olduğu müddetçe muhtaç olduğu eşyaların tamamı
demektir. Bunlar İktisadî ve sosyal şartlara göre değişir.
İnsan için lâzım olan nafaka üçtür. Yiyecek, giyecek ve
evdir. Yiyecek deyince, mutfak eşyası da anlaşılır. Ev
demek, ev eşyası da demektir. Binek hayvanı veya arabası,
silâhlan, hizmetçisi ve san’at âletleri ve lüzumlu
kitapları da ihtiyaç eşyası sayılır.
Nisab Miktarı: Zekâtı verilecek her mal için ne kadar
bir kısmının veya buna karşılık verilecek altın, gümüş ve
mal miktarına dair ölçüdür. Dinimizde bu ölçüye
“Zekât Nisabı” ismi verilmektedir. Belirlenen bu miktar
mala sahip olan bir müslümanın, bu mallarının
üzerinden bir kameri yıl (354 gün) geçmesi veya elinde
kalması neticesi zekât vermesi farz olur.
ZEKÂT MALLARI NELERDİR?: Dört çeşit mala
sahip olan kimse, zengin olunca bunlann zekâtını verir.Bunlara “Zekât malı” denir. Dört türiü zekât malı
vardır:
1- Senenin ekseri zamanında, çayırda parasız otlayan
dört ayaklı hayvanlar. Yılın yandan fazlasında
parasız çayırda otlayan havyanlar, üretmek için, sütü
için olursa, bunlara “Saime” hayvan denir. Saime hayvan
sayısı, nisab miktarı olduktan bir yıl sonra zekâtı
verilir. Yük için, yük taşımak için, binmek için olursa
saime denilmez ve zekât lâzım olmaz. Deve, sığır gibi
başka cinsten saime hayvanlar, birbirlerine ve diğer
ticaret eşyasına eklenmezler.
Hayvanın Zekât Nisabı: Koyun ve keçi 40 adet
olunca birisi zekât olarak verilir. Sığır 30 adet olunca,
bir dana zekât olarak verilir. Manda da sığır gibidir.
Devenin nisabı beştir. Beş devesi olan, bir koyun verir.
Atın nisabı yoktur. Binmek ve yük için olmayan her at
için, bir miskal (4.8 gram) altın verilir.
2. Altın, gümüş ve kağıt paralar: Altın ile gümüşün
oniki ayardan ziyadesi, para olarak kullanılsın, kadınların
süsü gibi, helâl olarak kullanılsın veya haram olarak
kullanılsın, ev, yiyecek, kefen satın almak için saklanılsın,
kılıç ve altın dişi gibi ihtiyaç eşyası olsalar bile
nisaba katılıp zekâtı verilecektir. Hac, adak ve keffaret
için saklanan paraların zekâtı verilr. Çünkü kul borcu
değildirler. Senetli veya iki şahitli olan yahut itiraf olunan
alacak, iflâs eden de ve fakirlerde de olsa nisaba
katılır. Ele geçince, geçmiş yılların zekâtı da verilir.
Altın ile gümüşün ağırlığı ve ticaret eşyasının mal
oluş kıymeti nisab miktarı olduktan itibaren bir Hicri
sene (354 gün) elde kalırsa yıl sonunda elde bulunanın,
kırkta birini ayırıp müslüman fakirlere vermek farzdır.
Altının nisabı 20 miskal, yani 96 gramdır. Gümüşün
nisabı da 672 gramdır.
Kağıt paraların, bakır ve her türlü madenî paraların
kıymeti 200 dirhem (672 gr.) gümüş veya 20 miskal (96
gr.) altın olduğu zaman bu paranın zekâtını vermek
lâzımdır. Ticaret niyeti ile kullanılması şart değildir ve
değeri kadar altın verilir. Kağıt paraların nisapları, çarşıda
bulunan en ucuz altın para ile hesap edilir. Çünkü
bunlar, şimdi altın karşılığı senetlerdir ve kâğıt parçalan
olup, kendi kıymetleri azdır. Nisab miktarı olamaz.
Altın karşılığı olan itibarî kıymetleri, hükümetler tarafından
konmuştur. Her zaman değişmektedir.
3. Ticaret için alınıp, ticaret için saklanılan (Ticaret
eşyası): Eşyanın ticaret niyyeti ile satın alınması lâzımdır.
Öşür vermesi lâzım gelen topraklardan hasıl olan ve
miras olarak ele geçen veya hediye, vasiyet gibi kabul
edince mülk olan şeylerde, ticarete niyet edilse de bunlar
ticaret malı olmaz. Çünkü ticaret niyeti, alış-verişte
olur.
Canlı cansız her mal, meselâ yerden, denizden çıkarılmış
tuzlar, oksitler, petrol ve benzerleri, ticaret eşyası
olurlar. Altın ile gümüş her ne niyetle olursa olsun hep
ticaret eşyasıdır.
Ticaret eşyasının zekâtı, altın nisabına göre verilir.
İhtiyaç eşyasından ve kul borçlan çıkarıldıktan sonra
kalanın kırkta biri (yüzde ikibuçuk) zekât olarak verilir.
4. Yağmur suyu veya nehir suyu ile sulanan, haraçlı
olmayan bütün topraklardan (Uşurlu toprak olmasa bile)
ve vakıf topraktan çıkan şeyler: Bunların zekâtına
“Öşür” denir. Öşür vermek Kur’ân-ı kerîmde, En’âmsûresinin yüzkırkbirinci âyetinde emir edilmiş, onda
birinin verilmesi de Peygamber Efendimiz tarafından
bildirilmiştir. Öşür, mahsulün onda biridir. Haraç i&,
beşte bir, dörtte bir, üçte bir, yarıya kadar olabilir. Bir
topraktan, ya öşür veya haraç vermek lâzımdır. Kul
borcu olan, borcunu düşmez. Öşrünü tam verir (Bk>.
Öşür).
ZEKÂT KİMLERE VERİLİR: “Zekâtlar (sadakalar),
Allahtan bir farz olarak fakirlere, misk
in le re (düşkünlere), z e k a t m em u rların a,
milellefe-i kulûba (Kalbleri islâma ısındırılmak
istenenler), kölelere, borçlulara, Allah yolunda
olanlara ve yolda kalanlara verilir. AllahÜ
teâlâ bilendir, hikm et sahibidir” (Tevbe sûresi âyet
60). ?
Zekât, yalnız aşağıda yazılı, yedi sınıfta bulunan
müslümanlara verilir. Sekizinci sınıf, bugün mevcvit
değildir:
1. Fakir: Nafakasından fazla, fakat nisap miktarından
az malı olana fakir denir. Maaşı kaç lira olursa
olsun, evini idarede güçlük çeken her fakir memtif,
îmânı var ise, zekât alabilir ve kurban kesmesi, fıtra
vermesi lâzım olmaz.
2. Miskin: Bir günlük nafakasından fazla birşejii
olmayan kimseye miskin denir. Müslüman olmayana
zekât verilmez.
3. Sâime hayvanlann ve toprak mahsullerinin zekâtlannı
toplayan “Sâî” ile şehir dışında durup rastladı^
tüccardan ticaret malı zekâtını toplayan “Âşir”, zengih
dahi olsalar, işleri karşılığı zekât verilir.
4. Efendisinden kendisini satın alıp, borcunu ödeyince,
âzâd olacak köle. ‘
5. Cihad ve hac yolunda olup, muhtaç kalanlar. Dih
bilgilerini öğrenmekte ve öğretmekte olanlar da, zengih
olsalar bile, çalışıp kazanmağa vakitleri olmadığı içlfı
zekât alabilirler. Hadîs-i şerifte (İlim , öğrenm ekte tala
n ın k ırk y ıllık n afakası olsa da, buna zekât
verm ek caizd ir) buyuruldu. 0
6. Borcu olan ve ödeyemeyen müslümanlar. 7
7. Kendi memleketinde zengin ise de, bulunduğu
yerde yanında mal kalmamış olan ve çok alacağı varsa
da, alamayıp muhtaç’ kalan.
Bunların hepsine veya birine vermelidir. Zekât
parası ile, ölen kimseye kefen alınmaz. Ölenin borcu
ödenmez. Cami, cihad, hac yapılmaz. Hayır kurumlâtrına
zekât verilmez. Gayr-i müslim vatandaşa zekât
verilmez. Bunlara fıtra, adak, sadaka, hediye verilebilir.
Anaya, babaya ve dedelerin hiçbirine ve kendi
çocuklarına ve torunlarına zekât verilmez. Bunlara
sadaka-ı fıtır (fitre), adak ve keffaret gibi vacip olan
sadakalar da verilmez. Nafile sadaka verilebilir. Kocası,
hanımına da zekât veremez. Kadın da, fakir olan koca;
sına veremez. Fakir olan gelinine, damadına, kayın vâlideye,
kayın pedere ve üvey çocuğuna zekât verilebilir
ZEKÂT
23
Oca