çorap, genellikle ayakkabı içinde ayağa
giyilmek üzere, elde ya da makinede örülerek
üretilen giysi. Erkekler, kadınlar ve
çocuklar için kısa ve diz altı, kadınlar için
uzun ve külotlu türleri vardır.
Eski Yunanlı şair Hesiodos, (ü. İÖ 8. yy)
hayvan kılından örülen bir ayakkabı astanndan
(piloi) söz eder. Romalıların ayaklanna,
bileklerine ve bacaklarına meşin ya da
kumaş bantlar sardıklan bilinir. İlk kez jS
2 . yüzyılda adı geçen udones de kumaştan,
keçeden ya da hayvan postundan kesilerek
dikilen ama esnek olmayan bir çorap türüydü.
Eski Mısır mezarlannda IS 3 ve 6.
yüzyıllar arasına tarihlenen örme çoraplar
bulunmuştur.
El örgüsü çorap bugünkü biçimine 17.
yüzyılda ulaştı. İlk örgü makinesini icat
eden William Lee’ye, dokuduğu çorapların
İspanya’dan ithal edilen ince ipekli çoraplardan
daha kaba olduğu gerekçesiyle Kraliçe
I. Elizabeth patent vermedi. Lee makinesini
geliştirerek daha ince çoraplar üretmeyi
başardıysa da, el örgücülerine zarar vermesinden
korkulduğu için patent isteği gene
geri çevrildi. 1610 dolaylannda Fransa’da
yoksulluk içinde ölen Lee’nin erkek kardeşi
Ingiltere’ye geri dönerek mekanik dokuma
sanayisini başlattı.
Lee’nin makinesi dönemine göre son derece
gelişkindi ve çok uzun süreler kullanılan
tek örgü makinesi olarak kaldı. Bu tezgâhın
temel çalışma ilkelerinden modern makinelerde
de yararlanılmıştır; aynca, özgün
makinedeki yaylı kancalı iğneler günümüzdeki
çorap örme makinelerinde de kullanılmaktadır.
Kesiksiz çoraplar önce düz olarak örülür,
sonra elle biçimlendirilerek arkalanndan
dikilir. Örgü, 1864’te William Cotton’ın
İngiltere’de Leicestershire’daki Loughborough’da
icat ettiği, yassı kollu makineyle ileri
geri atkılar atılarak gerçekleştirilir. Örmeye,
jartiyerin tutturulduğu daha kalın üst
bölümden başlanır. Bilekte, azaltılan iğne
sayısı, topukta artırıldıktan sonra parmak
ucuna doğru yeniden azaltılarak çoraba
biçim verilir.
Dikişsiz çoraplar 19. yüzyılın ortalannda
geliştirilen çembersel makinelerde örülür.
Bunlarda yapılan örgüde ilmek sayısı çoğaltılıp
azaltılamadığından, yüz yıla yakın bir
süre çoraplar düz bir boru biçiminde örülmüş
ve bacağı günümüzdekiler kadar iyi
sarmamıştır.
1940’larda kullanılmaya başlayan naylon
ipliğin termoplastik özellikleri, boru biçimindeki
çorabın ısıtılarak istenen kalıcı
biçimin verilmesine olanak tanıdı. Dikişsiz
çorap 1950’Ierde çok gelişti ve kadınlann
büyük bir çoğunluğu bu tür çorabı kullanmaya
başladı. 1960’larda bir çift çorabın bir
külotla bütünleştirilmesiyle, kalçaları da
sararak bele kadar gelen tek parça külotlu
çorap üretildi.
20. yüzyılın başlarında kadın çoraplarının
yaklaşık yüzde 88’i pamuk, yüzde l l ’i yün,
yüzde l ’i de ipekti. Bunu izleyen 35 yıl
boyunca ipek ve reyon (suni ipek) çoraplar
giderek yaygınlaştı. Ama daha sonra ortaya
çıkan naylon çorap bir anda hepsinin yerini
aldı.
Çorabın ağırlığı ipliğin kalınlığına ve makinenin
mastar denen iğne açıklığına göre
değişir. Naylon ipliğin ölçüsü denyedir;
denye numarası küçüldükçe iplik incelir.
Doğu Anadolu’dan geometrik
figürlü, renkli bir yün çorap örneği
Ersin Alok
Bacağı saran çoraplarda 4,2 cm’ye düşen
iğne sayısı maştan belirler; mastar numarası
büyüdükçe ilmekler sıklaşır. İncelik hem
mastara, hem de denyeye bağlıdır: 60
mastar-15 denye, 51 mastar-15 denyeden
daha sıkı örülmüştür ve bu nedenle, iplik
kalınlığının aynı olmasına karşın daha kalın
ve dayanıklıdır. 60 mastar-30 denye ve 51
mastar-30 denye olanlar da daha ağır ve
kalın çoraplardır.
Anadolu’da kırsal bölgelerde kullanılan
çoraplar iki ya da beş şişle ve elle örülür.
Renk, motif ve kullanılan iplik türü bakımından
her bölge ayn özellikler gösterir.
Kuzey ve Batı Anadolu’da daha çok pamuk,
Orta Anadolu’da yün ve tiftik, Güneydoğu
ve Doğu Anadolu’da yün, Marmara
ve Trakya’da ise pamuk ve ketenden
örülen çoraplar ağırlıktadır.
Eskiden, Anadolu çoraplannda kullanılan
ipliklerin boyanmasında, canlılığını uzun
süre koruyan kökboyalar kullanılırdı. Günümüzde
büyük çoğunlukla, benzeri el
sanatları ürünlerinde olduğu gibi, bu işte de
yapay boyalar kullanılmaktadır.
Anadolu çoraplan renkli ve renksiz olmak
üzere iki türlüdür. İkisinin de hem kısa,
hem de uzun konçlusu olur. Kısa ve renksiz
çoraplar genellikle lastik konçlu olup kasaba
ve kentlerde giyilir. Köylü çoraplannın
kısa olanlannda lastik konç seyrek görülür.
Bunun yerine püsküllü bağlar vardır ve
çoğunlukla kadınlar giyer. Uzun konçlu köy
çoraplan ise erkekler içindir.
Köy çoraplan motif türlerine göre, kent ve
kasaba çoraplan ise motiflerden başka örgü
türleri ile oluşturulan kendinden desenlerine
göre anılır. Bunlar arasında Ankara’nın
kadınsım, saat kordonu, sıçan yolu; Konya;
nin teley, bahçeli, gelin yanağı, pıtrak,
dörtgöz; Bursa’nın pazarcık, yörük; Malatya’nın
maden, karakazan; Gaziantep’in bebekli,
kuşlu; İsparta’nın gülbahçesi; Sivas’ın
yandım alamadım, İncili küpe, ateş gemisi,
hünkâr kilidi, fincan göbeği, sarhoş yolu,
âşık kirpiği, kâtip cinciği çok ünlüdür.
Erzurum ve Sivas çorapları örgü desenleri
ve mötifleri yönünden Anadolu’da bu alandaki
en üstün el sanatı ürünleridir. Sivas
köy çoraplannın motifleri, renkleri ve desenleri
giyenlerin köyünü, ailesini, uğraşını,
evli, bekâr ya da nişanlı olduğunu da
gösterir. En süslü olanlan gelin, güveyi ve
genç kız çoraplarıdır. Orta ve ileri yaştaki
erkekler ise genellikle daha yalın motifli ya
da yalnız örgü desenleriyle süslü çoraplar
giyerler.
Anadolu çoraplarında görülen motifler
bitkilerden, canlı varlıklardan, eşyalardan,
süslü eşya ve yazılardan ve çeşitli simgelerden
alınmış ve stilize edilmiş biçimlerden
oluşur. Bu motifler çoraplara kenar, orta,
serpme ve köşe olarak adlandırılan dört
biçimde yerleştirilir.
Makinede üretilen naylon ve iplik çoraplann
yaygınlığına karşın el örgüsü çoraplar
Anadolu’da günümüzde de üretilmekte,
özellikle kış aylannm çetin doğa koşullarına
karşı, sağlığa uygunluğu ve ahşılmışlığı nedeniyle
köylerde hâlâ kullanılmaktadır.
çorap
16
May