EBÛ HUREYRE; Eshâb-ı kirâm arasında en
çok hadîs-i şerîf rivâyet edenlerden. İsmi hakkında
değişik rivâyetler vardır. En meşhuru, Abdurrahmân
bin Sahr olduğudur. Yemen’in De vs kabîlesindendir.
Künyesi Ebû Hureyre’dir. Bu künyenin
verilişi hakkında kendisi şöyle demiştir. “Bir
gün kaftanımın içinde küçük bir kedi taşıyordum.
Resûlullah efendimiz beni o hâlimle gördü. «Nedir
bu?» buyurdu. Ben de; “Kedicik!” dedim. Bunun
üzerine Resûlullah bana; “Ey Ebû Hureyre
(Ey Kedicik Babası)!” buyurdu.
Ebû Hureyre’nin gençliği fakirlik ve sıkıntı
içinde geçti. Yemen’deki Devs kabilesinin ileri
gelenlerinden ve meşhur şâir olan Tufeyl bin
Amr’ın İslâma dâvet etmesiyle Müslüman oldu.
Hicret’in yedinci yılında, Tufeyl bin Amr ve diğer
îmân edenlerle birlikte, Hayber’in fethi esnâsmda,
Medine’ye geldi. Bundan sonra, Yemen’e dönmeyip
Medine’de kaldı.Hazret-i Ebû Hureyre, Peygamber efendimizin
yanma geldikten sonra, O’ndan hiç ayrılmadı. Ticâret,
mal, servet gibi hiçbir meşgâlesi yoktu.
Bunlarla hiç uğraşmadı. Eshâb-ı kirâmın en fakiri
olduğu için, Eshâb-ı Suffa arasına katıldı. Eshâbı
Suffa, Mescid-i Nebî’de kalır; hep ilimle meşgul
olurdu. Ebû Hureyre, Resûl-i ekrem efendimizin
hep huzûrunda bulunduğu için, pekçok hadîs-i şerif
işitmiş ve rivâyet etmiştir.
Hadîs-i şerîf öğrenme husûsundaki gayreti
çok fazlaydı. Bir defâsında hazret-i Âişe vâlidemizden;
“Resûlullah’ın sözlerini ve hâllerini siz mi
çok biliyorsunuz, yoksa Ebû Hureyre mi?” diye
sordular. Şöyle cevap verdi: “Ebû Hureyre bilir.
Çünkü ben ev işleriyle meşgul olurdum. Yemîn
ederim ki, Ebû Hureyre bütün vaktini Resûlullah’m
huzûrunda geçirmiştir.” Ebû Hureyre dört sene
gibi kısa bir zamanda pekçok hadîs-i şerîf rivâyet
etmesini başkalarının yadırgamasına karşı;
“Evet, ben Hayber Gazâsı sırasında Resûlullah’ın
yüksek huzûruna kavuştum. O sırada otuz yaşlarmdaydım.
Ondan sonra hep yanında bulundum.
Evine girip çıktım, hizmet ettim. Birçok muhârebede
de hizmetinde bulundum. Birlikte hacca gittim.
Elbette daha fazla hadîs-i şerîf bilirim. Çünkü
Resûl aleyhisselâm ile temâsım, diğerlerinden
daha çoktur.” diye c6vap vermiştir.
Hazret-i Ebû Hureyre, 5374 hadîs-i şerîf rivâyet
etmiştir. Peygamber efendimizden bizzat
işiterek ve Eshâb-ı kirâmdan, bilhassa Ebû
Bekr’den, Ömer’den, hazret-i Âişe’den (radıyallahü
anhüm ecmaîn) hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir.
Kendisinden de Abdullah ibni Abbâs, Abdullah ibni
Ömer, Enes bin Mâlik, Vâsile bin Eska, Câbir
bin Abdullah (radıyallahü anhüm) başta olmak
üzere 800’den fazla Eshâb ve Tâbiîn, hadîs-i şerîf
rivâyet etmiştir. Rivâyetleri toplanıp yazılmıştır.
Ebû Hureyre’nin rivâyet ettiği hadîs-i şeriflere,
bütün hadis kitapları yer vermiştir. Bundardan üç
yüz yirmi beşi Buhârî ve Müslim’de ittifakla yer
almıştır. Ayrıca Sahîh-i Buhârî’de doksan üç, Sahîh-
i Müslim’de yüz seksen dokuz rivâyeti vardır.
Ebû Hureyre’nin Sevgili Peygamberimizin vefâtından
sonra en çok sevdiği ve meşgul olduğu iş,
hadîs-i şerîf rivâyet edip yaymak olmuştur. Hazreti
Ebû Bekr’in halîfeliği sırasında idârî işlerle meşgul
olmayan Ebû Hureyre, hazret-i Ömer devrinde
Bahreyn vâliliğine tâyin edildi. Hazret-i Osman’ın
halîfeliği zamânında Mekke kâdılığı yaptı. Hazret-
i Muâviye zamânında da Medîne vâlisi oldu.
Ebû Hureyre fazîleti ve İslâmî yaşamasıyla
mükemmel bir nümûneydi. Geceleri çoğu kere
ibâdetle geçirir, sabaha kadar namaz kılar, Kur’ânı
kerîm okurdu. Her ayın başında üç gün oruç tutardı.
İbâdetlerde çok ihtiyatlı hareket ederdi. Hep
abdestli bulunur ve; “Resûlullah efendimiz; «Abdestli
olan vücûd a’zâsma Cehennem ateşi dokunmaz.
» buyurdu.” derdi.
Ömrünün son günlerinde hastalandı. Hastalığını
duyup gelenler, büyük bir kalabalık meydana
getirdiler. Bu sırada o; “Allah’ım sana kavuşmayı
seviyorum. Bunu bana nasîb eyle.” diye yalvarıyordu.
676 (H.57) senesinde seksen yaşlarında
iken Medîne-i münevverede vefât etti.
Ebû Hureyre’nin rivâyet ettiği hadîs-i şeriflerden
bâzıları şunlardır:
Bir kimse bir müminin dünyâ üzüntülerini
giderip ferahlandırırsa, Allahü teâlâ da kıyâmet
günü onun üzüntülerinden birini giderir.
Her kim bir Müslümanın ayıbını örterse,
Allahü teâlâ da dünyâ ve âhirette onun ayıbını
örter.
Her kim eli dar olan borçluya kolaylık gösterirse,
Allahü teâlâ da dünyâ ve âhirette ona
kolaylık gösterir.
Bir kul din kardeşine yardımda bulundukça,
Allahü teâlâ da ona yardım eder.
EBÛ HUREYRE
18
Eki