Arktika
Dünyanın en kuzey bölgesi. Merkezi Kuzey kutbu olan Arktika, Kuzey Buzdenizi, Kuzey Amerika ve Avrasya’nın en kuzey bölümleri ve iki kıtanın kuzey kıyılarını çevreleyen pek çok ada ve takımadayı içerir. Grön- land’ın (Danimarka’ya bağlı) tamamı ile Kanada’nın, Alaska’nın (ABD), Rusya’nın, Finlandiya’nın, İsveç’in ve Norveç’in kuzey kesimleri de bu bölgeye girer. Bölge içindeki başlıca ada. Kanada takımadaları (Baffin, Banks, Ellesmere, Victoria, Sverdrup, Parry, Prince of Wales ve Axel-Heiber adaları dahil), Norveç’e bağlı Svalbard adaları (Spitsbergen dahil) ve Rusya’ya bağlı olan Franz Josef Toprağı, Novaya Zemlya ve Yeni Sibirya adalarıdır. Bölgenin güney sınırı tanımlamasına göre İzlanda da Arktika’ya katılabilir.
Arktika bölgesinin güney sınırı genellikle Kuzey kutup çemberiyle (66°30 K enlemi) belirlenir. Dünyanın güneş çevresinde eğimli bir eksen üstünde dönmesi nedeniyle bu sınır aynı zamanda, geceyarısı güneşinin (ya da 24 saatlik yaz günü) en güney sınırıdır. Bazı uzmanlar, Arktika’nın güney sınırı olarak, ağaç çizgisini (Tundra’nın güney sınırı ile ağaçlı bölgenin kuzey sınırı) kabul eder. Bazı başka uzmanlara göreyse, Arktika’nın sınırı, yılın en sıcak ayıyla ilgili 10 °C eşsıcaklık eğrisi ya da yıllık -4 °C eşsıcaklık eğrisidir. Arktika adı “ayı” anlamına gelen Yunanca arktos sözcüğünden alınmıştır ve Kuzey yarıküre göğünde çok açık biçimde görülen “Büyük Ayı” takımyıldızını simgeler.
FİZİKSEL COĞRAFYA
Antarktika’dan (Güney kutbu bölgesi)farklı olarak, Ark- tika’da yaz aylarında kar ve buz örtüsüne rastlanmaz. Takımadalarda buzullar vardır; ama Grönland’daki tek kalıcı buz örtüsü, Antarktika’daki buz örtüsünün yaklaşık sekizde biridir. Arktika’da kar, Antarktika’ya göre daha çok erir ve buharlaşır ve bu nedenle buz oluşumu daha azdır. Bölgenin uzun, soğuk kışları, Kuzey Buzde- nizi’nin orta kesimlerinde (ve bazı kıyılarda) bütün yıl boyunca 5-7 m kalınlığında buzlar oluşmasına yolaçar. Bu buzlar, kış aylarında, yaza oranla daha çok yer kaplarlar; ancak kış aylarında bile yer yer donmamış suya rastlanır.
Permafrost’a, yani sürekli donmuş topraklara Arkti- ka’nın her yanında rastlanır; genellikle yüzeyin yüzlerce metre altına uzanır. Kuzey Alaska’da en çok derinlik yaklaşık 600 m olduğu halde Sibirya’da permafrost derinliği 1 500 m’yi aşar. Permafrost, su akışına engel olur. Daha az soğuk bölgelerde, ince bir tabakası yazın eriyebilir. Eriyen su da kıyı ovalarında çok geniş bataklık alanları ve binlerce göl oluşturur. Bu türalanlargöçmen kuşlar için elverişli bir barınaktır.
Yüzeyşekilleri. Kuzey Alaska ve Sibirya’nın bazı kesimlerinin buzullaşmaya uğramamış olmalarına karşılık, Pleyistosen’de (2 000 000 – 10 000 yıl önce) Artika’nın büyük bir bölümü buz örtüleriyle kaplandı. Buzullaşma, günümüzdeki sıradağları oluşturdu: Pleyisto- sen’den önce, Arktika alçak bir bölgeydi. Kuzey Amerika’da ve Avrasya’da, Kuzey Buzdeni- zi’ni çevreleyen kıta sınırları genellikle yüksek değildir. Dünyanın i en büyük ırmaklarından dördü -Kuzey Amerika’da Mackenzie, Avrasya’da Lena, Yenisey ve Obi- kutbun kuzey ovalarından Kuzey Buzdenizi’ne akar.
Buna karşılık, Arktika adalarının çoğunda, kıyının ya- nıbaşında sarplıklarla yükselen, ama yükseltileri pek fazla olmayan dağlar vardır. Kanada takımadalarında yükselti, doğuda takımadaların başlıca buzullarının bulunduğu dört adada (Baffin, Devon, Ellesmere ve Axel- Heiberg) 2 OOOm’yi bulurken,batıdaki adalarda yalnızca birkaç yüz metredir. Kanada takımadalarının en yüksek noktası, Ellesmere adasındaki Barbeau doruğudur: 2 604 m.
Arktika adaları arasında Avrasya’da en batıda yera- lan Svalbard adaları, Norveç’in kuzeyindedir. Toplam yüzölçümü yaklaşık 62 050 km2 olan Svalbard adaları içinde, 74° – 81° Kuzey enlemleri arasında çeşitli ada toplulukları bulunur. Svalbard’ın yarısından çoğu buzulların altına gömülüdür. Svalbard’ın doğu -kuzeydoğusunda 80° – 82° ku/r\ enlemleri arasında uzanan bir takımada olan Franz Josef Toprağı’nın toplam yüzölçümü yaklaşık 82 621 km2’dir ve dörtte biri buzlarla kaplıdır; en yüksek noktası Sedova’da yükselti 1 591 m’yi bulur.
Sibirya’nın kuzey-orta kesiminde yer alan Severnaya Zemlya takımadasının toplam yüzölçümü 36 713 km2’dir. Bu alanın yarısı buzla kaplıdır; en yüksek noktası, Oktyabrskoy Revolyutsiy adasında 965 m’yi bulur. Sibirya’nın doğusunda kıyıdan uzaktaki Yeni Sibirya adalarının toplam yüzölçümü 37 555 km2’dir; en yüksek noktasının deniz düzeyinin yalnızca 374 m üstünde olmasına karşılık, kuzeydoğu bölümündeki adalarda küçük buzullar vardı.
Yeraltı gelir kaynakları. Arktika’da birçok değerli maden yatağı vardır. Rusya, Arktika’da altın, kalay, volfram, elmas, nikel, bakır ve madenkömürü çıkarır. Sval- bard’da madenkömürü, İsveç’in kuzey kesiminde demir filizi çıkarılır. 1968’de Alaska’da Prudhoe koyunda büyük petrol ve doğal gaz yatakları bulunmuştur. Kuzey Amerika’nın Arktika sınırları içine giren kesiminde de araştırmalar sürmektedir. 1986’da ABD İçişleri Bakanlığı, Arktika Ulusal Yaban Yaşamı Sığınağı’nın kıyı bölgelerinin petrol araştırmalarına açılmasını önermiştir.
İklim.
Arktika iklim bakımından soğuk bir çöldür. Yılda 250 mm’den az yağış(bazı yerler dışında) alır.Grönlarid’ ın kuzeyindeki Peary Toprağı gibi bazı bölgeler, tropikal bölgelerdeki çöllerden daha kuraktır. Yağışlar genellikle güneyde 250 mm’den kuzeyde 125 mm’ye kadar değişir. En çok yağış kar olarak sonbaharda ve ilkbahar başlarında düşer (yılda yaklaşık 300 – 600 mm). Arktika’da kışlar uzun ve soğuk, yazlar kısa ve serin geçer. Uzun yaz günlerinde bile güneş ışınları, düşük bir açıyla ulaşmaları nedeniyle bölgeyi|çok az ısıtır.Kış mevsimindeyse güneş ufuk üstünde yükselmez bile (Bk. KUTUP İKLİMİ). Atlas okyanusundan ve Okyanus’tan gelen nispeten sıcak, kuzey akışlı akıntıları alan Kuzey Buzdenizi’nin özellikle çevre kıyılarda ve adalarda iklimi yumuşatıcı bir etkisi vardır. Nispeten sıcak havanın toprakla serinlemiş alt tabakayla teması sonucu, yılın büyük bölümünde bölgede sıcaklık, terselmeleri görülür. Bu olaya yazın özellikle bulut ve sisler eşlik eder. Avrasya’nın sanayi bölgelerinden gelen kirli hava da, Arktika’nın bazı bölümlerinde birikme yapmıştır. Bazı bilim adamları, bu kirliliğin iklimi etkileyeceğini düşünmektedir. Ayrıca Arktika üstünde ozon tabakasının inceldiği de gözlemlenmiştir. Grönland buz örtüsü ve Kuzey Buzdenizi yıl boyunca sıcaklıkların düşük kalmasına yol açarlar; ancak tundralarla örtülü kıyı şeridi her yaz, kısa bir dönem için ısınır. En düşük sıcaklık olan – 70 °C Sibirya’da Verho- yansk’ta kaydedilmiş, Grönland’da da bu dereceye yaklaşılmıştır. Arktika rüzgarları Antarktika’ya göre daha az soğuk, daha az şiddetlidir; ancak kıyılarda siklon fırtınaları görülür.
BİTKİ ÖRTÜSÜ VE HAYVAN TOPLULUĞU
Arktika’nın sert iklimine karşın bölgede birçok bitki ve hayvan yaşar. Aşırı nüfus ve besin kıtlığı, Arktika çevresinin başlıca özellikleridir. Arktika’da yaşayan insanlar, çevreleriyle uzun süre dengeli bir ilişki içinde yaşamışlardır; ancak modern teknoloji bu ilişkiyi tehdit etmektedir.
Bitki örtüsü. Yağışların az, kışların uzun ve sert olduğu Arktika’da, bitkiler, rüzgârların süpürdüğü tundra üstünde yaşamak için çeşitli uyarlanmalar geçirmişlerdir. Ağaçlar ve çalılar güneydekilerden daha küçüktür ve dokuları donmaya çok daha dayanıklıdır (Kanada Arktikası’nda bulunan fosilleşmiş bir orman, geçmişteki ağaçların daha da dayanıklı olduklarını göstermektedir). Sürekli donmuş toprak nedeniyle Arktika bitkilerinin kökleri kısadır. Yosun ve liken en çok rastlanan bitkilerdir. Likenler, yüzeydeki kayaların toprağa dönüşmesini sağlarlar. Kısa yaz döneminde, bazen bütün yaşam evrimini bir ayda tamamlayan çimenler ve güzel çiçek veren bitkiler belirir.
Birçok Arktika bitkisinin tohumu, toprak yüzeyinin hemen altında ya da üstünde yetişir ve eski yıllardan kalma bitki parçalarıyla korunur. Yalnızca üç tür, kış boyunca tohum biçiminde yaşamayı başarır. Daha çok eşeysiz üreme ve kendi kendine tozlaşma görüldüğünden, Antarktika bitki türlerinde genetik değişikliklere çok az rastlanır. Bitkiler rüzgâr, su ve göçmen kuşlar aracılığıyla yayılır.
Hayvan topluluğu. Arktika’da hayvan yaşamının simgeleri, karda ve buzda dolaşan kutup ayısı ile yiyecek ararken büyük sürüler halinde/tundraları geçe|rikaribudur (karibuların Kuzey Amerika’daki göçme rotası petrol boru hattının yapımıyla bozulmuştur). Bir zamanlar farklı türler sayılan karibular ile Kuzey Avrupa ve Asya’da yaşayan rengeyikleri günümüzde aynı tür olarak ele alınmaktadır. Karibuların ve kutup ayılarının yanı sıra, Artika’daki büyük kara memelileri arasında öbür ayı türleri ve misköküzü de yer alır. Çok sayıdaki küçük kara memelileri arasındaysa tarla faresi ve lemmings gibi kemiırici! hayvanllalr; kakum, sansar ve samur gibi sansargiller, tilkiler, sincap ve tavşanlar sayılabilir.) Deniz gergedanı, mors, fok ve deniz aslanı gibi Arktika deniz memelileri genellikle göç ederler; ama morina, som balığı, alabalık gibi balıklar yıl boyunca Arktika sularında buz örtüsünün altında yaşar. Böcekler ve öbür omurgasız türler, daha ılıkça kesimlerde yaşarlar.
Genellikle, yetişkin böcekler yalnızca kış mevsimi boyunca karın altında kalırlar; yumurtalar ve larvalarsa, ancak yüzeyin altında yaşayabilir. Bazı yetişkin böceklerdeki yüksek gliserin içeriği, donmadan aşırı soğuğa dayanmalarını sağlar. Yırtıcı sürüngeler bulunmaması, yaz günlerinin uzunluğu ve böcek bakımından zengin olması, tundrayı, yerde yuva yapan kuşlar için ideal bir yaşama ortamı kılar. Bu kuşlar arasında su kuşlarının birçok türü, yağmur^uşu gürçdüz yırtıcıları, kartavuğu, turna, baykuş, yelve ve ispinozgiller sayılabilir.
Arktika kışı yaklaştıkça, bütün otçul memeliler ve birçok etçil memeli, yağ depoları oluştururlar. Karibunun, omuzlarından arkasına kadar uzanan çıkıntılı bir yağ tabakası bulunur ve ağırlığı genellikle beden ağırlığının altıda birine eşittir. Enerji deposu işlevinin yanı sıra yağ, kusursuz bir bir yalıtım sağlar. Kürklü foklar ve morslar ve Arktika balinası, kalın bir balina yağı tabakasıyla donatılmışlardır. Büyük kara memelilerinde, yağ tabakasının yanı sıra kalın bir kürk bulunur. Misköküzünün bedeni “quivut” diye adlandırılan, dünyanın en değerli ham ipliği olan derin, yoğun bir postla kaplıdır. Postun tüylen uzundur ve büyük bir koruyucu etkisi vardır. Arktika hayvanlarının büyük çoğunluğunun rengi, soğuk kış aylarında beyazdır. Kutup ayısı, kar baykuşu gibi hayvanların bedenleri yıl boyunca beyazdır; Amerika kızıl tilkisi gibi öbür hayvanlarınkiyse yazın daha koyu bir renk alır. Beyaz renk, hem avcıları, hem de avlarını kış boyunca gizler. Eskiden, beyaz rengin beden ısısı yitimini azaltmaya yaradığı düşünülmüş, ama yapılan deneyler, bu düşüncenin yanlış olduğunu açıkça ortaya koymuştur.
TOPLUM YAPISI
Arktika’nın sert doğal koşulları, bölgede az sayıda insanın yaşamasına izin verirse de, yaşayan insanlar oldukça çeşitlidir. Kuzey Amerika’nın Arktika kesiminde yaşayan insanlar kısa dönemli hizmet için bölgeye gönderilmiş az sayıda madenci, teknisyen ve devlet görevlisi ile çok sayıda Eskimodur. Moğol kökenli Eskimoların (ya da kendilerine verdikleri adla İnuitler), en az 10 000 yıl önce Asya’dan göçmelerinden bu yana Arktika’da yaşadıkları düşünülmektedir. Geleneksel biçimiyle fok, mors, balina ve göçmen karibu avlayarak yaşayan Eskimoların çoğu, günümüzde ABD kamplarında yaşamakta ve madencilik, vb. işlerde çalışmaktadırlar.
Avrupa’nın Arktika’ya giren kesiminde yerli halk, topluca “Laponya” adı verilen Norveç, İsveç ve Finlandiya’nın kuzey kesimi ile Rusya’nın kuzeydoğu kesiminde yaşayan Fin-Ugur kökenli Laponlardır. Eskiden iç kesimlerde göçebe rengeyiği avcılığı, kıyılarda da balıkçılık yapan Laponlar, vahşi rengeyiklerinip sayıları azaldıkça, son yıllarda yerleşik geyik yetiştiriciliği ve çiftçiliğe geçmişlerdir.
Asya’nın Arktika’ya giren kesimindeyse Eskimolar, Çukçiler, Samoyedler, Yakutlar, vb. birçok halk topluluğu yaşamaktadır. Arktika topraklarıyla ilgili yazılı tarihte, yani İzlanda efsanelerine göre, IX. yy’da eski Norveçliler, İzlanda’ya yerleştiler. Grönland’ı ilk olarak Gunnbjörn Ulfsson gördü; ama adayı gerçek bulan kişi, 982’de batı kıyısına ulaşan Kızıl Erik oldu. Kızıl Erik, 986’ya doğru adanın güneybatı kesiminde, yüzyıllarca yaşayacak bir yerleşme merkezi kurdu. 1194’te Spitsbergen bulundu ve Novaya Zemlya adasına kadar uzanan eski Norveçliler tarafından üs olarak kullanıldı.
XV. ve XVI. yy’larda kuzeyden Çin’e giden bir yol arayan gezginler, Arktika adalarının çoğunu yeniden buldular. Kuzeybatı geçidini bulmak amaçlı pek çok İngiliz keşif seferinin ilkini düzenleyen (1576) Martin Frobisher, yolu üstünde Baffin adasının güneyindeki Frobisher koyunu buldu ve Grönland ile Kanada takımadalarının kusursuz bir haritasını çıkardı.
Adı Barents denizine verilen HollandalI denizci Willem Barents, 1596-97’de Kuzeydoğu geçidini bulmak için bir gezi yaptı. Bu keşif seferi sırasında Spitsbergen’e ulaşıp, kışı Novaya Zemlya’da geçirerek, Arktika kışının sert koşullarına karşın bölgede yaşamayı başarabilen ilk kişi oldu. Henry Hudson da 1610’da bir keşif gezisi yapıp, kışı adının verildiği Hudson körfezi kıyısında geçirdi. Alman cerrahı Friedrich Martens’in, 1671’de Spits- bergen’in yüzeyşekilleri ve doğal tarihi konularında yazdığı kitap, 1820’de William Scoresby’nin Account of the Arctic Regions adlı kitabı yayınlanana kadar adalar konusunda, tek başvuru kaynağı oldu.
Rusya’nın Arktika sınırları içinde kalan kesiminin keşfi, XVII. yy’ın başında, Sibirya’nın ele geçirilmesiyle başladı. 1728-1741 arasında, Rusya hizmetinde çalışan DanimarkalI Vitus Bering, günümüzde adını taşıyan, Asya ile Kuzey Amerika arasındaki boğazdan geçen ilk kişi oldu.
XIX. yy’da Arktika’nın keşfi yeniden gündeme geldi. 1818’deSirWilliam Edward Parry ve Sirjohn Ross, William Baffin’in 1615-16’daki yolculuğunu yeniden yapıp, Baffin kentinde büyük bir alanı balina avına açtılar. 1831’de John Ross’un yeğeni Sir James Clark Ross, Kuzey manyetik kutbuna ulaşan ilk insan oldu.
1847’de Sirjohn Franklin, Kuzey Amerika’nın Arktika’da kalan kesiminde bir deniz geçidi bulduysa da, bulduğu geçit buzla kaplı olduğundan, gemisi Victoria ve Kral William adaları arasında buza sıkıştı; keşif heyeti üyelerinin tümü öldü. Kayıp Franklin heyetine ne olduğunu öğrenmek için yapılan seferlerde, bölgeyle ilgili bilgiler edinildi. Bu seferlerden birinde Sir Robert McClure;,Volujyayan ve botla ilk kez aştı|(1853)j! Buzla kaplı olmasa, İngilizlerin düşü Kuzeybatı geçidini farke- decekti. Richard Collinson, başka bir deniz yolu bulduysa da, bu yol da buzla kaplıydı ve geçit vermiyordu. Avrasya’nın Arktika’da kalan kesimi için de XIX. yy’da benzer bir ilgi uyandı ve 1878-79’da Adolf Erik Nor- denskjöld, Kuzeydoğu geçidinden ilk kezi geçmeyi başardı.
Robert E. Peary (üstte), yardımcısı Matthew A. Henson (altta) ve dört Eskimo, 6 Nisan 1909’da Kuzey kutbuna ulaşan ilk grup oldu; ama Peary’nin kesin kayıtlar tutmaması, daha sonra savının doğruluğu konusunda tartışmalara yol açtı: Başarı haberlerinin AB D’ye ulaşması beş ay sürmüştü. Henson (1866-19551 Peary’ye Arktika’ya yaptığı 8 seferde de eşlik etmiştir. Bir çiftçinin oğlu olan Peary; 12 yaşında denize açılmıştır. Henson ile Peary’nin işbirliği 1887’de Nikaragua’da bir harita çizim göreviyle başlamıştır.
XIX. yy’ın sonuna doğru, 1879’da ve 1880’de yapılan uluslararası kutup konferanslarında, Arktika’da sistemli meteoroloji gözlemleri ve manyetik gözlemler yürütmek için uluslararası bir birlik kurma düşüncesi ortaya atıldı. 1882’den başlayarak ABD, Norveç, İsveç, Danimarka, Rusya, İngiltere, Almanya ve Avusturya’nın da aralarında yeraldıkları birçok ülke, gözlem istasyonları kurdu.
1888’de Fridtjof Nansen, Otto Sverdrup ve yararındakiler Grönland’ı baştan sona ilk kez aştılar. 1893’te Nansen ve Sverdrup, Fram gemisiyle, Kuzey Buzdeni- zi’ndeki Yeni Sibirya adalarına bağlı buz kütlelerine doğru açıldılar ve gemilerini okyanus içinde üç yıl boyunca serbestçe dolaşmaya bıraktılar. Bu süre içinde bilimsel gözlemler yapıldı ve okyanusbilimle, Arkti- ka’yla ilgili yeni veriler elde edildi. Nansen, 1895’te Fram’i buzlar içinde bırakarak Hjalmar Johansen’le birlikte yanlarında kızaklar ve kayaklarla, Kuzey kutbuna ulaşmak için kuzeye doğru yöneldi. Kutba ulaşamadılarsa da, 86°14′ Kuzey enlemine ulaşarak, kuzey bölgesinin keşfinde yeni bir rekor kırdılar.
“Kuzey kutbunun fethi” XX. yy’da gerçekleşti; bilimsel çalışmaların çoğu da bu dönemde yapıldı. Yüzyılın başlarında Vilhjalmur Stefansson, Arktika’nın birçok yerini keşfetti. Knud Rasmussen,‘Amerika Eskimoları konusunda 1921 -24 arasındaki çalışmalarından elde ettiği verileri Across Arctic America (Amerika Arktikası Boyunca, 1927) adlı kitabında yayınladı. Roald Amundsen yönetimindeki Gjoa, Kuzeybatı geçidinden geçen ilk gemi oldu. Daha sonra Amundsen’in Maudgemisi de Kuzeydoğu geçidinden geçti (1918-20).
Birçok başarısız girişiminden sonra Robert E. Peary, 6 Nisan 1909’da Kuzey kutbuna ulaşan ilk insan oldu. 9 Mayıs 1926’da amiral Richard E. Byrd ile Floyd Ben- nett’de kutba uçakla ilk kez ulaştılar. Üç gün sonra Lincoln Ellsvvorth, Umberto Nobile ve Roald Amundsen, kutba bir hava gemisi içinde ilk kez ulaştılar. Sir Hubert YVilkins ve Cari Eielson, Kuzey Buzdenizi’ni hareketsiz kanatlı bir uçakla 1928’de ilk kez aştılar. 1958’de ABD’nin iki askerî denizaltısı, Kuzey Buzdenizi’ndeki buz kütlelerinin altından Kuzey kutbunu geçti. İngiliz. Wally Herbert’in yönettiği Antarktika’yı baştan sona geçme amaçlı keşif seferinde (1968-69), Kuzey Buzde- nizi’nde ilk başarılı yüzey geçişi yapıldı. 1 Mayıs 1978’de Japon Na,omi Uemura, Kuzey kutbuna ilktek kişilik keşif seferini yaptı. Kanadalı bir heyet, 1983’te büyük bir sualtı sıradağı olan Alpha dağlarını gözlemledi.
Arktika’nın zengin kaynakları birçok ulusun ilgisini çekmektedir. Amerika ve Rusya, bu stratejik bölgede önemli sayıda askerî kuvvet bulundurmaktadırlar. 1980’de Alaska’daki Barrow’da bir ön toplantının (1977) ardından toplanan İnuit (Eskimo halkları) Kutup Çevresi Konferansı’nda, petrol çıkarma çalışmalarında, askerî harekâtlarda ve silah denemelerinde geleneksel İnuit yaşama biçimine zarar verilmemesini sağlayacak bir Arktika siyaseti geliştirilmeye çalışılmıştır. ABD’de de Arktika’da doğal yaşamın korunmasına yönelik Alaska Toprakları Yasası, uzun tartışmalardan sonra da olsa, Kongre’de onaylanmıştır (1980).