Yıldız Sarayı Nasıl Yağmalandı ?
Tarihi çarpıtarak ellerinde hiç bir belge olmadan yazıp çizen İttihat ve Terakki uzmanlarından(!) bahsetmiş ve bir giriş yapmıştık. “İttihat ve Terakki mensupları- na her şey söylenebilir ama hırsızlık asla isnat edilemez.” diyenlere karşı, Resneli Niyazi’nin hırsızlık belgelerini gözler önüne serdik. Bu yazımızda ise ittihat ve Terakki’nin ön- de gelenlerinin hırsızlıklarından ve mahkeme neticesinde hırsızlıkları sabit olanlarından bahsedip, ardından da bazılarının rütbelerinin indirilmesi ve nişanlarının sökülmesiyle alakalı belgeleri nakledeceğiz. Yağmaya
Adım Adım: Önce Padişahı Tahttan indirdiler
Rumi tarihle 31 Mart 1325 (Miladi 13 Nisan 1909) hadisesinin ardından Hareket Ordusu Istanbul’a gelmiş ve idareye tamamen hâkim olduktan sonra 25 Nisan 1909 tarihinde sıkıyönetim ilan edilmiştir. Meclis-i Mebusan, 27 Nisan 1909 tarihinde. Hareket Orduşu Kumandanı Mahmud Şevket Paşa’mn talimatı üzerine toplanarak Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmesine, Şehzade Re- şad Efendi’nin “Sultan Beşinci Mehmed Reşad Han” unvanıyla tahta çıkmasına karar vermiş, Sultan İkinci Abdülhamid Han ise Selanik’te Alatini Köşkü’nde mecburi ikamete gönderilmiştir.
Yıldız Sarayı içinde bulunan kütüphane, yağmadan son anda kurtarılmıştı. Bu kütüphanenin kitapları, bugün İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesinde bulunuyor
Sıra Sarayın Yağmalanmasında
Yıldız Sarayı, 31 Mart hadisesi sonrasında askerî hiçbir direnme göstermeden II. Fırka Kumandanı Mirliva Şevket Turgut 1‘aşa’ya teslim olmuştu.Şevket Turgut Paşa, Yıldız Sarayı ,m teslim aldıktan sonra, buradaki asker dâhil bütün vazifelileri uzaklaştırmış, Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın yaverân, bendegân, hademe ve memurları da saray dışına çıkartılmıştır. İşin en ilginç tarafı ise, hadise sırasında İttihat ve Terakki’nin lideri Binbaşı Enver Bey (Paşa) de Yıldız Sarayı’nı teslim alan kuvvetlerin içindeydi ve beraberindeki gönüllülerle sarayı, tarihte benzeri görülntedik bir şekilde yağmalamışlar.
Yıldız Sarayı’nın yağmalanmasmda asıl yapılmak istenen, Sultan İkinci Abdiilhamid’in şahsına veya devlete ait ،)lan para, senet, mücevher, nişan gibi maddî kıymeti büyük eşya ve belgeleri ele geçirmekti. Çok kıymetli eşyaların yanında, burada bulunan belgeler içinde Sultan Abdülhamid Han’a verilen jurnaller (istihbarat raporları) bilhassa ayrı bir öneme sahipti. İşte sarayın ele geçirilmesi sırasında ittihatçılar. Yıldız Sarayı’nda bulunan bu kıymetli eşyaların büyük bir kısmını yağmaladılar ve jurnallerin ise tamamına yakınım imha ettiler.
Yağmanın Belgeleri
ittihat ve Terakki mensupları iktidarı ele geçirdikten soma her köprü başında bir darağacı kurup, millete gözdağı verdiler. Kendilerine söz söyleyecek en ufak bir muhalefet dahi bırakmadılar. Kanun ve nizam ortadan kalktı. Kendilerine muhalif olabilecek birçok kişiye suikast düzenlediler. Sultan İkinci Abdülhamid Han devrinde sağlanmış olan nizam ve intizamı yok ettiler. “İttihat ve Terakkinin Cinayetleri” isimli makalelerimiz ileriki sayılarımızda belgeleriyle yayınlanacaktır. Burada asıl konumuz, hırsızlıkları olduğu için kısaca temas ediyoruz. İttihat ve Terakkinin bu idaresi,devletin şan ve şerefini ayaklar altına alıncaya ve millet nazarında bütün itibarları sıfıra ininceye kadar devam etti. Ordunun arasına nifak ve siyasi rekabeti soktular. Çok değil, tam 15 sene önce Osmanlı-Yu- nan Savaşı’nda büyük bir zafer elde eden orduyu, Balkan Savaşları’nda son derece düzensiz ordular karşısında hezimete uğrattılar. Hem öyle bir hezimet ki, yabancı gazetecilerden peksimet dilenen kumandanların idaresinde bir hezimete…
Tarihin satır aralarında yerini almış, milletimizin maruz kaldığı ve hatta okuyanların gözyaşlarının sel olduğu bu hazin hadiseler, İttihat ve Terakki’nin unutulmayacak basiretsizliklerindendir.
Terakki İktidardan Düşüyor
8 Ekim 1918 Salı günü, Sadrazam Talat Paşa istifa etti ve “Ittihad ve Terakki” komitesi iş başından düştü. İstifanın sebebi, Osmanlı Devletinin yıkılmasına sebep olan Birinci Dünya Harbinde birlikte olduğumuz müttefikler cephesinin mağlubiyetinin artık kesinleşmiş olmasıydı. O muazzam facianın bir iki kişiden ibaret olan baş müsebbip ve mesullerinden biri Talat Paşa idi. Talat Paşa’nın istifası üzerine İtti- had ve Terakki komitesi artık tamamıyla siyasette bitmiştir. Fakat bu ne ihtirastır ki kısa bir zaman içinde İttihat ve Terakkinin lekeli adını değiştirerek “Teceddiid Fırkası” ismiyle faaliyete kalkışmışlar, fakat birkaç senede yıktıkları muazzam devletin enkazı üzerinde artık tutunmaya muvaffak olamamışlardır. İktidar hâkimiyetini kaybeden İttihatçıların, artık yaptıklarının hesaplarını birer birer vermelerine sıra gelmişti. Hesaplarının ağırlığından korkarak vatandan kaçan ilk firari, Birinci Dünya Harbi’ndeki askerî suistimallerin timsali olmakla meşhur Harbiye Levazım Reisi Topal İsmail Hakkı Paşa’dır.
Her ikisi de Polis umumi müdürlüğünde bulunup İttihat ve Terakki’nin tedhiş âleti olduktan sonra Halep ve Beyrut valiliklerine yükseltilmiş olan Bedri ve Azmi Beyler de bir gün evvel kaçmaya teşebbüs etmişlerse cie vapurda yakalanıp şehre getirildikten sonra serbest bırakıldıkları için tekrar firara muvaffak olmuşlardır. 2-3 Kasım 1918 gecesi kaçanlar, yeryüzündeki son İslam devletinin yıkılmasından doğrudan doğruya mesul olan Enver, Talat ve Cemal Paşalardır. Bunlardan başka komitenin merkez âzâlarından Doktor Nazım’la Doktor Bahaüddin Şakir de kaçmıştır. Enver ve Cemal Paşaların Alman üniformasıyla kaçtıklarından bahsedilir. Bu kaçak mesuller, Adliye mahkemelerinin elinden kurtulmuşlarsa da, tarih denilen mânevi mahkemenin hükmünden hiçbir zaman kurtulamayacaklardır.
Tarihin pek enteresan cilveleri vardır: Osmanlı Devleti’nin yıkılışından sorumlu olanları İstanbul’dan kaçıran vapur, Balkan Harbi’nde Sultan Abdülhamid Han’ı Selânik’ten İstanbul’a getiren “Loreley” ismindeki Alman sefâret vapurudur.
Yıldız Sarayı’nı Yağmalayanlar Mahkemede
Yıldız Sarayı’nda 1909 yılında yapıldığından yukarıda bahsettiğimiz bu yağma dolayısıyla Birinci Divan-ı Harb i Örfi tarafından muhakeme yapılmış ve sonucunda suçları sabit bulunanlar hakkında cezalar verilmiştir.
Padişah tarafından da tasdik edilen ve kesinleşmiş olan bu cezaların bazıları şöyleydi: Hüsnü, Galib ve Haşan Rıza Paşalar hakkın- daki cezaların beşer sene kalebentliğe (hapse) çevrilmesi ve askerlik mesleğinden uzaklaştırılmaları, nişan ve madalyalarının alınması; Şevket, Turgut ve Haşan İzzet Paşalar ile Miralay Cevdet ve Kaymakam Ali Beylerin rütbe, nişan ve madalyaları kendilerinde kalmak üzere tutuklanmalarından itibaren beşer ay müddetle hapisleri. İttihat ve Terakki mensupları hakkında verilen cezaların birçoğu tatbik edilememiştir. Çünkü birçoğu vatandan kaçmış ve haklarında verilen cezalar kâğıt üzerinde kalmıştır.
Bu mahkeme hadiseleri o zamanın basınına da intikal etmiş ve bu konuda günlerce yayınlar yapılmıştır. “Yıldız Yağmagerleri (Yağmacıları)” başlığı altında gazetelerde yazılar yazılmış, yağmada ortak olanların bir kısmının kimliği tespit edilmiştir. Bu haberlerden bazılarını özetle nakledelim: “Yıldız Sarayı’mn işgali sırasında çok sayıda kişi tarafından yapılan yağma işi hakkındaki tahkikatın derinlemesine araştırılması esnasında bu kişiler hakkında tutuklama emri çıkartılmıştır. Bu konuda elde edilen hususi bilgilere göre Sultan İkinci Abdiilhamid Han’a ait bir çantada bulunan 900 bin lira kıymetindeki mücevherat ve nakit ile
tahvillerin, sultandan zorla alındığı anlaşılmıştır.
“Bu mesele hakkında yapılan tahkikat esnasında çantanın o zaman kumandanlıkta bulunmuş olan ayan azasından Hüseyin Hüsnü Paşa ile oğlu Eski Taşlıca Kumandanı Ali Rıza Paşa tarafından alındığı ve sonra Eski Şehremini Tevfik Bey, İstanbul Reji Müdürü Haşan İzzet Bey,Hazım Bey ile Ayan Eski Reisi Hazım Bey Ahmed Rıza Bey ve firari Cemal Paşa ve Hafız Hakkı Paşa’dan teşkil edilmiş olan ‘Yıldız Tahliye ’ Heyeti taraflarından orduya teslim edilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Osmanlı Devleti’nin otuz üç senelik bir hükümdarının şahsına ait olan böyle kıymetli mücevherler ve nakitparaların teslim alınmasında sayı ve miktarı hakkında bir makbuz tutulmuş olacağı tabibulunduğu dikkate alınmış ve miktarları yazılı makbuzun araştırmaya memur makama verilmesi için alakadar olan kişilere tebligatta bulunulmuştur.
İttihat ve Terakki erkânı arasında taksim edildiği haberi şâyi olduğu ve çanta içindekilerden büyük bir kısminin cinsi ve durumu hakkında yeterli bilgi elde edildiği için makbuzdaki sayılar ile karşılaştırılmış ve Ortada olmayanların geri alınması veya tazmin edilmesi kararlaştırılmıştır 16( Nisan 1919 ”) Çarşamba Haklarında lazım gelen emirler çıkartılmış rcmini Tevfık Bey ile İstanbul Müdürü Haşan izzet Bev’e hemen ؛mser tezkere yazılmış ve bu arada kimlerin ne miktar m^eevher, eşya, para gasp ettiği de basında yer almıştır. Bu kîşilerden bazılarının isimleri ve aldıkları eşyalar şövledir:
Mahmut Şevket Paşa tarafından: Çeşitli kolyeler, taç, yüzük, bir altın mangal.
Hüsnü Paşa: Murassa (müeev- herli) tabaka ve gerdanlık.
Reji Nâzın Haşan izzet Bey: Halılar, seccadeler, kravat iğneleri, bir de taç.
Enver Paşa, Cemal Paşa ile Damad İsmail Hakkı Bey: En kıymetli yemek t akımlan, murassa saat ve çok kıymetli muhtelif eşya.
Emniyet-i Umûmiye Müdürü Cafer Tayyar ve Hamdı Beyler: inci küpeler, pırlanta yüzük ve kıymettar revolverler. Miralay Aziz Samih üç bin kıymetinde kıymetli taç taç.
Yakup Cemil Bey: Mühim miktarda tahvilat.
Hüseyin Cahit Bey (Yalçın): Murassa hokka takımı ve iki murassa saat.
Cavid Bey ile Karasu Efendi: Mühim ve muhtelif miktarda kıymettar elmas.
Vehip Paşa: Hisse senetleri, kravat İğneler¡. (ikdam Gazetesi, 17 Nisan 1919). Bunlardan başka kişiler tarafından da, kayıt alınamayan pek çok kıymetli eşya gasp edilmiştir.