PLAN
Şehrin planı, bir uygarlığın, tarihin, sit ve konumun getirdiği zorunlulukların yansımasıdır ve bir düzenleme isteğinin varlığını ya da yokluğunu ortaya koyar: Çizgisel plan (bir yol boyunca, iki yandan çevrelenmiş bir vadide kayahk bir çıkıntı ya da denize egemen bir korniş üstünde gelişmiş olan kentlerin planı); iyi düzenlenmiş, dama tahtası biçimli plan. Çok sayıda şehir, Afrika’nın yerli şehirleri gibi tümüyle bir plandan yoksundur. Ayrıca, bir şehir yalnızca bir plan değil ama, yayılmasının her aşamasına denk düşen, farklı biçimde düzenlenmiş bir bölümler bütünü sunar. Bir şehir önem kazanır kazanmaz, mahallelerinde bir uzmanlaşma kendini gösterir: Şehrin merkezinde yönetim çevrelerini, büyük mağazaları, bankaları, tiyatroları
toplayan iş mahalleleri; sanayi haileleri; işçi mahalleleri; yerli 1: (sömürge şehirleri) ya da beya; dışındakilere, özellikle de zenc (A.B.D’nde ya da Güney Afrika’ şehirler) ayrılmış mahalleler; b, merkezden uzakta gelişen, otum aynlmış konutların yer aldığı hie leler. Şehirlere göre ya da aynı şe mahallelerine göre, yapıların yc olması, oldukça önemlidir (meı deki ortak binalar, banliyölerdek çük evlerin bulunduğu yerleşme leri).
ŞEHRİN İŞLEVLERİ
Şehirler, şehir işlevini oluşturan lirgin görevler yüklenirler, işlevi aralarından bazıları, daha üstüm lik kazanır ve şehirlere belirgin c tiklerini verirler: Askerî işlev; di işlev; sanatsal işlev; üniversite iş turistik işlev; ticaret ve sanayi iş Sanayi devriminden önce ege olan ticari işlev çok sayıda kentiı üşmesini destekledi: Yerel paza ticaret acenteleri; sınır şehirler mak ve denizcilik Umanları. T güç, sanayi işlevini sıklıkla etkil Az geüşmiş madencilik kentler şında, sanayinin yerleşmesi, heı gücü hem de sermaye ve müşteri layan bölgelerde gerçekleşti. Mî yatakları üstünde yer alan keı çok sayıdadır: Ruhr, Donbass böi şehirleri, daha önceleri sanayi nmda etkili olan ^e bu etkiyi gı müzde de sürdüren büyük yerli alanlarıdır . Yönetim ve siyasetle işlevler, şehrin ulusal konumu vı neticilerin isteği izin verdiği öl< yukarda söz konusu olan işlevleri lenir. Yabancı temsilcilikler (elç ler, konsolosluklar) ve ulusları niteükü kurumlar da yönetim v letme etkinliklerine eklenir. Bunı birükte, siyasal işlev, önemU bir! geüşmesi için yeterli değildir. ( berra’nın ya da Brasilia’nm gi müzdeki sınırlı gelişimi bu dunu kanıtıdır.
Özellikle şekerpancarı ve şekerkamışından elde edilen tatlı besin maddesi.
ŞEKERLERİN
SINIFLANDIRILMASI
Şekerler, içinde indirgen işlevler de yer alabilen (aldehit ya da keton), birçok alkol işlevine sahip (birincil ya da ikincil) ve en az dört karbon atomu
içeren moleküllerden oluşurlar. Şekerler, polialkoller ile organizmamız için büyük önem taşıyan ve glüsitler olarak adlandınlan geniş bütünü oluşturan ozlar ve ozitler olmak üzere sınıflandınlırlar. POLİALKOLLER, itler ve siklozlar-dan oluşurlar. İtler yalnız alkol işlevi içeren şekerlerdir ve şu genel formülle gösterilirler: C„ H(n * 2) (OH)„. Bunları tanımlamak için it ekine, mole-
küldeki oksijen atomlarının sayı belirten bir örnek eklenir. Sözgel mannit CH2 OH – (CHOH)4 – CH2 bir heksittir. Sikloheksaneksol y inositol (CHOH)b gibi halkalı di: yer alan pohalkollere halkalı şeke ya da siklozlar adı verilir. OZLAR VE OZİTLER. Ozlar, aj bir aldehit işlevi (aldozlar) ya di ton işlevi (ketozlar) içerirler. ıtlı olduğu gibi bir önek molekül dek
sijen atomu sayısını belirtir. Sözgelimi, glikoz CH2 OH – (CHOH)4 -.CHO bir aldoheksoz ve levüloz CH2 OH -(CHOH), – CO-CH2 OH bir ketohek-sozdur.
Bu şekerler monozlar ya da monosa-karitler adıyla da anılır; indirgendirler ve hidrolizlenmezler.
Ozitler arasında en basit olanlar, sey-reltik asitler aracılığıyla gerçekleştirilen tam bir hidrolizle küçük sayılı bir ozlar karışımı (en çok beş) veren holozitlerdir. Holozitler kümesinde yer alan şekerler, iki ya da ikiden çok oz molekülünün su çıkararak yoğunlaşmasının ürünü olarak kabul edilebilirler. Tersine, hidrolizleri oluşturucu molekülleri verir; bu moleküllerin sayısına göre, ozitler, diholozit-ler, triholozitler, yb-olarak kümelenirler. Hidroliz sırasında yalnızca oz molekülleri vermeyen ozitlere genel olarak heterozitaâı verilir. Heterozit-lerde, her heterozite kendi temel özelliklerini aktaran, değişik yapılı glüsit niteliğinde olmayan bir küme (aglikon) bulunur. Dolayısıyla heterozitler şöyle sınıflandırılır: Antraki-non heterozitleri (sözgelimi: Alizarin, aloin); aglikonu özellikle flavo-nol kümesinde ve kumarin kümesinde yer alan oksijenli heterosiklik he-terozitler (antosiyanlar); aglikonu özellikle siyanhidrik asitten oluşan siyanogenetik heterozitler (amigda-lozit); senevollerin glükositleri olan sülfürlü heterozitler ya da izotiyosi-yanik esterler (sinigrozit); glikozun alkol işlevinin gallik asitle esterleşmesiyle oluşan taninler.
FİZİKSEL VE KİMYASAL ÖZELLİKLERİ
ŞEKERLERİN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ. Şekerler, renksiz, suda çok, alkolde çok az çözünen katı cisimlerdir. Katışık olduklarında, sulu çözeltileri içinde billurlaşmaları zordur. Ergime noktalan da kesin değildir. Şekerler genellikle polarmış ışığa etkirler, yani bir molekülün aynı yapıdaki değişik izomerleri (Bkz. Çiz.) po-
larılmış ışığın düzlemini farklı biçimde saptırma özelliğine (döndürme gücü ya da dönel güç) sahiptirler, heksozlar gibi basit şekerler, moleküllerini iki temel yapıya göre düzenleyebilirler; serbest şeker için en çok raslanan yapı, halkalı altıgen yapıdır (pıranoz); beşli olan öbür yapıysa (fü-ranoz) fizyolojik olaylarda en kararsız ve etkendir.
ŞEKERLERİN KİMYASAL ÖZELLİKLERİ. Bu özellikler, polialkoller (itler) polialkol – aldehitler (aldozlar),
polialkol – ketonlar (ketozlar) ya c bu bileşiklerin çokişlevli türevlerin (holozitler) göre değişirler. Bunları alkollü yapılarıyla ilgili bir özellik k reç, barit ya da stronsiyan gibi bazla la temas ettiklerinde toprak alkali s kolatlarmın (sükrat ya da sakaratl; denir) oluşumuna dayanır. Bu bil şiklerden, bazı şekerlerin arıtılm sında yararlanılır. Şekerlerin öbür a kol özellikleri (özellikle esterleşm genel olarak alkollerinkine benze Aldehit ya da keton nitelikli yapılaı
Belirtilen değerlik çizgisi alkol hidroksilinin (OH) konumunu gösterir: bunun karşıtı olan hidrojenin konumu bu çizimlerde belirtilmiştir. ÖZLAR Tek bir molekül
Sakarin, besin değeri bulunmayan, kıtlık dönemlerinde şeker yerine ya da sıla bir denetim altında ilaç olarak (şeker hastalığı) kullanılan beyaz bir maddedir. Kimyasal adı ortosülfo-benzoik imidi olan sakarin, sıcak bir içecek içinde karbon dioksit gazı çıkararak iyice yayılması için sodyum bikarbonatla karıştırılır. Bu şeker
1879’da e. Fahlberg tarafından yalıtılmıştır ve şekerkamışınınkmin beş yüz katı olan tatlılaştıncı bir etkiye sahiptir. İçinde hiçbir para izomerinin izini taşımadığında fazla zehirli değildir, bununla birlikte, bulunduğu ortamda sindirim mayalarının kötü çalışması sonucu sindirim bozukluklarına yol açabilir.
şekerlerin tanımında kullanılan bir dizi çok önemli tepkimeyle kanıtlanır.
Öncelikle, şekerlerin indirgen gücünün belirtilmesi gerekir; bu özellik şeker miktarı ölçümünde de kullanılan, kırmızı bakır (I) oksit çökeltisi oluşumu ve Fehling çözeltisinin renginin giderilmesiyle gelişen tepkime aracılığıyla açığa çıkar. Bununla birlikte, bazı holozitlerin, yapıcı ozların indirgen kümenin serbest kalıp kalmamasına neden olan zincirlenme biçimine bağlıdır. Çözümlenmelerinde önemli bir değer taşıyan bu nitelik, yükseltgenme etkeninin kendisinden de kaynaklanır.
Evirtim (enversiyon) ya da hidroliz adı altında, bir holozit molekülünün suyu oluşturucu elementlerin bağlanma kolaylığına göre sıcakta ya da
soğukta seyreltik asit etkisiyle her biri bir ozdan oluşan iki, üç ya da daha çok parçaya bölünmesi belirtilir. Sözgelimi, sakaroz aşağıdaki denkleme göre, zayıf asitler tarafından soğukta, glikoz ve levüloza dönüşebilir:
C12 H22 Oı 1 + H2O • C& H12 Oe + Cb H,;> 0„
ŞEKERLERİN HAZIRLANMASI
Bitkilerin organlarında çok sayıda şeker bulunur; bunlar, serbest halde ya da heterozitlerdeki bileşikler biçiminde olabilirler. Bitkilerden, gerektiğinde hidrolizden sonra, uygun bir çözücü, genellikle de su aracılığıyla kurutmayla şekerler elde edilebilir. Sakaroz ya da adi şeker, çözeltilerin yarı-geçirgen çeperlerden yayılma-
sından (geçişme olayı) yola çı nayi yöntemleri aracılığıyla ş mışı ya da şekerpancarmdf edilir.
Glikoz, nişastanın asitli hid gerektirir ama, balda kendisi likte büyük oranda bulunan 1 dan ayrılabilir; bu işlem içi: ağırlığının 1/10’i oranında karıştırmak ve suyunu almak | Yalnızca levüloz çözeltiye geı glikoz çökelti halinde kalır. Selülozun çeşitli sanayi yönte le asitü hidrolizi, şekerli olma tıklarla birlikte, şeker karışım (glikoz, galaktoz, arabinoz, vl edilmesini sağlar. Şeker karı oluşturucuların kendilerimi karışımlarından daha kolay dükleri kimyasal bir bileşimdi mak kimi zaman zorunludu bir çözelti içindeki levüloz v< zun karbondioksitle ayrılmas Şekerler, yalnızca bitkilerde mazlar. Çeşitli sütlerin litresiı 80 gr arasında değişen oranla] toza raslanır.
Doğal maddelerden şeker ele meşine dayanan bu yöntemleı sıra, kuramsal olarak var oldu nen şekerleri elde etmek için 1 yöntemlerine de başvurmak miştir. Bu yöntemler bir it, bi da bunların polikondansasyoı leri söz konusu olmasına göre lık gösterirler. İtler ya da polia bunlara denk düşen aldoz ya tozların hidrojenlenmesiyle el lirler. Ozları, moleküldeki kari ğunlaşmasını (kondansasyor ran. koruyan va da azaltan y lerle, özellikle de aldolleşme; (2 aldetih molekülünün bir a alkol vermek üzere yoğunlaşn de edilir.
Bu yöntem, şekerlerin, triozc karbon atomu) heksoza (altı atomu), formaldehitten (HCH çıkarak doğal bireşimlerinin a masını sağlar. Şekerlerin bire uyarlanan aldolleşme Fischer mini oluşturur.