Mustafa Râkım Efendi
Osmanlılar
devrinde yetişen meşhur hattatlardan. Hattat Rakım
Efendi diye de bilinir. Babası, Mustafa Kaptan’dır.
1757 (H.1171) senesinde Ünye’de doğdu.
1826 (H. 1241) senesinde İstanbul’da vefât etti.
Küçük yaştan îtibâren ilim tahsiline başlayan ve
medrese tahsili gören Mustafa Râkım Efendi, hattât
(güzel yazı üstadı) olan ağabeyi İsmâil Zühdî
Efendi gibi İstanbul’a geldi. Hüsn-i hat ve resme çalıştı.
Hüsn-i hat tâlimlerini zamanın hat ustası Mehmed
Râsim Efendinin talebelerinden Ahmed Hıfzı
Efendi, Derviş Ali Efendi ve ağabeyi İsmâil Zühdî
Efendiden aldı. Yazının her nev’inde, bilhassa celî
sülüste mahâret kazandı. Genç yaşta hat icâzetini
(diplomasını) aldı. Yine zamânın meşhur hat üstâdlarından
Râtib Efendi, Mehmed Efendi ve Reşîd
Efendide tâlim görerek hat sanatını ilerletti.
Reîsülküttâb Râtib Efendi aracılığı ile Sultan
Üçüncü Selim Hana takdim edildi. Sultan Üçüncü
Selim Han tarafından önce tasvîr-i hümâyûnun yapılması
için, daha sonra da sikke-i hümâyûnun ressâmlığına
ve tuğrây-ı hümâyûnun tanzimine memur
edildi. Sultan Mahmûd’a şehzâdeliğinde hat
hocalığı yaptı. Onun hocalığı sâyesinde Sultan İkinci
Mahmûd Han hat sanatım çok güzel öğrendi ve pâdişâhlar
arasında önde gelen hattatlardan sayıldı.
Kendisine sırasıyla; müderrislik, İzmir, Edirne,
Mekke-i mükerreme kâdılığı, 1233’te İstanbul,
1235’te Anadolu kazaskerliği pâyeleri verildi. 1238
yılında da Anadolu kazaskerliğine tâyin edildi. Hayâtının
sonuna kadar himâye ve hüsn-i kabûl gördü.
Mustafa Râkım Efendi, hat sanatında önceleri
hocası ve ağabeyi İsmâil Zühdî Efendinin yolunda
yürüdü. Onun vefâtından sonra kendisine
mahsus olan yazı üslûbu ile eser vermeye başladı.
Târihler onun için “Celî hatta asrının yegânesiydi”
ifâdesini kullanırlar.
Mustafa Râkım Efendi, gâyet güzel sülüs ve
nesih yazılar yazdığı gibi, ta’lik hattıyla da yazmıştır.
Uzun zaman yazdığı sülüs hattı varlığını; bir
ekol olarak devâm ettirmiştir.Mustafa Râkım Efendinin bıraktığı eserler
arasında birçok mîmârî âbidelerle mezartaşı kitâbeleri,
kıtalar ve türlü levhâlar vardır. Türk İslâm
Eserleri Müzesinde çok latîf, hoş bir hilyesi (Hilye-
i seâdet) vardır. Topkapı Sarayında Sultan Dördüncü
Mustafa Han ve Sultan İkinci Mahmûd Han
tuğraları devrinin süslemesiyle görülmektedir.
Sultan İkinci Mahmûd Hanın annesi Nakş-ı Dil
Sultan Türbesi kapılarında ve içinde bulunan kuşak
yazılar Râkım Efendinin eserleridir. Ayrıca
Tophâne’deki Nusretiye Câmiinin kuşak yazılarını,
Fâtih Sultan Mehmed Hanın türbesindeki kitâbeyi
ve içindeki yazıları, Gülhâne Parkı karşısındaki
sokak içinde bulunan çeşmenin kitâbesini
de o yazmıştır.
Mustafa Râkım Efendinin yazdığı yazılar
âhenk içerisindeki harflerinin güzelliği ile gözlerden
gönüllere ulvî ve tabiî bir zevk vermektedir.
büyük hat üstâdı kazasker Mustafa İzzet Efendi,
Mustafa Râkım Efendi hakkında; “Ne kadar
cehd olunsa (uğraşılsa) da yazıda Râkım’ın derecesine
varmak mümkin olmayacaktır” demekten
kendini alamamıştır.
Hat sanatında erişilemeyecek bir dereceye ulaşan
Hattat Mustafa Râkım Efendi, 23 Mart 1826 (H.
1241) târihinde İstanbul’da vefât etti. Vasiyeti üzerine
Fâtih Karagümrük’te Zincirlikuyu adı verilen
yerde defnedildi. Sonradan hanımı Emine Hanım
kabrinin üzerine bir türbe ve yanında da bir medrese
yaptırdı. Mezar taşında kendi yazısıyla “1241 Ketebehü
Mustafa Râkım” yazılıdır