DEDE KOR KUD H İK Â Y E L E R İ; Alm.
Erzählungen über Dede Korkut (e), Fr. Recits (m)
de Dede Korkut, İng. The Stories of Dede Korkut.
Sözlü olarak bütün Türk illerinde varlıkları görülen,
Manas ve Oğuz destanları ile ilgisi bulunan,
Türkler arasında İslâmiyet öncesi doğan, İslâmiyetin
kabûlü ile İslâmî renge bürünen ve destan husûsiyeti
taşıyan hikâyeler. Hikâyelerin hepsinde
Dede Korkud adlı bir Türk ermişinin ortaya çıkarak
deyişler demesi, Oğuznâme düzmesi, destan
söyleyip Oğuz halkına nasihatta bulunması; onların
Dede Korkud Hikâyeleri adıyla anılmasına sebep
olmuştur. Hikâyelerin tamamının bulunduğu
kitâba da Kitâb-ı Dede Korkud (Dede Korkud Kitâbı)
denilmektedir. Hikâyeler Oğuz Türklerine
aittir. Oğuz Türklerinin 24 boya ayrılması sebebiyle,
sayılarının Oğuz boyları kadar olması fikri
bâzı Türkologlar tarafından düşünülmüşse de, bugün
elimizde sâdece 1 2 hikâye bulunmaktadır.
Hikâyeler konu bakımından; savaşlara, aşka
ve din ile karışık mitolojiye yer verirler. Gerçekten
Dede Korkud Hikâyelerinde Oğuzların
kendi aralarındaki mücâdeleler 1 ve 1 2 . hikâyede
anlatılmıştır. Bunlardan birisinde Dirse Hanın
yiğitleri, kıskançlık yüzünden onu aldatıp oğlu
Boğaç Hanı öldürmesini istiyorlar. Dirse Han
oğluna avdayken ok atıyor. Öldü zannediyor. Annesi
Boğaç’ı buluyor. Boğaç iyileşiyor. Kırk nâmerd
durumun anlaşılmaması için Dirse Hanı
kâfirlere teslim etmek istiyorlar. Sonra Boğaç
bunları kırk yiğidi ile helâk edip babasını kurtarıyor.
İkincisinde ise, bir haysiyet meselesi ortaya
çıkıyor. Bu sebeple Dış Oğuzlar İç Oğuza isyân
ediyorlar. Aralarında dövüş başlıyor. Dış
Oğuzlar dize gelip af diliyorlar.
Dış savaşı konu edinen hikâyeler ise Dede
Korkud Kitâbı’nın 2, 4, 7, 9, 10 ve 11. hikâyeleridir.
Ayrıca 3 ve 6 . hikâyeler aşkı konu edinirken,
5 ve 8 . hikâyeler dînî karakterde mitolojiktirler.
Fakat bu hikâyeler mitolojik unsurlar taşımakla
birlikte, Deli Dumrul’da bir kendine geliş ve
nefs muhâsebesi; Tepegöz’de ise işlenilen bir günâhın
doğurduğu neticelerden tedirginlik vardır. Bu
tedirginlik şahsa âit olmayıp bütün cemiyete şâmildir.
Bu yönü ile bu iki hikâyede dînî taraf daha
da ağır basmaktadır.Hikâyelerin kaynağının Oğuznâme olduğunu
söylemek veyâ tamâmı kaybolan Oğuz Destâm’nın
eksik kısımları olarak değerlendirmek de
mümkündür. Devâderî’nin Oğuznâme’nin Farsça
ve Arapçaya yapılmış tercümelerini gördüğünü
Dürrerüft-Ticânfda kaydetmiş olması bu fikri
kuvvetlendirmektedir. Bu noktadan hareket ederek
Dede Korkud Kitâbıfnm aslının İslâmiyetten önce
kitap hâlinde varlığına bakılırsa, bu eserin başka
bir isimle bulunması bugün bile ihtimâl dâhilindedir.
Hikâyelerde görülen fevkâlade haller, destânî
zamandan kalma unsurlardır. Söyleyiş itibâriyle
hikâyelerin nesir ve nazım diline yer vermesi, nesir
dilinin, secilerle devâm etmesi eserin aslının
nazım olduğu fikrini de ihsâs ettirmektedir. Zamanla
değişmiş ve bozulmuş olan nesir dili, destânî
bir kalıntı şeklinde, ancak 15 ve 16. yüzyılda bu
şekilde tutulabilmiştir. Türk dili ise işlenmişliğin doruğuna
bu eserle erişmiş, yine bu eserle Türklük, bugünkü
şekli ile bile, atalardan kalan kıymetli bir mirâsm
içinde yer almıştır. Eserin Osmanlı sâhasmda
yazılarak kaybolup nisyâna karışmaktan, yâni unutulmaktan
kurtarılması; böylece Osmanlı Türklüğünün
kültür hâmiliğindeki öncülüğü Türk dünyâsmca
minnetle yâd edilmesi gereken bir husustur.
Müellifin millet, muhtevâsınm topyekün Türk
Milletinin hayâtı olması kahramanlık menkıbelerine
yer vermesi; yüksek bir coşkunluk ifâdesi taşıması;
tabîat unsurlarının hikâyelerde ön sırayı işgâl
etmesi ve aktif bir hayâtın yer alması; bu hayâtın
hayvanlarla renklenmesi ve hızlı oluşu; Hunlardan
başlayarak, Göktürk, Oğuz-Yabgu Devleti,
Selçuklu, Akkoyunlu ve Osmanlı olmak üzere bütün
Türk târihini ilgilendirmesi; Orta Asya ve Türkistan
coğrafyasının unsurları bulunmak şartıyla
Azerbaycan ve Doğu Anadolu’yu içine alan bir
coğrafyaya sâhip oluşu gibi vasıflarıyle DedeKorkud Kitabi millî bir destân hüviyeti taşımaktadır.
Fakat hikâyenin tek bir kahraman etrafında
dönmemesi ve uzun bir manzum eser olmaması
gibi sebepler eseri destân hudutları dışına
çıkarmaktadır. Yaİnız Dede Korkud Hikâyelerimin
dili Türkçtenin en güzel örneğini teşkil etmektedir.
Emsâlsiz olan bu dil Türkçenin şaheseri
olup, asırlarca Türk milletinin ağzından süzülmüş,
atasözleri ve vecîzelerle süslenmiş bir dildir.
Bu yönü ile bir destân vasfı taşımaktadır. Hâsılı,
eser destân ve hikâye olarak karışıklık göstermektedir.
V. M. Jirmunskiy gibi bu sâhada çalışanlar
Dede Korkud Kitâbı için, “Türk dilini konuşan
halkın biricik destânî eseri…” demekten
kendilerini alamazlar. Zâten yukarda saydığımız
şekle âit birkaç nokta hâriç Dede Korkud Kitâbı
milletimizin en büyük kültür varlıklarından biri
olarak önde gelen bir destandır.
Dede Korkud Kitâbı, Dede Korkud’u konu
edinen bir önsöz ile on iki destan parçasını ihtivâ
etmektedir. Hikâyelerin hiç birisi tam bir destan değildir.
Hepsi birlikte bir destân da meydâna getirmezler.
Bu itibârla Dede Korkud Halk hikâyesi olmaya
yönelmiş ve o sırada tesbit edilmiştir. Hülâsa;
Dede Korkud Kitâbı, Oğuzlardaki destân geleneğinin
bir devâmı olup, Oğuz destânının değişik
bir şeklidir.
Dede Korkud Kitâbı geçmişten bu yana başta
Türkiye olmak üzere bugün dağınık ve başka ülkelerde
yaşayan bütün Türklüğü kucaklayan; şeref,
nâmus, ahlâk güzelliğini her şeyin üstünde tutmasıyla
Türk seciyesini işleyen, bâzı anlaşmazlıklar
bir tarafa, millî tesânüdü önde tutan, ferde ve
insan haklarına değer veren, kısacası Türk milletinin
zevkleri, meziyetleri, dünya görüşü, değer hükümlerini
içinde toplayan biricik eserdir.
Bâzı ilim adamlarına göre 15. yüzyıl, kimilerine
göre ise, 16. asırda yazıya geçirildiği öne sürülen
Dede Korkud Kitâbı’nın dünyâda bilinen iki
nüshası vardır. Yazmalardan biri Almanya’da Dresden’de,
diğeri ise İtalya’da Vatikan Kütüphânesindedir.
Dresden nüshasında 12 hikâye bulunur.
Ettor Rossi tarafından Vatikan Kütüphânesinde
bulunan nüshada ise 6 hikâye mevcuttur. Vatikan
nüshası harekelidir. Bu nüsha 1952 yılında bir önsözle
birlikte Rossi tarafından neşredilmiştir.
Eser üzerinde Avrupa’da, Prof. Barthold’dan
başlayarak E. Rossi’ye kadar birçok ilim adamı çalışmıştır.
Memleketimizde ise başta Fuad Köprülü
olmak üzere, Zeki Velidi Togan, Abdülkadir İnan,
Faruk Sümer, Fahreddin Kırzıoğlu, Suad Baydur,
Pertev Nâilî Boratav ve Orhan Şâik Gökyay İlmî
araştırmalar yapmışlardır. Fakat asıl Dede Korkud
Kitâbım İlmî ve ciddî olarak neşreden İ.Ü. Edebiyat
Fakültesi Türk Dili ve Edebiyâtı Bölümü öğretim
üyelerinden Prof. Dr. Muharrem Ergin’dir. İlmîneşirleri bir tarafa, Dede Korkud Kitâbı 1000 Temel
Eser serîsinin ilk kitâbı olarak günümüz Türkçesi
ile aynı yazar tarafından 1969 yılında neşredilmiştir.
Ayrıca, İngilizce, Rusça, İtalyanca, Almanca
ve Sırpçaya da tercümeleri yapılmıştır:
Dede Korkud Kitâbı’ndaki hikâyelerin konularına
göre başlıkları şunlardır.
1. Dirse Han Oğlu Boğaç Han Boyu,
2. Salur Kazan’ın Evi (nin) Yağmalandığı Boy,
3. Kam Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek Boyu,
4. Kazan Bey Oğlu Uruz Beyin Tutsak Olduğu
Boy,
5. Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Boyu,
6 . Kanlı Koca Oğlu Kan Turalı Boyu,
7. Kazılık Koca Oğlu Yegenek Boyu,
8 . Basat(ın) Tepegöz’ü Öldürdüğü Boy,
9. Begil Oğlu Emre’nin Boyu,
10. Uşun Koca Oğlu Segrek Boyu,
11. Salur Kazan Tutsak Oğlu Uruz Çıkardığı
Boy,
12. İç Oğuza Taş Oğuz Âsi Olup Beyrek Öldüğü
Boy
DEDE KORKUD HİKÂYELERİ
06
Kas