İNSANLAR İÇİN ŞEHİRLER

İNSANLAR İÇİN ŞEHİRLER

Bir bölgede düzenleme planlarının gerçekleştirilmesinde çok sayıda çözüm yolu vardır: Park yerlerinin sayısını artırarak özel arabalarla taşıma-, cılığa öncelik vermek ya da tam tersine, park yerlerini şehir dışında yapıp, toplu taşımacılık ağıyla ulaşımı sağlayarak şehirde yayalara ayrılmış bölgeler düzenlemek: merkeze yeşil alanlar yapmak ve buraya ortak donanımları yerleştirmek, konutlara da bölgenin çevresinde yer vermek ya da tersine, yeşil alanlara ve entegre
tesislere sahip olan, konut yap ayrılmış bir bölge yaratmak: i konutları ve öbür konutları biri yaklaştırarak çeşitli halk sınıfli birbiriyle karışmasını sağlam, da semtleri özelleştirmek ve ti yönetim, kültürle ilgili birsemtt şıhklı ilişkiyi kolaylaştırmak alanları azaltarak özel evlere öı tanımak ya da tersine büyük pa da ortak konutlar yapmak. Düzenleme yapılacak yerin ve maların, bir şehrin gelecektekis lerinin yaşamı ve canlılığı üst büyük önemi vardır. İnsanın t nacağı ve gelişeceği, düşünce açıklayacağı, böylece de mane toplumsal bir olgunluğa ulaş bir yaşam çerçevesini önceden ler. Bu uygulamada, şehir yapılf sanların birbirlerine yaklaşma ve anlaşıp uyuşmalarını sağla yöneliktir. Bir kenti yollar, kaı ve konutlar bütünü olarak ta: makla ortak can sıkıntısının v< hastalıklarının kaynağım oluş büyük bütünlerin ve yatakhane lerin doğmasına yol açılmış olu hircilik, bir başka deyişle arazıv zenleme bilimi, her şeyden öne sanların ve insan topluluklarını şünsel etkinliklerini ve manev ğerlerini göz önünde bulundu zorundadır.
ŞEHİR OLGUSU
Nüfusunun çoğu ticaret, sanayi yönetimle ilgili etkinliklerle uğı bir yerleşim alanı diye tanımla lecek şehir (kent) öbür yoğun y< me biçimlerinden (köy, kasaba kının kümelenme biçimi, nüfus işlevleriyle ayrılır. Şehir kavram ülke içüı aynı değildir. Bir şehı lirtmek için, sözgelimi Fransa’d nellikle 2 500 kişilik, Hollanda 000 kişilik, Türkiye’de, İspanya’ı da Yunanistan’da 10 000 kişili yerleşim alanı söz konusu edili: giltere’deyse yönetim ve hukuk mi şehir ile köyü karşıtlaştırır. Söz konusu sayısal veriler, b kavramlarla tamamlanır: Yerle nin yoğunlaşma derecesi, şehir a nın sürekliliği ve özellikle tarım gili olmayan etkinliklerin (ticare nayi, yönetim) yapılması. Bu ne le, İsrail’de (kibutzlar), Akdeniz i lerinde (İspanya ve özellikle Gi İtalya’da) ve gelişmekte olan ülk deki tarım nüfusunun yüksek ok çok sayıdaki yerleşim alanları, ş olarak kabul edilmez. Günümü şehir yapay bir görüntüde özgüı
ıstan çevresinde bir crieşim alanının, favadan görünüşü.
İstanbul’dan bir görünüş.
yaşama göre gelişen yeni bir insan tipinin yaratıldığı bir bağlantı merkezidir.
Şehrin tanımlanması, çevresi daha kolay belirlenebilen kırsal yaşam bi-
çimleri ve doğal çevreye oranla olumsuz yönler sunar; bu yüzden, şehir kavramı yerini, çoğunlukla şehirleş-miş yerleşim yeri ya da anakent alanı kavramına bırakmıştır.
XIX. yy’dan önce, nüfusun şehird yoğunlaşması, kentlerin çoğunluğı özellikle kırsal kökenli halklar içi bir sığınma, kale, yönetim merkezi v pazar kenti rolü oynadığından, beliı li bir coğrafi alan içinde sınırlanmış tı. XIX. yy’dan başlayarak sanayi ç£ ğı, şehri etkili bir yoğunlaşma yer köylerden ayrılan işçilerin topland ğı bir yer durumuna getirdi.
Nüfûs artışı, sanayileşmenin etkile riyle birleşti: Şehirleşmeyi tekni devrimlerin, kuruluşların yoğunla! masının, değişimlerin merkezîleı meşinin ve ulaşım alanındaki ileri* melerin hızlanması izledi. Böylecı büyük sanayi şehirleri (İngiltere’d ya da Ruhr’da kömür ve demir-çeli şehirleri), demiryolu, karayolu ya d deniz ulaşımı şehirleri (Middle Weı şehri, Sibirya şehirleri, Kuzey Deni: limanları) ortaya çıktı. Aynı zamaı da, sömürgeleştirme olgusu Avrup şehirlerinin ve eski yerli merkezler nin (Casablanca, Dakar) bir araya ge meşini sağladı. Daha yakın zamaı larda Üçüncü Dünya ülkelerinde, bı zı şehirlerin ortaya çıkması, kimi ke sanayileşmenin etkisi olmadan, ni fus artışının ve geleneksel, toplun sal, iktisadi yapıların bozulmasını etkisiyle ansızın gerçekleşti. Gelişmekte olan ülkelerin şehirle mesi, başka yerleşim alanlarıyla ka şıtlaşan büyük şehirlerin (Peru nüfı sunun % 60’mı barındıran Lima) gı üşmesiyle olduğu kadar yaşam düzı yiyle ve bir orta sınıfın bulunmamı sıyla, banliyölerde dünyanın en bi yük gecekondu semtlerinin (Rio c Janeiro’da favelas, Caracas’ta ranch tos) bir araya gelmesiyle kendini gö terdi. Şehirlerin uzamsal yayılım günümüzde başlangıçtaki yerleşil yerine yakın, tarımla ilgisi olmaya kırsal nüfusun katılmasıyla şehir! rin kendi merkezlerinin zararır banliyölerin çoğalmasıyla, uydu-ş hürlerin oluşmasıyla (îngiltere’c New Tovvn’lar, Fransa’daki yeni ş hirler) gerçekleşti. Şehir yavaş yavî yerleşme yerine dönüştü ve bir şehi leşmiş bölgeyle ya da bitişik küm kentle karışıp bütünleşti (Randstaı Hollanda).
Bir şehrin halkının nüfus artışı iki n denden kaynaklanır: Günümüze k dar, azgelişmiş ülkelerde üst düze de etkili olan göç nedeniyle art (köyden şehre göç) ve şehirlerin çc eskiye dayandığı ülkelerde, öneır olan doğal artış Bununla birlikte, b zı eski şehirler çok güçlü bir çeki; alanı olma güçlerini koruyabildile
39(
Sözgelimi, Parislilerin % 44’ü taşrada doğmuştur.
SÎT VE KONUM
Her şehir, özel bir sit ve konumla tanımlanır. Sit, şehrin bulunduğu yerdir: Şehrin oluşmasında etkili olan tarihsel koşullara bağlıdır; bu köken, kimi kez yer adlarında görülür. Bu bir savunma yeri olabilir: Engebelerin yükselmesi (akropolis siti), denize ilişkin korunak yeri (bir körfezin, bir ria’mn en iç kesimi, yarımada, savunulması kolay kıyı adası), ırmak sığınak yeri (rahatlıkla korunan menderes) ya da bir ırmak geçidinin (yav-lan), bir köprünün, bir akarsu kolunun veya malların bir aktarma noktasının yakınındaki bir ırmağın bir adası üstünde bulunan yer, vb.
Sit, şehri belirgin bir başlangıç planına zorlamıştır. Sitin, şehirciliğin ve iktisadi gelişmenin gereksinimlerine uygun düşmemesi şehrin yayılmasını önler.
Konum, şehrin gelişmesine sitten daha çok egemendir: Konumda, kentin bir coğrafi alana (engebe bölgesi, tarım alanı, maden yatakları, enerji kaynağı) ve insan tarafından yaratılan ulaşım yollarına (karayolu, demiryolu, kanallar) oranla durumu söz konusudur. Tarihsel evrim ya da iktisadi bir etkinlikteki değişimler, bir konumun değerini ortaya koyar; sözgelimi, Viyana’mn gerilemesi, Avusturya-Macaristan İmparatorlu-ğu’nun bölünmesini izlemiş, eski taşkömürü havzalarının kapatılması, İngiltere’nin bazı bölgelerine zarar vermiştir. Buna karşılık, konum, bir şehre değer de kazandırabilir. Sözgelimi, Paris ve Londra, zenginliklerini, denize açılan doğal bir çıkış noktası oluşturan su yollarının kesiştiği tortul havzaların merkezindeki konumlarına borçludurlar; Moskova ya da Rhin bölgesi şehirlerinin zenginleşmesinin kökeninde de söz konusu şehirlerin kavşak noktalarında bulunmaları yatar.
Bütünleyici bölgeler arasındaki bağlantı durumu (Piemonte’deki kentler: Torino) kavşak konumunda bir değişke oluşturur. Benzer yararlar elde eden liman şehirleri için de aynı şey söz konusudur: Kuzey Denizi’nin liman şehirleri (Rotterdam, Londra, Anvers, Hamburg, Dunkerque) gelişmelerini, Avrupa’nın en sanayileşmiş bölgelerine yakın olan, dünyanın en hareketli deniz yolu üstünde bulunmalarına borçludurlar. Bir konumun stratejik değeri, şehir yerleşimini yönlendirdiğinde şehirde, kimi zaman sonradan daha etkili gelişmeler görülmüştür: Lille ve Singapur’un konumlan bunun kanıtıdır. Şehrin kurulması zorlayıcı bir etkiden kaynaklanmakla birlikte fiziksel ortamdan doğian engellerin üstesinden gelinebilir: Madencilik şehirleri, stratejik şehirler ya da konaklama şehirleri bu konuda önemli örnekler oluştururlar.
Demek ki konum, tek başına, bir şehrin gelişmesini açıklamak için yetersiz kalır; insan etkeni de coğrafi etkenler kadar belirleyici olabilir.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*