İmkansızlıklardan İmkan Çıkartma Sanatı
İmkânsızlıklardan İmkân Çıkartma Sanatı
Hayatta bazen öyle anlar gelir ki, herkes sana “artık olmaz” der.
Bunu diyenler yalnızca çevrendekiler değil, alanında uzman profesörler, doktorlar, otoriteler bile olabilir.
Belki sana, “Sen felç geçirdin, artık ayağa kalkamazsın” derler.
Ama sen o “imkânsız” denileni başarıp ayağa kalkarsan, işte o zaman imkânsızlıklardan imkân çıkarma sanatını gerçekten icra etmiş olursun.
Bu, sadece sözle değil, gerçeklerle yapılan bir sanattır.
Çünkü sen, tıbben mümkün olmadığı söylenen bir şeyi başardığında artık sadece kendine değil, başkalarına da örnek olursun.
Birileri sana “Sen kansersin, artık iyileşemezsin” diyebilir.
Ama sen o hastalığı yenip ayağa kalkar, vücudunda hiçbir iz kalmadan yaşamına devam edebilirsen,
işte o zaman yine aynı sanatı icra etmiş olursun:
İmkânsızlıklardan imkân çıkarma sanatı.
Ve o noktadan sonra, çevrendeki insanlar sana güvenmeye başlar.
Çünkü onlar bilir ki sen, “imkânsız” denileni mümkün kılabilen birisin.
Bu, seni yalnızca güçlü biri değil, aynı zamanda bir sanatkâr yapar.
Ne sanatıdır bu?
İmkânsızlıkların içinden doğan, en zoru başarma sanatı…
Bu sanat, öylesine özel bir yetenektir ki;
yalnızca kendi gücünden başkalarına da güç verebilen,
hayatıyla başkalarına ilham kaynağı olabilen insanlar tarafından icra edilir.
Onlar, etraflarındaki herkese bir süreliğine de olsa “mükemmellik” duygusu yaşatır.
Yanlarında olanlar, kendilerini daha güçlü, daha kararlı hissederler.
Ama yanlarından ayrıldıklarında o ışığı kaybedebilirler.
Çünkü “imkânsızlık” onların gözünde yine çaresizliktir.
O yüzden, imkânsızlıklardan imkân çıkarabilen birine “bu imkânsız” demek aslında acizliktir.
Çünkü o kişi, imkânsızı duyduğunda geri çekilmez — tam tersine motive olur.
O imkânsız görünen konunun üzerine gider, araştırır, öğrenir, mücadele eder.
Ve sonunda o imkânsızlıktan yeni bir yol, yeni bir umut, yeni bir yaşam çıkarır.
İşte bu yüzden, imkânsızlıklardan imkân çıkarabilmek bir sanattır.
Bu sanatı icra edenler, yalnızca kendi kaderlerini değil, etraflarındakilerin kaderini de değiştirirler.
Ve bu dünyada bundan daha büyük bir sanat yoktur.
Başarılı insanların en belirgin duruşlarından biri budur: İmkansızlıklara teslim olmak yerine, başka bir yol, başka bir ihtimal var mı diye sormak.
Onlar için duvarlar, bir son değil; yeni bir yön arayışının başlangıcıdır.
Her engel, içindeki yaratıcı gücü uyandıran bir çağrı gibidir.
Çünkü “imkansız” dediklerimiz çoğu zaman, yalnızca henüz düşünülmemiş yöntemlerdir.
Gerçek başarı, şartların mükemmel olduğu anda değil; şartların zor, hatta adaletsiz olduğu anda bile üretmeye devam edebilme gücünde yatar.
İmkansızlıklardan imkan çıkartmak, aslında bir sanattır — sabırla, inatla ve inançla yoğrulan bir sanat
