wiki

YE’CÜC VE ME’CÜC

Dinimize göre kıyametin
kopacağım gösteren büyük alâmetleri arasında yer alan
iki kavmin ismi. Ye’cüc ve Me’cüc denilen kimseler,
Nûh aleyhisselâmın oğlu Yâsefin soyundandırlar, yüzleri
yassı, gözleri küçük, kulaklan çok büyük, boylan
kısadır. Herbirinin bin çocuğu olur. Cin ve insanlann
âdetlerinin onda dokuzu Ye’cüc ve Me’cüc’dür. Arkasında
kaldıklan şeddi hergün oyarlar. Gece eskisi gibi
olur. İmân etmezler. Sed arkasından çıkınca insanlara
saldınrlar. İnsanlar şehirlere, binalara saklanırlar. Hayvanlan
yiyip bitirirler. Nehirleri içip kuruturlar. İsâ aleyhisselâm
ve Eshâbı duâ ederler. Boyunlannda yara hasıl
olup, bir gecede hepsi ölür. Hayvanlar bunlan yiyerek
çoğalırlar. Pis kokularından yeryüzü yaşanamıyacak
bir hâl alır. (Ye’cüc ve Me’cüc) çok eski zamanda, bir
duvar arkasına bırakılmış, kıyamete yakın, yeryüzüne
yayılacak, iki kötü millet olduğu Kur’ân-ı kerimde
haber verilmiştir. Peygamber ve evliyadan olan Zülkarneyn
Asya ve Avrupa kıtalanna hâkim oldu. Zamanındaki
Asya’nın kuzey doğusundaki mü’min Türklerin
ricâsı üzerine Ye’cüc ve Me’cüc kavminden korunmak
için büyük duvar yapdı. Bu sed, iki dağ arasında, altı
kilometre uzunluğunda, yirbimeş metre genişlik ve yüz
metre yükseklikde idi. Taş ve demirden yapıldı. Bugün
bilinen Çin şeddi başkadır. Ye’cüc ve Me’cüc sed arkasında
kaldı. Şedden dışan kalanlar Türklerdir. Allahü
teâlâ Kur’ân-ı kerîmde; Kehf sûresinin (94-95-96-97)
âyet-i kerîmelerinde bu durumu şöyle bildirmektedir:“Ey Zü’l-Karneyrı (iki kabile olan) Ye’cüc ve
Me’cüc bu yerde fesat çıkarıyorlar. Onun için,
bizim le olanlar arasında bir sed yapm an şartıyla
sana bir vergi versek?’’ (Kehf sûresi 94)-
Zü’l-Karneyn dedi ki: “Rabbimin beni içinde
bulundurduğu iktidar, (sizin vereceğiniz vergiden)
daha hayırlıdır. Haydin, bedenî kuvvetle
bana yardım edin de, sizinle onların arasına bir
engel yapayım ” (Kehf sûresi 95).
“Bana dem ir p ikleri getirin, (dağların) tam
iki ucu denkleştiği vakit körükleyin, dedi. N ihay
e t demiri bir ateş haline koyduğu vakit: “-
Getirin bana, üzerine erim iş bakır dökeyim ”
dedi. (Kehf sûresi 96).
“A rtık onu (şeddi) ne aşabildiler, ne de
delebildiler” (Kehf sûresi 97) •
Arkeolojik araştırmalar, yer altında kalmış şehirleri,
dağ tepelerideki deniz fosillerini bulunduğuna göre, o
duvann bugün meydanda bulunması ve bu insanlann
çok sayıda olmalan lâzım gelmez. Nitekim, bugünkü
milyarlarca insan, nasıl iki kişiden meydana geldi ise, o
iki milletin de, bugün nerde olduklan bilinmiyen birkaç
kişiden üreyerek yeryüzünü kaplıyacakları düşünülebilir.
Ye’cüc ve Me’cüc’ün, kıyametin kopmasına yakın
bir zamanda bulunduklan şeddin arkasında çıkacaklardır.
Kur’ân-ı kerimde; Enbiya sûresinin 96. âyet-i kerî­
mesinde Allahü teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Ye’cüc ve
Me’cüc şeddi yıkıp, her yüksek tebeden (süratle)
çıkarlar, saldırırlar.”
Birgün Peygamber Efendimiz (s.a.v.) uykudan uyanınca
mübarek yüzü kızarmıştı. Üç kerre;
“Lâ ilahe illallah” buyurarak,
“Şimdi Ye’cüc ve Me’cüc şeddinden şu kadarı
yıkıldı ve açıldı, buyurup, baş parm ağını şehâ-
det parm ağı ile birleştirip işaret etti”.
Hz. Zeyneb “radıyallahü anha” bunun üzerine: Yâ
Resûlallah yeryüzünde salihler, iyi haller var iken helâk
olurmuyuz?
“E vet, habisler, kötüler çok olunca helâk
herkese gelir” buyurdu.
Ye’cüc ve Me’cüc’ün çıkışıyla yeryüzünde büyük
sıkıntılar meydana gelerek kıtlık ve pahalılık hasıl olur.
Bu sırada yüryezüne tekrar gelen Hazret-i İsâ’ya mü’
minler gelerek içerisinde bulunduklan felâketi anlatırlar.
İsâ ( a.s.) ve Ona inananlar bunun üzerine Türk
Dağına veya Beyt-i Mukaddes Dağına çıkarlar. Onlan
yok etmek ve onlardan kurtulmak için Allahü teâlâya
duâ ederler. Allahü teâlâ bunlanu duâlannı kabul ederek,
Ye’cüc ve Me’cüc’ün boyunlannda çaresi bulunmayan
yaralar meydana getirir. Bu sebeple hepsi ölürler.
Bunlann leşlerinden İsâ (a.s.) ve ona inanan mü’minler
çok rahatsız olurlar. Bu durumdan kurtulmak için
Allahü teâlâ’ya niyazda bulunurlar. Bunun üzerine bol
bol yağmurlar yağar. Yeryüzü tertemiz olur. Bolluk ve
bereket başlar.
Ye’cüc ve Me’cüc’ün kıyametin büyük âlemetlerinden
biri olarak, bulundukları sed arkasında yer yüzüne
dağılmaları Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şeriflerde bildirildiği
için; buna böylece her müslümanın kabul etmesi
imânî meseleler arasındadır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir