ALKOLİZM ;
Aim. Alkoholismus (m), Fr. Alcoolisme, İng. Alcoholism. Alkollü içkilere kişinin fizikî ve rûhî sıhhatine zarar verecek şekilde olan tutkunluk. Bu, insanın ekonomik ve sosyal hayâtında da tesirli olur. Alkolik, alkolün kendisine zararlı olduğunu bildiği halde içmekten, kendini alamayan kişidir. Alkole karşı düşkünlüğün başlaması, sinir gerginliğini yok etmek için içme ihtiyâcının duyulmasıyla olur. Bunun arkasından yalnız olunduğu zaman alkole meyil ve uzun sarhoşluk devreleri gelir. Alkole alışkanlık kazanmış kişinin kontrolü kaybetmesi ve davranışlarını özürlerle kapatmak istemesi kritik devrede olduğunun işâretleridir. Saldırgan olur, içki depolar ve sabahları alkol alma alışkanlığını kazanır. Bu noktadan sonra işini de ihmal etmeye başlar ve kendisinde titremeler, düşünme yetersizliği baş gösterir. Alkol alışkanlığının soya çekime bağlı olduğu söylenmişse de bugün bütün dikkatler olayın ruhi (psikolojik) ve sosyal (toplumsal) sebeplerine çevrilmiştir. Alkolizm ve âile hayâtı: Pekçok söz sahibi kişilere göre alkolizmin kökeni, annenin çocuğu fazla koruyucu ve zevke düşkün olduğu bozuk âile düzeninde yatmaktadır. Alkolü haram kılan, yâni yasaklayan dinimiz aynı zamanda âileyi de sağlam bir temele oturtarak bu yönden de alkolizmi önlemiştir. Bozuk âile düzeninden toplum içine çıkan genç, hayal kırıklığına uğramakta ve insanlara kızıp küsmekte ve hatta depresyona itilmektedir. Bütün bunlarda son çâre alkolde aranmaktadır.
Hayal kırıklıklarının ve sinir gerginliklerinin ortadan kaldırılması için alkolün seçilmesinde, babanın da alkol alan biri olmasının büyük etkisi vardır. Bütün kötü sonuçlarıyla birlikte şüphesiz alkolizmin âile hayâtına ve bütün cemiyete indirdiği en büyük darbe (ister erkek olsun, isterse kadın), kurbanlarını zinâya itmesidir. Bunun dört mühim mediko-sosyal sebebi vardır: 1) Alkolik kendini din ve şâir cemiyet kurallarıyla kontrol edememektedir. 2) Alkolik kişi gittikçe artan bir cinsî iktidarsızlığa düşmekte ve psikolojik olarak da kendisini bunun aksini ispatlamak zorunda hissetmektedir. 3) Bunun aksine olarak alkol, şahısta önüne geçilemeyen cinsî dürtülere sebeb olmaktadır.4) Alkoliklerde hayalperestlik artmakta bu hayallere de en çok kadın konu olmaktadır. Şahsiyet ve alkolizm: Öteden beri tartışılan bir konu alkoliklerin ortak özelliklerinin bulunup bulunmadığıdır. Çok değişiklik göstermekle birlikte ekseri alkoliklerde genellikle şu özellikler bulunur: 1) Gözle görünür bir samimiyet ve kaynaşmanın altında derin bir güvensizlik ve insanlardan uzak durma. 2) Can sıkkınlığı ve yalnızlık hissî olarak ortaya çıkan depresyon hâli. Bu sırada intihar sık sık akla gelen bir fikirdir.3) Alkolik devamlı isteklerde bulunur. Başkalarının onun ihtiyaçlarını ve isteklerini karşılamasını çok tabiî bulur. 4) Alkolik, ana-babasına ve arzularını yerine getirmeyenlere karşı merhametsiz ve çoğunlukla saldırgandır. Alkolün etki ve zararları: Alkollü içkiler tesirlerini ihtivâ ettikleri etil alkol ile sağlarlar. Bu maddenin az miktarı (kan seviyesi 100-200 mg/cc iken) zâhirî olarak canlılık sağlar zannedilirse de daha çok alınır ve 200-300 mg/cc kan seviyesine ulaşırsa depresyon ve fizîkî güçlerin yönlendirilmesinde güçlükler ve azalmalar olur. Kişiye ve bünyeye göre değişmekle berâber mikdârın daha da arttırılması ve 500 mg/cc’yi bulmasıyla nefes alma güçleşebilir ve hattâ ölüme sebebiyet verebilir. Bunlar alkolün birden alınmasında ortaya çıkan belirtilerdir. Devamlı alanlarda ise vücut işleyişinde kalıcı bozukluklar olur. Alkoliklerin en az 1/4’i karaciğer yetersizliği, beslenme yetersizliği ve mîde rahatsızlıklarıyla karşı karşıyadır. LR.ûhî durum bozuklukları ise bunlarda çok daha ^aygındır. Alkolikler, hem alkolün iştahı azaltması, hem de maddî durumlarının genellikle bozulmuş olmasından dolayı iyi beslene- mezler. Bu da eklenince alkolün vücuttaki tahribatı açıkça görülür. Alkolizmin erken devresinde hastalar ekserî normal ağırlıktadır veya kilo fazlalığı vardır. İleri devrelerinde gözle farkedilen bir zayıflama görülür. Hastalar iyice zayıfladıklarından sık sık enfeksiyon hastalıklarına yakalanırlar. İştahları yoktur ve iştahlarının olmayışının sebebi; hem alkolün merkezî sinir sistemine hem de barsak kanalına yaptıkları zararlı tehirlerdendir. Vitamin B12 ve folik asid eksikliği sebebiyle alkoliklerde kansızlık başgösterir. En hafif vak’alarda bile karaciğerde toksik (zehirli) yağ birikimi olur. Bâzı hastalarda alkolik hepatit (karaciğer iltihabı) ortaya çıkabilir. Müzminleşmiş alkol alımı, karaciğer sirozuna sebebiyet vermektedir. Bilhassa günde 80 gram alkol alanlar (ve daha fazlasını alanlar) bu tehlikeye mâruzdurlar. Günde 160 gr alanlarda ise tehlike son derece fazladır. Östrojen denilen ve kadınlarda erkeklerden daha yüksek yoğunlukta bulunan bir hormonun yıkımı karaciğerde olur. Alkoliklerde karaciğer harabiyeti sebebiyle bu hormonun yıkımı azaldığından kandaki konsantrasyonu yükselir ve erkek alkoliklerde erkeklik hislerinin azalmasına sebebiyet verir. Mîdede asit salgılanmasını arttırarak mîde ve onikiparmak barsağı ülserlerinin gelişmesine yol açabilir. Akut gastritlere (had mide rahatsızlıklarına) alkol alanlarda sık sık rastlanmaktadır. Uzun seneler devamlı alkol alanlarda müzmin pankreas iltihapları ortaya çıkar ve sık sık bu hastalığın tekrarlaması sonucu tam bir pankreas yetmezliği gelişir. Tam pankreas yetmezliği ise alınan gıdâların sindirimini ve barsaklardan emi- limini bozar. Vücutta vitamin ve yumurta akı maddeleri yetersizlikleri başgösterir. Şeker hastalığının ortaya çıkışını kolaylaştırır. Alkoliklerde verem nisbeti genel topluma nazaran daha yüksektir. Ayrıca böbreklerde de tok- sik etki yapıp nefrite yol açabilmektedir. Çok mühim bir tesiri de çevre sinirlerine olan toksik tesiri ve bunun sonucu polinevrit denilen sinir iltihaplarına sebeb olmasıdır. Alkol, kalb hastalarına da zehirli etki eder, kalp kasları önce hacim genişlemesine uğrar ve sonra kalp yetmezliği meydana gelir. Koronerler (kalbi besleyen damarlar) de spazma ve göğüs ağrılarına sebeb olur. Alkol genel olarak damar sertliğini hızlandıran faktörlerdendir. Alkoliklerde rûhî bozukluklara da rastlanır. Kronik alkolizmde zekâ geriler. Öğrenme kapasitesi zayıflar ve hâfı- za kusurları ortaya çıkar. Alkoliklerde ahlâk duygusjı da çok zayıflamıştır. Zâlim ve bencil olurken âilesine karşı vazifesini tamâmiyle unutmuştur. Mes’ûliyet duygusu kaybolmuştur. Tedâvisi: Ani alkol hastalığı, yâni aşırı sarhoşluk hâlinde şok durumu ortaya çıkmazsa bir te- dâvî gerekmez. Şok ortaya çıkarsa hemen hastâne bakımı gerekir. Müzmin alkol hastalığında ise tehlike çok ciddîdir ve çeşitli usûllerle tedâviye çalışılır: a. Antabuse adlı ilaç, alkollü içkiyi kullanma hâlinde son derece te’sirli etkiler meydana getirir. Bu şekilde alkolün kendisine yaramadığına inanan kişi alkolden soğur. İlacın tesirli olması için düzenli olarak her gün alınması gereklidir. Antabuse te- dâvîsinin mutlakâ uygun bir klinikte ve yetkili doktor kontrolünde yapılması (en azından başlatılması) hayâtî ehemmiyeti hâiz bir husus olduğu unutulmamalıdır. (Bkz. Antabuse) b. Alkolün pençesinden kurtulanların pek çok ülkede kurduğu alkoliklere yardım “Alcholics Anonymus” teşkilâtı hem alkolden kurtulmada hem de alkole dönmeme savaşında kişilere yardım etmektedir. c. Piskoterapi (ruhsal tedâvî)nin de tedâvîye yardımcı olduğu sanılmaktadır. Alkolizm ve bira: Gençleri alkolizme iten yolun önemli bir başlangıç noktası, serbest bira satışı ve reklamlarıdır. Ülkemizde henüz lise çağında binlerce genç, birayı alkollü içki saymayan bir yasal uygulama ortamında okul çevrelerine yakın birahâneleri doldurmaktadır. Alkoliklerin tedâvi- sinde de alkoliği aldatan ve tedâviyi aksatan biradır. Dejenere âilelerde, âilenin bütün fertlerinin bir arada “su gibi” bira içmeyi normal görmeleri, olayın bir başka korkunç yüzüdür.
Türkiye’de her yıl alkol tüketim rekorları kırılıp binlerce kişi alkolizm batağına saplanırken tedbir almayan devlet, kurduğu Alkol Bağımlılarını Tedavi Merkezleriyle sınırlı sayıda kişiyi kurtarmaya çalışıyor.
“Alkolsüz bira” olarak vasıflandırılan bira ise sâdece “alkol nisbeti düşürülmüş bira” olup, çok alkollü biraya ve diğer içkilere geçiş devresi için sinsi ve ticârî bir tuzaktır. Alkol testi: Alkol aldığından şüphelenilen kişinin kanındaki alkol miktarını tespit etmek maksadıyla polisler tarafından tatbik edilen bir testtir. Teste tabi tutulan kişinin üfleyerek verdiği nefes, test cihazının içindeki potasyum bikromat ve sülfürik asit çözeltisinden geçirilir. Nefesteki alkol miktarıyla orantılı olarak çözeltinin görünüşünde değişiklik meydana gelir. Kandaki alkol oranı 100 mililitrede 80 miligramın üstüne çıktığı zaman trafiğe çıkmak tehlikeli olur. Peygamber efendimiz içki ile ilgili olarak buyuruyor ki: Şerab içmek büyük günahların en büyüğüdür. Bütün kötülüklerin anasıdır, başıdır. Şerab içenle arkadaşlık etmeyiniz! Cenâze- sine gitmeyiniz! Buna kız vermeyiniz ve onun kızıyla evlenmeyiniz! Muhakkak biliniz ki, şerab içen kıyâmet günü, mezardan yüzü kara, gözleri mâvi olarak kalkar. Dili sarkmış, pis kokulu olur. Herkes, bunun pis kokusundan kaçar. Şerabda devâ, ilaç hâssası yoktur. Hastalık yapar.