AĞIZ İLTİHAPLARI (STOMATİTLER)
Ağız iltihapları ivegen ya da süreğen olabilirler. Bazen yerel bir hastalığın belirtisidirler, ayrıca genel bir hastalığın belirtisi olarak da gözlenebilirler. Ağız yoluyla alman antibiyotiklerin yol açtığı ağız iltihapları da vardır. Ağız iltihabına yol açan yerel hastalıklar arasında virüs kökenli
îkincilağızhlara (Deuterostomia) ait ve türleri çok az sayıda kalmış olan ilkel hayvanların oluşturduğu dal.
Bu daldan olan hayvanların sinir sistemleri her zaman üstderi ile-ilişkilidir. Fosü olan tipleri, kalıntılarına Kambriyen ve Silüryen’e ait tabakalarda raslanan graptolitlerle temsil edilir. Groptolitlerin, bireyleri birbirlerine bitkilerdeki gibi bir kolla bağlanmış, koloni halinde yaşayan deniz hayvanları oldukları anlaşılmıştır. Bu hayvanların bedenleri kabuklularda (Crustacea) olduğu gibi, kitinle örtülüydü. Günümüzde yaşayan sto-mokordalılar, başka hiçbir dalın kapsamına alınamazlar, çünkü bunlarda hem halkalısolucanlarda (Annelida), hem derisidikenlilerde (Echînoder-mata), hem de ilkelkordalılarda (Pro-tockordata), hattâ öbür gruplarda gö-
Frânsa’da kent (255 937 nüf.; 1992). Bas-Rhin idare bölgesinin merkezi olan Strasbourg, îll ırmağı kıyısında verimli tepelerin eteğinde, Saverne geçidinin bitim noktasında yer alır. İ.Ö. 15’te Romalılar burada Argento-ratum diye adlandırdıkları askerî bir kamp kurdular. Bu kesimi 352’de ele
uçuk ve aftlar, bir mantarın yol açtığı pamukçuk, diş çürükleri ve bir deri hastalığı olan çakmak hastalığı sayılabilir.
Genel hastalıklar arasında enfeksiyon hastalıkları, özellikle de ateşli döküntüler, seyirlerinin belirli bir döneminde ağız iltihabına yol açarlar; bu ağız iltihabının özellikleri çok belirgindir ve döküntüden önce bile teşhisin konmasını sağlarlar. Kızamığın başlangıç döneminde dişeti ile yanağı ayıran olukta irmik kırıntılarına benzeyen beyaz lekeler gözlenebilir. Kızılda damak eteği kırmızıdır; kabakulakta kulakaltı bezinin salgısını ağıza boşaltan Stenon kanalının ağzı kırmızı ve şiştir; frengide bozunun görünümü hastalığın dönemine göre değişiklik gösterir (şankr, mukoza plağı, gom).
C vitamini eksildiğine bağlı olarak gelişen iskorbüt, dişetlerinde kanamalar meydana getirir. îlaç kökenli bazı metal zehirlenmeleri de ağız iltihaplarına yol açarlar; cıva kökenli ağız iltihabında ağız mukozası canlı kırmızıdır; kurşun zehirlenmesinde dişetlerinin serbest kenarlarının 1 mm altında koyu gri-mavi renkli bir şerit görülür. Bizmut dişetleri üstünde mavi-siyah bir çizgi olüştu-
rülen özellikler bulunur. Günümüzde yaşayan biçimlerin en iyi tanınanlarından biri, sığ ve gelgitin görüldüğü plajlarda yer yer bulunan kıvrılmış dışkılarıyla kendini belli eden Balanoglossus’tm; bir süre ilkelkordah olarak kabul edilmiş olan bu hayvana en eski omurgalıların en yakın atalarına daha çok benzeyen bir hayvan gözüyle bakılmıştır.
Yer solucanından daha gelişmiş olan Balanoglossus az çok halkalısolu-canlar gibi yaşar. Balanoglossus’un kurt biçimindeki bedeni, türlere göre birkaç sm (ortalama 10-15 sm) uzunlukta olabilir, ama sıcak denizlerde yaşayanlarda 2,50 m’ye erişebilir. Hayvan canlı renklerle bezenmiştir. Bedenin ön bölümü, bir çeşit yakadan çıkan hortum biçimindedir. Ağız, karın kesiminde ve hortumun
geçiren Alamanlar, 357’de Julianus Apostata tarafından yenilgiye uğratıldılar. 451’de Hunlann egemenliği altına giren Strasbourg, VI. yy’da gelişme gösterdi.
Charlemagne’m koruması altına girdikten sonra kent, İtalya’yı Flandre’a, Fransa’yı da Orta Avrupa’ya bağla-
nır, ayrıca bazen yanaklarda da mavimsi lekeler görülür; altın tuzları sedef renginde ağız iltihabına yol açarlar, fosfor ise çenenin derin dokularında doku yıkımına neden olur. Kan hastalıklarının seyrinde sıklıkla ağız bozunları ortaya çıkar: Kan kanseri (lösemi) ve agranülositoz dişeti kanamalarına neden olurlar; Biermer kansızlığında dil kabarcıkları silinir. Ağız şeker hastalığının ihtilatları arasında kangrenli ağız iltihapları görülebilir.
TEŞHİS VE TEDAVİ
Bir ağız iltihabında nedene yönelik teşhis için bozunlardaki sıvının mikroskobik muayenesi ya da mukoza biyopsisi, bir kan hastalığının ya da frenginin araştırılması için kan incelemesi, bir sidik incelemesi (şeker, al-bümin bakımından), dikkatli bir diş muayenesi ve röntgen incelemeleri gerekebilir. Ağız iltihaplarının özel bir tedavisi yoktur, ancak ağız iltihabına yol açan hastalığın tedavisi, zehirli maddenin ortadan kaldırılması, çürük dişin çekilmesi gereklidir. Bütün olgularda, mikroptan arındırılmış ve ağn kesici sıvılarla ağız banyoları ve gargaralar yapılabilir. ■
tabanında bulunur. Hortum, eskiden iplik (korda) olduğu sanılmış olan körelmiş bir oluşum kapsar. Yakadan, kıvrılmış dışkıların dışarı atıldığı anüsün bulunduğu bedenin arka ucuna kadar, üstünde çok sayıda solungaç açıldıklarıyla üreme açıldıklarının art arda dizilmiş olduğu bir iz bulunur. Su, ağızdan girer, solungaç açıldıklarından çıkar ve böylece metabolizma için gerekli olan oksijeni getirir. Balanoglos-sus’un kurtçuğu, halkalısolucanla-rınkini anımsatır. Erişkin birey, parçalara ayrıldığında, eksik bölümlerini, bir yer solucanı kadar kolaylıkla, yeniden oluşturur. Çeşitli Balanoglossus türleri Enteropneusta sınıfını oluştururlar. Stomokordalıların ikinci sınıfı (fosil olan graptolitlerin dışında) Pterobranchia’dıv. ■
yan karayollarının birleşme noktası olması sayesinde (Strasbourg ya da Strateburgum “yollar kenti” anlamına gelir) hızla gelişerek önemli bir ticaret ve düşünsel etkinlik merkezi haline geldi.
IX. yy’dan başlayarak Alman egemenliğine giren Strasbourg (ya da
Strasbourg’un merkezindeki Kteber Alam’nm tepeden görünüşü.
Strauss,
Richard
Richard Strauss
3842′
Strassburg) özgür kent statüsünü elde etti. Zanaatçıların burjuvalara ve soylular karşı giriştikleri savaşımın (1332) ardından kent Schwoerbnef olarak adlandırılan özel bir yapıya kavuştu (bu durum 1790’a kadar sürdü). Protestanlığı benimseyen kent XVI. yy’da Calvin’i ve kalkınmasına katkıda bulunan çok sayıda Fransız mülteciyi kabul etti.
Vestfalya Anlaşması’yla (1648) Strasbourg dışında Alsace, Fransa’ya verildi. Louis XIV de 1681’de kenti krallığına kattı; bu eylem Rysvvick Anlaşması’yla (1697) sağlamlaştırıldı. Almanlar 13 Ağustos 1870’ten başlayarak kenti kuşattılar ve 18 Ağustostan 5 Eylüle kadar bombaladılar; 1918’de Fransızlar tarafından alınan kent, 20 Haziran
1940’ta Almanların eline geçti ama 23 Kasım 1944’te Leclerc’in gruplan tarafından yeniden ele geçirildi.
IRMAK LİMANI
Eskiden karayollarının kavşak noktası olan Strasbourg, günümüzde Fransa’nın başlıca ırmak limanlarından biri durumundadır; gelişmesi XIX. yy’danbaşlayarakRenkıyılarm-da gemiciliğin yenilenmesiyle hızlanmış ve giderek Ren’e bağlanmıştır. Strasbourg aynca, kanallar sistemiyle Paris Havzası’na, Rhone’dan Ren’e bağlanan bir kanalla da tüm Alsace’a ve Saöne ovasına açılır. Liman trafiği özellikle ağır ürünler taşımacılığına yöneliktir: Ruhr’un kok-kömürü, Lorraine’in demir madeni
filizi, Alsace’m potası ve çf ürünleri bu yolla taşınır birlikte bir zamanlar önen hıl ticareti artık ortadan ki mür azalmıştır, petrol de boru hattıyla nakledilme nedenle Strasbourg, sanâj tinnek zorunda kalmıştır sel sepicilik kuruluşları vc İfalarının yanında etkili r nayiler de gelişmiş durun: kine yapımı; her biri yec petrol işleyen iki rafineriyi nayisi; dokuma sanayisi. Strasbourg aynı zamandf merkezi (üniversite, Stras nenboıırg Nükleer Araştıı zi), çok sayıda Avrupa merkezi (Avrupa Konseyi Parlamentosu) ve ünlü biı kezidir.
ANITLAR KENTİ
Almanya’yla Fransa arası kez el değiştiren Strasbc sayıda tarihsel anıt varı arasında özellikle, Vosge mızı kumtaşından yapıln urg Katedrali kentin en i dır. Önce roman üslubur tedral, birçok yangım (1176’dan sonra) çok se değişikliğine uğramıştır: vitrayları özellikle ilgil Strasbourg’da ayrıca çok se vardır: Dinsel olmayan smdaysa Rohan Şatosu yy.) ve XV. – XVI. yy’da; gün çatılı evleri (Kamme Grande Boucherie ve Pı semtinin kanalları böyı nan evler) belirtmek geri
Alman bestecisi (Münih, 1864-Gar-misch, 1949).
Orta ve yüksek öğreniminin yanı sıra
iyi bir müzik öğrenimi gören Richard Strauss, Tombo’yla piyano, Benna VValter’le keman, F.W. Meyer’le beste, füg ve kontrapunto, Hans von Bü-lovv’la da orkestra yöneticiliği çalıştı. Hans von Bülow, Richard Strauss’un Meiningen Orkestrası yöneticiliğine atanmasını sağladı. Ardından besteci, Münih Operası’nın üçüncü orkestra şefi (1886), daha sonra da VVeimar Sarayı’nm kapella yöneticisi yardımcısı oldu (1889).
Gençlik yıllarındaki yapıtlarında (sonatlar, konçertolar, iki senfoni) Schumann ve Brahms’tan etkilenen Richard Strauss, zamanla tiyatro sevgisi ağır basan ve felsefi bir ideal peşinde olan bir müzikçi görünümü kazandı. Orkestra için yaptığı besteler şu yapıtlardan oluşur: Senfonik şiir-
ler; programlı senfoniler [İtalya’dan], 1887); senfc mindeki ruhsal portrele; 1889; Macbeth, 1890; Tc lârung [Ölüm ve Değişin gili Tül Eulenspiegel, sprach Zarathııstra [Ze Buyurdu, 1896]; viyolom şot, 1898; özyaşamöykı Ein Heldenleben [Bir . Yaşamı, 1899]). Bestecir neAlpensymphonie{M] si, 1915) adlı büyük bo timsel anlayışta gerçekli yapıtı daha vardır. Yi ilk dönemiyle ilgili yapıf dan, ezgisel özgünlük, ginliği ve olağanüstü bi ma düzeyiyle kendini b anlatım dilinin öğeleri 1
LİRİK YAPITLAR
Richard Strauss’un müzik yaşamındaki ikinci dönemde, özellikle tiyatronun ağır bastığı görülür. Oscar Wilde’dan esinlenerek hazırladığı Salome (1905), sahne için gerçekleştirdiği büyük bir yapıtlar dizisinin bir bölümünü oluşturur, bunu Elek-tra’nın (1908) izlediği görülür. Ama bestecinin temelde barok olan tiyatro
Viyanah müzikçi ailesi.
Johann I (Viyana, 1804-Viyana, 1849) ve oğulları Johann II (Viyana, 1825-Viyana, 1899), Joseph (Viyana, 1827-Viyana, 1870), Eduard (Viyana, 1835-Viyana, 1916) bu aileden gelen mü-zikçilerdir.
JOHANN I
Besteci ve orkestra yöneticisi olan baba Johann Strauss, kendi kendisini
or Lanner’de altocu olarak görev aldıktan sonra 1825’te kendi orkestrasını kurdu. Avrupa’da başardı turnelerle adının duyulmasını sağladı.
Önce Fransız, sonra da A.B.D. uyruğuna geçen Rus bestecisi (Oranienba-um, Petersburg yakınlan, 1882 – New York, 1971);
Petersburg İmparatorluk Operası’nda birinci bas bir baba ile önemli bir piyanocu annenin çocuğu olan İgor Stravinski(ya da Stravinskiy)Rimski-Kcırsakov tarafından yetiştirildi. Bestecilik yaşamına bir senfoniyle başladı; bunu kısa süre sonra Şenlik Ateşi izledi (1908). Bununla birlikte, Sergey Diaghilev’le karşılaşması, yaşamında bir dönüm noktası oluşturdu; daha sonra Rus balelerinin kurucusu kendisine Ateş Kuşu (1910) ve Petruş-
merakı, XVIII. yy. düşüncesine dönmesine yol açmış ve besteci kendine özgü bir anlatım dilini ve VVagner’in recitativo aıioso’ sundan esinlenerek kişisel bir “okuma” yöntemini benimsemiştir. Bu müzik kaynaşmasından bir yeni-barok sanat doğmuştur: Der Rosenkavalier (Güllü Şövalye, 1911); Ariadne aufNaxos (Ariad-ne Naksos’ta, 1912). Bu yapıtları Daphne (1938), DieUebe derDanae
lerle adının duyulmasını sağladı. 1834’ten başlayarak saray baloları orkestra yöneticiliğine atandı. Çok sayıda vals, dans havası, marş, potpuri, vb. besteledi (250 kadar).