wiki

ÇELEBİ MEHMED

ÇELEBİ MEHMED; Osmanlı Devletinin beşinci
pâdişâhı. Doğum senesini ekserî târihçiler
1386 olarak kaydetmektedirler. Babası, Sultan
Yıldırım Bâyezîd Han, annesi ise Germiyanoğlu
Süleymân Şahın kızı Devlet Hâtun’dur.
Çelebi Mehmed küçüklüğünden îtibâren devrin
en yüksek âlimlerinden ders aldı. Din ve fen ilimlerini
öğrendi. 1393’te devlet idâresinde tecrübe sâhibi
olmak üzere Amasya’ya sancakbeyi tâyin edildi.Babası ile Timur Han arasında 1402’te yapılan
Ankara Muhârebesinde Osmanlı ordusunun ihtiyât
kuvvetleri kumandanlığında bulunan Çelebi Mehmed,
muhârebenin kaybedilmesi üzerine Amasya’ya
çekilmek istedi. Ancak Candaroğlu İsfendiyar
Beyin yeğeni Yahya Bey karşısına çıktı. Bunu
mağlub eden Çelebi Mehmed, ilerlemesinin tehlikeli
olacağını anlayarak Bolu’ya gitti. Daha sonra
Amasya’ya dâvet edilmesi üzerine maiyeti ile harekete
geçti ve şehir hâkimi Kara Devlet Şahı yenerek
Amasya’ya girdi. Çelebi Mehmed, aynı yıl
civardaki hâkimleri de mağlub edip, Sivas, Tokat
ve Amasya mıntıkasına tamâmen hâkim oldu. Timur
Hana esir düşen babasını kurtarmak için bir
plân hazırladı ise de muvaffak olamadı.Bu sırada Batı Anadolu’da bulunan Timur
Han, Çelebi Mehmed’in faaliyetlerini öğrenip,
ona teminât vâdeden mektubu ile yanma dâvet etti.
Bu dâvete icâbet edip yola çıkan Çelebi Mehmed,
muhtelif yerlerde türlü bâdirelerle karşılaştığından
elçiye durumu anlatıp, olanları Timur
Hana arz etmesini istedi. Kendisi Amasya’ya döndü.
Çelebi Mehmed’in bu mâzeretini kabul eden Timur,
ona elindeki yerlerin hükümdârlığım verdi ve
al damgalı berât ve hükümdârlık alâmeti olarak taç,
kemer ve hırka gönderdi.
Bu sırada Yıldırım Bâyezîd’in diğer oğullarından
Şehzâde Süleymân Çelebi Edirne’de, îsâ
Çelebi Balıkesir ve Bursa’da, Mûsâ Çelebi ise
Kütahya’da sultanlığını îlân etmişti. Eski beylikler
yeniden ortaya çıkarak Anadolu birliği parçalanmıştı.
Osmanlı Devletini tekrar bir idâre altında
toplamak isteyen Çelebi Mehmed, kardeşi Isâ Çelebi’ye
karşı Ulubâd mevkiinde giriştiği savaşı
kazanarak Bursa’ya girdi ve hükümdârlığım îlân
etti (1404). îsâ Çelebi Yalova yolu üzerinden Bizans
İmparatorunun yanına kaçtı. Emir Süleymân’ın
isteği üzerine ise Edirne’ye gönderildi.
Emir Süleymân, îsâ Çelebi’yi mühim bir kuvvetle
Anadolu’ya gönderdi. Bursa’yı almak isteyen Isâ
halkın muhâlefeti ile karşılaştığından şehri yaktı.
Çelebi Mehmed ile yaptığı ikinci muhârebede de
mağlub olunca, yanma kaçtığı İsfendiyar Beyle
anlaşarak berâberce Ankara’yı almak üzere harekete
geçtiler. Ancak müttefik kuvvetler Çelebi
Mehmed’e mağlub olup, Kastamonu tarafına çekildiler.
Bir müddet sonra îsâ Çelebi Aydınoğlu Cüneyd
Beyin yanına gitti ve onun aracılığıyla Saruhan
ve Menteşe Beyleriyle anlaşarak tâlihini
bir kere daha denemek istedi, ancak mağlub oldu
ve bu defâ Karamanoğlu’na iltihâk etti. Netîcede
îsâ Çelebi bir müddet sonra yakalanarak ortadan
kaldırıldı.
îsâ Çelebi’nin öldürülmesinden sonra Çelebi
Mehmed Anadolu’da yalnız kaldı. Bundan sonra
kendisinin kuvvetlenmesinden endişe ettiğinden
Anadolu’ya gelen Emir Süleymân ile mücâdele etti.
Emir Süleymân, Çelebi Mehmed’in elinden birçok
yerleri aldığı gibi Aydınoğlu Cüneyd Bey ile
Meıiteşeoğlu İlyas Beye hâkimiyetini kabul ettirmişti,
Çelebi Mehmed, onu yeniden Rumeli’ye döndürmek
için kardeşi Mûsâ Çelebi’yi Rumeli tarafına
geçirtti. Mûsâ Çelebi’nin faaliyetlerini öğrenen
Süleymân Çelebi, Rumeli’ye geçti ve ilk anda Mûsâ’yi
mağlub ettiyse de, sonradan onun baskınına uğrayarak
hayâtını kaybetti. Çelebi Mehmed Bursa’yı
hâkimiyeti altına alırken, Mûsâ Çelebi de bu sırada
Edirne’de hükümdârlığım îlân etti. Mûsâ Çelebi,
Anadolu’da kardeşinin kuvvetli olduğunu bildiği
için orayla alâkadâr olmayıp Bizansla meşgul olduve bir kısım yerleri onlardan aldı. Bu arada ileride
büyük bir isyan çıkaracak olan Şeyh Bedreddîn’i kazasker
yaptı. Şeyh, bu sûretle nüfûzunu artıracak
mevkiye sâhip oldu. Bir ara İstanbul’u muhâsara
eden Mûsâ Çelebi tehlikesine karşı İmparator, Çelebi
Mehmed’i Rumeli’ye dâvet etti.
Çelebi Mehmed Üsküdar’a gelerek İmparatorla
görüştü. 1411’de İnceğiz mevkiinde kardeşi
ile yaptığı muhârebeyi kaybettiğinden gemilerle
Anadolu tarafına geçerek yaralı bir halde Bursa’ya
geldi. Bir yıl sonra Mûsâ Çelebi’yle yaptığı
ikinci muhârebede de muvaffak olamadı.
Mûsâ Çelebi’nin ümerâsına karşı sert davranması,
bir müddet sonra onları Çelebi Mehmed’le
anlaşmaya mecbur etti. Yeni plâna göre Çelebi
Mehmed üçüncü defâ Rumeli’ye geçti. Kendisine
katılan Sırp despotu ve bâzı ümerâ ile Tuna’ya çekilmekte
olan, Mûsâ Çelebi üzerine yürüyen Çelebi
Mehmed, Çamurlu-Derbend mevkiinde meydana
gelen muhârebede Mûsâ Çelebi’yi mağlub
etti. Mûsâ Çelebi yaralı olarak kaçarken yakalanıp
boğduruldu ve Bursa’ya nakledilip, babasının türbesine
defnedildi.
Daha sonra Orhan Çelebi’yi de yakalatan Çelebi
Mehmed Edirne’de bütün devletin hükümdarı
olduğunu ilân etti.
Çelebi Mehmed Rumeli’de bulunduğu sırada
Karamanoğlu Mehmed Bey, Bursa’yı bir ay kadar
muhâsara etmiş, Mûsâ Çelebi’nin cenâzesinin geldiğini
duyunca, şehri ateşe vererek memleketine
dönmüştü. Aydınoğlu Cüneyd Bey de bu sıralarda
Ohri’den kaçarak Aydın’a gelmiş ve Ayaslug’u
(Selçuk) muhâsara edip, sancak beyini öldürmüştü.
Bu sebeple Çelebi Mehmed Anadolu’ya dönünce
önce Cüneyd Bey üzerine yürüyüp, Çandarlı
eliyle Menemen, Kayacık ve Nif kalelerini aldı.
Ayrıca İzmir de fetholundu. Çelebi Mehmed, Cüneyd’in
annesinin ricâsı üzerine Cüneyd’i affederek 1414’te Niğbolu Sancakbeyliğini verdi. İzmir
kuşatması esnâsında Menteşe Beyi de OsmanlIlara
tâbi olduğu gibi, Midilli, Sakız ve Foça’daki
Ceneviz kolonilerinin elçileri gelip, bağlılıklarını
arz ettiler. Daha sonra Teke Beyi de tâbi oldu.
Bu şekilde işlerini yoluna koyan Çelebi Mehmed,
aynı yıl Bursa’ya gelerek Germiyan ve Candar
beyliklerinden takviye alıp Karaman Seferine
çıktı. Akşehir, Beyşehir ve Seydişehir kasabalarını
aldı ve Mehmed Beyi mağlub etti.
Bundan sonra Konya’yı kuşattı ise de, mevsimin
elverişsizliğinden dolayı Karamanoğluyla
sulh akdederek döndü. Ancak Mehmed Bey rahat
durmayıp, Beyşehir ve Seydişehir’e saldırdığından,
Çelebi Mehmed ikinci defâ Karamanoğlu
üzerine gitti ve Konya ovasında yapılan muhârebede
Mehmed Beyi bir kere daha mağlub etti.
Bu sırada pâdişâh rahatsızlandığından yine sulh
akdedildi. Mehmed Bey, gerektiğinde Osmanlı
ordusuna yardım göndermeyi de kabul etti. Mehmed
Bey bu vâdini Eflâk Seferinde yerine getirmiştir.
Çelebi Mehmed, Anadolu’da Türk birliğini
sağlama çalışmaları sürdürürken, Hıristiyanlarla da
dost geçinme politikası güdüyordu. Osmanlılara tâbi
olan Eflâk Prensi Mirça, taht mücâdelelerinden
istifâde ile üç yıldır vergiyi kesmişti. Kendisine
voyvodalıkta rakip çıktığından zor durumda
idi. Rakibi Dan, Osmanlılara mürâcaat ederek,
yardım istemiş, Mirça Macar Kralı Sigismund’a
başvurarak OsmanlIların kendisine yardım etmesi
için aracı olmasını istemiştir. Ancak Çelebi
Mehmed Sigismund’un teklifini reddedip, Candar
ve Karaman beyliklerinden yardım alarak Tuna’yı
geçip, Romanya topraklarına girdi. Macar- Eflâk
ordusunu mağlub eden Çelebi Mehmed, Mirça’yı
yeniden Osmanlılara tâbi kıldı.Osmanlılar Erdel’e de birkaç defâ akın düzenlediler.
Neticede Macar eyâleti baştanbaşa çiğnendi.
Bu sûretle, Balkanlarda ve Adriyatik’te Osmanlı
nüfûzu kuvvetlendirildi.
Bundan sonra Çelebi Mehmed, Anadolu’da
kuvvetlenmiş bulunan İsfendiyar Beyle mücâdeleye
başlamış ve Sinop’u muhâsara etmiştir.
Çâresiz kalan İsfendiyar Bey, Osmanlı Devletinin
yüksek hâkimiyetini tanımıştır. Ayrıca oğlu Kasım’m
istediği Kastamonu, Tosya, Çankırı ve Kalecik’i
pâdişâha vermiştir. Bunu müteâkib Çelebi
Mahmed, daha önce OsmanlIlarda bulunan
Samsun’un alınmasını istedi. Müslüman ve kâfir
olmak üzere ikiye ayrılmış olan Samsun’un kâfir
kısmını Biçeroğlu Hamza Bey kuşattı. Kale halkı
şehri yakarak gemilere binip ayrıldıklarından
şehir ele geçirildi. Müslüman Samsun’u bizzât
muhâsara eden Çelebi Mehmed’e karşı koyamıyan
İsfendiyaroğlu Hızır Bey, şehri teslim edip babasının
yanma döndü.
Çelebi Mehmed devrinin en önemli iç hâdisesi,
Şehy Mahmud Bedreddîn’in isyânıdır. Şeyh Bedreddîn,
Mûsâ Çelebi zamânında Edirne’de kazaskerliğe
tâyin edilmiş ve Çelebi Mehmed’in cülûsunu
müteâkib 1000 akçe aylık ile İznik’te ikâmete
mecbur edilmişti. Şeyh Bedreddîn Edirne’de ve
sonra İznik’te eser yazmakla meşgul olup , kendisini
ziyârete gelenlere fikirlerini aşılamaya çalışıyordu.
Edirne’ye gelmeden önce Anadolu’da ün
kazanmıştı. İznik’te de boş durmayan Şeyh, adamlarından
Börklüce Mustafa’yı Aydın taraflarına
gönderip propaganda yaptırıyordu. Ayrıca Torlak
Kemâl adındaki adamı da daha önce Manisa taraflarında
faaliyete başlamıştı. Şeyh Bedreddîn,
Börklüce Mustafa’nın hareketinin genişlemesi üzerine
hacca gitmek bahanesiyle önce Sinop’a oradan
Kefe’ye ve nihâyet daha önce tanıştığı Eflâk prensinin
yanma giderek Şiîlerin bulunduğu Deliorman
taraflarına geçti. Şiî olan Şeyh Bedreddîn, İslâm’a
uymayan zararlı fikirler ortaya atıyor, haram olan
hususların helâl olduğunu ileri sürerek isyân hislerini
körüklüyordu. Netîcede ilk isyân Karaburun’da
başladı ve daha sonra Manisa’da kendini
gösterdi. Az zamanda genişledi. Börklüce Mustafa
isyânı Amasya Vâlisi Şehzâde Murad ile Bâyezîd
Paşa tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı.
Börklüce yakalanarak katlolundu. Manisa tarafındaki
Torlak Kemâl de aynı âkıbete uğradı. Şeyh
Bedreddîn, Bâyezîd Paşa tarafından yakalanarak
Serez’de bulunan pâdişâh huzûruna getirildi. Şeyhin
durumu ulemâ tarafından tedkik olunduktan
sonra, Ehl-i sünnete uymayan îtikâd üzere olmak
ve cemiyet nizâmını bozmakla suçlu bulunarak, Sâdeddîn
Taftâzânî’nin talebelerinden Heratlı Molla
Haydar’m fetvâsıyla Serez pazarında asıldı ve malları
vârislerine bırakıldı.Şeyh Bedreddîn isyânı bu şekilde bastırıldıktan
sonra Çelebi Mehmed, yeni bir isyan tehlikesi
ile karşı karşıya kaldı. Bu tehlike Ankara Meydan
Muhârebesinde babasıyla birlikte Timur’a esir
düşüp Semerkand’a götürülen, Düzmece Mustafa
da denilen kardeşi Mustafa idi. Uzun müddet kendisinden
haber alınamayan Mustafa, bir müddet
sonra geri dönüp, Karaman topraklarında kaldıktan
sonra Rumeli’ye geçmişti. Osmanlı tahtına
oturmak niyetinde olan Mustafa, Eflâk Voyvodasının
ve Niğbolu Sancakbeyi Aydınoğlu Cüneyd
Beyin yardımlarıyla faâliyete geçip, Selânik ve
Teselya’da saltanat iddiâsıyla adam toplamaya
başlamıştı. Fesâdm büyümesine mâni olmak için
Çelebi Mehmed hemen harekete geçti ve ağabeyi
Mustafa Çelebi’nin kuvvetlerini Selânik civârmda
mağlub etti. Cüneyd ile birlikte Mustafa Çelebi Selânik
Kalesine sığındı. Çelebi Mehmed ertesi sabah
mültecileri istediyse de, Selânik vâlisi, İmparatorun
müsâdesi olmadan teslim edemeyeceğini
beyânla özür diledi. Nihâyet imparator da Çelebi
Mehmed hayatta oldukça bunları salıvermeyeceğini
yemin ile taahhüd edince Pâdişâh Selânik
muhâsarasım kaldırdı. Pâdişâh anlaşma gereğince,
Mustafa Çelebi için her sene İmparatora önemli
miktarda akçe ödeyecekti. Mustafa Çelebi Vak’ası
1420 senesinde vukû bulmuştur.
Bu vak’ayı müteâkib Çelebi Mehmed, İstanbul’u
resmen ziyâret ederek İmparator tarafından
karşılanmış ve Üsküdar’da İmparatora vedâ edip,
İzmit üzerinden Bursa’ya gelmiş, bir müddet sonra
da Gelibolu yoluyla Edirne’ye dönmüştür.
Pâdişâh Edirne’deyken, çıkmış olduğu avda rahatsızlandı.
Nüzûl illetinden kurtulamayacağını anlayan
Çelebi Mehmed, vezirleri Bâyezîd, İbrahim ve
Hacı İvaz Paşaları dâvet ederek, gizlice görüşüp, büyük
oğlu Amasya Vâlisi Murad’ın hemen dâvet edilmesini
istedi. Kısa süren hastalıktan sonra Haziran
1421’de vefât etti. Çelebi Mehmed’in vefâtı son derece
gizli tutuldu. Cesedi tahnit edilerek sarayda
muhâfaza edildi. Şehzâde Murâd’ın Bursa’ya gelişinekadar 40-42 gün pâdişâhın vefâtı gizlendi. Cesedi
Bursa’ya getirilerek Yeşil Türbeye defnedildi.
Osmanlı Devletinin ikinci kurucusu kabul edilen
Çelebi Mehmed, ne kardeşi Mûsâ Çelebi gibi
sert, ne de diğer kardeşi Emir Süleymân gibi yumuşak
ve kayıtsızdı. Mâkul hareket eden, sabırlı,
azim ve irâde sâhibi, sözüne ve vâdine sâdık, nâzik,
vakûr ve ciddî bir hükümdârdı. Yalnız dostuna değil,
düşmanlarına da kendisini sevdirerek îtimât
telkin etmiş ve saydırmıştır. Onun hakkında OsmanlI
târihlerinden başka yabancı kaynaklar da iyi
şehâdette bulunmaktadırlar. Küçük ve büyük 24
muhârebede bulunarak 40’a yakın yara aldığı rivâyet
edilmektedir. Emellerinin en başında babası
zamânındaki yerlerin geri alınması geliyordu ki,
bu gâye için çalışmış ve büyük ölçüde muvaffakiyet
elde etmiştir. Zamânınm yerli ve yabancı kaynakları
onun dirâyetinden, sebâtkârlığından, iyi
ahlâkından ve daha birçok meziyetlerinden bahsetmektedirler.
Çelebi Mehmed, kısa ömrünü savaş alanlannda
geçirmiş olmasına rağmen, memleketin îmârma da
önem vermiştir. Bursa’da yaptırdığı câmi, medrese,
imâret ve Yeşil Türbesi önemli sanat eserleridir.
Câminin karşısına yüksekçe mevkide kendi türbesini
yaptırdı. Türbenin karşısına düşen medresesi bugün
müze hâline getirilmiş olup, Bursa medreseleri
arasında Sultâniye adı ile meşhurdu. Bunlardan
başka Edirne’de Emir Süleymân tarafından inşâsına
başlanan ve Mûsâ Çelebi tarafından devâm ettirilen
Ulu Câmi (Câmi-i Atik)nin tamamlanması da ona nasîb
olmuştur. Çelebi Mehmed, bu eski câmiye vakıf
olmak üzere Edirne’deki bedesteni yaptırmıştır. Ayrıca
Amasya’da Şehzâde türbesini yaptırmıştır ki, oğlu
Kâsım burada medfundur. Edirne’deki Eski Sarayın
da Çelebi Mehmed tarafından inşâsına başlandığı
rivâyet edilmektedir.
Çelebi Mehmed’in en önemli hizmetlerinden
birisi de Mekke ve Medîne halkına her sene Surre
Alayı göndererek mâlî yardımda bulunma âdetini
başlatmasıdır.
Sultan Mehmed’in en büyüğü Murad olmak
üzere, Mustafa, Kâsım, Alımed, Yûsuf ve Mahmûd
adında altı oğlu ile yedi kızı vardı. Kendisinden
sonra tahta büyük oğlu Şehzâde Murad çıkmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir