İngiliz-Amerikan
Püritenliğinin en büyük ilahiyatçısı ve
düşünürü. Büyük Uyanış(*) olarak bilinen
dinsel canlanmaya güç kazandırmış, 19.
yüzyıldaki Protestan misyonerliğine de öncülük
etmiştir.
Ailesinden aldığı geleneksel Püriten eğitimin
ardından 13 yaşında New Haven’daki
(Connecticut) Yale College’a girdi. 1720’de
buradan mezun olduktan sonra iki yıl daha
New Haven’da kalarak ilahiyat öğrenimi
gördü. New York’taki kısa rahiplik döneminden
(1722-23) sonra 1724-26 arasında
Yale’de özel ders verdi. 1727’de Northamp-
19 Edwards, Jonathan
ton’daki kilisede büyükbabası Solomon
Stoddard’m yanında rahipliğe başladı.
Edwards, Tanrı’nın, bazı kullannı kurtuluşa
erdirmek, bazılarını da sonsuz acıya terk
etmek üzere insanların gelecekteki yaşamını
ezelden belirlediği yönündeki yazgı öğretisine
daha küçük yaşlarda tepki duydu. Ona
göre Tann’nın yüceliği dolaysız bir sezgiyle
kavranmalı, Mesih’in görkemi ve güzelliği
bütün “kavramsal” değerlendirmelerin ötesinde,
“tannsal ve doğaüstü bir ışık” ile
insan ruhuna işlenmeliydi. Tek başına bu,
insana değer kazandırırdı ve insanın kurtuluşu
anlamına gelirdi. Tann’nın her yaptığı
doğru olmalıydı; Edwards’in evrensel iyimserliği
buradan kaynaklanıyordu. Tann’yı
yalnızca Tann olduğu için, bütün edimleriyle
benimsemek ve sevmek, Edwards’in
vaazlarının başlıca motifleriydi.
Reform Kilisesi’ne bağlı din adamlannın
ve Püriten ilahiyatçıların yanı sıra Cambridge
Platoncuları ile Newton ve Locke gibi
bilim adamı ve filozoflannın etkisiyle Ed-
Jonathan Edwards, Joseph Badger ın
yağlıboya çalışmasından ayrıntı;
Yale Üniversitesi Sanat Galerisi
Yale University Art Gallery
wards, Hıristiyanlığın öğretilerine çağdaş
felsefe açısından ussal bir yaklaşım getirmeye
çalıştı. “Of Being” (Varlık Üzerine) adlı
denemede, aynı anda her yerde bulunan
öncesiz ve sonrasız mutlak hiçliğin kavranamazlığından
yola çıkarak bir Tann’nın varlığını
kanıtlamaya çalıştı. Herhangi bir şeyin,
hatta evrensel varlığın bile bilinçlilik dışında
var olması düşünülemezdi; dolayısıyla maddi
şeyler ancak algılayan zihinlerde idealar
olarak vardı. Evren de var olabilmek için
her an Tann’nın bilgisine ve yaratıcı iradesine
bağımlıydı; yalnızca ruhlar gerçek anlamda
birer tözdü. Dahası, eğer Locke’un
Edward Gölü kıyısında balıkçı tekneleri, Zaire
George Holton-Photo Researchers
Edwards, Lewis 20
ileri sürdüğü gibi bütün bilginin kaynağı
duyumlar ise ve duyu algılan, Tann’nın
idealan zihne iletme yönteminden başka bir
şey değilse, bütün bilgiler ancak tannsal
iradenin sonucu olarak ortaya çıkabilirdi.
Tanrı’nın ve tinsel nesnelerin bilgisine,
ancak “yeni duyu”nun bağışlandığı kişiler
ulaşabilirdi. Bu kayra insan çabasından
bağımsızdı ve ona “karşı konulamazdı”.
Gene de Tann dine bağlanmayı, kutlu bir
yaşam sürmeyi ve kurtuluşa yönelmeyi de
buyuruyordu. Vaazlar, takdis ayinleri, hatta
cehennem korkusu, kurtuluşun “gerçek nedenleri”
değilse de, Kutsal Ruh’un elinde
birer “kayra aracı”ydı. Dolayısıyla yazgıya
inanan bir din adamı da insanlann duygulanna
ve iradesine seslenebilirdi.
Edwards 1729’da Boston’un dışında Massachusetts’in
en önemli makamı sayılan
Northampton vaizliğine getirildi. Kasım
1734’te “yalnızca imanla aklanma” konusunda
verdiği bir dizi vaaz Northampton’da
ve Connecticut Irmağı vadisi boyunca büyük
bir canlanma hareketine yol açtı. 1740-
42 arasında İngiliz kolonilerinde yaşanan
Büyük Uyanış sırasında Edwards da kitlelerdeki
yoğun duygusallığı körükleyen vaazlar
verdi. 1741-46 arasında Büyük Uyanış’ı
genellikle savunan, bazen de eleştiren yazılar
yazdı.
Bu çalkantılı dönemde, Edwards’m kendi
cemaatiyle ilişkileri de gerginleşti. Tam
komünyona katılabilmek için, öğreti bilgisinin
ve iyi ahlakın yanı sıra gerçek bir imanın
da gerekli olduğunu savunması üzerine
Edwards 1749’da görevden alındı. 1 Temmuz
1750’de “Veda Vaazı”nı verdi. Tartışmalar
sürerken yazdığı iki kitapta bir yandan
kendi cemaatini ikna etmeye, bir yandan
da yanlış aktarılan görüşlerini düzeltmeye
çalıştı. Edwards’in bu tartışmada
yenik düşmesine karşın sonunda onun görüşleri
üstün geldi ve New England’daki
Kongregasyon Kilisesi’nin üyelikle ilgili öğretisini
biçimlendirdi.
Edwards 1751’de Massachusetts’teki
Stockbridge sınır kilisesinin rahibi oldu ve
Yerliler arasında misyonerlikle görevlendirildi.
Burada aynca ünlü yapıtı Freedom o f
Will’i (1754; İrade Özgürlüğü) kaleme aldı.
1757’de tamamladığı Çreat Christian Doctrine
o f Original Sin Defended’da (1758;
Hıristiyanlığın İlk Günahla İlgili Kuramının
Savunması) Arminiusçu savlara karşı Kalvenci
görüşleri savundu. İnsanda doğuştan
var olan yozlaşmanın Âdem’in işlediği ilk
günahın cezası değil, Âdem’in ilk günahından
da önce gelen günahkârlık eğilimini her
insanın paylaşmasının sonucu olduğunu öne
sürdü. Edwards’in bu görüşleri, Amerika’
da insan doğası üzerine yürütülen uzun
ilahiyat tartışmalarına ilk önemli katkıyı
oluşturdu.
1757 sonlannda, New Jersey Yüksekokulu
(sonradan Princeton Üniversitesi) başkanlığını
kabul eden Edwards, çalışmalarını
sürdürmek amacıyla ocakta buraya geldi.
Ama çiçek hastalığına yakalanarak kısa
süre sonra öldü.
Edwards’in yakın çevresindeki Joseph Bellamy,
Samuel Hopkins ve Jonathan Edwards,
Jr., onun görüşlerinden yola çıkarak
ayrı bir ilahiyat okulu oluşturdular. Önce
Hopkinscilik, daha sonra da “New England
İlahiyatı” olarak adlandınlan bu okul bir
yandan Arminiusçuluğa ve Üniteryenliğe
karşı Kalvenciliği savunurken, bir yandan
da Kalvenciliğin bazı öğretilerinde önemli
düzeltmelere giderek 19. yüzyılın Protestan
liberalizminin yolunu açtı. Ölümünden sonra
bir yüzyıl boyunca, Amerikan Protestanlığının
düşünsel yapısı üzerinde Edwards’m
etkisi çok belirgindi. Amerikan İç Savaşı’nndan
(1861-65) sonra, Püritenliğe ve Kalvenciliğe
karşı gelişen genel tepki sırasında
Edwards’in saygınlığı azaldı. Ama
1930’larda ve daha sonra ilahiyatta liberalizme
karşı çıkan düşünürler ve kilise dışı
araştırmacılar Edwards’i yeniden gündeme
getirdiler.
Edwards, Jonathan
01
May