wiki

DEDE KORKUD

DEDE KORKUD; on iki, on üç, on dördüncü
asırlarda Doğu Anadolu’ya gelip yerleşmiş olan
Oğuz Türkleri arasında anlatılan destan yollu halk
hikâyelerini Kitâb-ı Dede Korkud alâ Lisân-ı
Tâife-i Oğuzân adlı kitabında toplayan kişi.
Dede Korkud’un hayâtı ve fizikî yapısı hakkında
halk arasında ve yazılı kaynaklarda pekçok rivâyetler
yer alır. Şimdilik Dede Korkud tarihî bir
şahsiyet olmaktan çok, menkıbevî bir Türk atası
olarak bilinmektedir. Hayâtına dâir bilgiler, hakîkî
İslâmî unsurlarla İslâmiyet öncesi Türk hayâtından
gelen bâzı husûslarm karışmasından ibârettir.
Hikâyelerde Dede Korkud, Dedem Korkud, Korkud
Sultan ve kitabın önsözünde Korkud Ata diye anılır.
“Dede” ve “Ata” eş anlamlı kelimelerdir.
Sözlü halk geleneğinde Dede Korkud ile alâkalı
masallaştırılmış rivâyetler arasında şunlar bulunur:
Kırgızistan’da Sir-Deryâ boyundaki bâzı
mezarların ona âit olduğu bildirilir ve ermiş sayılır.
Bir menkıbeye göre de Hızır aleyhisselâma
benzetilir ve 40 yıl olan ömrü bâzı faydalı işlerinden
dolayı kendi istemeden sona ermeyecek
bir zamana kadar uzatılmıştır. Yalnız kişilere değil
bütün nesnelere de isim koyar. Hikmet sâhibi
bir pîrdir. Hikâyelerde de kerâmet sâhibi, hanların
akıl danıştığı, hanlara ve halka öğütler veren, sözleri
saygıyla kabul gören bir şahsiyet olarak çizilir.
Kabîle teşkilâtını ve töreleri korur. Aksakallıdır.
“Oğuzun tamam bilicisi”dir. Yiğitleri donatır.
Çocuklara ve yiğitlere ad koyar.
Dede Korkud’un İslâmiyet öncesi devrede görülen
kam, bakşı gibi dînî önderlik vasıfları vardır.
Halk hakîmidir. Kopuz çalan bir Türk ozanıdır. Aydın,
ak yüzlü dev karnından dünyâya gelmiş, boyu
altmış arşın imiş.
Dede Korkud’un hayatına dâir yazılı kaynaklara
bakacak olursak: En eski kaynak, Reşidüddîn’in
Câmiüft-Tevârih isimli eseridir. Ayrıca
Ebul-Gâzi Bahadır Hanın Şecere-i Terâkime ve
Ali Şîr Nevâî’nin Nesâimü’l-Muhabbe’si Târihi
Dost Sultan, Tevârih-i Cedîde, Mirfat-ı Cinân
gibi eserlerde de Dede Korkud adına rastlanır.
Ebül-Gâzi Oğuznâme’sine göre Dede Korkud,
295 yıl yaşamıştır. Şecere-i Terâkime’de, Kayı boyundan
olduğu ve Saltuknâme’ye göre de OsmanlIlarla
aynı soydan geldiği yazılır. Evliya Çelebi
Osmanlı-Kayı dedelerinden Korkut Hanın,
Ahlat’taki mezarını ziyâret ettiğini söyler. İkinci
Bâyezîd’in oğlunun adı da Korkud’dur. Câmiü’t-
Tevârih’te Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve
sellem ile aynı çağda yaşamış olan Oğuz hükümdân
Kayı İnal Hanın başmüşâviri Dede Korkud’dur.
Bahrü’l Ensâb’da, Kazan Hanın hazret-i Peygambere
iki elçi gönderdiği ve dönüşlerinde Selmân-
ı Fârisî ile döndükleri ve Fârisî’nin, Korkud’u
Oğuzlara önder yaptığı kaydedilir.Câmiü’t-Tevârih ile Dede Korkud Kitâbı’nın
önsözünde de belirtildiği gibi, Dede Korkud’un
Oğuzların Bayat boyundan olduğu bildirilir.
Dede Korkud’un târihi bir şahsiyet olup olmadığı
kat’î belli olmadığı gibi, kahraman olarak
önde gelen bir insan da değildir. Fakat hikâyelerde
halkın müşkillerini çözen, düşmanı yenmek
için çâreler bulan, tedbir aldıran, yiğitlik gösteren
çocuklara ad koyan Dede Korkud, Oğuz Türklüğü
için mânevi bir destek durumundadır. Cemiyet,
en küçük ferdinden beylere kadar ona muhtaçtır.
Oğuz boyları ve beyleri için gelip duâ etmesi; deyiş
demesi, destan söyleyip, Oğuznâmeler düzüp
koşarak Oğuz menkıbelerini anlatması; Oğuz boylarına
mensup insanlara geçmişten ders almayı
öğretmesi ve hâdiselerdeki mânâ ve hikmetlerin
sırrına erme zevkini aşılaması; Dede Korkud’un
Oğuz Türklüğünde terbiyeci bir rol oynadığını ve
halkla bütünleştiğini göstermektedir.
Kitâb-ı Dede Korkud’un mukaddimesinde
ona ve sözlerine ayrılan sahifeler Oğuz Türklüğü
için Dede Korkud’un ne kadar müessir olduğunu
göstermeye kâfidir. Bilici sıfatıyla Dede Korkud’un
dînî tarafının ağır basması ve manevî yönden
Türklüğü kucaklaması apayrı bir değer taşımaktadır.
Onun türlü nasihatlerinin yanında; “Ağız
açıp över olsam, Tanrı güzel, Tanrı dostun din
ulusu Muhammed güzel. Muhammed’in sağ yanında
namaz kılan Ebûbekir Sıddık güzel. Âhir otuzuncu
cüz başıdır Amme güzel. Hecesince düz
okunsa Yâsin güzel. Kılıç çaldı, din açtı erlerin şâhı
Ali güzel. Haşan ile Hüseyin iki kardeş beraber
güzel. Yazılıp düzülüp gökten indi, Tanrı ilmi
Kur’ân güzel. O Kur’ân’ı yazdı düzdü, ulemâlar
öğreninceye kadar bekledi biçti, âlimler sultânı
Osman Affanoğlu güzel. Çukur yerde yapılmıştır
Tanrı evi Mekke güzel. O Mekke’ye sağ varsa,
esen gelse îmânı bütün hacı güzel. Hesap gününde
Cumâ güzel. Cumâ günü okuyunca hutbe güzel.
Kulak verip dinleyince ümmet güzel. Minâreden
ezân okuyunca müezzin güzel. Dizini bastırıp oturunca helâlı güzel. Şakağından ağarsa baba güzel.
Ak sütünü doya doya emzirse ana güzel. Yanaşıp
yola girince kara erkek deve güzel. Sevgili
kardeş güzel. Yan tarafta, ev yanında dikilse gelin
odası güzel, uzunca çadır ipi güzel. Oğul güzel. Hiç
birine benzemedi cümle âlemleri yaratan Allah
Tanrı güzel.” şeklinde sözlerle gerçek İslâmî akideye
yer vermesi ve öğütlemesi bugünün Türk
Dünyâsı için bir başka değerdir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir