DEDE EFENDİ; Türk mûsikîsinin en meşhur
bestekârlarından. 1778’de İstanbul’da doğdu,
1846’da Mekke yakınlarındaki Mina’da vefât etti.
Esas adı İsmâil olup, Hammâmîzâde diye de tanınır.
Babası Süleymân Ağadır. Dede Efendi aynı zamanda
şâir, edip ve hattâttır. Şiirlerinde Türkçeden
başka Farsça da kullanmıştır. Tabiatıyla kendi şiirlerini
bestesiz bırakmamıştır veya diğer bir deyişle
şiirlerini bestelemek için yazmıştır. 1804 yılında
27 yaşındayken çok saydığı şeyhi Ali Nutkî
Dede’yi kaybettiği zaman, pekçok üzüldü. Aynı
yıllarda oğlunu da kaybetti. Bu üzüntülü günlerindeki
hislerini hem şiir, hem de mûsikî ile dile getirdi.
Bu üzüntüsünü terennüm eden şiiri:
Bir gonca-femin yâresi vardır ciğerimde
Âteş dökülürse yeridir zîr-i serimde
Her lahza hayâli duruyor dîdelerimde
Takdire nedir çâre, bu varmış kaderimde
İkinci Mahmûd’a sunduğu 3 bûselik parçasının
güftesi de Dede’nindir. Bunlardan bûselik beste
şöyle başlar:
Olduk yine bû şevk ile mesrûr-i meserret
Lebrîz-i sürür etdi dilî sûr-i meserret
Dede’nin nesri de kuvvetlidir. Yenikapı Mevlevîhânesinin
Âyin Mecmuasında bestenigâr
Âyin’in kayıtlı bulunduğu sayfada kendi el yazısıyle
yazdığı yazıları mevcuttur.
Dede Efendinin hattatlığına gelince; Üçüncü
Sultan Selim Han, baş imâmı Derviş Efendinin
Çamlıca’nın Sankaya mevkiindeki büyük bağını satın
alıp burada annesi Mihrişah Vâlide Sultan için
bir saray yaptırmıştı. Vâlide Sultanın ölümünden
sonra pâdişâh bu sarayı, amcasının kızı Esmâ Sultana
verdi. Bu sarayın Esmâ Sultana verilmesi münâsebetiyle
Dede Efendi, Sultana bir kaside yazmış,
bu kasideyi el yazısıyla hatta geçirterek tezhip etmiştir.
Levhânın altında “Ketebehu el-fakîr derviş
İsmâil-el-Mevlevî Musâhib-i Hazret-i Sultân
Mahmûd Han Gâzi imzâsı mevcuttur. Bu parça
Hammamîzâde İsmâil Dede Efendinin orta çapta iyi
bir hattat olduğunu ortaya koymaktadır.
DEDE EFENDİ
06
Kas