ÇADIR; Alm. Zelt (n), Fr. Tente (f), pavillon
(m), İng. tent, pavilion. Açık havada kurulup, sökülebilen
ve kolayca taşınabilen dokumadan, keçe,
bez, deri ve çuldan yapılan seyyâr mesken,
barınak.
Göçebe hayâtı sürdüren kavimler ve görevleri
icabı sık sık yer değiştiren gezici ekipler tarafından
kullanıldığı gibi, yaz tatillerinde dinlenme
yeri olarak da kullanılır. Savaş ve tatbikatlarda
askerlerin, zelzele, su baskını, yangın gibi tabiî
âfetler sonunda evsiz kalanların ilk barınakları
çadırlardır. Çadırlar çok eski zamanlardan beri
insanların içinde hayat sürdüğü meskenler olmuştur.
Bugün bile çoğu kabîle ve kavimler tarafından
çadır mesken olarak kullanılmaktadır.
Çadırlar yapıları bakımından sekiz çeşittir:
1) Basit konik çadırlar olup, Kuzey Asya ve Kuzey Amerika’da yaygındır. 2) Kubbeli konik çadırlara
Japonlarda, 3) Geçitli konik çadırlara Eskimolarda,
4) Çok köşeli çadırlara Tibet kabilelerinde,
5) Çift konik şekilli çadırlara Sibirya halkında,
6) Kubbesi dâireli çadırlara göçebe hayâtı
sürdüren Moğol ve Türklerde, 7) Yanları açık çadırlara
Güney Amerika’da, 8) Kubbe şeklindeki
çadırlara Doğu Afrika’da ve Kuzey Amerika’da
rastlanılır.
Eski Türkler kullandıkları çadırlara ayrı ayrı
isimler vermişlerdir. Hükümdarlara ve diğer devlet
büyüklerine mahsus, geniş ve yüksek etekli
bâzan dört, bâzan yedi direkli, çok kere üç kat
kumaştan yapılmış büyük çadırların adı “otak”tır.
Hâkanların askerî karargâh olarak kullandıkları
çadırlara “orda” denilir. Beyaz kumaştan yapılmış
büyük çadırlar “ağban ev”, renkli kumaştan yapılmış
olan ise “alaban ev”dir. Birkaç direkli, uzun
bölüntülü çadırlara “oba”, gölgelenmek için gündüzleri
kullanılan çadıra da “günlük” ismi verilmiştir.
Yuvarlak ve tavanları kubbeli çadırlara
“yurt”, pencerelerine “tünlük” denir. Develerin
konulduğu çadırlara da “kaytaban” denilmiştir.
Bugün için Türkiye’de çadırlarda Türkmenlerin
yörük aşiretleri ve doğudaki bâzı âileler hayat
sürmektedir. Bunların çadırları dört köşeli, direkli
veya yuvarlak kubbelidir.
Türk kabîlelerinde eskiden olduğu gibi bugün
için dahi en yaygın olanı “yurt” denilen yuvarlak
ve tavanı kubbeli olan çadırlardır. Bu çadırların
etraf duvarlarına “kerege” veya “kanat” denir.
Kerege birbirine uygun olan yerlerinden ince
kayışlarla bağlanmış çubuklardan yapılmıştır. Kerege
toplanınca bir demet hâlinde birbiri üstüne gelir.
Hayvanlarla rahatça taşınabilir. Çadırlar kurulacağı
zaman, demet hâlinde olan kısımlar yanyana
getirilir. Ucu iki metre uzaklıktaki kazıklara
tutturulmuş olan ipler çadırların bu kısımlarına
bağlanınca birkaç metre çapında bir kafes meydana
gelir. Kafesin yüksekliği 2-3 metredir. Güneşindoğduğu yöne bir kapı çerçevesi konur. Çadırların
tepesinde hava ve ışık almak üzere yuvarlak bir delik
vardır. Bu delikten yanan ateşin dumanı dışarıya
çıkar. Ancak yağmurlu havalarda bu delik bir
deri kapak ile kapatılır. Giriş kapısına “eşik” ismi
de verilir. Eşik üstüne bağlanan örtü kötü hava
şartlarında bu kapının kapatılmasında kullanılır.
Çadırlarda her malzemenin kendine mahsus yeri
olduğu gibi, ortasında soğuk havalarda ateş yakmak
için bir de korluk vardır. Kapının hemen karşısında
sandıklar, bohçalar, koymak için yer bulunur.
Bu eşyâların üstünde halılar asılıdır.
Kapının hemen sağ tarafında içinde yemek
kapları bulunan, at derisinden yapılmış bir tulum
ve hemen bunun yanında, meyvelerin çürümemesi
ve yağın, etin bozulmaması için bir de kiler
vardır. Çadır sâhibinin de yatağı kapının hemen sağındadır.
Yatağın yanındaki kazıkta ev sâhibinin giyim
kuşamı ve av âletleri ile silahı asılıdır.
Türk çadırlarının yapılışı bakımından geleneği,
örf ve âdeti, kültürü ihtivâ eden özellikleri
dikkati çeker.
ÇADIR
02
Kas