wiki

MEVLÂNÂ ALÂEDDÎN ÂBİZİ

MEVLÂNÂ ALÂEDDÎN ÂBİZİ; on beşinci yüzyılda Türkistan’ın Horasan bölgesinde yetişmiş olan evliyâdan. İsmi, Muhammed bin Mü’min’dir. lakâbı Alâeddîn olup, Abizî nisbesiyle meşhûr olmuştur. Horasan bölgesindeki Kühistan’ın Abiz köyünde doğdu. Doğum târihi kesin olarak bilinememektedir. 1487 (H.892) senesinde Herat’ta ve- fât etti. Kabri Sa’deddîn Kaşgârî’nin kabri yakınındadır. Küçük yaşından îtibâren ilim tahsiline başladı. İlim öğrenmek için Herat’a gitti. Büyük velî Sa’ded- dîn Kaşgârî hazretlerini tanıdı. Onun hizmetinde bulundu, sohbetlerine katıldı. Diğer taraftan zâhirî ilimleri tahsil etmeye devâm etti. Sa’deddîn Kaş- gârî’den aldığı feyzlerin bereketiyle tasavvuf yolunda ilerledi. Mânevî derecelere ve yüksek olgunluklara kavuştu. Sa’deddîn-i Kaşgârî’nin önde
gelen talebelerinden oldu. Mekke-i mükerremeye giderek orada Abdülkebîr Yemenî ile görüştü. Hac ibâdetini yerine getirdi ve Medîne-i münevvereye giderek Sevgili Peygamberimizin kabrini ziyâret etti. Tekrar Herat’a döndü. Sa’deddîn Kaşgârî’nin hizmetine ve sohbetine devâm etti. Hocasının ve- fâtından sonra onun talebesi Mevlânâ Abdurrahmân Câmî (Molla Câmî)nin sohbetlerinde bulundu. Tasavvuf yolunda tam yetişip kemâle geldikten sonra medreselerde, tekkelerde ders okutmağa başladı. Böylece devamlı halk arasında bulunarak büyüklük ve yükseklik hallerini gizledi. Nakşi- bendiyye yolu büyüklerinden Hâce Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleriyle görüşüp, sohbetinde bulundu. Birçok kerâmetleri görülmüş olan Mevlânâ Alâeddîn Abizî ömrünü İslâm dîninin emir ve yasaklarını öğrenmeye ve öğretmeye sarf etti. 1487 (H. 892) senesi Rebiulevvel ayının ortalarında bir Cumartesi günü Herat’ta vefât etti. Hocası Sa’deddîn- i Kaşgârî’nin kabri civârında defnedildi. Mevlânâ Alâeddîn Abizî buyurdu ki: “Talebeye üç şey çok lâzımdır. Birincisi, her an abdestli bulunmak; İkincisi, bulunduğu hâli çok iyi korumak; üçüncüsü ise, yiyip içtiklerinin helâlden olmasına dikkat etmektir.” “Allahü teâlânın velî kulları, meclislerinde bulunan kimseleri mânevî yönden fâidelendirirler.” “Ağzına helva veren kimse ile ensene tokat atan kimse arasında fark gözettiğin müddetçe kemâle ermiş sayılmazsın.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir