Almanya
Orta Avrupa’da devlet. 1871’den 1945’e kadar birleşik bir devlet olan Almanya, İkinci’DünyaiSavaşı’ndanson- ra, iki devlete bölündü: Almanya Federal Cumhuriyeti (Batı Almanya ya da Federal Almanya), Demokratik Alman Cumhuriyeti (Doğu Almanya). 1990’da, Doğu Almanya’daki komünist rejimin yıkılmasından sonra Doğu Almanya, Federal Almanya ile birleşme doğrultusunda oy kullandı. Orta Avrupa’da yer alan (birleşik Almanya, kuzeyde Kuzey denizi, Danimarka ve Baltık denizi, doğuda Polonya ve Çekoslovakya, güneyde Avusturya ve İsviçre, batıda Fransa, Lüksemburg, Belçika ve Hollanda’yla sınırlıdır. 1990’daki birleşmeden önce, Almanya ile İkinci Dünya Savaşı’ndaki düşmanları olan ABD, SSCB, İngiltere ve Fransa arasında bir dizi karmaşık antlaşma yapıldı. Birleşik Almanya, Batı’yla ittifakını, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) ve Avrupa Topluluğu’na (AT) üyeliğini sürdürdü. Bununla birlikte, eski Doğu Almanya’yı oluşturan kesime NATO birlikleri ya da nükle- ersilah yerleştirilmesine izin verilmedi. Bu bölgede kalmayı sürdüren Sovyet birliklerinin 1994 sonuna kadar geri çekilmesi kararlaştırıldı. Batı Alman Deutsche Mark’ı her iki ülkede de geçerli tek para birimi durumuna geldi ve ülkenin iki bölümünün ekonomik, toplumsal eğitsel ve yasal sistemleri birleştirildi. Berlin (birleşik Almanya’nın yeni başkenti ilan edildi; bununla birlikte hükümet kurumlarının eski Batı Almanya başkenti Bonn’dan Berlin’e aktarılması için 12 yıllık bir takvim öngörüldü. Yasal olarak birleşmiş olmakla birlikte, ülke zengin “Batı” ve yoksul “Doğu” biçiminde ikiliğini sürdürdü. Yeni birleşik devletin önündeki en önemli sorun, doğu kesiminin ekonomik ve toplumsal bakımdan yeniden yapılandırılmasıdır. YUZEYŞEKİLLERİ VE DOĞAL KAYNAKLAR Almanya beş coğrafi bölgeye ayrılabilir: Kuzey Almansında güneybatıda Schwaben ve Franken’deki sarp alanlar, kuzeyde ve doğuda Harz dağları, Thüringen ormanları sayılabilir. Bölgedeki çok sayıda doruk ve vadi arasında en güzel görünümlüsü, 80 km uzunluğunda, çoğu yeri dar, Bingen’den Bonn’a kadar sarp bir boğaz oluşturan Ren ırmağının orta vadisidir. Ren Avrupa’nın en işlek su yoludur. Alpler’e geçiş bölgesi ve Alpler. Alp dağlarının
kuzeydoğusunda yer alan Alpler’e geçiş bölgesi, geniş bir ovayı andırır. Alpler’den doğan akarsular, geçiş bölgesini enlemesine, bataklık vadilerle aşarlar. Bunlardan yalnızca Tuna ulaşıma elverişlidir. Alpler’in yalnızca küçük bir kesimi Almanya’da, ülkenin güney ucunda yer alır; Almanya’nın en yüksek doruğu olan Zugspitze (2 962 m), Münih’in güneyindedir. Akarsular. Almanya’da yaygın bir akarsu ağı vardır; bunların çoğu Baltık denizine ve Kuzey denizine dökülür. Bu konudaki en önemli istisna, Karadeniz’e dökülen Tuna ırmağıdır. Ren ırmağının Almanya’daki kesimleri ulaşıma elverişlidir. Moselle (Almancası Mosel) ve Main ırmakları Ren’in en büyük kollarıdır. Tuna’nın en büyük kollarıysa İnn, İsar ve Naab’dır. Öteki önemli ırmaklar arasında Elbe, Oder, Spree, Weser, Ems ve Saale sayılabilir. Almanya’nın en büyükgölü olan Konstanz Î;ölü, Alpler’dedir. klim. Almanya’nın iklimi genel olarak ılıman iklimdir. Atlas okyanusundan esen yağış yüklü ve sıcak rüzgârlar nedeniyle, batı kesimde kışlar ve yazlar oldukça ılımlı geçer. Kuzeybatı Almanya’da yıllık sıcaklık ortalaması 10 °C dolayındadır; güneybatı kesimindeyse 12 °C’tır. Doğuda, daha sert bir kara iklimi egemendir, kışlar soğuk, yazlar kısa ve sıcak geçer. Yıllık sıcaklık ortalaması batıdakinden düşüktür: 2 °C – 4 °C. Baltık denizi kıyısındaki limanlar, kışın genellikle buz yüzünden kapalıdır. Yağışlar Almanya’nın her yanına eşit biçimde dağılmıştır; en çok (864-1 016 mm) yağış alan yerler dağlık bölgelerdir. Yıllık ortalama yağış kıyıda 762 mm, doğu kesimde 406 – 508 mm’dir. Bitki örtüsü ve hayvan topluluğu. Ülkenin dörtte birinden çoğu ormanlarla kaplıdır; bunların da çoğu dağlık bölgelerdedir. Ağaçların üçte ikisini kozalaklılar, özellikle de çam ve köknar oluşturur. Aralarında kayınların, gürgenlerin, kestane ağaçlarının, meşelerin ve ceviz ağaçlarının yer aldığı yapraklarını dökmeyen cinslerse, daha çok orta-batı ve güneybatı Almanya’daki nisbeten daha sıcak alanlarda yetişirler. Ren, Moselle ve Tuna ırmaklarının vadileri üzüm bağlarıyla örtülüdür. Yaban hayvanları gerek sayı, gerek çeşit bakımından sınırlıdır; başlıcaları arasında geyikler ve karacalar sayılabilir; ama bazı ormanlık bölgelerde yaban domuzları da yaşar. Daha az bulunan türlerin başlıcaları ayı, kurt, tilki, yaban kedisi, su samuru ve porsuktur. Egzoz gazlarının ve sanayi atıklarının çevreyi kirletmesi sonucunda, kirli maddelerin Almanya ormanları üstündeki zararlı etkisi, temel sorunlardan biri durumuna gelmiştir. Çevreye verilen zarar özellikle eski Doğu Almanya topraklarında çok ciddidir. TOPLUM YAPISI Dil ve din. Resmî konuşma ve yazışma dili, çağdaş Almanca ya da Yüksek A\manca{d\rİ(Hochdeutsch);arrıa Almanların çoğunun kullandığı günlük dil, ülkenin çeşitli yerlerinde konuşulan lehçelerin etkisinde kalır. Almanca konuşanların hangi bölgeden geldikleri, şivelerine bakılarak anlaşılabilir. Kuzeyde, Danimarka sınırındaki Schleswig-Holstein eyaletinde Danimarka dili konuşan küçük bir azınlık vardır; doğuda Brandenburg eyaletinde de, dilleri Almanca’dan çok İslav
diline yakın olan, Sorb’lar ya da Wend’ler adlı küçük bir azınlıkya ovası, güneye geçiş bölgesi, ortadaki yüksek bölge (Mittelgebirge), Alpler’e geçiş bölgesi, Alpler. Kuzey Almanya ovası. Baltık denizi kıyısının güneyinde yer alan bu dalgalı bölge, Büyük Avrupa ovasının bir parçasıdır. Ovanın üstü, bir bölümü buzul kökenli Dördüncü Zaman tortullarıyla örtülüdür. Baltık denizi ve Kuzey denizi kıyıları son derece girintili çıkıntılıdır; ama kıyı suları bu bölgeyi sığlaştırdığı için doğal limana rastlanmaz. Verimsiz topraklardan ancak yoğun bakım ve gübrelemeyle ürün alınabilir. Güneye geçiş bölgesi. Ovanın güneyinde, üstü ince bir buzultaş gereçleri tabakasıyla örtülü, son derece verimli lös topraklarından oluşan, geçiş kuşağı yer alır. Geçiş bölgesinde bir dizi alçak ova bulunur. Bunların içinde en belirgini güneybatıdaki Köln girintisidir. Ülkenin taşkömürü ve linyit yataklarının büyük bölümü bu geçiş bölgesinde yer alır. Mittelland kanalı bölgenin can damarı işlevi görür. Ortadaki yüksek bölge. Geç paleozoik sistemin yıpranmış parçalarından oluşan, kırılma geçirmiş bir alan olan ortadaki yüksek bölge yoğun ormanlarla kaplıdır; birbirinden ayrı tek tek tepeler, sönmüş yanardağlar, yaylalar ve granit kütleleri birbirini izler. Yüksek alanlar arasında vardır. Reformdan bu yana Almanya genel olarak protestan kuzey ve genel olarak katolik güney biçiminde iki bölgeye ayrılmıştır (1990’da toplam nüfusun, % 42’sinin protestan, % 35’inin katolik olduğu tahmin edilmekteydi). Protestanların çoğu Almanya evangelist kilisesine bağlıdır. Eski Doğu Almanya’da komünistlerin baskı
sıyla, nüfusun yaklaşık yarısı hiçbir dine bağlı değildi (bu oran batıda % 15’tir). Din özgürlüğü anayasa güvencesi altındadır. Almanya’da devlet kilisesi bulunmamakla birlikte, her iki büyük kilise de devletten büyük mali destek alırlar. Kiliselere tanınmış en büyük ayrıcalık kilise vergisidir. Bir çalışanın gelir vergisinin yaklaşık % 10’u oranındaki bu vergi, çalışanların bordrolarından otomatik olarak kesilir. Kilise vergisi gelir vergisine bağlı kılındığı için, ücretler arttıkça kiliselere istikrarlı, enflasyondan korunmuş bir gelir kaynağı oluşturur. Almanya’daki küçük Yahudi topluluğu (35 000) da, dinsel etkinlikleri için devletten destek almaktadır. Nüfus. XX. yy’daki Alman tarihinin belirgin özelliği olan sık ve apansız değişiklikler ülkenin nüfusu, doğum oranı ve nüfus hareketleri üstünde önemli etki yapmışlardır.İkinci Dünya Savaşı’ndan önce Almanya’nın nüfusu 75 milyondu. Savaştan sonra, Oder ve Neisse nehirlerinin doğusunda yaşayan yaklaşık 10 milyon Alman, bu bölgeden Reich’ın arta kalan topraklarına (Sovyet, ABD, İngiliz ve Fransız işgal bölgeleri) sürüldüler, (Almanya Ortaçağ’dan bu yana Avrupa’nın en büyük göç bölgesidir). Savaşta ölen asker ve sivillerin sayısı da nüfusu 70 milyonun altına düşürdü; bunun yaklaşık 50 milyonu Batı bölgesinde, 20 milyonu da Sovyet bölgesinde yaşıyordu. 1945’ten Doğu Alman sınırının 1961’de kapanmasına kadar (Bk. BERLİN DUVARI), yaklaşık 3 milyon Alman,Sovyet bölgesinden Batı’ya kaçtı. 50’li ve 60’lı yıllarda doğum oranlarının yükselmesi, Doğu Alman sığınmacılar ve yaklaşık 4 milyon yabancı işçi ve aileleri sayesinde, Batı Almanya nüfusunun artması sürdü. 1970’lerdeki ve 1980’lerin başlarındaki düşüşten sonra, Polonya, SSCB ve öteki Doğu Avrupa ülkelerinden gelen Alman kökenlilerin etkisiyle, 1980’lerin sonlarında nüfus yeniden arttı. Eski Doğu Almanya’da, sınırların kapatılması ve çocuk yapmayı teşvik edici hükümet programları sayesinde, yavaş, ama istikrarlı bir nüfus artışı sağlandı; Nüfus 1961’de 16 milyonun altındayken, 1989’da 18 milyona yükseldi. Birleşmeden bu yana 2 milyon kadar “doğulu” Alman batı bölgelerine göçmüştür. Günümüzde
toplam nüfusun içinde ayrıca, 5 milyona yakın yabancı işçi vardır. Nüfuslârı 500 000’i aşan Alman kentleri, büyüklük sırasına göre şöyle sıralanır: Berlin, Hamburg, Münih, Köln, Frankfurt Am Main,
Essen,Dortmund,Düsseldorf, Stuttgart, Bremen, Duisburg, Leipzig, Hannover ve Dresden. Yaş yapısı. Her iki dünya savaşının sonunda ve 1930’lardaki ekonomik çöküntü sırasında doğum oranlarının olağanüstü düşük olması nedeniyle, 1990 verileriyle 35-40, 50-55 ve 65-70 yaş gruplarının nüfusun içinde tuttukları yer öteki yaş gruplarına oranla düşüktür. İki dünya savaşının yolaçtığı yersiz ölümler de, erkek nüfusunda bir azalmaya yolaçmıştır; bu durum günümüzde 65 yaşın üstünde olanlarda açıkça görülmektedir. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki dönemde genç erkek sayısının düşük olması, ciddi işgücü sıkıntısının giderilmesi için yabancı işçi yetiştirilmesini zorunlu kılmıştır. Toplum. Günümüzde Doğu ve Batı Almanya’nın biçimsel olarak birleşmiş olmalarına karşın, “Doğu”nun ve “Batı”nın toplumsal ve ekonomik sistemlerinin tam bütünleşmesi daha yıllar, hattâ belki yirmi-otuz yıl alacaktır. Almanya’nın batı kesimi, çok ileri bir sanayi sonrası toplumudur. Etkin nüfusun çoğu artık hizmetler kesiminde çalışmakta, teknik, yönetsel işler ağır basmaktadır; ekonomi dışticarete bağımlıdır. Bu kesim aynı zamanda da çok hareketli bir toplumdur: “Batılı” Almanlar dünyanın en çok gezen insanları arasında yer alırlar. Buna karşılık eski Doğu Almanya kesimi, İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan başlayarak dünya ülkelerinden yalıtılmış, yurtaşlarının istedikleri gibi seyahat etmeleri yasaklanmıştır.
ve toplumsal düzenin istikrarlılığında belirleyici olmuştur. Birleşmeden önce yapılan antlaşma uyarınca, eski Doğu Almanya, kendi eğitim sistemini “Bati’nın modeline uyarlamayı kabul etmiştir. Batı Alman eğitiminin büyük bölümü üç yollu bir şema izler: 4 yıllık (6- 10 yaş arası) bir zorunlu ilkokuldan sonra, öğrenciler üç gruba ayrılır. Birinci yoldan gidenler, 9 yıl boyunca Gymnasium’da (akademik eğitim veren lise) üniversiteye hazırlık eğtimi görürler; bu eğitim bir Abitur’la (Türkiye’deki eski olgunluk sınavına benzetilebilir) sona erer; bu sınavı verenler, harç ödemeden üniversiteye gitme hakkı kazanırlar. İkinci gruptaki öğrenciler altı yıla kadar süren genel bir orta öğretim (Realschule) görürler; akademik ve teknik öğretimin bir karışımını alırlar. Yetenekleri ve derslerde elde ettikleri sonuçlar elverirse Realschule’yi bitirenierGymnasium’ayada üniversiteye geçebilirler. Üçüncü yoldan gidenlerse beş ya da altı yıl genel bir okulda (Hauptschule) okurlar; bundan sonra da üç-dört yıl hem meslek eğitimi görüp, hem çalışabilirler. Bu gruptakiler, tam işgünü çalışmaya 18-19 yaşlarında başlarlar.
Her üç yolda da, ilk iki yıl yönlendirme dönemi sayılır; biryoldan ötekine geçmek olanaklıdır. Genel olarak Alman öğrencilerin çoğu Realschule’yi ya da Gymansi- um’u bitirirler. XIX. yy’da Alman üniversiteleri ders programlarının bilimdeki ilerlemeye ayak uydurabilmesinin öncülüğünü yapmış, öğretim ile araştırmanın başarılı ve becerikli bir bileşimini yaratarak yeni bir dünya standardı oluşturmuşlardır. En eski Alman üniversitesi olan Hei- delberg Üniversitesi,1386’da kurulmuştur. Öteki ünlü üniversiteler arasında Freiburg (1457), Münih (1472), Thübingen (1477), Marburg (1527) ve Göttingen (1737) üniversiteleri sayılabilir. Eski Doğu Almanya’nın karşı karşıya bulunduğu en önemli sorunlardan birisi, eski komünist eğitim sisteminden Batı modeline geçmektir. Eski Doğu Almanya’daki öğretmenlerin, üniversite profesörlerinin ve okul yöneticilerinin çoğu Komünist Partisi üyesi olduklarından, bakanlık hizmetine alınmışlar ve çoğu istifa etmiş ya da erken emekli olmuştur. Sağlık. Almanya’da, aşağı yukarı bütün Alınanlara, gelirlerine ve toplumsal konumlarına bakılmaksızın yüksek nitelikli bir sağlık ve hastane hizmeti sağlayan kapsamlı bir sağlık sistemi vardır. Sağlık sigortası programı işçi ve işverenin katkılarıyla finanse edilir ve ülkede yer alan 1 500’ü aşkın kasa tarafından yönetilir. Bu “hastalık kasaları” (Krankenkasse) ekonominin sektörlerine (iş, tarım ve meslekler), meslek gruplarına ve coğrafi bölgelere göre örgütlenmiştir. Artan sağlık giderlerini karşılamak için hükümet, 1989’da getirdiği giderleri azaltma önlemleriyle, sağlık hizmetlerinden yararlananların yaptıkları ödemeleri artırmıştır. Kültür. Almanya’nın zengin bir kültür mirası vardır. Yazarlarının, sanatçılarının, bestecilerinin, yönetmenlerinin ve filozoflarının yapıtları, Alman kültürünü de, dünya kültürünü de yüzyıllar boyu zenginleştirmiştir (Bk. ALMAN EDEBİYATI; ALMAN SANATI VE MİMARLIĞI; ALMAN VE AVUSTURYA MÜZİĞİ). Devlet her zaman güzel sanatlar için, önemli bir koruyucu olmuştur; bu gelenek günümüzde de sürmektedir. Kültür etkinliklerinin hemen her çeşidi kamu fonları tarafından desteklenir. Örneğin opera ve tiyatro masraflarının yarısından çoğu federal hükümet, eyalet hükümetleri ya da yerel yönetim tarafından karşılanır. Bununla birlikte Almanya’da devletin kültür işlerine karışması çok az olmuş ve her zaman sertlikle eleştirilmiştir. Ülkenin ünlü yazar ve sanatçılarının çoğunun sürgüne çıkmasına yolaçan Adolf Hitler’in Üçüncü Re- ich’ının yıkılmasından sonra, Almanya’daki kültür çevreleri Avrupa’yla ve uluslarası alanla olan bağlarını yeniden kurmaya çalışmışlardır. Günümüzde sanatın bütün alanlarında çok sayıda modern kültür yapıtlarına rastlanır. Kültür alanı yeni eğilimlere çok açıktır; çağdaş Alman yazarları, ressamları, mimarları, bestecileri ve film yapımcıları uluslararası alanda ün sağlamışlardır. Doğu Almanya’daki komünist rejimin sona ermesiyle, “Batılı” ve “Doğulu” sanatçılar arasındaki, komünist sistemde kültürün işleviyle ilgili tartışmalar yeniden canlanmıştır. Eski Doğu Almanya’nın en önemli yazarlarından Christa Wolf, 1960 ve 1970’li yıllarda gizli polis tarafından nasıl gözetlendiği ve baskı altında tutulduğu konusunda bir anlatı yayınlayınca, bu tür görüşleri komünistler iktidardayken dile getirmediği için “Batı” Alman medyası tarafından yaygın bir eleştiriye uğramıştır. Eleştirilerde öne sürüldüğüne göre, başka yazarlar hapse atılır ya da kaçmaya zorlanırken, Wolf komünizme olan eleştirilerini belirli sınırlar içinde tutmuş ve ayrıcalıklı bir yaşam sürmüştür. Buna karşılık Günter Grass gibi başka “Batılı” yazarlar ise Wolf’u savunmuşlardır. Benzer bir tartışma da Alman ressamları arasında olmuştur. Pek çok önde gelen “Batı” Alman sanatçı ve eleştirmeni, “Doğu” Alman meslekdaşlarının partinin uşakları olduğunu, her türlü sanatın kaynağı olan bireysel özgürlükleri yok eden bir ideolojiye (marksizm- leninizm), hizmet etmiş olduklarını öne sürmüşler, kendilerine baş hedef olarak da Doğu Almanya’nın en önemli ressamı olan Bernhard Heisig’i seçmişlerdir. Heisig bu iddiaları reddetmiş, ama pek çok “Batı” Alman müzesi onun ve başka eski Doğu Alman sanatçılarının yapıtlarını sergilemeyi reddetmiştir. Genel olarak Almanya’daki kültürel kişiliklerin çoğu, Doğu Almanlara ülkelerinin Batı Almanya’ya “devirtes- lim”inden başka bir seçim bırakmayan hızlı birleşme yoluna karşı çıkmışlardır. Batı Almanya’nın en ünlü edebiyatçısı olduğu söylenebilecek Günter Grass, birleşmeyi özellikle eleştirmiş, Nazi rejiminde işlenen suçlar nedeniyle Almanya’nın geleneksel ulusal kıvanca ve yurtseverliğe sahip “normal” bir ulus olma hakkını ebediyen yitirdiğini öne sürmüştür. EKONOMİ Almanya dünyanın en önde gelen ekonomik güçlerinden biridir. 1990’da ABD ile Japonya’yı bile geçip, dünyanın en çok ticaret yapan ülkesi olmuştur. Avrupa’nın ekonomisi en güçlü devleti olan Almanya, 12 ülkeden oluşan Avrupa Topluluğu’nun (AT) ekonomik çıktısının yaklaşık % 35’ini sağlamaktadır. Oysa Almanya’nın doğal kaynakları nispeten azdır. Ekonomideki başarısının temelinde karmaşık işlenmiş ürünler, öncelikle de motorlu taşıtlar (otomobil, kamyon ve otobüs), kimyasal ürünler ve takım tezgâhları yapımı yatar. Almanya ulusal gelirinin üçte birine yakınını dışsatımdan, özellikle AT ortaklarına yapılandan, elde eder. Birleşmeden ve Doğu Avrupa’daki komünist rejimlerin yıkılmasından sonra, Almanya’nın bu bölgede de önemli bir rol oynaması beklenmektedir. Birleşmeden sonra eski Doğu Almanya’nın ekonomisi hızla gerilemiştir. Bu bölgede üretilen malların çoğu açık dünya piyasalarında rekabet gücünden yoksundur. Eski ticaret yaptığı ülkeler olan Rusya ve öteki Doğu Avrupa ülkele- rininse, ürünlerini alacak sağlam paraları yoktur. Sanayi fabrikaları ve donatımımın modası geçmiştir ve modernleştirilmesi gerekmektedir. Altyapısı (yollar, otoyollar, telefon sistemi, demiryolları, araçlar, kanalizasyon ve çöp tesisleri) da çok kötü durumdadır. Bütün bunların modernleştirilmesiyse bol miktarda sermaye yatırılmasını gerektirmektedir. Bunun büyük bölümü ülkenin batı kesiminden gelecektir. Söz konusu süreci tamamlamak için her yıl en az 100 milyar dolar gerekeceği hesaplanmıştır. Bu ekonomik sorunların yanı sıra, bölgede, doğal çevre de büyük zarar görmüştür; yerel yönetim, devletyönetimleri ve mahkemeleri gibi yönetim yapıları da eksiktir. Ekonominin hizmetler kesimi (oteller, lokantalar, eğlence tesisleri, bağımsız zanaatçılar ve dükkâncılar) de az gelişmiş durumdadır. Sanayi. Kendine yetecek miktarda besini ve ham maddesi bulunmayan Almanya’nın ekonomik refahı, İngiltere ve Japonya gibi, büyük ölçüde uluslararası piyasalarda başarılı biçimde rekabet etmeye bağlıdır. Kısaca söylemek gerekirse, besin ve ham madde dışalımı yapmak ve bunların fiyatını işlenmiş ürün dışsatımıyla karşılamak zorundadır. Ülkenin en büyük sanayi kuruluşları arasında Stutgart’taki Daimler-Benz ve Aşağı Saksonya’daki Volksvvagen şirketleri sayılabilir; bunların ikisi de önde gelen motorlu taşıt üreticileridir. Elektronik üretimineyse Berlin ve Münih’teki Siemens ile Stutgart’taki Bosch dev şirketleri egemen durumdadır. Kimya sanayisi, üç büyük şirketin denetimindedir. Bayer, Hoechst ve BASF. Alman kimya sanayisi, ürettiğinin yarısından çoğunu dışarı satmaktadır. Madencilik ve enerji. Madencilik sanayisi aşağı yukarı yalnızca maden|kömürüyle sınırlanmış durumdadır.Es- ki Doğu Almanya’daki büyük, ama kârlı olmayan ve çevreye zarar veren bir uranyum işletmesi 1991 ‘de kapatılmıştır. Madenkömürü yatakları batı kesimdeki Ren-Ruhr ve Saarland eyaletlerindedir. Doğu kesimde de zengin linyit rezervleri vardır ve linyit bu bölgenin başlıca enerji kaynağıdır. Ama linyitin açıktavanlı işletmelerde çıkarılması, eski Doğu Almanya’da geniş alanların bu maden çıkarma işlemlerinden çok büyük zarar görmesine yolaçmıştır. 1960’lı yıllardan bu yana Alman maden kömürü sanayisinin talep düşüşü sorunu vardır. Batı Almanya’da maden kömürünün enerji kaynağı olarak önemi, 1950’de % 72’den 1990’da % 20’nin altına düşmüştür. Gene de, tek yerli enerji kaynağı olarak kalmakta ve maden çıkarma sanayisi büyük ölçüde devlet ile yerel hükümetler tarafından desteklenmektedir. 1990’da Almanya’nın elektriğinin % 34’ünü sağlayan nükleer enerji önemli, ama tartışmalı bir enerji kaynağıdır. Tarım. Tarımın Alman ekonomisindeki önemi, ikinci Dünya Savaşinın sonundan bu yana hızla azalmıştır. Batı Almanya’da tarımda çalışan etkin nüfus oranı 1950’de % 25’ten, 1980’lerde % 5’in altına düşmüştür. Tarım üretimi 1949’da GSMH’nın % 12’sini oluşturur
ken, 1985’te bu oran % 2’nin altına inmiştir. Alman tarımı toprağın, emeğin ve sermayenin kullanımında, pek başarılı olamamıştır. Alman çiftlikleri ortalama olarak, AT’deki “Akdeniz’li olmayan ülkeler arasında, en küçük çiftliklerdir. Bu küçük boyutlar, büyük miktarda emek girdisi ve modern makmaların ekonomik olmayan biçimde kullanılması demektir. Alman tarım üretimi, korunmuş bir alanda istikrarlı alım fiyatları sağlayan, ama aynı zamanda da dev ürün fazlalarına yolaçan AT Ortak Tarım Politikasinın bir parçasıdır. Eski Doğu Almanya’da çiftçilerin çoğu, 1950’li yıllarda kolektif çiftliklerde toplanmaya zorlanmıştır. Birleşmeden bu yana, eski Doğu Alman tarımı yeniden örgütlenme sürecine girmiştir. Bazı kolektif çiftlikler kooperatif durumuna gelirken, bazıları tasfiye edilmiş ve toprakları da eski sahiplerine geri verilmiştir: Bunlar şimdi özel tarıma geri dönmeye çalışmaktadırlar. Ülkenin en zengin tarım alanlarından çoğu, eski Doğu Almanya’dadır; bu çiftçilerin, serbest piyasada rekabet edecek duruma gelmeleri gerekmektedir. Ulaşım. Batı Almanya’da dünyanın en modern ulaşım sistemlerinden biri vardır. Ulaşım, ekonominin başarısında belirleyici rol oynar. En büyük ulaşım şirketi, devletin olan, 264 000 kişinin çalıştığı Federal Demiryolla- rı’dır (Bundesbahn): Yolcu hizmetleri, bütün Almanya’da büyük kentler arasında saatte bir ulaşım olanağı sağlar. Bilgisayar denetimindeki lokomotifleriyle saatte 402 km hız yapabilen yeni bir hızlı tren 1991 ‘de hizmete girmiştir. Eski Doğu Alman « demiryolllarıniın da 1995’e kadar Bundesbahn’la birleştirilmesi gerekmektedir. Ülkenin “Batı” bölümünde ayrıca, Avrupa’nın en modern ve en yaygın otoyol sistemi vardır. Hitler döneminde yapımına başlanan otoyollar, savaş sonrası dönemde hızla artan otomobil ve kamyon trafiğine ayak uydurabilmeleri için yaygınlaştırılmış ve büyütülmüştür: Batı Almanya’da özel otomobil sayısı 1950’de 2 milyondan 1988’de 34 milyona çıkmıştır. Günümüzde de otoyol ağı eski Doğu Alman otoyol sistemine bağlanmaktadır. Otoyollar Almanlar için de yabancılar için de ücretsizdir ve hız sınırlaması neredeyse yoktur. Hava ulaşımı büyük ölçüde, bir bölümü devletin olan Lufthansa şirketinin elindedir. Eski Doğu Almanya’nın havacılık şirketi, 1991’de kapatılmıştır. Ticaret. 1990’da Almanya’nın dış ticaret fazlası yaklaşık 58 milyar dolardı. 1949’da işe elinde hemen hiç döviz rezervi olmayarak başlayan Federal Almanya’nın, 1989’da yaklaşık 80 milyar dolarlık bir döviz rezervi vardı. Aynı tarihte ABD’nin rezervi 38 milyar, İngilte- re’ninkiyse 41 milyar dolardı. Günümüzde “Doğu” bölgesine yapılan büyük yatırımların, 1990 yıllarında dışsatımların azaltılmasına, dışalımların artmasına yo- laçması beklenmektedir; dış ticaret fazlası da düşme eğilimi göstermektedir. Ama uzun erimli bakıldığında, yeniden yapılandırılmış ve modernleştirilmiş bir “Doğu” Alman ekonomisi, Almanya’nın ticaret verilerine olumlu etki yapacaktır. 1980 yıllarında Federal Almanya’nın gemi yapımcılığı, elektronik ve otomobil pazarlarının küçümsenmeyecek bölümlerini, öteki ülkelerden, özellikle de işgücünün çok ucuz olduğu Japonya, Tayvan ve öteki Asya ülkelerinden gelen dışsatım ürünleri kapmıştır. Alman sanayisi bu meydan okumaya karşı koyabilmek için daha yüksek otomasyona yönelmiş, bu da en azındar başlangıçta, işsizlik sorununu artırmıştır. DEVLET YAPISI VE KURUMLAR Birleşme, Batı Alman devletinin ve yönetiminin 1949 Temel Yasasıyla belirlenmiştir,|Doğu Almanya kendi kendini|feshedip beş yeni eyalete ayrılmış, bunlar da Federal Almanya’ya katılmışlardır. Yeni Alman eyalet
leri, “Batı” Alman anayasasını ve yasalarını ciddi bir koşul öne sürmeden kabul etmişlerdir. Almanya AT’deki tek büyük federal devlettir. Yürütme gücü Bonn ve Berlin’deki ulusal hükümet ile 16 eyalet (Land) arasında paylaşılmıştır. Eski Federal Almanya eyaletleri Baden-Württemberg/jBavyera Berlin, Bremen, Hamburg, Hessen, Aşağı Saksonya, Rhein- land-Plafz Nordrhein Westfalen, Saarland ve Schles- wig-Holstein’a, 1990’da Doğu Almanya’dan gelen beş yeni eyalet eklenmiştir: Brandenburg, Mecklenburg- Batı Pomeranya, Saksonya, Saksonya-Anhalt, Thüringen (1952-1990 arasında, federal yapıda olmayan Doğu Almanya, yönetim bakımından illere [Bezirkler] ayrılmıştı). Eyaletler eğitim, iç güvenlik (polis), devlet televizyonunun ve radyosunun denetimi de içinde kültür konularından birinci derecede sorumludurlar. Her eyaletin kendi parlamentosu ve halkoyuyla|seçilmiş bir başbakanı vardır. Eyaletler ayrıca, Alman Parlamentosunun ikinci meclisi olan Federal Konsey’deki (Bun- desrat) temsilcileri aracılığıyla federal hükümeti dolaysız yönden etkilerler. Federal yapı. En önde gelen federal düzeyde karar alan organlar, parlamentonun birinci meclisi olan Federal Meclis (Bundestag) ve bir şansölye [başbakan] ile bakanlardan oluşan federal hükümettir. Federal Anayasa Mahkemesi, en üst adli kurumdur. Federal cumhurbaş- kanıysa devletin başıdır (ama yetkileri büyük ölçüde, temsilidir). Bundestag yasaları hazırlamakla ve başbakanı seçmekle görevlidir. Bu seçim partilere göre olur, Bundestag’daki 656 milletvekilinin çoğunluğunu çıkaran parti ya da partiler koalisyonu, başbakanı seçer. Siyasal yürütme organının başı olan başbakan, siyasetin ana çizgilerini belirler; bunlar, hükümet ve devlet bürokrasisi tarafından uygulanır. Başbakanın hükümet üyelerini seçme ve görevden alma hakkı vardır. Başlıca siyasal partiler Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU), onun Bavyera kolu olan Hıristiyan Sosyal Birliği (CSU), Sosyal Demokrat Parti (SPD), Hür Demokrat Parti (FDP) ve Yeşillerdir. Günümüzdeki başbakan Helmut Kohl (CDU), 1982’den bu yana bir CDU/CSU-FDP koalisyonunun başındadır. Federal Almanya’nın tarihindeki altıncı başbakan olan Kohl, Doğu Alman rejimi 1990’ın başlarında çözülmeye başlayınca, bu fırsattan iki Almanya’yı birleştirmek için yararlanmış ve bu işi bir yıldan kısa sürede başarıyla tamamlamıştır. Başbakan yardımcısı ve Dışişleri bakanı Hans Dietrich Genscher, 1974’ten bu yana Batı Almanya’nın Dışişleri bakanlığını yürütmüştür. Seçimler. Seçimler Almanların çoğu için hükümetleri ve siyaseti etkileme konusundaki en önemli olanaktır. Federal yasama organı için seçim en az dört yılda bir yapılır; ama hükümet çoğunluğu yitirirse ve federal cumhurbaşkanından parlamentoyu feshedip yeni seçimlere gidilmesini isterse, erken seçime gidilebilir. Anayasa 18 yaş ve daha üstündeki bütün yurtaşların seçme ve kamu hizmeti yapma hakkını güvence altına almaktadır. Almanya’da, yerel yönetimlerin tuttukları ikamet kayıtlarına göre hazırlanmış otomatik seçmen kayıtları vardır. Bundestag üyelerinin yarısı, verili seçim bölgelerindeki oyların çoğunluğunu kazanarak seçilir; milletvekillerinin öteki yarısıysa, her eyalette parti listelerinin kazandığı oya göre paylaşılır. Alman seçmenleri genel olarak işbaşındaki yönetime oy vermişlerdir. CDU/ CSU, genellikle Hür Demokratlarla koalisyon yaparak 1949’dan 1969’a kadar iktidarda kalmıştır. 1969’dan 1982’ye kadar SPD iktidarda kalmış, o da FDP ile koalisyon yapmıştır. 1982’den sonra CDU, CSU ve, FDP’ nin koalisyoınu iktidarı elinde tutmuştur. Almanların oylarını etkileyen başlıca toplumsal etmenler, toplum- sal-ekonomik konum, din ve yaş grubudur. Orta ve yukarı sınıftan seçmenlerin çoğu oylarını CDU/CSU ya da FDP’ye verirler, SPD’yse özellikle işçi sınıfından seçmenlerden oy alır. Katolikler CDU/CSU’yu, protestan- lar SPD veya FDP’yi yeğleme eğilimi gösterir. Daha yaşlı seçmenler CDU/CSU’yu tercih eder, daha genç yaş gruplarıysa SPD ya da Yeşiller’i destekler. Partiler. Hıristiyan Demokratlar ve Hür Demokratlar siyasal yelpazenin ortasında yer alırlar. Bu partiler Almanların” toplumsal pazar ekonomisi” diye adlandırdıkları şeyden yanadır: Özel girişim ile ulusal sağlık sigortası, aile yardımları, işsizlik yardımı ücretleri, işsiz ve özürlü işçilerin desteklenmesi gibi toplumsal refah programlarının bağdaştırıldığı bir sistem. Bu programlar devlet bütçesinin aşağı yukarı yarısını oluşturur. Işbaşın- daki koalisyon, ABD ile sıks ilişkilerden, NATO ve AT üyeliğinden yanadır. Sosyal Demokrat Parti, federal düzeydeki en büyük muhalefet partisidir ve pek çok eyaletteki yönetimler de denetimi altındadır. Björn Englohm 1991’de bu partinin başkanlığına seçilmiştir. SPD birleşmenin biçimi konusunda Kohl hükümetinden ayrılmış, daha aşamalı ve uzun bir süreç önermiştir. Devletin ekonomiye daha çok müdahalesinden yanadır ve hükümetin tersine, nükleer enerji santralılarının Almanya’dan sökülmesini, bu enerji kaynağının daha sonraki gelişmeleriyle ilgili tasarılardan vazgeçilmesini istemektedir. Yeşiller Partisi, Almanya çevreci hareketinin önde gelen sesidir. 1983’ten 1990’a kadar Bundestag’ta temsil edilmiştir; 1990 seçimlerinde hiçbir milletvekili çıkarmamasına karşın, bir dizi eyalette SPD’yle koalisyon yaparak yerel yönetimde yer almaktadır. Demokratik Sosyalizm Partisi/Sol Liste (PDS/LL) adını almış olan eski Doğu Almanya Komünist Partisi’nin, günümüzde Bundestag’da 17 milletvekili vardır. 1990 Parlamento seçimlerinde, eski Doğu Almanya topraklarında oyların yaklaşık %10’unu, ülke genelindeyse %3’ten azını almıştır. 1989-90’da komünist rejimi devirmek için sokaklara dökülen Doğu Almanya devrimcilerini, 90 İttifakı grubu temsil etmektedir; bu grup Doğu bölgesinin Yeşiller Partisi’yle ittifak yapmıştır ve Bundestag’da 8 milletvekili vardır. İnsan halkkı ihlalleri. Eski Doğu Almanya’da pek çok kişi, eski komünist yöneticilerin yargılanmasını ve 40 yıllık iktidarları boyunca işledikleri suçlardan dolayı cezalandırılmalarını istemektedir. Aralık 1990’da eski Doğu Almanya Komünist Partisi genel sekreteri ve devlet başkanı Erich Honecker hakkında, 1961 ‘de Berlin Duvarı’nın yapılmasından sonra ülkeden kaçmayı deneyen Doğu Almanların “öldürülmesi için ateş” emri verdiği nedeniyle dava açılmıştır (bu emir yüzünden yaklaşık 200 kişi öldürülmüştür). Honecker, gözaltına alınmadan önce SSCB’ye kaçmış, daha sonra Moskova’daki Şili büyük elçiliğine sığınmış, 1992’de Almanya’ya dönerek tutuklanmışsa da, kanser olması dolayısıyla serbest bırakılarak, Şili’ye yerleşmiştir (Ocak 1992). Öteki Doğu Alman komünistleri ise tutuklanmış ve yargılanmaya başlamışlardır. Bir başka tartışma, 5 milyonu aşkın Doğu Almanı fişlemiş ve Batı Almanya’da casusluk etkinlikleri yürütmüş gizli polis örgütü Stasi’yle ilgilidir. Günümüzde Doğu bölgesinde yaşayanlar, Stasi dosyalarının açıklanmasını ve Stasi görevlilerinin yargılanmasını istemektedirler.