wiki

6 — Arazi ve Ö şür:

Zirâî mahsuller araziden elde edildiği, arazi ise her zaman ekip biçenin mülkü olmadığı için öşürde arazi mülkiyetinin rolü üzerinde durulmuş, harâcî, mîrî, kiralanmış ve mülk arazide, bir nevi arazi vergisi olan harâç ile zekât mahiyetindeki öşrün birleşip birleşmeyeceği tartışılmıştır. İncelememizin birinci bölümünde, «İslâm hukukunda arazi mülkiyetini» tetkik ederken arazinin öşri ve harâcî nevilerini de zikretmiştik. Bunlardan öşrî olanı: müslümanlann, ganimet hissesi, ihyâ, tevârüs, ıktâ’ yollanyla elde ettikleri mülkleri; harâci olanı ise: fetih sırasında askere dağıtılmayıp bütün müslümanlar lehine vakfedilen yahut da gayr-i müslim sahiplerinin mülkiyetinde bırakılıp harâcı, âmmeye sarf edilen arâzi idi. İşte bu harâci arazi -ki Selçuklulardaki ıktâ’lar ile OsmanlIlardaki tımarlar da aslında buna dahildir- müslümanlann mülkiyetine geçebilir mi ve geçerse harâc ile öşür birleşebilir mi meselesi öteden beri münakaşa mevzuu olmuştur. Önce birinci meseleyi ele alalım: İmam Mâlik, Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel’in de içinde bulunduğu ulemâ ekseriyetine göre harâci arazi vakıf mâhiyetindedir; alınıp satılması caiz değildir, haracı da devamlıdır. Diğer bazı müctehidlere göre harâcî araziyi gayr-i müslim sahipleri satabileceği gibi devlet de elinde bulundurduğu harâci topraklardan bir miktarını, zarûret halinde veya faydalı bulduğu takdirde satabilir; her iki halde de müslümanlar bu topraklan satın alabilirler. (62) Ancak harâci arazi satış veya tevârüs gibi yollar ile müslümanlann mülkiyetine geçse dahi harâcı düşmez; bu topraklann yeni mâlikleri olan müslümanlar da haracı öderler. (63) Nazarî plânda bu münakaşa devam ederken fiil ve tatbikat sahasında harâcî arazi çeşitli yollar ile müslümanlann hususî

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir