wiki

EDİRNE KAPININ İÇ TARAFININ ŞİMDİKİ HALİ

ekran-alintisiCodinus’un, Patria’nın, Michel Aichma’nın (lotes)220 metinlerinde topografya açısından hiçbir kayıt yoktur. Bunlar, Phili Charisi ismini basit bir şekilde tarif etmekle yetiniyorlar. Bizans ve Lâtin yazarları, bu kapıya Portato Charisiu diyorlar. Charisius Kapısı, Birinci Justen’in hâkimiyeti zamanında Birinci Justinyanus’un devlet idaresine katılması sırasında (M. 518-527 : M. 527-565), ilk defa Kostantin Porphirogenete’un bir yazısında zikredilmektedir ki, bu yazı büyük bir ihtimalle Petrus Magister’in eserinden alınmıştır. Bu eser, bugün mevcut değildir. Eserde deniliyor ki: “Bundan dolayı İmparator, Hebdomon Mahkemesi’nde, ordunun hürmet ve saygısını kabul ettikten sonra yürürlükte olan teşrifat usullerine ve eski geleneklere uygun olarak Yaldızlıkapı’yı seçeceği yerde, büyük bir alayla Charisius Kapısı’ndan girmiş221 ve Havariyun Kilisesi’nde tekrar dua ettikten sonra ana caddeyi takip ederek Capitol’e – Üçüncü tepe üzerindeki Beyazıt Meydam’dır – ve oradan da büyük saraya gelmişti.” Havariyun Kilisesi’yle Hebdomon Mahkemesi’nin yerleri bilindiğine göre, Charisius Kapısı’nın, bunların arasında bulunmuş olduğu, şehrin köklü kapılarından biri olması gerektiği ve Havariyun Kilisesi’ne ulaştıran ana caddenin sonunda bulunmuş olacağı kabul edilmelidir. Anlatılan hikâyeyle ilgili metindeki 6035 rakamı doğru değildir. Murad’a göre Justinyanus, 6035 yılı* Ni- san’ında taç giyme töreni yapıldıktan sonra aynı yılın (M. 527) Ağustosunda tek başına devleti idare etmeye başlamıştı. Şimdi adı geçen eserde taç giyme töreninden bahsedilmiyor. Justinyanus, Ayosofya’ya uğramak- sızın Capitol’den doğruca saraya gitmişti. Bu konu hakkındaki görüşleri incelemeden önce deriz ki, Justinya- nus’un zamanında ne şehir içindeki Blachema’yı içine alan Heraklius Suru ve ne de Emanuel Comnenos Suru vardı. Kostantin Porphirogenete’nin eserinde bugünkü Eğrikapı’dan asla bahsedilmediği her türlü şüpheden uzak bir durumdur. Bakınız Cedrenus buna dair ne diyor: “Eğer bundan maksat Charisius Kapısı olmamış olsaydı yukarıdaki hikâyeden hiçbir sonuca varmak mümkün olmazdı. Charisius Kapısı herhâlde Blachema’dan çok uzakta olmamakla birlikte yakın bir mesafede de değildi. Beşinci Kostantin Copronimos’un tahttan indirilip (M. 741-742) yerine Artavasde’nin geçirilmesi üzerine adı geçen Kostantin tahtını geri almak için uğraşmaya başlamıştı.222 Bu olaydan bahseden Theophanis, Kos- tantin’in Kadıköy’den Rumeli sahiline geçtiğini söylüyor ki, bu da Charisius Kapısı’nın Yaldızlıkapı’nın karşı tarafında olduğunu bildirmekten ibarettir. Zonaras’ın anlattıkları Charisius Kapısı’nın, iki sura karşısında çifte bir kapı olduğunu ispat ediyor. Bu kişi, Comnenoslar’ın Nikiforos Botaniad’a karşı olan ayaklanmalarını anlatırken şöyle diyor: “Comnenoslar, dış duvarı aştıktan sonra, iç taraftaki surla dış sur arasında bulunan yere (fausse-braie) girdiler ve bu şekilde dış duvarın kapısını açmayı başardılar. Bundan sonra kaleyi savunanlar Andos Peribulos’u (iç avlu) da boşalttılar. Saldıranlar iç kapıyı kırdılar ve böylece şehrin girişi açılmış oldu.” Zonaras, bunu anlatırken hendekten bahsetmeyi unutmamış olsaydı yukarıda bildirdikleri, Theodosius surlarındaki kapıların durumuna tamamıyla uygun düşmüş olurdu. Metinde ne hendeğe ne de Comnenos- lar’ın dış sura kadar ulaşmak için bu engeli nasıl bertaraf etmiş olduklarına dair tek bir harf yoktur. Emanuel Comnenos Suru’ndaki Eğrikapı, ilk yapıldığı zaman basit bir kapıydı. Sonradan buraya bir yedek duvar (propugnaculum) daha yapılarak kuvvetlendirildi. Bu duvar kare şeklinde olup, yan burçların birinden diğerine uzanıyor ve dış kapıyı içine alıyordu. Bu bölgede arazi çok sarp ve kayalık olduğundan, hiçbir zaman hendek yapmaya gerek görülmemiştir. Bundan dolayı yukarıda bahsi geçen yedek duvarın Comnenos- lar’dan önce yapıldığı kesin olarak bilinseydi, Eğrikapı, gerektiğinde Zonaras’ın anlattıklarına uygun düşebilirdi. Fakat üzülerek söyleyelim ki, bahsi geçen duvar çok önceden ortadan kalkmış olduğundan mimarî tarzını, dolayısıyla ait olduğu devri belirlemek imkânsızdır. Fakat bu ikinci duvarın bahsettiğimiz devirde var olduğunu farz etsek bile Nicetas Acominatus’la Pahimere’in açıklamaları Charisius Kapısı’nın önünde hendek bulunduğunu yeteri derecede ispat ediyor. İkinci Isaac Angelos zamanında (1185-1195) tıpkı Alexios Comnenos gibi Alexios Branas223 da ayaklanıp Edirne’den hareket ederek İstanbul surları önüne gelmiş ve Philopation Sarayı’nda karargâhını kurmuştu. İşte o zaman Nicetas’ın ifadesine göre bu adam ordusunu sağ ve sol kanatlara ayırıp kendisi de merkezdeki kuvvetin başında bulunarak Charisius denilen kara kapısının önüne askerini yerleştirmiş ve şehirden düşman askerlerinin üzerine hücum etmişti. Isaac Angelos, Nikiforos Botaniad gibi yapmamış, şiddetli bir direniş kuvveti sergilemişti. “İmparator, orduyu şehrin kapıları arkasında veya surların üzerinde işe yaramaz bir şekilde bulundurmayı uygun görmeyip, bu ordunun bir kısmını hendeğin iki tarafından düşmana mümkün olduğu kadar saldırmak, diğer kısmını ise düşman kendilerini zor durumda bırakıp hırpaladığı takdirde surların altına çekilerek, burçların üzerine yerleştirilen askerler tarafından savunulmak için dışarıya da sevk etmişti.” İmparator, bu şekilde düşman tarafından Charisius Kapısı’na yapılacak saldırılara karşılık vermek ve hendeği geçip burçlar üzerine yerleştirilen savunucular tarafından korunmak ve zorda kaldığında da surların altına çekilmek için askerine emir vermişti. Pahimere, İkinci Andronikos Paleologos’un Selânik’ten dönüşünden bah
sederken şöyle diyor:

“Bütün memleket halkı, bir nehrin her tarafından bütün kollarını toplaması gibi Charisius Kapısı’nın dışında bir yere toplanıp İkinci Andronikos’u karşılamak için acele ediyorlardı. Bu izdiham sırasında bir adam hendeğe düştü ve az kalsın boğuluyordu.” Bu iki paragrafa bakılırsa Zonaras’ın anlattıklarından, iki sıra sur ve bir de hendekle savunulan Theodosius Surlarının bir kapısı olduğu tereddütsüz kabul edilebilir. Burada, Heraklius veya hendeği olmayan Emanuel Suru’ndaki bir kapı kesinlikle bahis konusu değildir. Xylo Porta’nın ne çifte suru, ne de hendeği vardı. Heraklius ve Leon Suru’nda açılmış olan Blacherna Ka- pısı’nın gerçi Kostantin Monomachos zamanında bir hendeği vardı, fakat burada bu kapı söz konusu olamaz. Çünkü Eğrikapı’nın hiçbir zaman hendeği olmamıştır. İş, Comnenoslar’ın hendeği nasıl aşmış olduklarını araştırmaya kalıyor. Zonaro’nun kesin beyânlarına göre ikinci sura karşı olan saldırı gün ağarırken meydana gelmiştir. Demek ki, hendek sabah vaktinden önce geçilmiştir. Bu duruma göre göre hendeğin güneş doğmadan önce geçilmesinde zorluk yoktu. Bu görüşten vazgeçsek bile Eğrikapı’ya saldırmak Comnenoslar için büyük bir fayda sağlamazdı. En uygun durumda bunlar içeriye girince Kostantin Sarayı’ndan Blacherna Şato- su’na kadar inen Theodosius Suru’nun karşısında bulunmuş olurlardı. Şehir içine doğru, Hançerli Hamam’a kadar uzanan Tekfur Sarayı’nın* dış duvarının (Gyrus Kostantin Suru) büyük bir kısmı hâlâ duruyor. Bu sur, Eğrikapı’nın yaklaşık iki yüz adım doğusundan geçiyor. Comnenoslar, bu ikinci hisara varmadan önce bile Blacherna Şatosu’nun muhafızları (Varangiens)224 ile Laymot (İmmortels) adı verilen askerlerin mutlaka direniş ve taarruzlarıyla karşılaşırlardı. Alexios’un Charisius Kapısı’nı seçmesinde hakkı vardı. Petros Majister’in yukarıda zikredilen yazısından açıkça anlaşıldığı üzere, şehrin başlıca sokağı buradan başlar ve altı tepenin yaylası yoluyla üst noktalara, Ha- variyyun Kilisesi’ne, Philadelphium (Şehzadebaşı)’a ve Forum Tauru (Beyazıt Meydanı)’ya giderdi. Anna Comnenos’un anlattığına göre Comnenoslar, Charisius Kapısı’ndan girip Philadelphium’a varmadan, bir süre Aya Georgios Ovası’nda durmuşlardı. Burası, Bizans yazarlarının eserlerinin hiçbirinde zikredil- memiştir. Eğrikapı civarındaki arazi, ‘meydan’ tabirine uygun bir yapıda değildir. Böyle olmadığı bugün bile görülmektedir. Fakat Edirnekapı ile Havariyun Kilisesi (Fatih Camii’nin bulunduğu yer) arasındaki arazi ova görünümündedir ve meydan kelimesinin anlamına tamamıyla uygun düşer. Jozef Müller ile Buchon, Nicetas Acominatus’un bir manzumesini (Pharaphrase Metrique) yayımlamışlardır ki, bu eser İkinci Andronikos Paleologos’un zamanından yukarı çıkmıyor. Bu manzumeyi yazan bilinmemektedir. Burada bulunan hikâyeler arasına eklenen bir olay, tasavvufî bir içerikte olmakla birlikte son derece istifade edilebilir birtakım topografik bilgileri de içermektedir. Eserde şöyle denilmektedir: “Bodoen’in hâkimiyeti sırasında Charisia Kapısı yakınlarında meşhur şehit St. Georgios adına muhteşem bir ibadethane yapılmıştı.” Lâtin İmparator’u Bodoen, İznik’teki düşmanlarının ani bir taarruzundan korktuğu için bir tanesi hariç sağlam Kostantin Kalesi’nin bütün kapılarını kapattırmıştı: “Sadece Aya Kyraki Kilisesi’nin bulunduğu dere (Bayrampaşa Deresi’dir) yakınlarındaki kapıyı açık bırakmıştır.” Burada bahsedilen kapı, Topkapı ile Edirnekapı arasında olup, bugün harap bir şekilde bulunan ve vaktiyle Pempti (Beşinci) denilen kapıdır. Yukarıda belirtildiği üzere bu kapı, Beylerbeyi Çeşmesi’nin karşısındadır. Bu kapının üzerinde Konsolos Puscus’un herkesçe çok iyi bilinen kitabesi vardır. Türkçe haritalarda bu kapı, Hücum Kapısı diye kayıtlıdır. Vak’anüvis St. Georgios hikâyesinin devamında şöyle diyor: “Bodoen, surların etrafını dolaşmak ve civarı teftiş etmek üzere her gün bu kapıdan dışarı çıkardı. Bir gün yine dolaşırken St. Georgios Kilisesi’nin

bulunduğu Charisius Kapısı yolunu takip ettiği sırada önünde hayret verici bir şehit cengâverin Charisius Kapısı tarafına doğru gittiğini görür. Cengâver orada gözden kaybolur. Bu esrarengiz olay birkaç defa daha yaşanır. Sonunda İmparator St. Georgios’un kapının iç tarafında bulunan heykelinin muhafızı olan rahibi yanına çağırır ve ona Aziz adına orada küçük bir kilise yaptırmasını emreder.” Charisius Kapısı’nın adı geçen azizi hakkında diğer bir keramet de Pahimere225 tarafından rivayet ediliyor. Mordtmann, bu ifadeleri naklederken şöyle diyor: “Charisius Kapısı’nın yakınlarında veya içinde St. Georgios’un bu kilise veya manastırına dair Bizans yazarlarının eserlerinde bir şey okuduğumu hatırlamıyorum. Yalnız XII. asırda İstanbul’daki küçük kiliseleri (Sanctuaire) ziyaret eden Moskova hacılarından Novgorotlu Antuan226 “loannes Baptiste (St. Jean Baptiste) Kilisesi yakınlarında St. Georgios Mabedi’nin bulunduğunu, burada Theodore’nin gümüş bir sanduka içinde cesedinin saklandığını” hikâye ediyor. Antuan, yine bu hususta, “ucuna haç bağlanmış demir bir asa görüldüğünü, St. Georgios’un ibadet için dağa çıktığında bu asayı kullandığını ve mermerden bir de kâse bulunduğunu, bununla su içen hastaların iyileştiğini” rivayet ediyor. Eserime kısmen kaynak edindiğim Patrik Kostantin’in Kostantiniad adlı eserinde, bu geleneğin nereden geldiği hakkında başka bir bilgi verilmeyip aynen şunlar yazmaktadır: “Edirnekapı’nın St. Georgios’u: Kanunî Sultan Süleyman’ın emriyle 1556 yılında kızı Mihrimah Sultan, eskiden Polyandrii denilen şimdiki Edirne- kapı civarındaki eski St. Georgios Kilisesi’ni yıktırdı ve bugün görünen büyük camii yaptırdı. Yıkılan kiliseye karşılık o civarda ahşap çatılı başka bir St. Georgios Kilisesi’nin yapılması husununda Rumlara izin verdi.” Özet olarak, Alexsiad’da belirtilen St. Georgios (Pedion, yani sahra) destanından Patrik Kostantinos’un anlattıklarına kadar olan farklı rivayet ve bilgileri birleştirecek olursak Charisius Kapısı’nın Edirnekapı olduğu meselesini derhâl çözmüş oluruz. Fakat anlatılanların her biri ayrı ayrı incelenecek olursa oldukça açık ve kesin bir gerçeği ortaya koymaz. Bu konuda Patrik Kostantinos anlattıklarını kuvvetlendirecek delilleri göstermeyi unutmuştur. Bunun için metinlerden çıkarabileceğimiz tek sonuç St. Georgios’un, Charisius Kapısı’nın muhafızı olduğudur. Lycus Deresi (Bayrampaşa Deresi) yakınındaki Aya Kyraki Kapısı Charisius Kapısı değildir. İstanbul’un Osmanlılar tarafından kuşatılmasından önce yazılmış eserlerde, bu kapıdan iki yerde bahse- diliyorsa da, yeri hakkında fazla bilgi verilmiyor. Metinler şunlardır: “İmparator bütün ordusuyla tekrar Bizans’a gelerek geçici bir süre için Charisius Kapısı’na yakın bir yerde karargâh kurdu. Karşısına kimsenin çıkmadığını görünce…” M.1400 yılına ait tarihî bir vesikadır:227 “Perdikari’nin Charisius Kapısı’ndaki malikânesinden bahsediliyor.” Kananas İstanbul’un M.1422228 yılında Sultan İkinci Murad tarafından kuşatılmasını anlatırken şunları söylüyor: “Sultan Murad başlıca bölüklerini Lycus Deresi’nin içeri girdiği yer civarındaki sur önünde bir yere yerleştirmişti. Burada hendeğin derinliği azdı. Ayrıca harap bir hâldeydi ve yukarıdan aşağıya doğru ikiye ayrılmış bir burç vardı.” Doktor Paspati, Etudes Byzantines adlı esrinde surların bu kısmına çok dikkat çekici bir sayfa ayırmıştır. Burada, buradaki hendeğin derinliğinin çok az ve içinin daima suyla dolu olduğunu ve adı geçen kulenin (burç) hâlâ görülebildiğini açık bir şekilde ispatlıyor. Kananas, bu kulenin yerini şu ifadeleriyle belirliyor: “Bu yer, bu hendek ve bu kule, Aya Kyraki yakınında, Topkapı’yla Charisius Kapısı arasında ve Charisius Kapısı’na oranla Lycus Deresi’ne daha yakın bir yer
deydi.” Bu sözler, öncelikle Aya Kyraki Kapısı’nın Charisius Kapısı olmadığını teyit ediyor, fakat daha önemlisi Sen Romen Kapısı’nın Charisius Kapısı’na yakınlığının olduğunu söylemesidir. Yazarın durumunu belirlemek istediği yere mümkün olduğu kadar yakın olan iki noktayı seçmesi gerekirdi. Bir taraftan Sen Romen Kapısı’m seçince karşı taraftan Edirnekapı’yı alması gerekirdi ki, bu yer arazinin tabiî yapısına bakılarak belirlenmiştir. Ayrıca bu kapının genel olarak Sen Romen Kapısı kadar bilinmekte olduğu kesindir. Yazar, tayin edilmesi istenen noktaya, yani Aya Kyraki Kapısı’na Edirnekapı’dan üç kat daha uzak olan ve üstelik Lycus Vadisi’nin karşısında bulunmayan Eğrikapı’yı seçmiş olsaydı, bu seçim en azından çok şaşırtıcı olurdu. Son kuşatmaya ait olarak, Charisius Kapısı hakkındaki dosyaların incelenmesine geçmeden önce yukarıda anlatılanlarla belirlenen başlıca noktaları özetleyelim:
1. Charisius Kapısı, Heraklius Suru yapılmadan önce de mevcuttu. 2. Kapı, bir hendeği olduğu ve iç ve dış surlardan geçmesi sebebiyle Theodosius Surları’nın kapıları arasında bulunması gerekir. 3. Bu kapının, Lycus Deresi Vadisi’nde bulunan Aya Kyraki veya Pempti (Beşinci, Pemptou) kapısından başka bir kapıdır. 4. Kutsal konularla ilgili eserler, bu kapıyla Edirnekapı’nın aynı kapı olduğu görüşündedir.
Georgie Dolfin ile Pusculus’un kapılara dair düzenledikleri isimler cetvelinde, Yedikule’deki Yaldızlıka- pı’dan başlayarak Charisius Kapısı’na kadar Theodosius Surlarının başlıca dört kapısı belirtiliyor. Heraklius Surları’ndaki kapılar şunlardır: Blacherna İmparatorluk Sarayı Kapısı, Caligaria Kapısı (Eğrikapı) ve Xylo Porta. Demek ki Charisius Kapısı, Theodosius Suru’nun belli başlı kapılarından son kapıydı. Bu kapı ne Aya Kyraki, ne de Emanuel Suru’ndaki Caligaria Kapısı’dır. Bugün Edirnekapı dediğimiz kapıdır. Nicolo Barba- ro’ya göre kara tarafında dört kapıdan başka kapı yoktu. Leonardo’nun düzenlediği isimler cetvelinde hiçbir topografik düzenleme dikkate alınmamıştır. O, Sen Romen Surları kısmından bahsediyor: “Pighi Kapısı, Caligaria, Aurea Porta ve bitişiğindeki kuleler, Xylo Porta İmparatorluk Sarayı ve Aveniades Kulesi.” Charisius Kapısı’yla ilgili hiçbir şey söylemiyor. Fakat, “Paulo Troylo ve Antonio de Brochiardi kardeşler, şehrin sarsıldığı yüksek Miliandrie mevkiini savunuyorlardı” sözlerini ekliyor. Phrantzes,229 Leonardo Hios’la tamamen aynı fikirdedir. Aslında Frantez, Charisius Kapısı’ndan hiç bahsetmeyerek yalnızca “Şehrin en fazla tehdit edildiği Myriandrium’un savunmasını Paul ile Antuan’a ve Troi- lo’ya vermişlerdi” diyor. Bu şekilde bu iki tarihçi Charisius Kapısı’yla ilgili tek bir harf yazmadıkları hâlde Myriandrium’dan bahsetmişlerdir. Pusculus ile Nicolo Barbara yalnız Charisius Kapısı’ndan bahsedip Myriyandrium’la ilgili hiçbir şey söylemiyorlar. Georgio Dolfin, Charisius Kapısı’nın savunucularını belirttikten sonra Buzardi adlı üç kardeşin şehrin daha zayıf göründüğü yüksek Miliadro mevkiini savunmakla görevlendirildiklerini belirtiyor. Bundan dolayı bu cümleden, Leonardi Bryennius ile Fabrizio Cornero tarafından savunulan Charisius Kapısı ile Myriandrium’un birbirlerinden tamamen farklı kapılar oldukları sonucunu çıkarabiliriz ki, doğrusu da bu olsa gerektir. Myriyandrium, kapı olarak hiçbir yerde belirtilmiyor, fakat surların bir kısmı eğimli ve yüksek bir yer olarak gösteriliyor. Bu çetin sorunu çözebilecek tek kişi, surlar önündeki Osmanlı savaşının düzen ve idaresiyle alâkalı en güvenilir bilgileri veren yazar Kritovulos’tur. Kritovulos şöyle demektedir: “Sultan Mehmed, Edirne’den hareket edip buraya gelince karargâhını selefleri olan Justinien Ri- notmete,23° Alexios Comnenos, Alexios Branas, Kantakuzenos ve Sultan İkinci Murad’a uyarak şehrin en çok tehdit edildiği yerde kurmuştu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir