Sultan Vahdeddin ülke dışına kaçtı mı, yoksa kendi isteği ile mi gitti?
Son padişah Sultan Mehmed Vahdeddin Han, Osmanlı tahtına geçişi sırasındaki şartlar bakımından, Osmanlı padişahlarının en talihsizidir. İttihat ve Terakki’nin enkaz haline getirdiği devlet, bir oldu-bittiyle girmiş olduğu Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmek üzere idi. Bütün dünya devletleri, başta İngiltere, Fransa, İtalya olmak üzere, onların destekledikleri Yunanistan, Anadolu’yu istila etmeye başlamışlardı. Dört sene içinde Çanakkale, Kafkasya, Irak, Suriye ve Avrupa cephelerinde yüz binlerce evladını şehid veren Osmanlı Devleti, bu felaketi durdurabilnıe gücüne sahip değildi.
Sultan Altıncı Mehmed Vahdeddin Han, yurt dışına kendi isteğiyle ve milletinin ؛nitaafnem düşüne- rek çıkmıştır. Fadişahın kaçmasını gerektirecek bir durum söz konusu değildir. Asıl kaçanlar devleti dört senede, bir tarihiçimizin dediği gibi “Koskoca bir devleti Konya Ovası’na sıkıştıranlar” yani, ittihatçılardır. İttihatçılar, Osmanlı Devleti’ni sürükledikleri Birinci Dünya Harbi’nin kaybedilmesi üzerine 30 Ekim 19I8’de Mondros Mütarekesi’ni imzalamış ve Cemal Paşa, 1-2 Kasım 1918 gecesi ileri gelen ittihatçılarla; Talat ve Enver Paşalar, Beyrut Valisi Azmi, eski Polis Müdürü Bedri, Doktor Nazım, Doktor Bahaeddin Şâkir’le birlikte bir Alman denizaltısına (U -67) binerek bu vatandan kaçmışlardır. İstanbul 13 Kasım 1918’de, İtilaf Devletleri tarafindan 5 savaş gemisi ile işgal edildi. Haberleşme dâhil her şey kontrol altına alınmış, dışarıyla haberleşmeler kesilmişti. Bu sırada memleketin çeşitli yerinde, karşı koymalar, direnmeler başlamıştı.
Sultan Vahdeddin, Anadolu’da yapılacak bir mücadelenin başarılı olması için elinden geleni yapmış ve hatta bu hususta Anadolu’ya gönderdiği heyeti bizzat kendisi organize etmiştir. Sultan Vahdeddin, 17 Kasım 1922’de, yanma oğlu olan Mehmed Ertuğrul Efendi’yi de alarak İngilizlerin kendisine tahsis ettiği Malaya gemisiyle ilk önce Malta’ya, oradan Mısır’ın İskenderiye şehrine, oradan Mekke’ye gitti. Orada bir müddet kalmışsa da Şerif Hüseyin’in ve Mısır Kralı Fuad’ın entrika ve emellerine alet olmak istemeyişi sebebiyle Hicaz’dan İtalya’ya geçip, San Remo şehrine yerleşti. Sultan Vahdeddin Han Hicaz’da bulunduğu sırada bütün İslâm âlemine Beyannâme ismiyle bir risale neşretmiş, devrini ve yaşadığı sıkıntıları açık bir dille anlatmıştır.
Bu devir hakkındaki asıl vesikaların bir kısmı bazı şahısların elinde olup, her ne kadar sansürleyerek de olsa yayınladıkları kadarını ifade etmek lazım; diğer bir kısmı da henüz arşivlerin tozlu raflarında durmaktadır. Bıı vesikaların tam ve tarafsız yayınından sonra hakikat ortaya çıkabilecektir. İşte padişahın sözleri:
“Memleketi ne için terk ettim: Bana teklif edilen şekildeki Hilâfet’e ne karşı koyma, ne baş eğme imkânı görmeyerek, kamuoyunda sükunet ve durumda açıklık beliriııceye kadar, geçici olarak tehlikeli bölgeden uzaklaşmaya karar verdim. Kaçmadım; kendime peygamberin hicretini, Mekke’den Medine’ye gidişini örnek aldım ve geri dönmek üzere gittim.”