Kayseri
İç Anadolu’nun Orta
Kızılırmak bölümünde, topraklarının küçük
bir kısmı Akdeniz bölgesine taşan il;
943 484 nüf. (1990). 16 917 km2; 16 ilçe
(2’si merkezde), 10 bucak, 478 köy. Merkezi
Kayseri, 421 362 nüf. (1990).
İl topraklarını, G.’de Toros sistemine
bağlı Aladağlar’ın K. uzantısı ile Tahtalıdağlar
gibi 3 000 metreye yakın doruklardan
oluşan yüksek engebeler sınırlar.
K. ve D. kesimleri üzerinde bazı dağların
da yer aldığı (K.’de Akdağlar, D.’da
Hın4,ır dağı) 1 200 – 1 500 m yükseklikteki
.pledolarla kaplıdır. Orta kesiminde ise,
İç Aradolu’nun en yüksek doruğu ve simgesi
olan Erciyes (3 917 m) yükselir. Erciyes’in
çevresini, platolar içine gömülmüş,
alçak ovalar (Develi, Kayseri, Tomarza
ovaları) kuşatır. Bunlardan Develi ovası bir
kapalı havzadır ve tabanında sığ bataklıklar,
Sultan sazlığı da denilen Kurbağa
gölü vardır. Jeolojik bakımdan il toprak
ları G.’deki Torid kıvrımları kuşağı ile K’d
Kırşehir masifini içeren Anatolidler üzerinde
uzanır Bu iki büyük tektonik birim arasında
kalan orta kesiminin başlıca özelliği,
volkan konileri, andezitik ve bazaltik lav
akıntıları ile tüf örtülerinin çok yaygın olmasıdır.
Bu volkanik faaliyetin en önemli
merkezi jeolojik bakımdan genç, ama doruk
kısmı jeomorfolojik bakımdan yıpranmış
bir stratovolkan olan Erciyes’tir. Il topraklarının
K. yarısı sularını Kızılırmak ile
Karadeniz’e, G. yarısı, küçük bir kapalı
havza olan Develi ovası dışında, Seyhan’
ın kolları ile (Zamantı suyu ve Göksu) Akdeniz’e
yollar. Kayseri, şiddetli karasal iklimin
etkisindedir. Kışlar soğuk (Kayseri
ocak ort. -2 °C), karlı Ve donludur; sıcaklık
zaman zaman çok alçalır (ölçülen en
düşük sıcaklık -1,4 °C). Ama yaziar oldukça sıcaktır (Kayseri temmuz ort. 22,5
‘C). Dağlar dışında yağış azdır (Kayseri
ort. 370 mm); en yağışlı mevsim ilkbahardır.
En geniş yeri bozkır kaplar; ormanlara
ancak G. ve G.-D.’daki dağlık
alanlarda (karaçam, meşe, bazı yerlerde
sedir ve köknar koruları) ve K.-D.’daki
dağlarda (özellikle sarıçam) rastlanır.
Kayseri, nüfus yoğunluğunun (km’ye
56 kişi) ve yıllık nüfus artışının (%. 18,4)
Türkiye ortalamasından az olduğu illeri–
mizden biridir. Ama il düzeyindeki bu
genel veriler, yörelere göre değişir. Ovalarda
yoğunluk Türkiye ortalamasının
üzerinde, dağlık kesimlerde ise çok altındadır.
Nüfus artış oranının nispeten düşük
olması ise, kırsal kesimden diğer
bölgelere, özellikle Akdeniz bölgesine
doğru yönelen iç göçierin bir sonucudur.
Nüfusun yarıdan çoğu (% 64) kentsel
yerleşmelerde yaşar. Bunun da 2/3’ten
fazlası hızla büyüyen Kayseri kentinde
toplanmıştır. Ilçe merkezlerinden, Develi
(32 961) ve Talas (30 485) dışında. 6’sınutusu 1U UUU – 2U UUU, b sı Ise nütusu 4
000 – 10 000 arasında değişen küçük kasabalardır.
Il genelinde, yarıkurak iklime
ve güneyde geniş yer kaplayan engebeli
alanlara karşın, ekili ve dikili topraklarda
oldukça yüksek bir orana erişmiştir. Ekili
alanlar il topraklarının Wo 25 kadarını kaplar.
Dikili alanlarla birlikte bu oran 35’i,
ovalarda Wo 50’yi geçer. En önemli tarım
ürünleri, tarlaların Wo 93 kadarını kaplayan
tahıllar (başta buğday olmak üzere, arpa
• ve çavdar) ile şekerpancarı, ayçiçeği, patates,
nohut ve fasulyedir. Ayrıca, çeşitli
meyveler (üzüm, elma) yetiştirilir Kırsal kesimin
başlıca gelir kaynaklarından biri de
hayvancılık ve hayvan ürünleridir. Sanayi
Cumhuriyet döneminde önemli ölçüde
gelişmiş, tarımsal ve hayvansal ürünlere
dayalı eski kollar (dokuma, un, kilim, halı,
pastırma ve sucuk yapımı) çağdaş tesis
güncelleşirken, çeşitli yeni sanayi kolları
(konserve, süt, metal eşya, kauçuk,
plastik, iplik, pamuklu ve yünlü dokuma,
şeker, uçak onarımı) kurulmuştur. En
önemli sanayi merkezleri, Kayseri ile bir
yünlü dokuma merkezi olan Bünyan’dr.
Bu gelişmeye paralel olarak Kayseri,
Türkiye imalat sanayisinde üretim değeri
bakımından 12. il durumuna yükselmiştir.
Başlıca yeraltı kaynakları, bazıları işletilen
demir (Kovalı, Kararnadazı, Zileköy), krom
(Kızıldağ), kurşun ve çinko (Delikkaya, Kaleköy)
yataklarıdır. Kayseri’nin Iç Anadolu’da
değişik yönlere uzanan yollar üzerinde
önemli bir konumu vardır. il merkezi
yurdun öteki büyük merkezlerine ayrıca
havayolu ile de bağlıdır. (- Kayn.)
KAYSERİ, Iç Anadolu’nun] Orta Kızılır
mak bölümünün en oüyük kenti: aynı addaki
ilin merkezi. Nüfus bakımından Türkiye’nin
9., Iç Anadolu’nun 3. kenti: 421
362 nüf. (1990). Ankara’dan 316 km. Istanbul’dan
770 km uzaklıkta. Diğer bölgelere
kara, demir ve havayolu ile bağlı.
• COĞRAFYA. Bugünkü adını, antik Kaisareia
(lat. Caesarea’nın) Araplar ve Osmanlılar
tarafından Kayseriye’ye, Cumhuriyet
döneminde Keyserrye, dönüştürülmesi
ile alan kent, Iç Anadolu’nun simgesi
olan Erciyes dağının K. eteğinde, dağdan
inen derderin birleşerek Kızılırmak’ın koluAmbarlı suyuna kavuştukları, yaklaşık
1 000 m yükseklikteki bir ovanın G. kenarında
kurulmuştur. Tarım ve ulaşım bakımından
çok elverişli bir yerde olması nedenkike
burada kentsel yerleşmenin tarihi
çok eskidir. VII.- X. yylarda Kayseri,
arap ve türk akıncılarına karşı bizans topraklarını
koruyan en önemli kalelerden
O zamandan kalma surların hara
kalıntıları, günümüzde kentin orta kesimini
oluşturan eski çekirdeğinin çevresinde
yer yer görülür Bu kesimin ortasında, bugün
sebze ve meyve hali olarak kullanılan
iç kale yer alır. Kent alanı, özellikle
19501i yıllardan sonra K.’e, demiryolu istasyonuna
ulaşan Atatürk bulvarı ve istasyon
caddesi ile B.’ya doğru, otobüs terminalinin
de bulunduğu Istanbul caddesi
boyunca büyük ölçüde genişlemiştir.
Birçok eski anıt ile iş ve ticaret merkezinin
bulunduğu eski mahallelerin karmaşık
planına karşılık, kentin bu yeni kesimleri
düzenli planı, geniş caddeleri, yeşil
alanları (Atatürk anıtının da yer aldığı Atatürk
parkı) ve meydanları (Cumhuriyet
meydanı) ile modern bir büyük kent görünümündedir.
Bütün tarihi boyunca
önemli bir ticaret merkezi olan Kayseri
nin nüfusu XIX. yy.’ın ilk yarısında 100 000
dolayına ulaşmıştı. Ama özellikle Birinci
Dünya ve Kurtuluş savaşı yıllarındaki karışıklıkların
olumsuz etkisi ve göçIer nedeniyle
bir ara sönükleşti; 1927 sayımında
nüfusu ancak 39 000 kadardı. Kentin gelişerek
kalabalıklaşması, giderek artan bir
hızla son 35-40 yıl içinde gerçekleşti;
1950’de 65 488 olan nüfusu 1960’ta
102 596’ya, 1970’te 160 985’e, 1980’de
281 320’ye, 1990’da ise 421 000’e ulaştı.
Eskiden beri önemli bir ticaret, sanayi
(özellikle besin endüstrisi kolları, halıcılık)
ve kültür merkezi olan Kayseri, bu işlevlerini,
gelişen ve hızlanan ulaşım koşulları
ve Erciyes üniversitesi’nin kuruluşu
ile günümüzde daha etkili biçimde
sürdürmektedir.
• TARIH. Çok eski bir yerleşim olan kent,
önce “Mazaka” adıyla bir asur ticaret kolonisi
olarak kuruldu. Daha sonra sırasıyla
hitit, phyrgia ve hellenistik çağlarda bir
ticaret merkezi olarak gelişti. Kappadokia
bölgesini bir roma eyaletine dönüştüren
imparator Tiberius, önceli ve imparatorluğun
kurucusu olan üvey babası Augustus’un
anısına kente “Caesarea” adını
verdi (İ.S. 17). imparatorluğun ikiye bölünmesi
üzerine (395) Bizanslılar’ın payına
düşen kent, VII. yy.’dan başlayarak kısa
(.;ürelerle arap komutanlarınca işgal edildi
(691s ve 726). Malazgirt zaferi’nden
(1071) sonra, Selçuklular tarafından fethedildi.
Danişmentli emin i Gazi Gümüştigin’
in eline geçti (1127) ve oğlu Melik Mehmet
döneminde (1134-1142) beyliğin başkenti
oldu. Danişmentliler beyliğine son
veren anadolu selçuklu hükümdarı Kılıç
Arslan Il tarafından alındı (1176). Alaettin
Keykubat I döneminde (1219-1237) büyük
önem kazanan kent, Selçuklular’ın Konya’dan
sonra ikinci başkenti olarak birçok
bayındırlık yapıtlarlyla süslendi; gelişiminin
doruğuna erişti. Moğol saldırılarına
uğradıysa da (1244), Selçuklular’ın ilhanlı
egemenliğini tanımasından sonra rahatladı.
Moğollar’ı Anadolu’dan çıkarmak
üzere harekete geçen Mısır Memlukları
hükümdarı E3aybars’ın elinde kısa bir süre
kalan kent (1277), mısır ordusu çekildikten
sonra sultanla işbirliği yapan türk
beylerini cezalandırmak için Anadolu’ya
gönderilen ilhanlı genel valilerinin denetimine
girdi. Bu valilerden biri olan Alaettin
Eretna’nın kurduğu Eretna beyliğinin
(1335) merkezi oldu (1343). Son Eretna
beyi Mehmet döneminde kentin kadısı da
olan vezir Kadı Burhanettin, küçük yaştaki
beyi ortadan kaldırtarak beyliğin başına
geçti (1381) ve yeğeni Şeyh Müeyyit’i
Kayseri valiliğine getirdi. Kadı Burhanettin,
Sıvas yakınındaki bir savaş sırasında
Karayülük Osman Bey tarafından öldürülünce
(1398), Kayseri halkı kenti osmanlı
hükümdarı Bayezit le (Yıldırım) teslim etti.
Ankara savaşıindan (1402) sonra Timurtarafından yeniden canlandırılan Karamanlılar
beyliğine verildi (1403). Mısır ordusunun
istilasına uğrayan kent (1419),
Memluklar’la birlikte Karamanlılar’a karşı
savaşan Dulkadıroğlu Mehmet Bey’e bırakıldı.
Bu tarihten sonra da Dulkadıroğulları
ile Karamanlılar arasında sürekli el değiştirdi.
Karamanlılar’a karşı yardımı istenen
osmanlı padişahı Murat Il tarafından
alınarak Dulkadıroğulları’na verildi (1436).
Yeniden Karamanlılar’ın eline geçti (1466).
Karamanlılar beyliğini ortadan kaldıran
Mehmet Il (Fatih) tarafından yine Dulkadıroğulları’na
bırakıldı (1474). Bayezit Il ile
Cem Sultan arasındaki taht kavgası sırasında
ortaya çıkarak Cem’in yanında yer
alan ve beyliği yeniden canlandıran Karamanoğlu
Kasım Bey’in eline geçti (1481)
Cem Sultan Rodos şövalyelerinin yanın
kaçtıktan sonra, Bayezit Wnin affına sığı
nan Kasım Bey ölünce (1483), kent yeniden
Dulkadıroğulları egemenliğine girdi.
Son dulkadır beyi Ali’nin kendisini çekemeyen
Ferhat Paşa tarafından öldürtülmesi
üzerine (1521) tüm Dulkadıroğulları topraklanyla
birlikte osmanlı yönetimine geçti
ve Karaman eyaletinin 7 sancak merkezinden
biri oldu. Kayseri ovasında yapılan savaşta
celali eşkiya& reislerinden Karayazıcı
Halim’e yenilen İbrahim Paşa; kenti, kuşatma
altında tutan ayaklanmacılara karşı
savunmak zorunda kaldı (1600). Ayaklanmacı
Abaza Hasan kuvvetlerinin eline geçerek
yıkıma uğrayan Kayseri (1624), aynı
yıl bunları Karasu savaşı’nda yenen
sadrazam Çerkez Mehmet Paşa tarafından
kurtarıldı. Kentte özellikle rum reayasına
saldıran bir eşkiya ayaklanması, Kayseri
mutasarrıfı Memiş Paşa tarafından
bastırıldı (1813). Kenti denetimi altına alarak
haraca bağlamaya çalışan Akbıyıkoğlu
adlı bir başka şehir eşkiya reisi de mutasarrıf
Hüseyin Paşa tarafından yakalanıp
idam edildi (1820). Kayseri’de vergilerin
ağır olduğu gerekçesiyle yaklaşık 2
bin hane kentten başka yerlere göçünce
(1829), vergi yükü hafifletildi, göçenlerin
dönmeleri sağlandı. Tanzimat’tan sonra
Ankara vilayetine bağlı mutasarrıflık mer
kezlerinden biri olarak kentte halıcılık, do
kumacılık, dericilik, bakırcılık gibi alanlarda
etkinlikler arttı, ticaret yaşamı oldukça
gelişti. Birinci Dünya savaşı’na kadar canlılığını
sürdüren Kayseri, bu dönemde
(1914-1918) tüm Anadolu kentleri gibi bakımsız
kaldı. Kurtuluş savaşı sırasında
düşman istilasına uğramadıysa da yarı yıkık
durumundan kurtulamadı. Cumhuriyet
döneminde il merkezi oldu ve bu zamana
kadar kullanılan “Kayseriye” adıKayseri biçimine sokuldu. Ankara’dan Kayseri’ye
ulaşan demiryolu (1927), kentin yeniden
kalkınmasında önemli rol oynamaya
başladı. Sonraki yıllarda da Kayseri-Sıvas-
Samsun hattıyla (1930) Karadeniz’e ve
Kayseri-Ulukışla hattıyla (1933) Akdeniz’e
bağlanması, ağır sanayinin gelişimine olanak
sağladı. Özellikle 19501i yıllarda yapımına
başlanan tüm motorlu araçlar için elverişli
karayollanyla Türkiye’nin önemli merkezlerine
bağlandı. (—> Kayn.)
• SANAT. Kayseri’nin 20 km kadar K.-D.’
sundaki Kültepe”, Anadolu’nun en büyük
ve önemli höyüklerindendir. İlk Tunç çağa
tarihlendirilen höyükte, asur ticaret kolonileri
döneminden pek çok tablet ele
geçmiştir.
Türk mimarlığının gelişimini yansıtan
merkezlerden biri olan kent, özellikle Anadolu
Selçuklu ve Beylikler dönemi anıtlarıyla
doludur. Değişik işlevlerdeki bu yapılar,
yapı biçimlerinin yanı sıra, taş işçilikieriyle
de özgün örneklerdir. Kent merkezinde
yükselen Kayseri kalesi bizans
imparatoru İustinianos I dönemindendir
(V. yy.). Savaşlardan zarar gören kale, Ala
ettin Keykubat I döneminde onarılmıştır.
Daha sonra Karamanoğulları ve Osmanlı
dönemlerinde de elden geçirilip kullanıldı.
İç kale ve dış kaleden oluşan yapının,
büyük bir alanı kaplayan dış kale surları
çok yıkıktır. 195 burçlu iç kale dörtgen
planlıdır. D, G. ve K.’de (yanlarda aslan kabartmalar’
vardır) üç kapısı bulunur. Kentin
en eski türk anıtlarından biri, Danişmentliler
döneminden Ulu cami’dir (1205).
Muzafferüttin Mahmut’un yaptırdığı cami,
onarımlarla özgünlüğünü yitirmiştir. Uzunlamasına
dikdörtgen planlı ana mekan,
mihrap duvarına koşut sekiz sahından
oluşur. Mihrap önü büyük bir kubbeyle,
aynı eksen üzerindeki orta mekân da küçük
bir aydınlık kubbesiyle örtülüdür. Anadolu
Selçukfuları’nın ilk külliyesi olması
açısından önemli olan Huandhatun” külliyesi
(1235-1238) cami, medrese, türbe ve
hamamdan meydana gelir. Muzafferüttin
Mahmut’un kızı Elti Hatun’un yaptırdığı
(XIII. yy. ortaları) Kölük camisi, daha sonra
Kölük Şemsettin tarafından onartıldığından,
onun adıyla anılır. Bu yapı, camiyle
medresenin birleştiği ilk örneklerdendir
Camide kare planlı ana mekân beş sahınlıdır;
orta sahında mihrap önü kubbesiyle,
küçük bir aydınlık kubbesi yer alır. Çini
mozaikli mihrap, geometrik ve bitkisel motiflerle
hat sanatının uyum içinde kaynaştığı
güzel bir yapıttır. Belirli bir şemaya
bağlanamayan iki katlı medresede, B.’da
tüm mekanların sıralandığı ince, uzun, beşik
tonoz örtülü koridorun sonunda, medreseyle
ilişkisi olmayan büyük bir oda yer
alır. Hacıkılıç camisi ve medresesi Ebulkasım
bin Ali elTusi tarafından yaptırılmıştır
(1249). Avlusuz, uzunlamasına planlı caminin
ana mekânı beşik tonoz örtülü beş
sahından oluşur (ortadaki daha geniştir);
mihrap önü kubbesi kalem işleriyle süslüdür
Taş mihrap üç dizi sivri kemerle çevrili,
mukarnaslı bir niş biçimindedir Açık
avlulu, revaklı medresede, giriş eyvanının
karşısındaki ana eyvanın yanında büyük
dershane yer alır Odalar D. ve K. duvarları
boyunca sıralanır. Giriş eyvanının G.’inden,
sivri beşik tonuzlu türbeye geçilir.
Kentte külliyelerin dışında da önemli medreseler
vardır Bunlardan Çiftemedrese”
Anadolu’daki açık avlulu, dört eyvanlı
medreselerin ilk örneklerinden biri olmasının
yanı sıra ilk tıp medresesi ve şifahanesidir
(1205). Küçük dikdörtgen avlunun
iki yanında eyvanların yer aldığı Avgunu
medresesi (XIII. yy. ilk yarısı) çok yıkıktır
Seracettin medresesi (1237) açık avlulu
medreseler planındadır. Yazıtından ana
dolu selçuklu veziri Sahip Ata Fahrettin’
in yaptırdığı (1268) anlaşılan Sahibiye
medresesi, ön cephesindeki zengin bezemeli
taçkapısıyla dikkati çeker Burada
avlu üç yönden revaklı odalarla çevrilidir
Kayseri dışındaki Köşk medrese (1339),
Eretna dönemi yapılarından olup, sağlam
ve dışa kapalı duvarlanyla bir ribatı andırırRevaklı avlunun ortasında emir Eretna’
nın eşi Sulipaşainın yüksek kare kaideli,
sekizgen gövdeli, piramit biçimi külahlı
kümbeti yer alır Dulkadıroğulları’ndan
Nasırettin Mehmet Bey döneminden Hatuniye
medresesi (1431/1432) iki eyvanlı,
bakışık düzendeki planıyla selçuklu geleneğini
sürdürür Kentteki önemli kümbetler
arasında Anadolu Selçukluları döneminden
1247 tarihli Çifte kümbet (Alaettin
Keykubat l’in eşi Melike Adile Hatun
için yaptırıldı), KayseriTalas yolu üzerinde,
Şah Cihan Hatun’un (Alaettin Keykubat
in kızı) Döner kümbet’i (1276), yalın çizgileriyle
selçuklu kümbetlerinden ayrılan,
Eretna devleti döneminden Sırça!’ kümbet
(XIV. yy. ortaları) ve Alicafer kümbeti
(XIV. yy.) belirtilebilir. Birlik (Kümbet) hamamı
(XII. yy. sonu) ve Çiftemedrese’ye
vakıf olarak yaptırılan, çifte hamam planındaki
Sultan hamamı (XIII. yy. başı) da
Anadolu selçuklu dönemi anıtlarıdır. Kayseri-
Sıvas yolu üzerindeki Sultan” hani
(1232-1236), Anadolu Selçukluları’nın sultan
hanları planında, yazlık ve kışlık bölümlerinden
oluşan önemli bir örnektir Bu
dönemin ilginç yapıları arasında saray ve
köşkleri de belirtmek gerekir (Keykubadiye*
köşkleri [1224-1226], Hızırilyas” köşkü
[1241/1242], Haydarbey” köşkü [XIII.
yy. ortaları]). Kayseri-Ankara yolunda, Kızılırmak
üzerindeki Tekgöz (1203) ve Kayseri-
Yozgat yolunda, gene Kızılırmak üzerindeki
Çokgöz (XIII. yy, daha sonra onarıldı)
köprüleri de bu dönemin anıtlarıdır
Osmanlı dönemi yapıları arasındaki
Kurşunlu cami’nin (1584/1585) Mimar Sinan’ın
eseri olduğu öne sürülürse de, Sinan’ın
yalnızca planını onayladığı sanılmaktadır
Kare planlı, kubbeli caminin mu-.
karnaslı taçkapısı ve son cemaat yeri osmanlı
üslubunu yansıtır Ulu cami’nin bitişiğindeki
Raşitefendi kütüphanesi (1796)
günümüzde de kullanılmaktadır