OTOHİPNOZ: YAŞAMIN GİZEMİNE BAKIŞ
Yaşamın içinde karşılaştığımız birçok olay var. Bu olaylara yaklaşımımız kendimize özgüdür. Algıladıklarımızla gerçekler arasında büyük farklılıklar olabilir. Algı nesnelliğini yitirmiş, öznelleşmiştir. Kendi doğrularımız evrensel doğrularla hep uyum içinde midir? Çoğu kez insanlar doğruların kendi doğruları ile çakışmadığını görüp hayal kırıklığına kapılır. Onlara göre, hayalleri suya düşmüştür. Eğer hayallerine yüzmeyi öğretmiş olsaydılar onlara asla bir şey olmayacaktı. Bu kitabın ve diğer tüm çalışmalarımızın amacı hayallere yüzmeyi öğreterek onların zarar görmelerini engellemektir.
Ardında bir sürü ceset bırakarak ömür boyu hapis cezasına çarptırılan bir mahkûma sorsanız size, bu eylemini gerçekleştirmekteki haklı birçok sebep sıralayacaktır. O kendince haklıdır ve haksız yere hapiste yatmaktadır. Bir ömür boyu aynı yastığa baş koymuş eşinin, çocuklarının ve son olarak da kendisinin yaşamına son veren insanın da kendisine göre haklı sebepleri mutlaka vardır. Kendimizi haklıymışız gibi göstermeye çalıştığımız ve nesnel gerçeklerin barizce yanılsamalarının yaşandığı bir dünyaya her sabah gözlerimizi açmaktayız. Böyle bir dünyada insanların hangi düşünce sistemi gerçek anlamda doğru olabilir? Eğer istersek her şey bize doğru ya da yanlış gelebilir. İsteklerimizin bize doğru gelmesi onların gerçekte doğru olduğunu göstermez. Ya da tam tersi, bize yanlış gibi gelen bazı fikir ve davranışlar aslında doğru olabilir. Tüm bu düşüncelerin ışığında her düşünce sisteminin mutlaka kendi mantığına göre haklı sebepleri vardır. Hiçbir düşünce sistemi tamamen mantıksızlıklar ve saçmalıklar üzerine kurulmuş değildir. Onlara bizler farklı anlamlar yükleriz. Tıpkı hayata ve yaşamaya dair hepimizin farklı düşünceleri ve farklı davranışları olduğu gibi.
Öznelleşmiş algılarımızdaki bozukluğu, onları tersyüz ederek aşabiliriz. Bu değişim, çok süratli ve tahminlerin ötesinde gelişir. Kendi yalanımıza ilk önce kendimiz inanırız. İnancın gücü çalışmaya başladığında bu güç, bir sarmal gibi büyüyerek bizi önceden hiç ulaşamayacağımızı sandığımız hedeflere doğru yolculuğa çıkarır. Hayatın gerçek amacı, artık soylu ve nezih yaşam serüvenleri peşinde koşmak haline dönüşür.
Çıktığımız yolculuğun, varacağımız hedefin ve yaşamın köklerine uzanan anlamın tespiti yine kendimize söylediklerimizle düzene girer veya alabora olur. Öyleyse niye kendimizi bırakıp başkalarının eksiklikleri ile ilgilenelim? Üzerinde en çok çalışıp emek vereceğimiz kişi kendimiziz. En önemli ve anlamlı başarı, öncelikle organizmamız ve düşüncelerimiz üzerinde olumlu telkin mekanizmalarını elde etmemizle mümkün olacaktır. Böylelikle tüm değişimleri kendi üzerimizde gerçekleştirebilme gücüne sahip olabiliriz. İşte bu güç, gerçek bir anlamı olan güçtür. Kontrol edilebilen, arttırılabilen, azaltılabilen, dengelenerek tüm hassas ayarlamaların yapılabildiği, bizi kontrol eden değil, bizim kontrolümüzde olan güçtür. Sınırsız gücü kontrollü bir güç olarak tutarak ve onun üzerinde nüans oynamaları gerçekleştirerek muhteşem yaşamlar meydana getirebiliriz.
“sağ elim ılık” denir. Bu telkin esnasında zihin sağ elde yoğunlaştırılarak sağ el düşünülür. Sonra “sol elim ılık”, daha sonra “her iki elim de ılık” üç – beş defa tekrarlanılır. Her tekrarda zihin tekrarlanan yerin görüntüsünü alır. Her iki el ya da diğer bölgelere telkin verirken her iki el birlikte düşünülür. Ellerden sonra kollara başlanır. “Sağ kolum ılık” üç-beş defa, “sol kolum ılık” üç-beş defa, her “iki kolumda ılık” üç- beş defa tekrarlanır. “Sağ ayağım ılık, sol ayağım ılık, her iki ayağım da ılık, sağ bacağım ılık, sol bacağım ılık, her iki bacağımda ılık” üç-beş kez tekrarlanır. El, kol, ayak ve bacaklardan sonra göğüs boşluğuna geçilir. “Göğsüm rahat ve yumuşak”, “kalbim düzenli ve rahat”, “nefesim geniş ve düzenli” denerek hepsi de üç-beş kez tekrarlanır. Zihnen bu tekrarlarda telkin verilen vücut kısımlarını düşünmemiz, örneğin kalbimizi sanki avuçlarımızda atışlarını görüyormuş gibi düşünmemiz ve hissetmemiz gerekir. Göğsüm rahat ve yumuşak derken tüm göğüs kafesi zihinde canlandırılmalı, rahat ve yumuşak olduğunun farkına varılmalıdır.
Göğüs boşluğundan sonra “omuz adalelerim gevşek ve rahat”, “boyun adalelerim gevşek ve rahat” denerek her ikisi de üç ya da beş kez tekrarlanır. Ağız, dil ve son olarak da alnım ılık ve rahat diye telkine devam edilir. Yine bu telkinler de en azından üç ya da beş kez tekrarlanarak yapılmalıdır. Bu arada seans ortalarına doğru göz kapaklarının iyice ağırlaşmış olduğu telkini de yapılır. Birçok kişi böyle bir uygulamanın ardından hemen ilk seanslarda tam istediğini gerçekleştiremeyebilir. Sabırla uygulamaya devam edildiğinde; bir de şimdinin gücü kullanılarak, şimdi yapıyormuş gibi; beş on yıl sonra veya çok yakın zamanda yapmayı istediğiniz şeyleri gerçekleştirmiş gibi hayal gücünüzü de kullandığınızda mükemmel derecede anlamlı sonuç alabilirsiniz. Seans sonlarına doğru vücudunuzda düşüncelerinizin ve hayal gücünüzün meydana getirdiği farklı ruh halinin mutluluğunu lütfen doyasıya yaşayın.
Zaman İlerledikçe
Otohipnoz uygulamalarında ustalaşıldıkça bir süre sonra uygulamanın sonlarına doğru tüm vücudun kaskatı kesildiği müşahede edilir. Eller, kollar ve göz kapakları da dâhil vücudun hiçbir kısmı harekete geçirilemez hale gelir. Hatta insan, sırt üstü yattığı yerden yaklaşık yarım metre kadar yukarıya doğru yükseldiğini ve kaskatı havada donmuş gibi durduğunu hisseder. Artık farklı bir bilinç haline geçilmiştir. Bu halde solunum, kalp atışları ve tüm metabolizma yavaşlar. İnsan bu farklı bilinç boyutunda arzu ettiği şekilde veya daha önce hipnoz yapıldığı zaman kendisine verilen telkinler istikametinde kendisini yönlendirebilmektedir.
Bu yöntemle insan, gerçekleştirmek istediği düşüncelerine kendisini inandırabilir, hatta onları yapmış gibi yaşayarak geleceğe dair kendinde muhteşem bir güven oluşturabilir. Yapmak istemediği davranışlardan kurtulmaya ve yapmakta zorlandığı, ama daha güzel yapmak ihtiyacını duyduğu davranışları gerçekleştirerek kişiliğinde belirgin farklılıklar meydana getirebilir. İnsan kendisi üzerinde kontrolünün en yoğunlaştığı hale girmiştir. Bilinçaltı tamamen açılmıştır, verilecek emir ve telkinleri hiç sorgusuz kabul edecek durumdadır. Aslında bu hal insanın en zayıf olduğu haldir. Otohipnozda dış telkinlere değil de iç telkinlere odaklaşılırsa çok önemli sonuçlar elde edilir.
Bu yöntem insanın aslında kendisi üzerinde olağanüstü bir güçle etkin olabileceğini göstermektedir. Tüm bunlar, yeni bir kimlik geliştirerek, bilgisayarımızın hard diskine benzeyen bilinçaltımızı yeni baştan programlamamızdan başka bir şey değildir.