ELÇİ i. (esk. türk. il, el, halk, topluluk ve
-çi’den). Bir devleti başka bir devlette temsil
eden kimse, sefir: Dostlarımdan biri
Bern sokalarmda İsviçre’nin o zamanki Ankara
elçisine rast gelir (F.R. Atay). jj Teşm.
yol. Bir tarafın belli bir konuda görüşmek
üzere karşı tarafa gönderdiği kimse. || Esk.
Hükümdar, başbuğ. H Peygamber.
— dey. Elçiye zeval olmaz {yoktur), «getirdiği
haber kötü de olsa elçi görevini yapmaktadır,
onun için kınanamaz» anlamında
kullanılır: Ve Kubeysa «Emin miyim?» dedikte
«Elçiye zeval yoktur» diye buyurdu
(Cevdet Paşa).
— Eski türk kavimlerinden Uygurların
elçi kullandıklarını biliyoruz. Osmanlı
devletinde, XVIII. yüzyılın sonlarına kadar
yabancı ülkelere gerektiği zaman elçi gönderilirdi.
OsmanlIlarda ilk elçi Çelefoi Mehmed
zamanında Venedik’e gönderilmiştir.
Gelibolu ve Eğriboz savaşları sonucunda
1417’de yapılan barış anlaşmasının bir nüshasını
Venedik’e götüren bu elçinin adı bilinmiyor.
Bu tarihten sonra Osmanlı devleti
tarafından bir padişahın cülusunu bildirmek,
dost kralların taç giyme törenlerinde hazır
bulunmak, anlaşma yapmak, ihtilâflı sınır
meselelerini halletmek, sadrazamın mektubunu
götürmek, yabancı ülke krallarına padişahın
hediyelerini sunmak v.b. için çeşitli
ülkelere geçici olarak elçiler gönderildi. Seiim
III devrine kadar bu durum devam etti.
Selim III, çeşitli Avrupa ülkelerinin başkentlerinde
daimî elçilikler kurdurdu, ilk
daimî elçi olarak 1792’de Londra’ya Yusuf
Agâh Efendi, sonra Paris’e Seyit Ali Efendi
ve Berlin’e de Aziz Efendi gönderildi.
Mahmud II devrinde daimî elçi gönderme
bir süre aksadı ise de padişahlığının
son yıllarında bir düzene girdi. 1834’-
ten sonra imparatorluğun Paris, Londra,
Viyana, Berlin, Petersburg ve Tahran’da
fevkalâde büyükelçi, büyükelçi, ortaelçi
unvanlarını taşıyan elçileri görülür.
OsmanlIlar çeşitli tarihlerde, yabancı ülkelere
çeşitli sebeplerle elçi yolladılar.
ELÇİ
26
Kas