wiki

OSMAN GÂZİ

OSMAN GÂZİ; Osmanlı sultanlarının ilki.
Dünyânın en uzun ömürlü hânedanının ve en büyük
devletlerinden Osmanlı Devletinin kurucusu.
1258 tarihinde Söğüt’te doğdu. Oğuzların Bozok
kolunun Kayı boyundan Ertuğrul Gâzinin oğludur.
İslâm terbiyesiyle yetiştirildi. İslâmî ilimler
öğretildi. Devrin örf ve âdetince mükemmel bir askerî
tâlim ve terbiyeyle yetişti. Ertuğrul Gâzinin silâh
arkadaşı ve kumandanlarından kılıç kullanmayı,
kargı savurmayı, ata binmeyi öğrendi. Onların
gazâlarını dinledi. Yaptıklanndan ibret alarak,
gençliğinden îtibâren gazalara katılıp, zaferler kazandı,
kumandanlık vasıflarını geliştirip kuvvetlendirdi.
Bizans’ın hâkimiyetindeki Batı Anadolu
cihat memleketi olduğundan, bölgede gazâ niyetiyle
pekçok kumandan mücâhid, derviş ve her
biri birer gönül sultanı şeyh ve âlim bulunuyordu.
Osman Gâzi; Anadolu’nun İslâmlaştırılıp, Türkleşmesi
faaliyetine katılan bu gönül sultanlanndan,
ahîlerden, Şeyh Edebâli’nin sohbetlerine katılıp,
mâneviyâtını yükseltti. 1277 yılında, on dokuz
yaşındayken bir gece rüyâsında; Şeyh Edebâli’ninböğründen bir ay çıkıp, göğsüne girdiğini, sonra
göbeğinden, bütün âfâkı, gökyüzünü kaplayan bir
ağacın çıktığını, yüksek dağ ve pınarlara gölge
saldığını ve insanların ondan çok faydalandıklarım
gördü. Rüyâsını Şeyh Edebâlî hazretlerine anlattı.
Hocası; “Müjde ey Osman! Hak teâlâ sana ve senin
evlâdına saltanat verdi. Bütün dünyâ, evlâdının
himâyesinde olacak, kızım Mâl Hâtûn da sana
eş olacak.” diyerek rüyâsını tâbir etti. On dokuz yaşındayken
Şeyh Edebâli’nin kızı Mal Hâtûn ile
evlendi. Edebâlî’nin kızının Bâlâ Hâtûn olduğu
da rivâyet edilmiştir. Osman Gâzi cesâreti, zekâsı,
cömertliği, İslâm dînine sadâkati ve tatbikatı
herkesçe takdir edildiğinden babası tarafından Kayı
boyu beyliğine aday gösterildi. Ertuğrul Gâzi,
1281 yılında vefât edince Kayı beyi oldu.
Anadolu Selçuklu Devletinin Bizans hududundaki
Kayılar, Söğüt kışlağı ile Domaniç yaylağı
arâzisine hâkimdiler. Osman Gâzi, Kayı beyi olunca,
hudut komşusu Bizans tekfurları ile iyi geçinmeye
çalıştı. Bunlar arasında en çok Bilecik Tekfuru
ile anlaşıyordu. Boyda, eskiden beri yaylağa
çıkarken, ağır eşyâları Bilecik Tekfuruna emânet
etmek, buna karşılık tekfura bâzı hediyeler sunmak
geleneği vardı. Emânetin teslimi ve alınması, silahsız
kimseler ve kadınlar tarafından yapılırdı.
Aşîretlerin yaylaya çıkış ve dönüşlerinde, İnegöl
Tekfuru yollarını keserek, onlara zarar veriyor,
bu yüzden sık sık çarpışmalar oluyordu. Osman
Beyin kuvvet ve nüfûzunun devamlı arttığını gören
İnegöl Tekfuru Nikola, komşularından tedbir
alınmasını istedi. İnegöl Tekfurunun BizanslIlara
ittifak teklifi, Bilecik Tekfuru tarafından Osman
Gâziye haber verildi. Tekfur Nikola’nın, Pazarköy
(Ermenibeli)de kuvvet topladığı tespit edilince,
Osman Gâziye haber verildi. Tekfur Nikola’nın,
Pazarköy’de kuvvet topladığı tespit edilince,
Osman Gâzi, Kayı ileri gelenleri, kumandanlar
ve arkadaşlarından Akçakoca, Abdurrahman
Gâzi, Aykut Alp, Konur Alp ve Turgut Alp ile görüşme
yaparak, İnegöl’ün fethine karar verdi.
1284’te Pazarköy’de meydana gelen muhârebede,
Osman Gâzinin yeğeni Bay Hoca şehit düştü. Muhârebe
ardından Kulaca Kalesi fethedildi. Mağlubiyet
üzerine İnegöl Tekfuru ile Karacahisar Tekfuru
birleştiler. 1288 yılında Domaniç yakınında
Erice (Ekizce)’de yapılan muhârebede, tekfurlar
tekrar mağlup edildiler. Bu muhârebede de Osman
Gâzinin kardeşi San Yatu (Sarı Batı) şehit oldu.
Osman Gâzinin Ekizce muvaffakiyeti, Anadolu
Selçuklu Sultânı Gıyâseddîn Mes’ûd Şah tarafından
mükâfatlandırıldı. Gönderilen bir fermanla
Söğüt Osman Gâziye yurt olarak verildi.
Sultandan aldığı duâ sonrasında gazâ akınlarını
daha da hızlandıran Osman Gâzi, bir baskınla
İnegöl Tekfurunu ve pekçok askerini öldürdü.İnegöl’den pekçok ganîmet aldı. İnegöl Tekfurunun
öldürülmesi ve Osman Gâzinin devamlı
genişlemesi, Bursa ve İznik tekfurlarını telâşlandırdı.
Osman Gâzinin Bizans tekfurlarına karşı
tâkip ettiği siyâset; Anadolu Selçuklu Sultanlığınca
takdir edilip, tekrar mükâfatlandırıldı.
1289’da bir fermanla Söğüt’e ilâveten Eskişehir ve
İnönü tarafları verilip, mîrî vergiden muaf tutuldukları
gibi Beylik alâmetlerinden alem, tuğ, kılıç
ile gümüş takımlı at da gönderildi. Selçuklu
sultanının hediyeleri alınıp, fermanı okununca
Osman Gâzinin gazâ akınları iyice hızlandı. İznik’e
akın tertiplendiyse de kale alınamadı pekçok
ganîmetle dönüldü. Karacahisar ile Yarhisar tekfurları,
Osman Gâzi aleyhine ittifak kurdular.
1291’de Karacahisar fethedilince, alınan ganimetlerin
beşte biri Anadolu Selçuklu Devleti başşehri
Konya’ya gönderilip, kalanlar muhârebeye
katılan gâzilere dağıtıldı. 1292’de Sakarya Irmağının
kuzeyine akın yapıldı. Bu akınlarda Sorgan
Köyü, Göynük, Taraklı Yenicesi ve Mudurnu taraflarının
askerî mevkileri tahrip edilip, pekçok
ganîmet alındı. Osman Gâzi, gazâlarda alınan
ganimetleri hâlen kuruluş safhasında olan devletin
ihtiyaçlarını tamamlamakta kullanıyor, kalanlarını
muhârebelere katılan gâzilere dağıtıyordu.
Osman Gâzinin teşkilâtlanmaya verdiği ağırlık
1298 yılına kadar devâm etti.
Osman Gâzinin ileriye dönük faaliyetleri, huduttaki
Bizans tekfurlarını daha da telaşlandırdı.
Bilecik Tekfuru da Osman Gâzi aleyhine ittifak içine
girdi. Bizans-Rum tekfurları, Osman Gâziyi
muhârebe meydanında öldürüp yenemeyeceklerini
anlayınca, entrikaya başvurdular. Yarhisar
Tekfurunun kızıyla evlenecek olan Bilecik Tekfurunun
düğününe dâvet edip, öldürmeyi plânladılar.
Osman Gâziye suikast tertibi, dostu Harmankaya
Tekfuru Köse Mihal tarafından haber
verildi. Gerekli tedbirleri alan Osman Gâzi, Bizans
tekfurları ile berâber dâvet edildiği düğüne, hediye
olarak kuzu sürüsü gönderdi. Düğün sonrası
yaylaya çıkacağını bildirerek, eskiden olduğu gibi
değerli eşyâlarının kadınlar vâsıtasıyla kaleye
alınmasını istedi. Bilecik Tekfuru, Bizans tekfurlarıyla
ittifâk hâlinde olduğundan Osman Gâzinin
teklifini kabul edip, düğün yeri olan Çakırpınarı’na
gitti. Osman Gâzi aşîretin eşyâsı yerine
atlara silâh yükletip, harp hilesiyle, kırk kadar gâziyi
kadın kılığında Bilecik’e gönderdi. Aşiret kâfilesi
Bilecik’e gidip, şehri ele geçirdi. Osman Gâzi
de düğünden dönen tekfurları kurduğu pusuyla
yenilgiye uğratıp, düğüne katılanların ve askerlerinin
çoğunu öldürttü. Osman Gâziye karşı tertiplenen
Bizans entrikası lehe çevrilip, gelin dâhil,
düğüne katılanların bir kısmı esir alındı. Geline Nilüfer
adı verilip, Osman Gâzinin oğlu Orhan Gâziye nikâhlandı. Fethe devam edilip, ertesi gün
Yarhisar Kalesi kuşatıldı ve ele geçirildi. Osman
Gâzinin kumandanlarından Turgut Alp ve gâziler
de İnegöl’ü fethettiler.
Osman Gâzi Batı Anadolu’da Bizans hududunda
fetihlerde bulunurken, Moğol İlhanlılar da
Anadolu’yu istilâ ettiler. İlhanlı Hükümdârı Gazan
Han Anadolu Selçuklu Sultanı Alâeddîn Şahı İran’a
götürdü. Bütün Türkiye Selçuklu Devletinin toprakları,
İlhanlIların eline geçti. İlhanlı zulmünden
hicret eden birçok Anadolu Selçuklu emiri
ve mâiyeti, Osman Gâzinin gazâlarma katılmak
için hizmete geldi. Böylece Osman Gâzi 1281 yılından
beri arâzisini devamlı genişletip, gazâ niyetiyle
hizmetine katılanlarla devamlı güçlendi.
Anadolu Selçuklu Sultanlığının fetret devrindeki
iktidar boşluğundan faydalanan Türk beyleri istiklâllerini
îlân ettiler. Osman Gâzi de iyice kuvvetlenmişti.
1299’da istiklâlini îlân edip, tâbilikten
kurtuldu. Osman Gâziye istiklâl alâmetleri olan ferman,
sancak, alem, tuğ, kılıç ve at ile takımı önceden
verildiğinden, istiklâlini îlân etmesiyle,
devlet teşkilâtının müesseselerini kurup, her kaleye
subaşı, dizdar, kâdı tâyin etti. Köyler timar olarak
sipâhilere dağıtıldı. Bu arada Yundhisar ve Yenişehir
kaleleri fethedildi. Osman Gâzi, yeni fethedilen
Yenişehir’i merkez hâline getirdi. Burada
idârî, iktisâdî ve sosyal müesseseler inşâ ettirip, evler,
dükkanlar, çarşı ve hamam yaptırdı. Devleti beş
idârî bölgeye ayırdı. Her bölgenin idâresine güvendiği,
kâbiliyetli ve âdil kumandanlar tâyin etti.
Oğlu Orhan Beye Sultanönü, Gündüz Alp’e EskişehirAykut Alp’e İnönü, Haşan Alp’e Yarhisar,
Turgut Alp’e İnegöl bölgelerinin idâresini verdi.
Netîcede dört yüz çadırla Türkiye Selçuklu-
Bizans hududuna yerleştirilen Kayı Aşîreti, 1299’da
Osman Gâzinin adma izâfeten Osmanlı hânedanı ve
devletini kurmuş oldu. Osman Gâzi İslâm dîninin
esaslarını, Türk örfünü teşkilât ve müesseselerini
safha safha yerleştirip, mükemmelleştiriyordu. Teşkilât
ve müessesesini kurarken, İslâm dîninin farzlarından
cihat emrini de yapıyorlardı. Devamlı genişleyip,
teşkilâtlanan Osmanlı tehlikesini huduttaki
tekfurlarla hâlledemiyeceğini anlayan Bizans Kayseri
İkinci Andronikos Poleologos, hassa kumandanlarından
Musalon’u Osman Gâzi üzerine sefere
gönderdi. Musalon kumandasındaki Bizans kuvvetleriyle
Osman Gâzi 1301’de İznik’in kuzeydoğusundaki
Koyunhisar Kalesi mevkiinde karşılaştılar.
27 Temmuz 1301 târihinde yapılan Koyunhisar
Muhârebesinde Osman Gâzi muzaffer oldu.
1302 yılında Köprühisar Kalesi fethedildi. 1303’te
Yenişehir’in güneybatısındaki Marmaracık Kalesi
fethedilip, İznik’in kuzeyindeki Katırlı Dağı eteğine
kale yapıldı. Kaleye Taz Ali kumandasındaki
yüz asker bırakılarak İznik ablukaya alındı. 1306’da
Bursa Tekfurunun idâresindeki müttefik Bizans
tekfurlarına karşı sefer yapıldı. Osman Gâzi müttefik
Bizans tekfurlarının kuvvetini Dinboz’da mağlup etti.
Kestel, Kite ve Ulubad kaleleri Osmanlılann
eline geçti. 1306’da Osmanlılar, ilk defâ Ulubat
tekfuruyla askerî antlaşma imzâladılar. Antlaşmaya
göre; mülteci Kite Tekfuru Osmanlılara iâde
edilecek, Türkler Ulubad Nehrini geçmeyecekti.
Osman Gâzinin Osmanlı arâzisini devamlı genişletmesi
BizanslIları telaşa düşürdü. BizanslIlar,
İlhanlIlarla akrabâlık kurarak, Osmanlı taarruzlarından
kurtulmak istediler. Bizans Kayseri kızı
Maria’yı İlhanlı hükümdarı Gazan Hana nişanladı.
Onun ölümüyle de Olcaytu Hana nişanlayarak,
kalelerini Osman Gâzinin taarruzlarından kurtarıp,
Osmanlı hakimiyetindeki arazilerin geri alınmasını
ümit etti. Osman Gâzi, Bizans Kayserinin ittifakarayışı içinde olduğu zamanda da gazâlarını sürdürdü.
1307’de İznik kuşatılıp, Yalova’ya akın düzenlendi.
Böylece Osmanlılar denize ulaştı.
1308’de Marmara Denizindeki İmralı Adası fethedilip,
deniz üssüne sâhip olundu. Bizans’ın Bursa
ile deniz ulaşımı ve irtibatı kontrol altına alındı.
İznik civârındaki Koçhisar fethedildi.
OsmanlIların Bizans hududunda tesis ettiği
âdil idâre; tekfurların zulmünden, vergilerin ağırlığından
bıkan Hıristiyan ahâliden başka, kumandanların
da takdirini kazanmıştı. Rumlar, Osman
Gâzinin idâresine sığınmaya başladı. 1313’te Harmankaya
Tekfuru Mihal de Osman Gâzinin maiyetine
girip, Müslüman oldu. Köse Mihal Gâzi
adını alarak, pekçok muhârebeye katıldı. Osmanlı
Devletine çok hizmeti geçti. Marmara sâhilinden
Karadeniz istikâmetinde gazâ akınlarına devâm
eden Osmanlılar, 1313’te Akhisar, Geyve, Lüblüce,
Lefke, Hisarcık, Tekfurpınarı, Yenikale, Karagöz
ve Yanıkçahisar kalelerini fethettiler. Bursa,
Osmanlı arâzisi ortasında bırakıldı. Bursa ablukaya
alınıp, Kaplıca ve Uludağ istikâmetlerine iki kale
yapıldı. Kaplıca istikâmetindekinin kumandanlığına
Osman Gâzinin yeğenlerinden Aktimur, Uludağ
tarafındakine Balaban tâyin edilip, kalelere kumandanlarının
isimleri verildi. 1313 yılından itibaren
Bursa kuşatmaya alındı. Moğol istilâsından
Batı Anadolu’ya gelip, Kütahya’ya yerleşen Çavdarlı
Aşiretinin Osmanlıya karşı yaptığı düşmanca
hareketler, Osman Gâzinin oğlu Orhan Gâzi
tarafından durduruldu. Oymahisar’da yapılan muhârebede
Çavdaroğlu esir edilip, aşiretin saldırganları
cezalandırıldı. 1317 yılında Orhan Gâzi
ve kumandanlarından Konur Alp, Sakarya ve Karadeniz
istikâmetindeki Karatekin, Ebesuyu, Karacebeş,
Tuzpazarı, Kapucuk ve Keresteci kalelerini
fethedip, bu mevkileri Osmanlı hâkimiyetine
aldılar. Akça Koca Sakarya Nehrinin batısından İznik
Kalesine kadar olan mevkiyi fethetti. Buralara,
adına izafeten, Koca-eli denildi.Osman Gâzinin, gençliğinden beri Rum ve düşman
tecâvüzlerine karşı sürdürdüğü askerî hazırlığı
ve mücâdelesi, devlet kurarken gerçekleştirdiği
idârî ve siyâsî faaliyetler onu altmış yaşından îtibâren
iyice yormaya başladı. Nikris (romatizma)
hastalığından da muzdaripti. Gazâ akmlarıyla yetişip,
yiğitliği, cesâreti, bilgisi ve dînine sadâkatiyle
düşmanların korkusunu, Müslümanların takdirini
kazanan oğlunun idâre tarzını sağlığında görebilmek
için, son yıllardaki fetih hareketlerinde ve siyâsî hâdiselerde
Orhan Gâziyi vazifelendirdi. 1321’de Orhan
Gâziyi Mudanya, Kara Timurtaş Beyi de Gemlik
seferine gönderdi. Mudanya feth edilip, Bursa ablukası
daha da kuvvetlendi. Akınlara devam edilerek
1323’te Akyazı, Ayanköy, 1324’te Karamürsel,
1325’te Orhaneli denilen Atranos feth edildi. Osman
Gâzi, 1314 yılından beri çevresini ablukaya alıp, kuşatma
hâlinde tuttuğu Bursa’nın fethini görmek istiyordu.
Orhan Gâzi 6 Nisan 1326 târihinde Bursa’yı
fethedip, Osman Gâzinin ve Müslümanların arzusunu
yerine getirdi. Gâzilerin akınları neticesinde,
Bolu, Kandıra, Ermenipazarı ve Devehisarı feth
edildi. Bursa dâhil bütün fethedilen bölgeler imar
olunarak, sâhipsiz evler gâzilere dağıtıldı. Osmanlı
teşkilât ve müesseseleri kuruldu. Hıristiyan ahâliden
Osmanlı ülkesinde oturanlar, İslâm dîninin
gayri müslimlerle alâkalı hukûku tatbik edilerek
vergilendirildiler.
Osman Gâzinin, hastalığı Bursa’nın fethinden
sonra arttı. Hocası Şeyh Edebâlî ve hanımı Mâl Hâtunun
vefâtıyla hastalığı daha da şiddetlendi. Vefât
edeceği zaman, oğlu Orhan Beye vasiyetnâmesi,
İslâmiyete olan sevgi ve saygısını, Türk
milletinin rahat ve huzurunu düşündüğünü ve insan
haklarına olan gönülden bağlılığını açıkça bildirmektedir.Nogay tatarlarının beyi Kantemir Mirzâ ile Kırım
Hânının oğlu Nûreddin, Lehistan içlerine kadar
akınlarda bulunarak pekçok ganimetle döndüler.
Neticede kış mevsiminin gelmesi üzerine Lehistan’la
barış yapılarak geri dönüldü.
Lehistan Seferinde tam muvaffakiyet elde edemeyen
Sultan, bunun sebebinin askerlerin gayretsizliği
olduğuna inanıyor ve bâzı ıslâhâtlar yapmak
istiyordu. Kapıkulu ocaklarını kaldırarak, yerine
Anadolu, Sûriye ve Mısır Türklerinden müteşekkil,
sâdece askerlikle uğraşan, pâdişâhın emirlerine
itâat eden bir ordu kurmak istiyordu. Aynı
zamanda saray, harem ve ilmiye teşkilâtlarında
da esaslı değişiklikler düşünüyordu. Ancak onun
bu ıslâhât fikirlerine kapıkulu ocakları açıkça karşı
çıkıyor, ilmiye sınıfı da çok çekimser davranıyordu.
Nitekim Osman Hanın hacca gitme arzusunu
bahâne eden yeniçerilerle sipâhiler ayaklandılar.
Öncelikle Osman Hanın hacca gitmekten
vazgeçmesi isteğiyle başlatılan isyân, daha sonra
bâzı devlet adamlarının kellesinin istenmesiyle
büyüdü. Neticede isyan Sultan Osman Hanın hal’i
ve Sultan Mustafa’nın ikinci defâ tahta geçirilmesiyle
son buldu.
İsyan sırasında Sultan Osman’ı ele geçiren câniler,
revâ gördükleri ağır ve kötü sözlerle Orta Câmiye
götürerek orada hapsettiler. Genç pâdişâhın
mâruz kaldığı hakâretin haddi hesâbı yoktu. Yaptıkları
ezâ ve cefâ onu boynu bükük ve perişan bir
hâle koymuştu. İkinci Osman Han, kendisine eziyet
eden ocak ağalarına karşı; “Dün sabah pâdişâhı
cihân idim, şimdi uryân kaldım; merhamet edip
hâlimden ibret alın; dünyâ size dahi kalmaz; hangi
pâdişâhın kulları pâdişâhlarına bu ihâneti ettiler.”
diyerek yalvardı ise de, bu sözlerin câniler
üzerinde hiçbir tesiri olmadı.
Orta Câmide Genç Osman’ın muhâfazasına
Haseki San Mehmed Ağa tâyin edildi. Yeniçeriler,
Sultan İkinci Osman’ın hayâtına dokunulmayarak
kafes hayâtı yaşamasını istiyorlardı. Nitekim, çok
hâin bir kimse olan yeni Sadrâzam Dâvûd Paşa onuöldürtmek için cebeci başına emir verince, yeniçeri
ağaları mâni oldular. Osman Han hayâtına kasd
eden Dâvûd Paşaya; “Behey zâlim, ben sana neyledim?
İki defâ mûcib-i kati cürmünü affedip öldürmedim,
mansıb verdim, bana gadrin nedir?”
diye bağırdı.
Buna rağmen, Dâvûd Paşa, cumâdan sonra en
güvendiği adamlan olan cebecibaşı ile kalender uğrusu
denen zâbite, Sultan Osman’ı Yedikule’ye
götürerek boğmalarını emretti. Eski sultanın Yedikule’ye
götürülüşünü seyretmek üzere yollara
biriken halk, o târihe kadar görülmemiş kalabalığı
teşkil ediyordu.
Yedikule’ye gelindiği zaman vakit akşama
yaklaşıyordu. Dâvûd Paşanın emriyle oraya kadar
gelen binlerce asker dağıldı. Daha sonra Dâvûd Paşa,
cebecibaşına ve kalender uğrusuna dönerek;
“Yanınıza sekiz cellâd alıp, Osman’ın işini bitirin.
Yarma kalmasın.” dedi.
Sultan Osman, günlerden beri perişân vaziyette,
aç ve uykusuz olduğu hâlde kendisini son nefesine
kadar müdâfaa etmeye karar vermişti. On cellâdın
ilk hücûmu netice vermedi. Bire on nisbet olmasına
rağmen, cellâtlar, silâhsız pâdişâhla mücâdele
edemeyeceklerini anladılar. Kementten başka silâh
da kullanmak istemiyorlardı. Çünkü hânedândan
olanın kanı akıtılamazdı. Buna rağmen, dışarıdan
balta alan cellatlara genç sultan, büyük bir ustalıkla
karşı koydu. Fakat arkasından gelen bir cellat, baltası
ile omuzuna vurarak fenâ şekilde yaraladı. Bu
durumu fırsat bilen cebecibaşı kemendi Osman Hanın
boynuna geçirdi ve yere düşürdü. Diğer câniler
de üzerine yüklenerek genç pâdişâhı şehit ettiler
(20 Mayıs 1622). Şehit Sultanın cenâzesi o gece
Topkapı Sarayına götürüldü. Ertesi gün yapılacak cenâze
törenine hazırlandı. Öğle namazından sonra
kılman cenâze namazını müteâkip Sultanahmed Camiinde
babasının türbesine defnedildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir