nükleer tıp, hastalıklara tanı konması ve
tedavi amacıyla radyoaktif izotopların kullanılmasıyla
ilgilenen uzmanlık dalı. Nükleer
tıp çalışmaları Enrico Fermi’nin 1935’te
kararlı elementlerin nötronlarla bombardıman
edilerek radyoaktif hale getirilebileceğini
bulmasından sonra başladı. Bombardımana
uğrayan elementlerin atomları nötronları
tutarak aynı elementin farklı birnükleer biçimini oluşturuyordu. Ne var ki
bu radyoizotopların çekirdekleri kararsızdı
ve kendiliklerinden gamma ve başka ışınlar
halinde ışınım salarak fazla enerjilerini
serbest bırakıyordu.
İzotop taramasında vücuda genellikle damar
içine şınnga edilerek verilen radyoizotop
farklı organlar tarafından farklı miktarlarda
tutulur. Yaydığı ışınımın kaydedilmesiyle
vücuttaki dağılımı saptanabilir; ayrıca
dokulardaki yoğunluğu, çeşitli organlardaki
anormal oluşumların varlığı, boyu ve biçimi
hakkında bilgi verir. Yayılan ışınım, tarama
yapılan organın bulunduğu bölgede vücut
yüzeyinde dolaştırılan bir ışıltı (sintilasyon)
sayacı aracılığıyla saptanır ve elektronik
aygıtlarla kaydedildikten sonra incelenir.
Radyoizotopların yarı ömürleri genellikle
kısa olduğundan, radyoaktivite hastanın
vücuduna herhangi bir zarar vermeden
bozunurlar.
Belirli organlarda yoğunlaşma eğilimi gösteren
farklı izotoplar vardır. Örneğin, iyot-
131 tiroit bezinde tutulur ve tiroit işlev
bozukluklarını ortaya çıkarabilir. Şeker
hastalığı, gut, kansızlık ve akromegaliye
neden olan metabolizma kusurlarının incelenmesine
yardımcı olan bir izotop da
karbon-14’tür. Günümüzde, başlıcaları
gamma kamerası, tomografi türleri ve nükleer
magnetik rezonans olmak üzere çeşitli
tarama teknikleri ve aygıtları geliştirilmiştir.
Ayrıca bak. radyoloji.
nükleer tıp
08
Ara