Kalesi, Kulesi ve İmaretleriyle GALATA
“İstanbul’un kuzeyinde olan Galatanın eteğinde bir mil eninde Haliç vardır. Batıda hududu Kâğıthane’ye dayanan Haliç’in uzunluğu on sekiz mildir. Buradan İstanbul’a kayık ve mavnalarla geçilir. Çok eski zamanlarda, orada zincirden bir köprü varmış.”
Oil yedinci asrın büyük seyyahı Evliya Çelebi bize bu defa İstanbul’un Galata semtini anlatıyor. Seyahatname’sinde İstanbul’a ayrı bir yer ayıran Çelebi, Galata semtinin kalesi, kulesi ve imaretlerinden bahsediyor:
“İstanbul kalesi ilk yapıldığında Galata tarafları çayırlık, havadar, mahsulü bol ve gönül açıcı bir yerdi. Koyun ve sığırlar Galata toprağında otlatılıp sağıldıktan sonra sütleri krala getirilirdi. Bol mahsullü bu yerdeki bitkilerin bereketinden sütler son derece leziz olduğundan, bu yere ‘Galata’ dediler. Zira Yunan lisanında süte ‘Galata’ derler. Sonraları çobanların oturması için Kurşunlu Mahzen yakınında kale gibi sığınılacak bir yer yapıldıktan sonra günden güne Galata mamur bir yer haline geldi.
“İstanbul’un kuzeyinde olan Galata’nm eteğinde bir mil eninde Haliç vardır. Batıda hududu Kâğıthane’ye dayanan Haliç’in uzunluğu on sekiz mildir.
Buradan İstanbul’a kayık ve mavnalarla geçilir. Çok eski zamanlarda, orada zincirden bir köprü varmış.” Bundan sonra Evliya Çelebi, İspanya’nın Kostantiniyye’yi, Ceneviz kralının da Galata’yı nasıl istilâ ettiğini uzunca anlattıktan sonra Müslümanların Galata kuşatmalarından da bahseder.
“Galata da İstanbul gibi Miislü- manlar tarafından on kere kuşatılmıştır. Ancak, hicri 857’deki on birinci kuşatmada Akşemseddin, Fatih Sultan Mehmed Han’a ‘Nah- nü’llezîne bâye’û Muhammedâ / Ale’l-cihâdi mâ-bakînâ ebedâ’l (Biz o kimseleriz ki Hazret-i Mu- hammed’e, sağ kaldıkça cihâd etmek üzere biat etmişizdir.) beytini okuyarak İstanbul’u fethe teşvik ederdi. Sonunda, Mehmed Han büyük gayret sarf ederek İstanbul ve Galata’vı fetih ve mamur etti.
Galata Kalesi
“Galata Kalesi Haliç’in kuzeyinde, deniz kıyısında, akça tahtası şeklinde şeddadî taştan yapılma sağlam ve çepeçevre bir kaledir. Duvarları İstanbul gibi üç kat değildir. Amma iç kalede üç kat bölme hisar duvarı vardır. Bunların her biri birer Ceneviz şehzadesinin idaresinde idi.
“Fatih Sultan Mehmedin tamir ettirdiği Galata Kulesi yüz on sekiz ziradır ki, göklere başkaldırmıştım Zirvesi hâlis kurşun ile örtülüdür. İstanbul Kalesi her yerden görünmez. Fakat bu Galata Kulesi her yerden görünüşe açıktır. Kapıları sağlam ve demirdendir. Bursa daki Uludağ üzerinden bile açık seçik görünüyor. Dürbün ile bakılsa, Bursa nın imaretleri de görünürmüş, diyorlar.”
“Daha başka kapıları da vardır. Bunlar Meyyit kapısı, Azapkapısı, Kürkçü kapısı, Yağkapanı, Balıkpa- zarı kapısı, Karaköy kapısı, Kurşunlu Mahzen kapısı, Kireç kapısı, Tophane kapısı, Küçükkule kapısı,
Büyükkule kapısıdır. Bu kapılar kalenin etrafındadır. Tophane ve kule kapıları karaya, geriye kalan kapılar ise denize bakmaktadır. Kale içindeki bölme kapıları ise Küçük Kara- köy kapısı, küçük kale kapısının iç yüzünde Mihal kapısı, Meydancık kapısı, Kilise kapısı, İç Azap kapısı ve Sadık kapısıdır. Bu kapılardan üçü ana caddeye bakar.
“Galata Kalesi’nin etrafı ise şöyledir: Çevresi on bin altmış adımdır.Fakat Sultan Dördüncü Murad, Revan seferinde iken, Kaymakam Bayram Paşa Galata ,yı tamir ettirerek duvarlarını beyaz badana yaptırdı. Bu tamir sırasında duvar, mimar arşım ile ölçülmüş, bütün burçları ve duvarları hesap olununca, çevresi on sekiz bin mimar arşını gelmiştir. Etrafi iki yüz beş, kule on üç bin bedendir. Duvarının yüksekliği kırk mülkî zira’dır. Bazı kaleleri seksener mülkî zira’dır.
“Galata Kalesi’nin kara tarafındaki Meyyit kapısından tâ Tophane kapısına kadar uzanan geniş ve derin bir hendek vardır ki, benzerini Turla (Dinyes- ter) Nehri’nin Karadeniz’e döküldüğü yerdeki Akkir- man Kalesi’nden başka bir yerde görmedim, içinde gemi halatları vardır. Geniş ve derin bir hendektir. Kenarları baştanbaşa mezaristandır. Kalenin deniz tarafları çarşı ve pazaryerleridir.
Galata Kulesi
“Fatih Sultan Meh- med’in tamir ettirdiği Galata Kulesi yüz on sekiz zira’dır ki, göklere başkaldırmıştır. Zirvesi hâlis kurşun ile örtü- liidür. İstanbul kalesi her yerden görünmez. Fakat bu Galata kulesi her yerden görünüşe açıktır. Kapıları sağlam ve demirdendir. Bursa’daki Uludağ üzerinden bile açık seçik görünüyor. Dürbün ile bakılsa, Bur- sa’nın imaretleri de görünürmüş, diyorlar. Şekli yuvarlak, içi de on kadı zindandır. Şimdilerde Osmanlı Devle – ti’nin gemi âletleri deposu olarak kullanılmaktadır. Güneye bakan demir kapıya taş merdivenle çıkılır. Ben, bu kuleye birkaç kere orada havaya kâğıt uçuran, eline ip bağlayıp yükselen cambazları seyretmek vesilesiyle çıktığımdan, İstanbul’u güzelce seyrettim.
Galata İmaret ve Camileri
“Ömer bin Abdiilaziz tarafın dan yaptırılan Eski Arap Camii, birçok kereler kiliseye çevrilmiş fakat sonunda yine cami olmuştur. İçinde birçok sütunlar bulunan caminin manevi havası üstündür. Bir dış avlusu ve bir de yüksek minaresi vardır. “Azab kapısı dışında Mehmed Paşa Camii ise sultan camileri değerinde, aydınlık, pencereleri denize bakan bir camidir. Kubbeleri tek katlı ve düzgün minaresi sağlamdır. Bu cami deniz kıyısında ve yeri darolduğu için sol tarafına ve camiden ayrı olarak taştan yapılmış minaresi düzgün ve uzundur. Cami, iskele başı gibi kalabalık bir yerde olduğundan cemaati çoktur. Mimarı ise Koca Mimar Sinan’dır. “Yağkapanı Camii, Yağkapa- nı’nın dışında yüksek bir camidir. Dört köşe, ahşap, kurşun kubbeli, alçak minareli, merdivenle çıkılır gönül fetheden bir camidir. Altında baştanbaşa zeytinyağı dükkânları vardır. “Kara Mustafa Paşa Camii, Bağdâd fatihi Dördüncü Murad Han’ın vezirlerinden Mustafa Paşa tarafından Kurşunlu Mahzen yakınında yapılmıştır. Kara Mustafa Paşa Camii’ne yakın Karaköy Camii küçük bir camidir. Biraz da mescidleri vardır. Fakat bu şehrin medrese ve dârülhadisi yoktur. Arap Camii’nde, Mehmed Paşa ve Kara Mustafa Paşa camilerinde dârül- kurrâlar vardır. Çocuk mektebi, yetmiş seksene yakındır. İmareti yoktur.
“Yirmi üç kadar sebilhanesi vardır. Bunlar arasında Arap Camii’nin iç tarafında, Mehmed Paşa hamamı yanında Mehmed Paşa sebili, Ruznâmeci İbrahim Efendi sebili, Kürkçüler kapısı dışında Yayalar Çarşısı’nda, Sultan Dördüncü Murad Han’ın veziri Koca Kenan Paşa sebili, Karaköy kapısı sebili ve Kaptan sebili meşhurlarıdır. Çeşmesi pek azdır. En meşhuru Azab kapısı dışındaki Mehmed Paşa çeşmesidir.”