OsmanlI’nın Modern Kadın Hastanesi Haseki Nisâ H astanesi
Haseki semtine de ismini veren Haseki Hastanesi, o günkü ismiyle Haseki Dârüşşifâsı, bundan 459 yıl önce, Kanuni Sultan Süleyman’ın hasekisi Hiirrem Sultan tarafından yaptırılmıştı. Mimar Sinan’ın İstanbul’daki ilk eserlerinden biri olan bina, bugün mevcut olmayan kitabesinde: “Dâr-ı şifâ nâfi-i nâs-ı cihân”, yani: “Cihan insanlarına fâvdalı hastane” olarak vasıflandırılmıştır. Vakfiyesinde de: “…hastaların dertleri ve diğer ağrı ve sızılara müptelâ olanların tedavisi için vakıf…” ifadesi yer almaktadır. Bütün insanlara faydalı olma, şifâ dağıtma maksadıyla kurulan bıı dârüşşifa, asırlar boyunca vakfiyesine uygun olarak hastahâne olarak hizmet etmiş, bazen de başka maksatlarla kullanılmıştır.
19. asrın sonlarında Haseki Nisâ Hastanesi’nin tüberküloz koğuşu
“Doktor, Her Hastaya Onun Velisi Gibi Bakmalıdır”
Hekim-hasta münasebetlerinde sadece tıbbî değil, psikolojik desteğin de hasta üzerinde ne kadar tesirli olduğunun anlaşıldığını ve vakıf şartlarından biri olduğunu Haseki Vakfiyesi’nden anlıyoruz. Vakfiyeye göre, burada çalışacak doktorların vasıfları şöyle olmalıydı:
“…Bunların her biri herkesçe doğruluğuyla tanınmış, iyi ahlak sahibi, muhabbet ve hayra işaret eder bir simaya sahip, hiç kimseye zararı dokunmamış, gayet halim ve selim, herkese karşı kalbinde hakikî bir muhabbet besleyen, tatlı sözlü, güler yüzlü, herkesin nazarında makbul ve her hastaya onun velisi gibi davranan ve hiçbir vakitte onları asık yüzle karşılamayan kimseler olmalıdırlar ve bunlar hiçbir zaman hastaya, nefret uyandıracak söz söylememelidirler.
Çünkü bazen fena ve sert sözler hasta üzerinde devası olmayan bir dertten daha fazla tesirlidir. Hastalarla görüşürken onlara güzel cümlelerle hitap etmeli ve onlarla soru ve cevap ta hoşa gidecek cümleler ve ifadeler kullanmalıdır…”
Osmanlı’nın ilk Kadın Hastanesi: Haseki Nisâ Hastanesi
Haseki Dârüşşifâsı kuruluşundan bugüne kadar çeşitli değişikliklere uğramış ve farklı isimler almıştır. 1848 yılında, kimsesiz, bakıma muhtaç, evsiz barksız, hasta ve biçare kadınların tedavisi için kullanılması kararlaştırılan hastane, 1870’te 80 yataklı olarak tesis edilmişti. Zaman içerisinde artan ihtiyaç ve eskiyen dârüşşifa binasının yeterli gelmemesi üzerine hastane, civardaki Taş Konak’a taşındı. Fakat burası bir hastane binası olmadığından, yeni bir bina yapılmasına karar verildi. Pavyonlarla genişletilen bu hastane 250 ila 300 yatak kapasiteliydi. Bundan sonra zengin ve fakir ayırmaksızın bütün hastalara bakıldığı fakirlerden para talep edilmeyen bir hastane teşkil edilmişti.Bu hastanenin ismiyle Haseki Nisa (Kadın) hastanesi idi. Böylece Osmanlı tarihinin ilk kadın hastanesi kurulmuştu. Yıllar boyunca eklenen binalarla büyüyen ve isim değişiklikle devam eden Haseki, 1998 yılında Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi ismini almıştır.
459 Yıl Önceki Dârüşşifâ Kadrosu
Birisi baş olmak üzere 2 hekim, 2 göz doktoru, 2 cerrah, 1 eczacı, 1 kâtip, 1 vekilharç, 1 kilerci, 2 aşçı, 2 edviyeci (ilaç hazırlayan kişi), 4 hastabakıcı, 2 kâşe-keş (çe- şitli şişelere bakmakla görevli), 2 çamaşırcı, 1 hademe, 1 kapıcı, 1 bahçıvan, 1 çöpçü, 1 tellak.
Haseki Hürrem Sultan’ın
Hayır Eserleri :
Haseki’deki cami, medrese, mektep, imaret ve dârüşşifâdan oluşan külliye; Ayasofya civarında çifte hamam; Kudüs’te cami, medrese, han, ribat ve imaretten oluşan külliye; İstanbul’da Kariye adıyla anılan tekkenin medreseye çevrilmesi. Hürrem Sultan, aynca Mekke ve Medine’de de birçok hayır eseri yaptırmıştır. Yaptırdığı bütün hayır eserleri için yüksek gelirli vakıflar tahsis etmiştir. Vefatından sonra Kanunî Sultan Süleyman tarafından onun adına, Mekke ve Medine’de imaretler yaptırılmış, Edirne’ye su getirtilerek birçok çeşmeden akıtılmış, Cisrimustafapaşa’da kervansaray, cami ve imaret inşa edilmiştir.