wiki

“ Bu Şehre Halil İbrahim Bereketi Verilmiş ”

“ Bu Şehre Halil İbrahim Bereketi Verilmiş ”

2 3

Evliya Çelebi bizleri bu defa Urfa’ya götürüyor. 1056’da (1646-47) Urfa şehrine yaptığı seyahatte şehrin tarihi, eserleri, tabiat güzellikleri, meşhurları, sosyal ve kültürel yapısından uzun uzadıya bahsediyor Evliya. Ama Urfa deyince akla hemen İbrahim Aleyhisselam geldiği için, onu uzun uzun anlatıyor ve Urfa ile Hazret-i İbrahim arasında sıkı bir bağ olduğunu ifade ediyor. Sözü biz Evliya’ya bırakalım ve İbrahim peygamberin memleketi Urfa’yı bir de ondan dinleyelim: “Hazret-i İbrahim Halil tekkesi bütün İslam ülkelerinde meşhur dur… Hazret-i İbrahim, Nemrud’u imana davet ettiğinde Nemrud onu yakalayıp hapsettirdi. Sonra dağlar kadar odun yığdırıp büyük bir ateş yaktırdı. Hâlâ Nemrud ateşi diye meşhur olup, Hazret-i İbrahim’in (a.s.) tekkesi zemininde idi.

Ateş İçinde Bir Hayat Pınarı

“Lânetli Nemrud, Hazret-i İbrahim’i mancınık ile o ateşe atmış. İbrahim Aleyhisselam havadan uçarak ateşin ortasına düşünce, Cenab- ı Hakk’ın, mealen: ،Biz de; ey ateş, İbrahim’e serin ve esenlik ol, dedik!’ ayet-i kerimesi ile ateş, Hazret-i İbrahim’e gül bahçesi olup içinden bir hayat pınarı doğmuştur. Rabbii’l-izzet’in kudret ve hikmetini göstermek için o tatlı suyun dört tarafında gül ve gülistan, sümbül ve reyhan olup, güzel sesli bülbül ve çeşitli kuşlar öterek uçarlarmış. Fakat yine de etrafındaki ateş yanmaktaydı. Bu hikâye bütün tefsir ve diğer muteber kitaplarda yazılıdır. Sözü uzatmaya hacet yoktur. “Bu ateşin yerinden çıkan hayat suyu, Halîltirrahman tekkesi içinde büyük bir kaynaktır İti bütün cami, han, hamam, hane, saraçhane ve debbağhâneleri sular. İçinde binlerce balıklar nice oyunlar yaparlar. Hatta Sultan Dördüncü Murat Han, Bağdad fethine giderken, bu tekkenin ziyaretine gelip balıklan seyrederken iki balık yakalatıp bunların kulaklarına birer altın küpe takmıştır. Hulasa-i kelam, acaip ve garip bir tekke ve gezinti yeridir. Anlatılmasında dil âciz kalır. Birçok salon, kiler, mutfak ve çeşidi misafir odaları vardır. Şeyhi, Şeyh Ali Efendi yârândan, sofra sahibi, sevimli, garipleri seven, bilgili bir kimsedir. Yoksulu sevindirir. Tarikat öncüsü, doğru ve gerçek bilgi sahibi birisidir.

Yedi Gün Yedi Gece Ziyaret Edenin Yedi Muradı Yerine Gelir

“Bir kimse yedi gün yedi gece burayı ziyaret etse, yedi muradı yerine gelir, derler. Tatlı suyundan içenler, Allah’ın emri ile hafakan hastalığından kurtulur. Bunun için Urfa halkında hafakan hastalığı olmayıp dinç olurlar…”

Evliya Çelebi’miz bugün Balıklıgöl diye meşhur olan bu mekânı çok beğenmiştir. Bundan sonra Seyahatnamesinde şehre dair bilgiler veren Evliya, Urfa’nın han, hamam, çarşı, pazar, bedesten ve su değirmenlerinden bahsettiği gibi Urfa halkının giyim-kuşam, yeme-içme ve sanatlarından da bahsetmiştir. Evliya, Cenab-ı Hakk’ın bu şehir halkına İbrahim Halil bereketi verdiğini ve bu yüzden gayet zengin olduklarını belirtirken Urfa halkının halil sıfatlı, sevimli kalpli, imanlı ve Allah yolunda kimseler olduğu söylemektedir. Çelebi, Urfa’yı anlatmaya devam ediyor:

70 Derde Şifa Halil İbrahim Suyu

“Urfa iç kalesinin doğu tarafı ensesinde Damlacık adıyla bilinen yüksek bir dağ vardır. Lânetli Nemrud’un yaylağı ve tahtgâhı idi. Bu dağın eteğinde ve şehir içinde binlerce mağaralar vardır. Mağaraların birinde Hazret-i Halil İbrahim’in (a.s.) makamı vardır. Nurlu bir mağara olup kavisli bir kapısı vardır. Lanetli Nemrud, Hazret-i İbrahim’i (a.s.) ateşe atmazdan önce bu mağaraya aç ve susuz olsun diye hapseder. Allah’ın izniyle mağaranın bir tarafından ince bir su akmaya başlar. Bu mucizeyi gören nice kâfir, ‘Lâ ilâhe illallah İb- râhim Halîlullâh’ diye İslâm ile müşerref olurlar. Hâlâ o mağarada İbrahim Halil makamından o temiz su akmaktadır. Bu su, Hazret- i İbrahim Halil (a.s.) için aktığından, hekimler tahlil edip yetmiş derde şifadır demişler. Süt lezzetinde olup, Temmuz ayında gayet soğuk, kışın da ılık olur. Burası herkesin ziyaretgâhıdır.

Balık Avlamak Yasak

“Bu Halilullah tekkesinde olan balıkları avlamak yasaktır. Adamın biri bir defasında bu balıklara balı- kotu döker. Nice balıklar zehirlenip ölür. Bu kötü işi yapan adam, balıkları çantasına koyup evine götürür. Balıkları pişirip yediklerinde balıktaki zehir aileye geçer ve yedi kişi zehirlenerek ölür. Bu hadise herkesin dilinde söylenmektedir. Amma tekkenin dışındaki balıklar avlanıp yense bir zarar olmaz. Bu da Hudâ’nın bir sırrıdır.”

Tarihî Mancınık

“Urfa’nın yukarı kalesi içinde yalçın bir tepe üzerinde, şehre doğru eğik kızıl bir kayanın üzerinde bir mancınık vardır. Bu mancınık, Nemrud tarafından Hazret-i İbrahim Aleyhisselâm’ı ateşe atmak için yapılmıştır. Bu kayanın üzerinde minare gibi iki adet yüksek sütun vardır ki göklere baş vermiştir. O asırda, zemberek ve sapan gibi kalın ipleri varmış. Bir salıncak içine koyup sallamışlar. Tam istenilen yere gelince İbrahim Nebi havaya atıldığı an zembereklere çarpıp havava fırlatılmış. Yedi kere parlayan şimşek gibi Cibril-i Emin gelip; ‘Ya İbrahim! Seni halâs edeyim’ deyince, ‘Beni Allah (c.c) halas eder, penâ- hım oldur’ demiş. Hâlâ o iki adet mancınık sütunları kalede durmaktadır, amma aletleri yoktur.
1

İbrahim Makamı Ziyaret Ağacı

“Şehir içinde büyük bir ağaç kökü vardır. Ona, İbrahim makamı ziyaret ağacı derler. Lânetli Nemrud zamanında Hazret-i İbrahim (a.s.) dünyaya geldiğinde bütün müneccimler: ‘Yâ Nemrud! Bu saatte bir çocuk doğdu. Senin, devletine, dinine ve canına kasteder. Tez onu buldurup öldür!’ diye haberler. Nemrud bütün şehri arattırıp, anasından yeni doğmuş nice günahsız çocukları öldürttü. İbrahim Ne- bi’yi annesi, bu ağacın kovuğunun içinde sakladı. İbrahim Aleyhisselâm da parmağını ağzına koyup emmiştir. Allah’ın emri ile Hazret-i ibrahim’in kendi parmağından süt akmış ve onunla beslenmiştir. Hâlâ küçük çocukların beşikte iken parmaklarını emmeleri, Hazret-i Cibril’in öğretmesi ile İbrahim Aleyhîsselâm’dan kalmadır, o ağaç kökü, binlerce yıldan beri çürümüş olduğu halde halen durmaktadır. Ağızdan ağıza söylenip meşhur olmuş olup, herkes tarafından ziyaret edilir. ‘İbrahim Nebi makamı’ derler. “Urfa şehrinde daha birçok garip ve acâib eserler vardır ki anlatılmaya muhtaçtır. Ben bu kadarını yazabildim.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir