EFLÂKİ (Ahmed Âriff); Anadolu’da yetişen
âlimlerin büyüklerinden. Doğum târihi ve yeri bilinmemektedir.
Eflâkî gençliğinde iyi bir tahsil
gördü. İlim için pekçok seyâhatlar yaptı. Zamânının
birçok ilim dalında mütehassıs oldu. Moğol hükümdârlanndan
Keyhatu’nun 1291 (H.690)de Konya’ya
geldiği sırada, Eflâkî de birlikteydi. Mevlânâ
Celâleddîn-i Rûmî’nin oğlu ve evliyânın büyüklerinden
olan Sultân Veled’i (rahmetullahi
aleyh) ziyâret edip, duâsını aldı. Sultân Veled’in
oğlu Ulu Arif Çelebi’nin talebesi oldu. Böylece
onun mânevî terbiye ve himâyesine girdi. Ömrünün
sonuna kadar sâdık bir talebe olarak hizmetinde
bulundu ve hocasına nisbetle “Ârifî” lakabını
aldı. Hocası ile birlikte bütün Anadolu’yu gezip
ilim ve edep yaydılar. Dünyâ malına hiç kıymet
vermezdi. Babası vefât ettiğinde büyük bir servet
bıraktığını haber verdikleri zaman, hiç aldırmadı
ve mîrâs peşine düşmedi.
Eflâkî, 1316 senesinde hocası Arif Çelebi ile
Birlikte Konya’dan Azerbaycan’daki Sultâniye
şehrine gidip, İİhanlı Devleti hükümdârlanndan 01-
caytu Hüdâbende’yi ziyâret etti. Bu seyâhatleri
esnâsında; Kayseri, Sivas, Bayburt, Ahlat, Tebriz
ve Lâdik şehirlerine uğradı. Hocası ile Kütahya’ya
gitti. Arif Çelebi, vefât etmeden önce, kendisine
mânevî ilimlerde olgunlaştığına dâir icâzet (diploma)
verdi. Baba ve dedelerine dâir yazmaya
başladığı Menâkıb-ül-Ârifîn’i tamamlamasını
tavsiye etti. Eflâkî de hocasının bu emrini yerine
getirerek eserini 1353 senesinde tamamladı.
1360 (H.761) senesi Receb’in son Pazartesi
günü Konya’da vefât etti ve Mevlâna Türbesi civârma defnedildi. Mezar taşındaki kitâbede; “Bâkî
olan ancak Allahü teâlâdır. Rahmet-i Rahmâna
kavuşmuş olan, asrının önde gelenlerinden derin
âlim Eflâkî, dâr-ı fenâdan dâr-ı bekâya irtihâl etti.
Allahü teâlâ onu sonsuz mağfiretine nâil kılsın.”
yazılıdır.
Eflâkî, Bedreddîn-i Tebrîzî’den ders aldı. İlmi
nücûmda (astronomi) meşhur oldu. Bu sebeple
Eflâkî mahlasıyla tanındı.
Menâkıb-ül-Ârifîn’de evliyânın büyüklerinden
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî rahmetullahi aleyh
ve talebelerinin hayat ve menkıbeleri anlatılmakta
olup, bu hususta en eski ve mühim kaynaktır.
Eser Anadolu târihinin bilhassa 13 ve 14. yüzyıllardaki
toplum durumu ile dînî ve medenî hayâtına
yer vermesi bakımından mühim bir kaynaktır.
Bu sebeple çeşitli dillere tercümesi yapılmıştır
EFLÂKİ (Ahmed Âriff)
19
Eki