ÖRTÜCÜ sıf.

ÖRTÜCÜ sıf. ve i. (örtü’den örtü-cü). Bk. OBTÜRATÖR.
ÖRTÜK sıf. (örtmek’ten ört-ü-k). örtülmüş, üzeri kapalı: Gözlerim örtük fakat yüzümle görüyorum / Ağlıyorsun, nur gibi (F.H. Dağlarca). [M] ÖRTÜLME i. (örtülmek’ten örtül-me). örtülmek işi.
— Astron. Bir gökcisminin, Yer’deki gözlemciye göre, başka bir gökcisminin arkasından geçmesi.
— ANSİKL. Astron. Ay, arkasından geçen bir gezegeni veya bir yıldızı bir an için Yer’deki gözlemcinin gözünden sakladığı zaman, bu gezegen veya yıldız Ay tarafından örtülmüş olur. Ay ile Yer arasındaki uzaklık az olduğu için, yeryüzünün çeşitli noktalarındaki bütün gözlemciler aynı yıldızları aynı anda örtülmüş olarak göremez. Aynı yıldızın Ay kursu arkasında kaybolmasının değişik noktalardan gözlemlenebildiği saatler arasındaki fark, bu noktaların koordinatlarının belirlenmesinde temel olarak kullanılabilir. Fakat bu sonuçların asıl yararlanıldığı alan, Ay’ın hareketinin kesinlikle incelenmesi ve dolayısıyle, bu hareketin sayısız düzensizliklerini de hesaba katarak birbiçimli bir zaman tanımına va-rılabilmesidir. Merkür’ün Güneş kursu önündeki örtülmeleri de, bu gezegenin başka şartlarda çok güç gözlemlenebilen yörünge elemanlarının kesinlikle hesaplanmasını sağlar. (L)
ÖRTÜLÜ sıf. (örtü’den örtü-lü). örtüsü olan: Duvarlar nakışlıydı. Ortada yeşil örtülü büyük bir masa vardı (Ömer Seyfed-din). || Üzeri örtülmüş, bir şey ile kaplanmış: Uçurum o kadar derin ki bahçesinin sarmaşıklarla örtülü tahta parmaklığına kollarınızı dayayıp aşağıya baktığınız za-Güntekin). Gözleri eliyle örtülü olduğu halde başladı manzumeye (B. Felek). || Zf. Kapalı olarak, açıklama yapmadan: Onu da, bugünkü buluşmamız sahnesini de imkân nispetinde örtülü geçtim
Karay>-JI Örtülü ödenek. Bk. ÖDENEK. (Bk.EKClLTitMl ÖRTÜLÜ. Coğ. Bk. ŞENKAYA.
ÖRTÜM i. (örtmek’ten ört-ü-m). Yeni, örtmek, kaplamak eylemi.
Jeol. örtüm yaması, konumu, yatay taşınma sırasında oluşan parçalanma veya daha sonraki aşınma tarafından belirlenen arazı parçası, (örtüm yaması tabakaları bazen ters diziler halindedir.) || örtüm kütlesi, aynı anda sürüklenen tabakalarda veya birbiri ardı sıra sürüklenerek istiflenen birçok tabakadan meydana gelen bütün. (Üzerinde bulundukları toprağa uymadıklarından bu arazilere çoğunlukla yabancı kütleler denir; bu araziler örttükleri oluşuklardan eskiyse iki tabaka arasmdaki fark daha da belirgindir. Aşındırma, sürüklenmiş tabakayı parçalar ve oldukça geniş delikler (pencere) açar; bu deliklerden sürüklenmiş tabaka altındaki ana kaya o-luşuklannı (genellikle daha gençtir) görmek mümkündür. || örtüm arazisi, önce kenarlarından birine yaslanan, sonra uzayan ve esneyen (bazen «kök»ünden büe kopar) ve gerçek yerinden oldukça uzaklaşan antıklınal kıvrımın bozuşmasıyle meydana gelen arazi. (L) J
ÖRTÜNMEK dönşl. f. (örtmek’ten ört-ü-n-mek). Kendi üzerine bir şey örtmek: örtünmezseniz sabaha karşı üşürsünüz diye düşünmüştüm (Kemal Tahir). || Esk. [Kadın için] Erkekten kaçmak için başını ve yüzünü örtmek. (M)

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*