XX. yy’ın başlarında birçok bölgesel anlatımcı grup oluştu. Wassily Kandinsky, Alexey von Jawlensky, Franz Marc, Paul Klee ve başka bazı sanatçılardan olu şan der Blaue Reiter (Mavi Sürücü) derneği Münih’te kuruldu. Derneğin amacı, insan ve hayvanın doğayla olan sıkı ilişkisi üzerine kurulu bir ruhsal sanatla toplumu gençleştirmekti. Grubun , lideri resimleri, 1910’larda soyutçuluğun sınırlarına yaklaşan Kandinsky oldu. Buna karşılık, Die Brücke (Köprü) derneği ressamları – Ernst Ludwig Kirschner, Emil Nolde, Erich Heckel ve Karl Schmidt-Rottluff ve diğerleri – esinlerine kaynak olan ilkel nesnelerinin duyarlığını anımsatan, doğrudan ve daha i yoğun anlatımlı bir sanat anlayışını benimsemişlerdir. Önce Dresden’de\ sonra Berlin’de odaklanan Die Brücke derneği sanatçıları, Der Blaue Reiter sanatçılarının daha lirik üslupları karşısında, şiddetli anlatımcılığın temsilcilerinden biri olmuşlardır. XX. yy’ın erken dönemlerine egemen olan bir başka ilgi alanı da uygulamalı sanatlardır. 1890’lı yıllarda yeti şen August Endell (1871-1915) gibi sanatçılar, bu hareketin köklerini, -zevk anlayışlarını, organik, kavisli bi çimler aracılığıyla resim, tipografi, mobilya ve her cins eşyaya uygulayarak oluşturduklarıJ Jugendstil’e(Genç- liğin Üslubu) dayandırdılar. Almanya’nın hızlı sanayileşmesi anlatımını, makine teknolojisi ürünlerine de uygulanabilecek açıkça modern ve işlevsel olacak biçimde tasarlanmış yapıtların yaratılmasını savunan Werkbund hareketinde bulmuştur. Sanat ve sanayiye yönelik bu pozitivist yaklaşım Birinci Dünya savaşıyla kesintiye uğramış ve Almanya’nın 1914-18 yılları arasında bü yük yıkıma uğraması, 1920’li yılların sanatçıları arasında, sadece toplumsal ilgilerin gelişmesini sağlamıştır. Uygulamalı sanat hareketi tam ifadesini 1919’da Weimar’da kurulan daha sonra Dessau ve Berlin’de yerleetkinliklerine katılmaya başladı. Yeni kuşak, herşeyden önce -zengin Almanlar’ın hamiliği sayesinde sanatları nın sürdürmek için Almanya’ya çağrılan çok sayıda İtalyan ve Avustüryalı mimarın kazandırdığı ivme sayesinde- mimarlık alanında oldu. Önde gelen Alman mimarlar arasında Johann Balthasar Neumann, Dientzenhofer ailesi ve Asam kardeşler, J.B. Fischer von Erlach ve Johann Lukas von Mildebrondt gibi sanatçılar AvusturyalIlardan çok şey öğrendiler. Her yerden önce katolik Bovevya’da gelişen geç barok- rokoko üslubunun en göze çarpıcı örnekleri arasında, Neumann’ın Bamberg yakınlarındaki Vierzehnheiligen Kilisesi (başlangıç 1743), Asam kardeşlerin Münih’teki Aziz John Neponuk’u (1733-46) ve Johann Michael Fischer’in Ottobeuren Abbey kilisesi sayılabilir. Bu yapıtların ortak özelliği, ışığın kullanılış biçimi, parlak renkler, dalgalı zeminler, yapısal biçimler, mimariyi resim ve heykelle kaynaştırarak sağlanan süsleme zenginliğidir. Gerçekten de mimarlar, resim ve heykel eklemeleri yapmaları için birçok yabancı sanatçı davet etmişlerdir. Dönemin en büyük fresklerinin İtalyan ressam Tiepolo’nun Würzburg Malikanesi (1751-53) için yaptığı freskler olduğu sanılır. YENIKLASİK VE ROMANTİK DÖNEM Geç XVIII. ve erken XIX. yy’ın yeniklasikçileri ilham kaynağı olarak yeniden eski Yunan ve Roma sanatına dönmüşlerdir. Yeniklasikçi fikirleri, Alman ressam Anton Raphael Mengs Resimde Güzellik ve Zevk Üzerine Düşünceler (1762) adlı yapıtında inceledi ve yeniklasikçi sanatın eğitimsel bir işlev taşıması gerektiğine inandı. XIX. yy’da Almanya’da müzelerin kurulmasında ve ayrıca Berlin, Münih, Düseldorf ve Dresden’deki sanat akademilerinin açılmasında yeniklasikçi kuramın katkı ALMAN VE AVUSTURYA MÜ^ĞÎ 273 şen Bauhaus’da (Yapı Evi) buldu. Walter Gropius, Ludwig Mies van der Rohe ve Marcel Breuer gibi mimarlar, Oskar Schlemmer, Lâszlö Moholy-Nagy, Lyonel Feininger ve Josef Albers gibi ressam ve heykeltraşlarca idare edilen bu tasarım okulu, en gelişmiş ve genellikle geometrik biçimsel kavramları sanata uygulamaya çalışmıştır. Bauhaus, XX.yy’ın en etkili mimarlık ve tasarım okullarından biridir. Birinci Dünya Savaşı’na ve modern kültüre dahalkaramsar bir tepki Berlin Dada grubundan geldi. Georg Grosz, Otto Dix, Raoul Hausmann (1886-1971 ) ve Richard Huelsenbeck (1892-1974) gibi siyasal açıdan motive olmuş ve savaşın getirdiği militarizme karşı çıkan sanatçılar, Weimar hükümetine polemikçi sanatlarıyla saldırdılar. Sık sık fotoğrafa ve kolaja başvuran,devlete karşı sözlü kampanyalar başlatan Dada’nın Alman biçimi, her ne kadar kısa ömürlü olmuşsa da, sanatın siyasal amaçlarla saldırgan biçimde kullanılmasına yolaçmış- tır. Birinci Dünya Savaşı sonrası dönemi, ayrıca,birçok büyük ana temelde bağımsız sanatçı yetiştirmiştir. Bunların arasında Max Ernst ve Kurt Schwitters ile anlatımcı Max Beckmann sayılabilir. Bütün bu ilerici hareketler 1930’ların başında nazizmin yükselişiyle durmaya başladı. 1937 yılında, Almanya’nın önde gelen ve en yetenekli sanatçılarının Alman müze koleksiyonlarında bulunan 650 çalışmasına el konmuş ve Münih’teki ünlü Entartete Kunst (dejenere sanat) sergisinde sergilenmiştir. Nazilerce kötüye kullanılan ve kötü bakılan sergideki pek çok çalışma İsviç re’ye gönderilmiş ve orada mezatta satılmıştır. Gelirlerini sansürcüler yüzünden kaybeden ve sanat malzemelerini yaısal olarak satın alamayan birçok Alman sanatçı ve mimar ABD’ye ya da Fransa’ya göçıetmiştir. Hitler’in emirleri doğrultusunda,avangard sanat,yerini, pekçoğu sonradan İkinci Dünya Savaşı’nınbitmesiıile yokedilecek olan, oldukça siyasal biçimli yeniklasik resme bırakmıştır. Her|ne kadar İkinci Dünya Savaşı’ndan sonrakiyıllarda Almanya çok az önemli sanat ürünü yaratabilmişse de, 1960’tan beri özellikle anlatımcı resim anlayışında en etkili çalışmalar gene Alman topraklarında üretilmiş- tir.iBu gelişmede en önemli katkıyı Joseph Beuys yapmıştır. 1960’larda Düsseldorf’taki sanat akademisinde öğretmenlik yapmasına ve yoğun bir özel çalışma temposu içinde olmasına karşın Beuys ve bütün öbür sanat çılar, çalışmalarında, XX. yy’da sanatçı olmanın getirdi ği sorunlarla ve Alman edebiyat ve kültürüyle ilgili temalarla ilgilenmeye fırsat bulmuşlardır. Çağdaş Alman mimarların bir önemli isim de Gottfried Böhm’dür.
YİRMİNCİ YÜZYIL
06
Eyl