Genel

bilal i habeşi

Resulullah’ın Müezzini ve Müezzinlerin Efendisi, İlk İman Edenlerden,bilali habeş
HAZRETI BILAL-I

Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) müezzini Bilâl-i Habeşî (r.a.), ilk iman edenlerden olup Müslüman olduğunu müşriklere açıkça bildiren yedi sahabeden biridir. Resûlullah’ın (s.a.v.) bütün harplerine iştirak etmiştir. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), Bilâl-i Habeşî (r.a.) hakkında: “Kıyâmet gününde müezzinlerin efendisi ne güzel bir

kimsedir.” buyurmuşlardır.

BİYOGRAFİ

Hazreti Bilal, azad edildikten sonra Peygamberimizin yanından hiç ayrılmıyor, onun hizmetinde bulunuyordu. Hicretin birinci yılında Resûlullah’m öğrettiği ezanı onun emriyle ilk defa Bilâl-i Habeşî (r.a.) hazretleri okudu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Kureyş hal­kını Allah’ın birliğine inanmaya davete baş­ladıktan sonra müşrikler Peygamberimize ve Müslümanlara karşı son derece nefret ve husumet beslemeye ve bunu açığa vurmaya başladılar. Bilhassa fakir ve himayesizlere işkenceler yapıyorlardı. Bu işkencelere daya­namayarak bayılanlar, hatta ölenler bile olu­yordu. İşte bu işkencelere maruz kalanlardan birisi de Bilâl-i Habeşî Hazretleridir.[1]bilali habeşi

Bilâl-i Habeşî, hicretten kırk yıl kadar önce Mekke’de doğdu. Babasımn adı Rabâh, annesi­nin adı Hamâme’dir. Annesi de Müslüman ol­duğu için işkenceye maruz kalmıştı. Bilal (r.a.), müşriklerden Ümeyye b. Halef’in kölesi iken Hazreti Ebû Bekir vasıtasıyla Müslüman oldu.

Ümeyye b. Halef, Bilâl-i Habeşî’nin (r.a.) Müslüman olduğunu öğrenince, dininden döndürmek için ona işkenceler yaptı. Fakat onun dilinde yine aynı sözler vardı: ‘Allah birdir, Allah birdir.’

Hazreti Bilal bu işkencelerden birini şöyle anlatır: “Çok sıcak günlerde beni bir gün bir gece susuz bıraktılar. Sonra da beni dışarı çı­kardılar ve güneşten yanmış toprağın üzerin­de bana işkence yaptılar/

Ümeyye yine bir gün Bilâl’e (r.a.) işken­ce yaparken Hazreti Ebû Bekir geldi ve “Bu zavallıya işkence yaparken hiç mi Allah’tan korkmuyorsun? Bu işkence daha ne zamana kadar devam edecek?” dedi. Ümeyye, Hazreti Ebû Bekir’e dönüp “Bunların hepsini sen ze­hirledin. Haydi, bu işkencelerden onu kurtar.” dedi. Hazreti Ebû Bekir, ‘Onu kurtaracağım. Benim siyah bir kölem var. Bilâl’den daha güç­lü ve kuvvetli. Hem de senin dininden. Onu sana vereyim, sen de Bilâl’i bana ver.’ diye bir teklifte bulundu. Ümeyye bu teklifi kabul etti ve Bilâl’i Hazreti Ebû Bekir’e verdi. Haz­reti Ebû Bekir de kölesini Umeyye’ye verip Bilâl’i aldı ve onu azad etti. Hazreti Ebû Bekir Mekke’den hicret etmeden önce Müslüman olan altı köleyi azad etmişti. Bilâl (r.a.) de ye­dinci idi. Hazreti Ebû Bekir’in, Bilâl-i Habeşî’yi (r.a.) büyük miktarda altın karşılığında aldığı da söylenmiştir.

Hazreti Bilal, azad edildikten sonra Peygamberimiz’in yanından hiç ayrılmıyor, onun hizmetinde bulunuyordu. Hicretin bi­rinci yılında Resûlullah’m öğrettiği ezam onun emriyle ilk defa Bilâl-i Habeşî (r.a.) haz­retleri okudu.

Bilal-i Habeşi hâne-i saâdete bir sa­bah namazı vaktinin geldiğini Peygamber Efendimiz’e haber etmek

için evine gitmiş,

onun uyuduğunu görünce “Essalatü hayrün minen nevm (Namaz uykudan hayırlıdır)” diye iki defa seslenmişti. Resûlullâh (s.a.v.) “Bu ne güzel söz yâ Bilâl! Sabah ezanında bunu söyle.” buyurdu.(taberani, kebir, 1072)

Yolculuklarda bile müezzinliği Bilâl-i Habeşî yapardı. Mekke’nin fethinde de Peygamberimiz’in yanındaydı. Kâbe putlar­dan temizlendikten sonra Kâbe’nin damına çıkıp ezan okumuştu.

Bilâl-i Habeşî (r.a.) Peygamberimiz’in ve­fatına kadar müezzinlik yaptı. Resûlullâh’ın (s.a.v.) âhirete irtihâlinden sonra, Hazreti Ebû Bekir’den Şâm’da ikâmet etmek için izin is­tedi, ancak müsâade edilmeyince, Hazreti Ebû Bekir’e (r.a.) “Eğer beni kendin için satın aldıysan, hapset, bırakma. Fakat beni Allah rızası için âzad ettiysen beni bırak, gideyim.” dedi. Hazreti Ebû Bekir de kabul etti. Bilâl (r.a.), Resûlullâh’ın (s.a.v.) kendisine kardeş kıldığı Ebû Ruveyhâ’ya da müsâade istedi, ona da müsâade edildi. Şam’da uzun müd­det kaldılar.

Bir gece Hazreti Bilâl (r.a.), rüyâsında Resûlullâh’ı (s.a.v.) gördü. Resûlullâh (s.a.v.) “Bu uzaklık neden yâ Bilâl? Beni ziyaret vakti gelmedi mi?” buyurdu. Bilâl (r.a.) he­men hüzün içinde uyandı ve Medine’ye doğru yola çıktı. Medine-i Münevvere’ye Resûlullâh’ın kabrine vardığında, yüzünü sürerek ağlamaya başladı. Resûlullâh’ın to­runları Haşan ile Hüseyin Hazreti Bilâl’i gö­rünce, ona sarılıp öptüler. “Ya Bilal! Senin ezanını dinlemeyi özledik.” dediler, ezan okumasını söylediler. Hazreti Bilal yüksek bir yere çıkıp ezân okumaya başladı. Me­dine onun ‘Allahü Ekber’ nidasıyla titredi. ‘Eşhedü enne Muhammeden Resûlullâh’ ile bütün insanlar, Resûlullâh’ın (s.a.v.) hayat­ta olduğu günlere âdetâ geri dönmüşler ve Resûlullâh’ın dünyaya geri geldiğini söyle­yecek bir hal içine girmişler ve o kadar çok ağlamışlardı ki, o güne kadar Medine’de in­sanların bu kadar çok ağladığı görülmemiş­ti.[1] Hazreti Bilal gözyaşlarına mani olamadığı için ezanı tamamlayamamıştı.[2]

Bilâl-i Habeşî (r.a.) altmış küsur yaşında hicretin 20. senesinde (m. 641) Şam’da vefat etti ve Bâbü’s-sagîr’deki kabristana defnedil­di. (Radıyallâhü anh)©

Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Ey Bilâl! Benden önce cennete ne ile girdin? Her ne zaman cennete girdiysem, her seferinde önümde senin hışırtını işittim. Dün gece de cennete girmiştim, önümde (yine) senin hışırtını duydum.” Bunun üzerine Bilâl (r.a.): “Yâ Resûlallah! Her ezân okuyuşumda iki rekat namaz kıldım. Her ne zaman abdestsizlik vâki oldu ise derhal abdest aldım ve Allah için iki rekat namaz kılmayı üzerimde borç gördüm.” dedi. Peygamber Efendimiz: İşte bu iki şey sebebiyle” buyurdular. [Tirmizi menakibi)

Hilyetü’l-Evliyâ- siyeri alam, 358

îânetü’t-tâlibin-1/230

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir