DERİNİN GÖREVLERİ: D erinin çeşitli görevleri v ard ır. B u n lard an en önem lisi in san vücuduyla dış ortam a ra sın d a bir sınır o lu ştu rm asıdır. D eri vücut ısısının norm al sın ırlar a ra sın d a k orunm asına yardım cı olur. Ö rneğin, sıcak h a v a la rd a te r bezlerin d en salg ılan an fazla te r, vücut yüzeyini nem lendirir. Bu nem lilik, kısm en vü cu t ısısıyla b u h arlaştırılıp vücut yüzeyinden uzaklaştırılm aya çalışılır. Böylece v ücut ısısm m b ir bölüm ü b u işlem için ku llan ılarak ısı kaybı, dolayısıyla d a serinlem e sağlanm ış olur. Soğuk h a v a la rd a kıl diplerindeki k aslar refleks o larak k asılırlar. B unun sonucu olarak vücut yüzeyindeki kıllar dikleşir ve a ra la rın d a h are k etsiz b ir h av a ta b ak a sı oluşur. K ılların ara sın d a k alan b u h av a tab ak ası, ısıyı kötü ilettiğinden v ücut ısısıyla dış ortam ın soğuk h av ası a ra sın d a b ir d erecey e k a d a r ılık ve kalıcı b ir engel o lu ştu ru r. Kıl diplerindeki k aslar kasıldığında, b u ra la rd a b u lu n an yağ bezleri, d eri yüzeyine yağ sa lg ılarlar. Bu yağın d a vücut ısısının kaybını azaltıcı etkisi v ard ır. Ö te y an d an derinin tüm kalınlığının ve d erialtı yağ dokusunun d a ısısını koruyucu etkileri v ard ır. D erideki kılcal d am arla r, sıcak h a v a la rd a genişleyerek vücudun ısı kaybetm esini sağ larlark en , soğuk h av a la rd a b u n u n tam tersin i g erçek letirirler. Y ani soğuk h av a d a büzülüp ısı kaybını önlerler. B u rad a önem li b ir noktaya değinm ek istiyoruz. Soğuk h a v a la rd a ısınm ak am acıyla alkol alındığında g erçek ten b ir sıcaklık duylulur. Bu sıcaklık duygusunun n ed en lerin d en biri, alkolün deri d am arların ı genişletm esi sonucu vücut içindeki oldukça sıcak kanın deriye akın etm esidir. D eriye gelen bu sıcak kan, derideki ısıya duyarlı sinir u çların ı u y arır kişiye sıcaklık duygusu verir. H ava soğuk olduğundan alkolün etkisiyle genişleyen d eri d am arların d a n , bu kez fazla ısı kaybedilm eye b aşlan ır. Böylece kişi b ir sü re so n ra d a h a çok üşüm eye b a şla r. Soğuk h av ad a ısınm ak am acıyla alkol alınm ası, y u karıda açıkladığım ız n ed en lere bağlı o larak donm a tehlikesi y a ra tır. D erinin y ap ısın d a b u lunan ve b iraz ileride ay rın tılarıy la inceleyeceğim iz e k rin te r bezleri, asit özellikte b ir te r salg ılarlar. B una bağlı o larak d eri yüzeyinin pH ’sı, 4-5.5 a ra sın d a, yanı asit özellikte koru n u r. D eri yüzeyinin bu asit özelliği deriyi çeşitli m ikroplara k arşı korur. V ücudun kıvrım yerlerini ö rten derinin yapısında, ekrin te r bezleri yerine, salgısı baz olan apokrin te r bezleri bulunur.B u nedenle bu bölgelerde d eri yüzeyinde koruyucu bir asit ö rtü sü oluşm az. B una bağlı olarak da kıvrım y erlerin d e derin in m an tar h astalık ların a ve piyoderm ilere çok rastlan ır. D eri aynı zam an d a b ir depo organıdır. B u rad a en önem li depo m addesi k arb o n h id ratlard ır. B unun yanı sıra, d eri altı yağ tab ak ası geniş bir yağ deposu o larak görev y ap ar. D eri d am arların d a bol m ik tard a kan dinam ik b ir biçim de depo edilm iş d u ru m d ad ır. D eri aynı zam anda b ir su d ep o su d u r. D erinin belkide en önem li görevlerinden b iri de D vitam ini depolam a ve sentezede bilm e yeteneğidir. D eride D vitam ininin ön m addesi olan 7-dehidrokolesterol,~ uitraviyole ışın ların ın etkisiyle D vitam inine dönüşür. D eride b u lu n an m elanin adlı boya m addesi, deriyi ve vücudu güneşin z a ra rlı ışın ların a k arşı belli b ir ölçüde korur. V ücuttaki bazı m addeler derideki te r bezleri aracılığıyla d ışarı atılırlar. Ö rneğin ü re , asit ürik, kolin, k reatin , dem ir ve potasyum tu z la n ekrin te r bezlerinden deri yüzeyine, vücut dışına atılırlar. A pokrin te r bezlerinden y ağ lar ve am onyak atılır. Bilindiği gibi vücudun kıvrım yerlerindeki te r, örneğin koltuk altı te ri d ah a kötü kokar. B unun nedenini şöyle açıklayabiliriz. D aha önce değindiğim iz gibi kıvrım y erlerin d e apokrin te r bezleri b u lunur. Bu b ezlerd en y u k arıd a değindiğim iz gibi yağ ve am onyak salgılanır. B una ek o larak apokrin salgılarının b az olduğu an ım san ırsa kötü kokunun nedeni o rtay a çıkar. Kötü kokunun nedeni işte salg ılan an bu m addeler ve bölgelerin bazik olm alarıdır. D eri aynı zam anda yağda eriyebilen m addelere k arşı geçirgen b ir ortam o lu ştu ru r. Ö te y an d an d eri çeşitli duyuları algılayan duyu organcıklarım ve sinir u çların ı b arın d ıra n b ir yapıdır.
17.2. DERİNİN MİKROSKOBİK YAPISI: D eri b irb irin d en farklı yapıda iki ay rı ta b a k a d a n oluşm uştur. D ıştaki tab ak ay a epiderm is d enir. B unun hem en altındaki ikinci tab ak a y a da derm is (Korium) denir. D erm işin altın d a hip o d ermis (yüzeysel fasya, d erialtı dokusu) denilen gevşek bağdokusu y apısında b ir ta b a k a bu lu n u r. H ipoderm is kendi altın d a b u lu n an d erin fasya ile u zan ır ve onun aracılığıyla d eri altındaki k a sla ra ve kem iklere tu tu n u r.
17.3. EPİDERMİS: Epiderm is m ikroskobik o larak incelendiğinde, çok katlı k eratinize skuam öz epitel yapısında olduğu görülür. E piderm isin bu çok katlı yapıdaki h ü cresel dizilişinde, en dışta b u lu n an h ü creler sürekli vücut yüzeyinden kaybedilirler. A m a epiderm isin d erin k atların d aki h ü creler de sürekli çoğaldıklarından, ep id ermis kaybedilen h ü crelere k arşın h er zam an aynı yapı ve kalınlığını korur. E piderm isin çok katlı epitel y apısında derinde yer alan ve büyük bir çoğalm a yeteneğine sahip olan epitel h ü cre lerinin çoğu kolum nar tipte, o rtad ak iler küboid ve en yüzeydekiler de yassıdır. E piderm isin d erin k atların d a yer alan kolon biçim indeki (kolum nar) h ü creler, d eri yüzeyine doğru yer değ iştirirlerk en y assılaşırlar, çekirdeklerini k ay b ed erler ve k era- tin denilen protein bakım ından çok zenginleşirler. K eratin su geçirm eyen ve m ekanik etkilere dayanıklı bir proteindir. E piderm isin en dış bölüm ünü o lu ştu ran yassı epitel ta b ak a sın a boynuzsu (pul) tab ak a da diyebiliriz. Epiderm is ve özellikle epiderm isin keratinleşm iş bölüm ü vücudun h er yerinde aynı kalınlıkta değildir, Ö rneğin, epiderm is ve özellikle b u n u n keratinleşm iş tab ak ası ayak tab an ın d a, avuç içinde çok kalın olm asına karşılık gözkapaklarm daki d erid e çok incedir.D erinin m ekanik etk ilerd en fazla etkilenen bölüm lerinde k eraü n leşm e çok a rta r.
.B arfiks ç a lışa n la rd a avuç içinde n asırlaşm an ın görülm esi, b u d u ru m a b ir ö rn ek tir. E piderm is kendi içinde beş ta b a k a y a ayrılm ıştır. B unlar sırasıy la d ıştan içe doğru şöyle dizilm işlerdir: En d ışta stratu m korneum ; b u ta b ak a d ak i h ü cre ler yassılaşm ış (skuam öz-pul), çekirdeklerini kay b etm iş ve k era tin denilen p ro tein d en çok zenginleşm işlerdir. D eri yüzeyinden sürekli kaybedilen h ü cre ler b u n la rd ır. Bu ta b ak a n ın altındaki ta b a k a ise “ S tratu m lusidum ” adını alır. S tratu m lusidum avuç içi ve ayak ta b a n ı d erisin in epiderm isinde b u lu n u r. B unun altın d a stratu m granulozum ta b a k a sı b u lu n u r. Bu ta b ak a d ak i h ü cre lerd e k era tin tan ecik leri görülm eye b a ş la nır. S tratu m granülozum un altın d a ise “ S tratu m spinozum ” denilen ta b a k a bulunur. B unun d a a ltın d a ise epiderm isin en d erin ta b ak a sı olan “ S tratu m b a z a le ” b u lu n u r. S tratu m spinozum ve stratu m b az ale ta b ak a ların ın ikisine b ird en “ S tratu m germ inativum ” d en ir. E piderm isin hem en altın d a y er a lan derin in d erm iş ta b ak a sı, epiderm isin stratu m b azale ta b a k a sın a doğru eldiven p arm a k ları biçim inde u za n tılar gön d erir. Bu u za n tılara “D erm iş p a p illa la rı” d en ir. D erm iş p ap illaları epiderm is ve derm iş ta b ak a ların ın b irb irin e sıkıca tu tu n m aların ı sa ğ la rla r ve böylece b u iki ta b ak a n ın b irb iri ü zerin d e k ay m aların a engel o lu rlar.
17.4, DEMMİŞ: D erm iş, epiderm isin hem en altın d a y er a lan d erin in ikinci a n a ta b ak a sıd ır. D erm iş çok elastik b ir dokudur. S ırtta, ayak ta b a n ı ve avuç içinde d a h a kalındır. D erm iş “ P apilla ta b a k a sı” ve “R etiküler ta b a k a ” olm ak ü zere iki ta b a k a d a n oluşm uştur. D erm iş elastik liflerd en zengin b ir b ağ dokusudur. K an ve lenf d am arları, sin irsel y ap ılar, kıl kökleri (kıl folikülleri), kıl dibi düz k asların ı iç eren b ir y apıdır. D erm işin p ap illa ta b ak a sı, epiderm isin h em en altın d a b u lu n u r ve y u k arıd a değindiğim iz gibi epiderm isin b azal ta b a k a sın a doğru eldiven 543
p arm ağ ı biçim inde ve p ap illa adını a la n u za n tılar gön d erir. D erm işin retik ü ler ta b a k a sı p ap iiler ta b ak a sın ın hem en altın a y erleşm iştir. R etiküler ta b ak a n ın altın d a d erialtı dokusu (H ipoderm is) b u lu n u r.
17.5. DEM RENGİNİ SAĞLAYAN ÖĞELER: D eriye rengini k azan d ıran b aşlıc a b eş öğe v ard ır. B unları şöyle sıralay ab iliriz: 1) M elanin (kahverengi) 2) M elanoid (kahverengi) 3 K aro ten (sarı-tu ru n cu ) 4) H em oglobin (pem be) 5) O ksihe- m oglobin (kırm ızı). B u n lard an hem oglobin ve oksihem oglobin özelliklerine “K an ” bölüm ünde değinm iştik. B u rad a şu n u belirtelim . D erinin derm is ta b ak a sın d ak i kılcal d a m a rla rd a d o laşan kan, kırm ızı rengi dolayısıyla deriye b ir pem belik, kırm ızılık k azan d ırır. Sıcak b ir o rtam d a ya d a u tan m a, sıkılm a gibi d u ru m la rd a d eri d a m a rla rı genişlediği için b u ra la ra gelen k an m iktarı a r ta r ve d eri renginin d a h a çok pem beleşip kızardığı g örülür. K aroten, sa rı-tu ru n cu ren k te b ir boya m ad d esidir. E piderm isin stratu m korneum ta b ak a sın d a, derm is içindeki yağ h ü crelerin d e ve d erialtı d o k usunda b u lu n u r. Özellikle h av u ç ve öteki bitkiler k aro ten d en zengindirler. B esin yoluyla alm an k aro ten in b ir bölüm ü sindirim k an alın d a A vitam inine d ö n ü ştü rü lü rk en , öteki bölüm ü sindirim k an alın d an em ilip k an yoluyla d o k u lara taşın ır. K aroten yağ içinde eriy en b ir.m ad d e olduğundan, yağ h ü creleri ta ra fın d a n kolayca em ilir. M elanin k ahverengi b ir boya m addesi olup “M elan o sit” denilen özel h ü cre ler ta ra fın d a n sentez edilir. M elanositler epiderm isin stratu m germ inativum ta b ak a sın a yerleşm iş olan ve b u ra d a n epiderm isin yüzeysel ta b a k a la rın a doğru h ü cresel u za n tılar gönderen, h ü cre lerd ir. M e- lan o sitlerd e sentez edilen m elanin, d a h a so n ra h ü cresel u za n tılar içinde ilerleyip, b u u zan tıların ucu n d an h ü cre dışına b ırakılır. A çığa çıkan bu m elanin tan ecik leri bazı keratinli h ü cre ler ta ra fın d a n h ü cre içine alın ırlar. M elanin sentez
edem eyen am a m elanini d ışa rd a n h ü cre içinde alab ilen b u tü r h ü cre lere “M elanofor” denir. M elanin m addesi deri, saç, retin a ve b ö b rek ü stü bezinde ve değişik o ra n la rd a b u lu n u r. K im yasal b akım dan m elanin “T irozin” adlı am ino asidin polim erize o larak kurm uş olduğu b ir p ro tein d ir. Tirozin, m elanosit h ü crelerin d e “T irozinaz” adlı enzim in yardım ıyla “D ihidroksi fenil a lan in ” (DOPA) denilen b ir m addeye d ö n ü ştü rü lü r. DOPA d a h a so n ra aynı h ü cred e m elanine d ö n ü ştü rü lü r.
TİROZİN ________ DOPA ___________ „ MELANİN
T irozinaz
D erinin çeşitli bölgeleri m elaninizasyon bakım ınd an farklılıklar gö sterir. Bu farklılıklar, m elanosit say ısın a ve h er b ir m elanositte sentez edilen m elanin m addesinin m iktarına bağlı o larak o rtay a çık ar. Ö rneğin kol ve b a c a k la rd a , yüzde, penis ve büyük d u d ak ları ö rten d eri bölüm ünde, m em e u cu n u çevreleyen a re o lad a m elanosit sayısı oldukça fazla olduğundan b u ra la rd a d eri rengi d a h a koyudur. M elanositler kıl köklerinin e tra fın d a d a çok sayıda b u lu n u rlar. Bu yakınlık nedeniyle m elanosit h ü creleri, m elanin m addesini kolayca kıl h ü crelerin e v erirle r ve böylece saç renginin oluşm asını sa ğ larla r. M elanin yönünden fakir sa ç la r sarı, m elanin bakım ından zengin
sa ç la r d a kahverengi-siyah ren k te o lu rlar. Esm er ırk la rd a ve esm er kişilerde esm er ren g in kaynağı m elanosit sayısındaki fazlalık olm ayıp, h e r b ir m elanosit h ü cresin in fazla m ik tard a m elanin sentez edebilm e yeteneğidir. U ltraviyole ışın ları ve ön hipofiz bezinden salg ılan an “M elanin stim ulan horm on” (MSH) m elanin sentezini a rtırırla r. U ltraviyole ışın lar kısa b ir sü re etkileyecek o lursa, önce m elaninin rengi koyulaşır, d a h a uzun sü ren etkilerde m elanin sentezi a rta r. Çok uzun sü re ultraviyole altın d a k alın ırsa m elanosit sayısında b ir artış g ö rülür. G üneş ışın ların ın esm erleştirici etkisi, b u ışın ların içinde b u lu n an ultraviyole ışına bağlıdır. U ltraviyole ışın lar bulutsuz h a v a la rd a d ağ la rd a d a çok m ik tard a b u lu n u r. B undan dolayı kayak sp o ru yapm ak için d ağ a çıkm ış o lan lard a ya d a d ağ c ıla rd a kış o rtasın d a güneş altın d a yanm ış gibi b ir esm erleşm e görülür. Bu esm erleşm e k arlı y am aç lard a d ah a çok olur, çünkü ultraviyole ışın lar k a rd a n y an sıy ıp ,d ah a yoğun b ir biçim de deriyi etk ilerler.Y an sıy an bu ışın lar yalnız deriyi değil retin ay ı d a etkileyip onu zed elerler ve “K ar körlüğü” denilen olaya neden o lu rlar. Bu ned en le d ağ lard a belki de derinin k o ru n m asın d an çok, uygun gözlüklerle gözlerin korunm ası gerek ir. D erideki m elanin adlı b u boya m addesinin en önem li görevi, derinin epiderm is tab ak asın d ak im itozla çoğalan h ü crelerin krom ozom larını u ltra- viyole ışınlarının etkisinden korum aktır. U ltravi- yole ışın lar yüksek d o zlard a m itotik h ü crelere u laştık ların d a, bu h ü crelerd e k anserleşm eye neden o lu rlar. M itozdaki beyaz ırk tan kişiler d erilerin d e d ah a az m elanin taşıd ık ların d an , çok güneşli bölgelerde uzun sü re önlem alm ad an y a şa rla rsa , zencilerle k arşılaştırılam ay acak ölçüde yüksek o ran d a, d eri k an serin e y ak alan ırla r. D erinin rengi genler ta ra fın d a n denetlenir.
17.6. DERİNİN KAN DAMARLARI: D eri derm iş ta b ak a sın d a kılcal d a m a rla ra sah ip tir. Epiderm is ta b ak a sın d a d am ar bulunm az, b u rad ak i h ü creler b ir alt ta b ak a d an , yani derm işten bir çeşit em ilm e yoluyla b eslen irler. Epiderm is ta b ak a sın da d am ar bulunm adığından yalnız bu tab ak a zedelendiği zam an herh an g i b ir kanam aya rastlan m az. D erm işin p apiller tab ak ası retik ü ler ta b ak a sın a o ran la çok d ah a zengin bir kılcal d am ar ağm a sah ip tir.
17.7. DERİNİN LENF DAMARLARI: D erinin lenf d am arları derm işin p apiller tab ak asın d a kör u çlar biçim inde b a şla rla r ve d ah a so n ra hipoder- m isteki oldukça geniş lenf d am arların a u la şırlar. Lenf d am arların ın içinde valvül denilen kapakçıkla r b u lu n u r. Bu kap ak çık lar lenf sıvısının belli bir yöne akm asını sa ğ larla r. D erinin lenf d am arları a ra sın d a çok say ıd a b ağ lan tılar v ard ır.
17.8. DERİNİN EKLERİ: Saç ve kıllar, tırn ak lar, seb ase bezleri ve te r bezleri derinin ekleri olarak ele alın ırlar.
17.9. SAÇ VE KILLAR: K ıllar bazı bölgeler dışında hem en hem en vücudun tüm yüzeyini kaplam ışla rd ır. A yak ta b an ı avuç içi, göbek, klitorisin, büyük ve küçük d u d ak ların iç yüzleri, prepisyu- m un iç yüzü ve glans penis kıl taşım ay an deriyle k ap lıd ırlar. K ıllar, epiderm isin te rs dönm üş bir eldiven p arm ağ ı gibi derin in derin k atların a girm esiyle o lu ştu rd u k ları keseler içine yerleşm işlerdir. Bu k eselere “Kıl folikülleri” denir. Kıl folikülleri derm işin ve b azen hipoderm isin derin ta b a k a la rın a dek u za n ırla r. K ıllar kıl kökü ve kıl şaftı olm ak ü zere b irb irin in devam ı olan iki yap ıd an oluşm u şlard ır. Kıl kökü, kıl şaftının dibinde hafif b ir şişlik gö sterir.B u şişliğe kıl soğancığı (Bulbus pili) d en ir. D erm iş, kıl soğancığının içine doğru kıl p ap illası denilen b ir uzantı gönderir. Kılın beslenm e ve büyüm esini sağ lay an yapı kıl p ap illasıd ır. Kıl şaftı kıl kökünden doğduktan so n ra, bir süre kıl folikülünün içinde yol alır ve d ah a so n ra deri yüzeyine çık ar. Kıl folikülü deri yüzeyine dik açıyla değil, eğim li o larak açılır. Folikülle deri yüzeyi a ra sın d ak i kirpiklerin ve ayva tüylerinin a rre k tö r p illeri yoktur. Dik açının geniş olduğu ta ra fta kıl folikülünün dibine “A rrek tö r pili” denilen b ir ya da b irk aç düz kas yapışır. Bu k asların öteki u çları ise d erm an ın d ah a yüzeysel ta b a k a la rı içindedir. Soğuk h av ad a ya da korku,
h eyecan gibi d u ru m lard a bu düz k aslar k asılarak kılların dikleşm esine n ed en o lu rlar. A rrektör pillerle kıl folikülü arasın d ak i bölgeye (biraz ilerde değineceğim iz) “ S ebase b ezleri” yerleşm iştir. K ıllar o rtalam a olarak h afta d a 1.5-2.2 m m .’lik b ir hızla b ü y ü rler.
17.10. SEBASE BEZLERİ: S ebase bezleri, kıl folikülüyle arre k tö r pili a ra sın a yerleşen çok katlı kübik epitel h ü crelerin d en kurulm uş keseciklerdir. K eseciklerin duvarını o lu ştu ran çok katlı kübik epitelin kese içine en yakın b u lu n an h ü creleri özel b ir biçim de y ağdan zenginleşirler ve h ü cre olm aktan çıkıp küçük yağ fıçıcıkları haline gelirler. Bu değişm eye h ü cren in yağlı dejen erasy o n u denir. Yağlı d ejen erasy o n a u ğ ra yan h ü creler d ah a so n ra keseciklerin boşluğuna d ü şe rle r ve böylece seb ase bezlerinin salgısı olan yağ salgısı hazırlanm ış olıır. B u rad a görüldüğü gibi h ü cren in tüm ü yağlanıp h ü cren in kendisi salgı m addesi halini alır. Bu tip salgı y ap an b ezlere “ H olokrin b ezleri” denir, K ese boşluğuna düşen yağlanm ış h ü crelerin yerine çok katlı epitel dokunun d ah a derinindeki h ü creler gelir. O nlar da b ir sü re so n ra yağlanıp salgı o larak atılırlar. S ebase bezini olu ştu ran kesecikler, kısa b ir kanalcığın yardım ıyla kıl folikülüne açılırlar. A rrek tö r pili kası kasıldığı zam an seb ase bezi sıkışır ve içindeki yağı kıl folikülüne, o rad a n da deri yüzeyine boşaltır. S ebase bezleri en çok kafa d erisinde, yüzde, dışkulak yolunda, b u ru n k en a rların d a bu lu n u r. G lans penis, prepisyum un iç yüzü ve küçük d u d ak lard a seb ase bezleri tek b a şla rın a b u lu n u rla r ve d o ğrudan doğruya b u rala rd a k i deri yüzeylerine açılırlar. Avuç içi ve ayak ta b an ın d a seb ase b ezlerine rastlan m az. S ebase bezleri ta ra fın d an salgılanan yağa “ S ebum ” denir. Sebum deriyi ve saçla rı nem lendirir, bazı b ak terileri ö ldürür ve deriyi b ir ölçüde m ekanik etkilere k arşı dirençli kılar.
17.11. TER BEZLERİ: V ücuttaki te r bezleri “E krin” ve “A pokrin” olmak ü zere iki çeşittir. Ekrin te r bezleri vücudun hem en hem en b ü tü n yüzeyine yayılm ışlardır. Ö zellikle avuç içi, ayak tab an ı ve koltuk altın d a çok sayıda b u lu n u rlar. T er bezlerinin te r salgısını h azırlay an “ Glome- riil” adını alan bölüm ü, d erm an ın ve hipoderm a- nın d erin k atların a y erleşm iştir. G lom erül bölgesindeki epitel h ü creleri ta ra fın d a n h az ırlan an te r salgısı, kıvrım lı b ir k an al aracılığıyla d eri yüzeyine boşaltılır. Ekrin te r bezlerinin salgısı kim yasal olarak asit y ap ıd ad ır. A pokrin b ezler de bazı farklılıklar dışında, tüm üyle ekrin b ezlere b en zerler. Bu farklılıklar şu n lard ır: A pokrin bezler meme başı, koltuk altı, m em enin areo lası, an u s çevresi, genital bölge ve gözkapak- ların d a bulu n u r. S algıları baz y ap ısın d ad ır ve glom erül, b ir k an al yardım ıyla kıl folikülüne açılır. A pokrin bezler cinsel y aşam d a rol o y n arlar ve gen ital bölgelerin (cinsel bölgelerin) özel kokusunun oluşm asında katkıda b u lu n u rlar.