BÂYEZfD-İ BİSTÂMÎ; evliyânın büyüklerinden.
Silsile-i aliyye adı verilen büyük âlimler silsilesinin
beşincisi. İsmi Tayfûr, babasının ismi
îsâ, künyesi Ebû Yezîd olup, lakabı Sultânü’l-ârifin’dir.
Bâyezîd-i Bistâmî diye meşhûr olmuştur.
776 (H. 160) veya 803 (H. 188) senesinde Hazar
denizinin güney sâhillerindeki Bistâm şehrinde
doğdu. 846 (H. 231) veya 875 (H. 261) senesinde
aynı yerde vefât etti.
Küçük yaşta ilim tahsiline başlayan Bâyezîdi
Bistâmî, bir gün Kur’ân-ı kerîm okumak için gittiği
mektepte okuduğu bir âyet-i kerîme üzerine erkenden
eve döndü. Annesi niçin erken eve döndün
diye sorduğunda; “Bir âyet-i kerîme okudum. Allahü
teâlâ kendisine ve sana hizmet etmemi emrediyor.
Bunun için hemen hizmete koştum. Ya
benim için Allahü teâlâya yalvar, sana hizmet edeyim,
yâhut da bırak kendimi Allah’a vereyim.”
dedi. Annesi de; “Seni Allahü teâlâ için bıraktım,
kendini yalnız O’na ver.” dedi. Bâyezîd-i Bistâmî
hazretleri kendisini Allahü teâlâya verdi. Ama annesinin
de hizmetinden ayrılmadı. Çünkü Allahü
teâlânın emri de böyleydi.
Soğuk bir kış gecesi, annesi yattığı yerden oğluna
seslenip su istedi. Bâyezîd-i Bistâmî hazretleri
buzlarla kaplı testi elinde, annesinin başucuna geldi.
Fakat annesi uyumuştu. Annesini uyandırmadı.
Saatlerce bekledi. Nihâyet annesi uyandı ve mırıldandı:
“Su, su!” Bâyezîd hazretleri suyu uzattı.
Soğuktan eli donmuş, parmakları testiye yapışmıştı.
Bu hâli gören annesi: “Yâ Rabbî! Ben oğlumdan
râzıyım! Sen de râzı ol..” diye câm gönülden dua etti. Belki de, annesinin bu duâsı, onu evliyâlığm
yüksek derecelerine kavuşturdu.
İmâm-ı Ali Rızâ’nın sohbetiyle yetişip kemâle
geldi. Otuz sene Şam ve civârında dolaşarak
yüz on üç büyük âlimin sohbetinde bulundu. Bu
sohbetlerin bereketiyle, kendisinin doğumundan
kırk sene önce vefât etmiş olan İmâm-ı Câfer-i
Sâdık hazretlerinin rûhâniyetinden de istifâde ederek
tasavvufta yüksek derecelere kavuştu. Daha
sonra tekrar Bistâm’a döndü.
İnsanlara Allahü teâlânm emir ve yasaklarını
anlattı. Ondan pekçok kimse istifâde etti. Kendisi
de evliyâlığın çok yüksek mertebelerine kavuştu.
İstanbul’a geldiği, papazların bir toplantısında
bulunduğu ve aralarında yüzlercesinin Müslüman
olmasına vesîle olduğu rivâyet edilmektedir. Menkıbeleri
ciltleri dolduracak kadar çok olan Bâyezîd-
i Bistâmî’nin pekçok kerametleri görüldü. Bistam’da
vefât etti. Türbesini Bistâm’a gidenler mutlaka
ziyâret etmektedirler.
Pekçok hikmetli sözleri olan Bâyezîd-i Bistâmî
İslâmiyetin emirlerine son derece uyardı. Allah
sevgisinden, namaz kılarken göğüs kemiklerinin
gıcırtısını yanında duranlar işitirdi.
Buyurdu ki: ’’Dilini Allah’ın ismini anmaktan
başka işlerle uğraşmaktan ye başka bahis konuşmaktan
koru! Nefsini hesâba çek..! İlme yapış ve
edebi muhâfaza et. Hak ve hukûku gözet. İbâdetten
ayrılma! Yumuşaklık ve merhamet sâhibi, güzel
ahlâklı ol! İlme yapış ve eşyânm hakikatini ara.
Allahü teâlâyı unutturacak her şeyden uzak dur ve
onlara kapılma.”
”Bu kadar zahmet ve meşakkatlere katlanarak
aradığımı annemin rızâsını almakta buldum. Çok
basit gibi gelen anne rızâsını almanın, bütün işlerin
evvelinde lâzım olduğunu anladım.”
’’Bulunduğunuz derecelere nasıl kavuştunuz?”
diye kendisine sordular. Cevâbında; ”Her yerde Allahü
teâlânın gördüğünü ve bildiğini düşünüp,
edebe riâyet etmekle kavuştum.” buyurdu.
“İnsana en şiddetli zararı olan şeyin ne olduğunu
bilmek istedim. Bunun gaflet olduğunu anladım.
Gafletin insana yaptığı zarâıı Cehennem ateşi
yapamaz. Yâ Rabbî! Bizleri gaflet uykusundan
uyandır. Lütuf ve kereminle bu duâyı kabûl eyle!”
Bâyezîd-i Bistâmî hazretleri bir gün ellerini
kaldırdı ve Allahü teâlâya şöyle yalvardı;
“Ey Allah’ım, ey kusurlardan münezzeh olan
sonsuz kudret sâhibi Rabbim! Sen ne dilersen yaparsın.
Benim vücudumu öyle büyült, öyle büyült
ki, Cehennem’i ağzına kadar doldursun. Böylece
başka kullarına yeı* kalmasın. Onların yerine ben
yanayım.” Hazret-i Ebû Bekir de böyle düâ ederdi.
Bâyezîd-i Bistâmî hazretleri kitap yazmamıştır.
Ancak, menkıbeleri, kerâmetleri, hikmetli sözleri
birçok kitaplarda toplanmıştır.