wiki

ÇERKESLER

ÇERKESLER; Batı Kafkas Sıradağlarının eteklerinde
ve Terk ile Kûban nehirleri yataklarına
kadar uzanan bayır ve vâdilerde oturan bir kavim.
Çerkeslerin ne zaman Kafkasya’ya gelip yerleştikleri
bilinmemektedir. Avrupa’da yaşamış vahşî
kavimlerle alâkaları olmadığı gibi,1 Asya’dan gelen
Moğollarla da bir ilgileri yoktur. Kafkasya’nın en
güzel ve en mükemmel kıyâfetli, soylu bir milletidir.
Eski zamanlardan beri Kafkasya’yı fetheden
devletlere tâbi olan Çerkesler büyük devlet kuramamışlardır.
Ancak hiçbir milletin idâresinde kendi
dil ve kültürlerini kaybetmemişlerdir.
Târihleri boyunca Yunanlılar, Romalılar, Hun,
Avar, Hazar, Kıpçak, Altınordu, Kırım ve OsmanlIlar
ile temâsa gelen Çerkeslerin bu temaslarının
bir kısmı geçiçi olurken, bir kısmı asırlarca
sürmüş ve derin izler bırakmıştır. Araplar, 8. asrın
ortalarında hâkimiyetlerini Kafkasya’ya kadar genişlettikleri
sırada Çerkesler Hazarların nüfuz sâhası
altında idiler. O zamâna kadar Bizans’ın hâkimiyeti
altında kalmış olan Güney Çerkesleri
Hazarlar döneminde müstakil bir idâre kurmaya
muvaffak olmuşlardır. Bu durum Hazarlar ile Çerkeşler arasında sıkı bir dostluğa yol açmıştır. Abbâsilerin
çökmesi ve Orta Asya’dan gelen yeni
Türk dalgalarının tazyiki altında Hazar Devletinin
ortadan kalkmasından sonra Çerkeş memleketi
sâhilleri tamâmen Cenevizlilerin eline geçti. Bu devirde
bilhassa esir ticâreti çok gelişti. Çerkezistan’da
kurulan büyük pazarlarda alınan Kıpçak ve
Çerkeş esirler, Venedik ve Ceneviz tüccarları tarafından
Bizans’a, Mısır’a ve hattâ İspanya’ya kadar
götürülüp satılırdı. Nitekim bu esirlerin 14-16.
asırlarda Mısır’da vücûda getirdikleri Türk ve Çerkeş
kölemen âile ve sülâleleri bilinmektedir. On
üçüncü yüzyılın ilk yarısından îtibâren Kafkasya
önce Moğolların, sonra da Altmordu hanlarının hâkimiyeti
altına girdi. Altmordu hanlığının parçalanışı
sırasında yerine kurulan Kazan, Astırhan, Kırım
hanlıkları Ruslar tarafından istilâya uğrayınca,
Çerkeslerle Rusların arası açıldı. Bu durum
Çerkeslerin Osmanlılara yaklaşmasını sağladı.
Bilhassa Rus yayılışının hızını artırdığı Sultan
Birinci Abdülhamîd devrinde, Osmanlılar Çerkezistan’a
husûsî olarak ehemmiyet vermişlerdir.
Kuban, Taman ve hattâ Dağıstan ile Gürcistan’a
uzayan Çarlık Rusyasına karşı Osmanlı İmparatorluğunun
Asya’daki topraklarını muhâfaza etmek
üzere, Çerkezistan’ın bir serhad ülkesi hâline
getirilmesi düşünüldü. Bu niyetle Çerkesiztan’a
giden Kaptân-ı Deryâ Gâzi Haşan Paşa ile Canikli
Ali Paşa verdikleri raporlarda Çerkeslerin devlete
bağlanmalarının mümkün olduğu takdirde kuzeyden
gelecek istilânın önüne geçileceği, bundan
başka elden çıkan Kırım limanları yerine, Çerkezistan
sâhillerinin kullanılabileceği ileri sürülüyordu.
Bu teklifleri yerinde bulan Osmanlı Devleti,
Çerkeslerden îcâbında 80.000 kişilik bir kuvvet çıkarılabileceğini
tahmin ederek, Çerkezistan’da İslâmiyetin
yayılmasıyla bu kıtayı Osmanlı Devletine
bağlamayı faydalı gördü. Bu vazîfeye de muhârebelerde
kazandığı tercübeleri, dindârlığı ve
iyi ahlâkı ile meşhur Ferah Ali Paşayı tâyin etti. Ferah
Ali Paşa, Çerkesler üzerinde müsâit bir devir
icrâ etmiş ve bu ülkede İslâmiyetin yayılması husûsunda
çok büyük bir muvaffakiyet elde etmiştir.
Gelencik limanını ve bilhassa, o zaman bir harabeden
ibâret olan Anapa’yı tesis ederek, Çerkeslerin
büyük bir kısmını devlete bağlamıştır.
Bu sırada Ruslar ise Muzdok’tan başlayıp Kuban
Irmağının kuzeyinden Karadeniz’e ve Tereke
Irmağının kuzeyinden Hazar Denizine uzanan
müstahkem bir hat meydana getirdiler. Buna karşı
gelen Kuzey Kafkas kavimleri, İmâm Mansûr liderliğinde
ayaklandılarsa da, bir netîce elde edemediler.
1828-29 Osmanlı-Rus savaşının ardından Anapa’nın
Rusların eline geçmesiyle OsmanlIların
Çerkeslere yaptıkları yardım kesildi. Bu durumÇerkeslerin durumunu son derece tehlikeye düşürdü.
Nitekim Ruslar, Çerkesleri teslim olmaya
zorlamak için dış dünyâ ile bağlarını ve kabîleler
arasındaki münâsebeti kesmeye yönelik bir plân
hazırladılar. Buna karşılık Dağıstan ve Çeçenistan’da
öncelikle Gâzî Muhammed ve ardından
İmâm Şâmil’in liderliğinde Ruslara karşı açılan
cihâd hareketine Çerkesler de katıldı. Bilhassa
Şeyh Şâmil’in idâresi altında Ruslara karşı uzun
yıllar kahramanca savaşan Çerkesler, sonunda sayıca
çok fazla olan Rus askerlerine boyun eğmek
zorunda kaldılar. Târih boyunca kültür ve âdetlerini
koruyan Çerkesler, Rus idâresinde fazla kalamayıp,
grup grup Osmanlı Devletine hicret ettiler.
Çok az bir kısmı orada kaldı.
Çerkeslerden Abbâsîler, Selçuklular ve şâir
İslâm devletleri zamânında yüksek derecelere yükselenler
olduğu gibi, Mısır’da “Çerâkise Devleti”
uzun zaman hüküm sürmüştür. Osmanlılar zamânında
Devlet-i Âliyyeye nice hizmetler eden büyük
devlet adamları yetişmiştir.
Çerkeslerde halk beş kısma ayrılırdı. Birincisi
“peşe” veya “peşi” tâbir ettikleri en büyük beyleridir.
Her biri bulunduğu tarafın beyi idi. İkincisi
“vavrak” tâbir ettikleri ekseriyâ peşi beylerinin
hizmetinde bulunanlardır. Bunların da diğer halk
üzerinde hüküm ve nüfûzları vardı. Üçüncü sınıf
“azadlılar”dan ibârettir. Bunların kendileri veya dedeleri
köle iken âzâd edilmiş, sonra da servet kazanarak
vavrak sınıfına geçmişlerdir. Dördüncü
sınıf “çiftçiler” olup, bunlar beylerin arâzisini
ekerlerdi. Ancak bunlar diledikleri zaman çiftliği
terk edip, başka bir çiftlikte çalışabilirlerdi. Kendilerine
mahsus hayvan sürüleri de vardı. Beşinci
sınıf ise savaşta esir alınarak köle ve câriye yapılanlardır.
Bunların erkekleri kadınlarıyle evlendirilir
ve bunların çocukları da köle olarak kullanılırdı.Her Çerkeş beyinin gücü taraftarlarının çokluğuna
göreydi. Ruslara karşı bütün beyler birleşerek
100.000 kişilik bir ordu çıkarmışlardı. Beylerin
kendi aralarında da ayrılıklar eksik olmazdı.
Çerkeş meclislerinde sözü geçenler soylu ve yaşlı
olanlardı.
Çerkesler umûmiyetle ince belli, uzun boylu
olup, saçları siyah, kestâne, kumral veya sarı renklidir.
Hareketleri levend, yürüyüşleri kahramanvâri
olup, cesâretleri meşhûrdur. Nâmus ve haysiyetlerine
çok düşkün olup, iyi huy ve ahlâka sâhiptirler.
E
vliyâ Çelebi, Seyahatnâme’sinde Çerkeş
kabileleri arasında Şefâke, Kabartay, Abaza, Bozuduk,
Mamşuh, Besni, Katulay, Mamaluk ve Birtkaç
adlarını zikretmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir