DURKHEİM, Emile; on dokuzuncu ve yirminci
yüzyıl Fransız sosyologlarından. Fransız
sosyolojisinin kurucusu sayılır. 1858’de Voges’lardaki
Epinal şehrinde doğdu. Bir Yahûdî âilesinin
oğluydu. Babası haham olduğu için onun da
haham olmasını istiyordu.
Louis le Grand Lisesinde başarılı bir öğrenci
olan Emile Durkheim, babasının ölümü üzerine
Fransa’nın seçkin öğretim kurumlarından meşhur
yüksek öğretmen okulu Ecole Normale Supérieure
girdi. Quartier Lâtin’deki Jauffret yurdunda kalırken
geleceğin Fransız Sosyalist Partisi önderlerinden
Jean Jaures’le tanıştı. Felsefeyle ilgilenmeye
başladı. Fransa’daki sosyal olaylar ve bunlarla
ilgili reformlar yapılmasıyla yakından ilgilendi.
Bu sırada dînî inançlarından tamâmen uzaklaştı.
Üçüncü Cumhûriyet döneminin birçok Fransız
düşünürü gibi o da, toplum bilimlerine ve köklü
bir eğitim reformuna, içtimâi kopuklukla değer
yokluğundan kaynaklanan tehlikeleri önleyecek
bir vâsıta gözüyle bakmaya başladı. Felsefî ve siyâsî
kontların harâretle tartışıldığı Yüksek Öğretmen
Okulunda, okul arkadaşlarının ve öğretmenlerinin
dikkatini çekti. 1882’de felsefe öğretmeni
oldu. Çeşitli Fransız liselerinde felsefe öğretmenliği
yaptı. 1885’te araştırma yapmak üzere
Almanya’ya gitti. Burada bulunduğu sırada deneysel
psikolojinin öncüsü Wilhelm Wundt’un tesirinde
kaldı. 1887’de Bordeaux Üniversitesine
öğretim görevlisi olarak tâyin edildi. Sonradan
aynı üniversitede profesör oldu ve 1902’ye kadar
burada toplum felsefesi dersleri verdi.
Birkaç yabancı dil bilen Durkheim 1896’da
kurduğu L’Année Sociologique adlı akademik
dergide Almanca, İngilizce ve İtalyanca sayısız
metin üzerine tenkidler yazdı.Yeni Gine ve Avustralya’da yaşayan kabileler
ve Eskimolarla ilgili olarak Antropologlar, gezginciler
veya misyonerler tarafından derlenen bilgileri
topladı. Yaptığı ahlâk ve sosyoloji çalışmalarının
mahsullerini bir dizi makâlaler hâlinde yayınladı.
Sosyolojiyi psikolojiden ayırarak pozitif
bir bilim hâline getirdi. Savunduğu metoda göre incelediği
Le Suicide adlı eseri yanında, Les Formes
Elémentaire de la Vie Religieuse adıyla anılan diğer
eseri bu ilmi kendi doktrinine uygun bir sûrete
koydu. 1902’de Sorbonne Üniversitesine yardımcı,
1906’da Buisson’un yerine asil olarak pedagoji
profesörü oldu.
İlerlemenin, bilim ve teknolojinin gelişmesinin
mecbûrî bir neticesi olmadığını savunan Emile
Durkheim, teknolojinin gelişmesinin ve makineleşmenin
ahlâkî ve içtimâî yapıyı tehdid ettiğini
söyledi. İçtimâiyât Usûlünün Kâideleri adlı eseri
onu meşhur etti. Bu eserinde çeşitli sosyal meseleleri
açıkladı. Sosyal bir olayın sebebinin yine bir
sosyal olay olduğunu açıklayıp; “Sosyal olgular
fertten evvel mevcut olup ferdin dışında davam
eder. Fertlerin hareket ve aksiyonları üzerinde emir
ve yasaklarıyla bir baskı yaparlar. Bu itibârla bunlar
ferdî olarak fertler arasında meydana gelmezler
ve fertler onlara uymak zorundadır. Biz yine ancak
bir sosyal kurum olan eğitim sâyesinde bunlara
uyarız. Demek ki sosyal olaylar ferdî şuûrun dışında
bütün bir insan topluluğunun münâsebetlerini temin
eden din, ekonomi, ahlâk, politika, sanat vb. kurumlar
nev’inden olan olaylardır.” dedi.
Emile Durkheim iki türlü olay olduğunu açıkladı.
Birincisi; yemek, içmek, uyumak gibi ferdî şuurla
ilgili olaylardır. Bunlar daha çok psikoloji ve
biyolojinin sahasına girerler. İkincisi ferdî şuûrun
dışında olan olaylardır. Bunlar umûmî ve mecbûrîdirler.
Fert ister istemez bunlara uymak zorundadır.
Bir ferdin sosyal kişiliği kendisinden
değil çevresindendir. Yâni, bütün sosyal olaylar,
ahlâk, hukuk, din gibi kollektif alışkanlıklar ve görünüşlerin
değişmeleriyle birlikte meydana çıkarlar.
Bunun için cemiyetin kötü ve fenâ gördüğü bir
hareketi fert de fenâ görür. Onu cezâlandırmayı uygun
bulur, Cemiyetin bu bakımdan ferd üzerinde
kollektif bir etkisi vardır. Bu görüşleriyle ahlâkın
kaynağının İlâhî değil toplumun değer yargıları
olduğunu iddia etti. Yâni, dînî ahlâkı kabul etmediğini
ortaya koydu.
Emile Durkheim’e göre; din metafizik ve psikolojik
değil, sosyal bir kurum veya eserdir. Yâni,
dînin kâideleri Allahü teâlâ tarafından değil,
toplum tarafından ortaya konmuştur. Tanrı, kutsal
karaktere mâlik olan bir varlık değil, eşyâ ve varlıklar
içine yayılmış olan kişiliksiz kollektif bir varlıktır.
Bu sebeple cemiyet tanrıya taparken farkında
olmadan kendisine tapmış olur. Din Hayâtının İbtidâî Şekilleri aldı eserinde ortaya koyduğu
bu görüşleriyle tek yaratıcı olan Allahü teâlâyı
inkâr etmekte, dinlerin kaynağının İlâhî vahiy
değil, toplumlarm değer ölçüleri olduğunu iddiâ etmektedir.
Halbuki her şeyi yaratan Allahü teâlâdır.
İlk insan olan Adem aleyhisselâm, aynı zamanda
ilk peygamberdir. Onun insanlara tebliğ ettiği dînin
emir ve yasaklarını Allahü teâlâ vahiy yoluyla
bildirmiştir. Emile Durkheim’in bu iddiâları
Kur’ân-ı kerîmin bildirdiği hakikatlere de ters düşmektedir.
Bugün Kur’ân-ı kerîmin bildirdiği hakikatleri
insan gücünün ortaya koyamayacağını
modern ilim kabul etmektedir.
Emile Durkheim, savunduğu görüşlerini yıllar
boyu öğretmek, yazmak, reform tasarıları hazırlamak,
durup dinlenmeden öğrencilerinin coşkusunu
ayakta tutmak için aşırı enerji harcamaktan
yorgun düştü. Zayıf ve sinirli görünümü meslektaşlarını
endişeye düşürdü. O sıralarda hızla gelişmekte
olan Fransız sosyolojisinin bütün sorumluluğunu
üzerine aldı. Bu sırada Birinci Dünyâ
Savaşı patlak verdi. 1916’da tek oğlu Balkan
Cephesinde savaşırken öldü. Oğlunun ölümüne
çok üzülen Durkheim Kasım 1917’de Paris’te öldü.
Fransa’da Auguste Comte’tan sonra sosyoloji
okulunun en önde gelen kurucusu olan Durkheim
üzerinde Hegel ve Simmel’in etkileri vardır. Talebeleri
küçük farklarla onun okulunu devam ettirdi.
Emile Durkheim, arkasında bir araştırma okulu
bıraktı. Hukuk, iktisat, dilbilim, etnoloji, sanat
târihi ve târih araştırmalarının ufkunu genişleten
Durkheim sosyolojisi temel bir bilim dalı
hâline geldi. Topluluk heyecanı ve topluluk rûhunu
dînin kaynağı olarak gösteren Durkheim,
toplulukların din vâsıtasıyla âdeta kişileştiklerini,
yâni kuvvetli bir dayanışmaya kavuştuklarını belirttiği
kendi sosyoloji doktriniyle Ziyâ Gökalp’e
tesir etti. Sosyal hayâtı düzenleyen tabiî kânunlar
arayan Ziyâ Gökalp böylece elde edilecek mücerret
(soyut) mefhumlara ve kâidelere her milletin
kendi hars ve medeniyetinin tatbik edilebileceğini
belirtirken, Durkheim Sosyolojisinin tesirinde
kalmıştır. Diğer Türk sosyologları, üzerinde
de öneçıli derecede etkili olan Durkheim, Cumhûriyet
ideolojisinin meydana gelmesine katkıda
bulundu.
Emile Durkheim’in eserlerinden Din Hayâtının
İptidâi Şekilleri, Hüseyin Cahid Yalçın tarafından
(iki cilt olarak); İçtimâîyyât Usûlünün
Kâideleri, Selmin Evrim tarafından ve bâzı makâleleri
de İstanbul Edebiyat Fakültesi mecmualarında
Türkçeye çevrilmiştir. Ahlâk ve Hukuk
Kâideleri Hakkında Dersler başlıklı notları ve
Leçons de Sociologie adlı eseri H. Nail Kubalı tarafından
dilimize çevrilerek Hukuk Fakültesi yayınları
arasında neşredilmiştir.
DURKHEİM, Emile
17
Eki